Mahmut Özer etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mahmut Özer etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

02 Ocak 2024

‘Bakan’dan İtiraf: Milli Eğitim Gayrı Milli

                       ‘Bakan’dan İtiraf: Milli Eğitim Gayrı Milli

Atalay Girgin*

Ne Ziya Selçuk çare olabilmişti Recep Tayyip Erdoğan’ın “Fikri bir buhran içinde çırpınıyoruz” çığlığına ne de Mahmut Özer…

İlki “2023 Eğitim Vizyon Belgesi”yle sahne aldığı Milli Eğitim Bakanlığı koltuğundan affını isteyip, cebinde aynı belgeyle derk-i diyar eylemişti. İkincisini ise hiç sormayın. MEB’de yapmasına icazet verilen birkaç tesviye ve tasfiye hareketinden sonra “vekil” sıfatıyla bir kenara alınıvermişti.

Sonunda, özel mi özel bir kararnameyle kendisine ayrıcalık tanınarak önce ‘Harika Rektör’sıfatı verilen sonra da Milli Bakanlığı koltuğuna oturtulan Yusuf Tekin yetişti, Recep Tayyip Erdoğan’ın çığlığına…  

İşte Milli Eğitim ‘Bakan’ı koltuğunda oturan o Yusuf Tekin, katıldığı bir televizyon programında “Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın 1921 yılında Maarif Kongresi'ni açarken müfredatla ilgili söylediği sözleri” aktararak ve ona atıfla "Biz yerli ve millî bir müfredat, milletin karakteriyle fıtratıyla uyumlu bir müfredat çalışmasının içerisindeyiz."1 dedi.

‘Bakan’dan İtiraf

Mustafa Kemal Atatürk’ün, 1921 yılında Osmanlı dönemi eğitimine ilişkin söylediklerini, zamanından, mekânından ve nesnesinden kopararak günümüze taşıyan Milli Eğitim ‘Bakan’ı Tekin, öyle bir söz söyledi ki tam evlere şenlik… Tabiri caizse “Merd-i Kıpti secaat eylerken sirkatin söyler” cinsinden…

10 Ekim 2022

MEB'de Faiz Haram Değildir!

 

Milli Eğitimde “Harama Bulaşmayan Kalmamış”

Atalay Girgin*

MebPersonel.com tarafından yayınlanan haberin görseli
Prompter ekranında yazılanlara ve onları okuyup dillendiren Recep Tayyip Erdoğan’ın sözlerine inanırsanız, ona itimat ederseniz eğer, “Nas vardır. Faiz haramdır”. Yani faiz alan da bunu yiyen ve başkalarına yediren de Cehennem ateşinde cayır cayır yanacaktır. Velhasıl bunlar Cehennemliktir!

Lakin her şeyin üzerinde de Allah’ın izni vardır. Hatta Türkiye’de yolsuzluk ve yoksulluk olmasının bile… Allah’ın izni olmasa ne yolsuzluk ve faiz olur ne de yoksulluk ve haram… Eğer gün gelir de Allah izin verirse bunların hepsi kaldırılacaktır!

Tam bir tenakuz hali söz konusu olsa da durum budur. Ancak bir de gerçeklere ve o gerçeklerin belgelere yansıyan ifadelerine bakarsanız, bu sözün hükmü, çöl sıcağındaki kar tanesinin ömrü kadar bile değildir.

Özellikle de ‘tek seçici’nin özene bezene seçip bir ‘Bakan’ ya da bir ‘yetkili’ sıfatıyla koltuğa oturttuğu ve kıskançlıkla koruyup kolladığı kişilerin yönettiği kurumlarda olup bitenleri dikkate alırsanız, sormadan edemezsiniz: Eğer nas varsa ve faiz de haramsa, o halde haram yenmeyen, haram yedirilmeyen kurum var mıdır?

11 Ağustos 2022

MEB ‘Bakan’ından ‘Öğretmen’e İki Müjde!

 

MEB ‘Bakan’ından ‘Öğretmen’e İki Müjde!

Atalay Girgin*

MEB’in, şoförünü bile Bakanlıkta şube müdürü yapacak kadar eğitim gerçekliğinden kopmuş, artık halefini bekleyen ‘Bakan’ı Mahmut Özer, geçtiğimiz günlerde öyle bir söz söyledi ki bu kadar özensiz olmak züccaciye dükkanındaki file bile yakışmazdı.

Ancak sıfatı, statüsü Milli Eğitim ‘Bakan’ı olunca ve en basit etik değerleri bile gözetmeyince, “yakışmaz” denilen birçok söylem ve davranış yakışıveriyordu kişiye… Ve MEB’de müdür yapacak kadar önemsediği şoförüne gösterdiği özeni ‘öğretmen’lere göstermiyordu.  Sonuçta boru değil ya koskoca ‘Bakan’dı. Hem de eğitimden ‘sorumlu bir bakan’… Kim takardı etiği, metiği…

İşte bu MEB ‘Bakan’ı, gelen tepkiler üzerine, tabiri caizse tüm ‘öğretmen’lere “İşte siz busunuz! Biliyoruz, sizin niteliğiniz bu kadardır! Hiç merak etmeyin! Biz de sizin bu nitelik düzeyinize uygun sorular soracağız!” anlamına gelebilecek şekilde “Sınav kolay olacak!”, “kolay geçecek” dedi. ‘Öğretmen’lere bundan daha ağır ne söylenebilirdi ki…

‘Öğretmen’ler Alınmaz!

Ne var ki ‘öğretmen’lerin çoğunluğu bundan hiç alınmadılar. Birkaç ‘öğretmen’ ve eğitim sendikası yöneticisi ve bazı öğretmenler dışında kimseden “çıt” çıkmadı, Mahmut Özer’in bu sözüne karşı. Elbette ‘öğretmen’ camiasını bilenler için sürpriz değildi bu durum. Çünkü ‘öğretmen’ler buna alışkındı. Başlarına ilk kez gelmiyordu. Daha önceki yıllarda eser akıllı bazı aklı evvellerin söylediklerini ve bunlar karşısında ‘öğretmen’lerin suspus oluşlarını saymıyorum bile… Lakin ne gariptir ki daha ağır hakaretler karşısında suspus olan aynı ‘öğretmen’ güruhunun Onur Bulduk’u linç etmeye kalkışını da…

Ancak şunu anımsayın! 2018 yılında ‘Bakan’ sıfatıyla koltuğa oturtulan Ziya Selçuk, ‘2023 Eğitim Vizyonu’uyla1 ortaya çıkıp, “Siz busunuz” dercesine ‘öğretmen’lerin nitelik düzeyini yüzlerine vurmuştu. Eğitimin yıllardır bir enkaza dönüştürüldüğü ve yerlerde süründüğü herkesin malumuydu. Ancak Ziya Selçuk, kendisini koltuğa oturtanlara deruni şükranlarını sunmak ve saygıda kusur eylememek için var olan durumu “Nicel başarı hikâyesi” diye niteleyip hem onları aklamış hem de zevahiri kurtarmıştı. Eğitim enkazının faturasını onlara kesecek değildi ya… O da başkalarına kesti faturayı: ‘Öğretmen’lere… Peki; nasıl mı? İşte yanıtı...

02 Şubat 2022

MEB’de Cinsel Taciz Kariyerli Müdürler

 

MEB’de Cinsel Taciz Kariyerli Müdürler

Atalay Girgin*

Başlığı soruya dönüştürerek başlayalım: MEB’de cinsel taciz kariyerli müdürler var mı? Başka bir deyişle, “MEB’de geçmişte cinsel taciz eylemleri sübuta erdiği halde okul müdürlüğüne atanan ve hâlâ bu görevini sürdürenler var mı?”

Hadi, yanıtı içinde saklı bir soru daha ekleyip daha açıktan soralım: MEB’in cinsel taciz eylemleri sübuta erdiği halde, hatta taltif de edilerek ataması yapılan ya da yapılmı kaç okul müdürü vardır? Herkes bilsin ki bu soruya “Yoktur” ya da “Bugüne kadar cinsel tacizden adli ya da idari ceza alan hiçbir kişi okul müdürlüğe atanmamıştır” yanıtı veren ya da verecek olan herkes yalancıdır.

Eğer bir veliyseniz, hele de okula giden bir kız çocuğunuz varsa (ki erkek çocuklar da aynı tehdit altındadır) yukarıdaki soruları ve ardı sıra yazılan hükmü okuyup da endişelenmemeniz mümkün değildir. Zihninizde “Acaba benim çocuğumun okul müdürü tacizci mi?” sorusu ve kuşkusunun doğmaması da…

Peki; bu sorular nereden çıktı? Bunlar sansasyon yaratmak ya da dikkat çekmek için mi soruldu? Elbette değil.

Sorun Yapısaldır

Geçmiş yıllardan beri, özellikle öğrencilere dönük birçok cinsel taciz haberi tekil olarak basına ya da sosyal medyaya yansısa da bunun MEB bürokrasisine dek uzanan arka plandaki yapısal boyutu üzerinde hiç durulmadı. Kız ya da erkek öğrencilere dönük yapılan ve ancak küçük bir kısmı ortaya çıkarılabilen cinsel taciz eylemleri de münferit hadiselermiş gibi geçiştirildi. Hatta bazıları olay kamuoyu gündemine taşınmadan, bazıları da adet sünnet yerini bulsun tarzı yapılan formaliteden soruşturmalarla örtüldü.

14 Ocak 2022

Mahmut Özer’e Göre MEB’i Yöneten Kim?

 

Mahmut Özer’e Göre MEB’i Yöneten Kim?

Atalay Girgin*

Başlıkta yer alan soruyu okur okumaz aklınızdan kimlerin, hangi kişi ve kuruluşların geçtiğini bilmiyorum. Ancak söylenenlere göre, eğer inanırsanız; MEB’in yönetilmesine, ne aralarında TÜGVA, Ensar, TÜRGEV, KADEM, vb gibi kuruluşların bulunduğu 9’lu STK’lar olarak anılan Eğitime Destek Platformu karışıyormuş, ne rant ve koltuk çeteleri, ne malum sendikalar ne de Diyanet, cemaat ve tarikatlar…   

Eğer yine inanırsanız; MEB’in yönetiminde, bunların uzaktan ya da yakından hiçbir dahli, hiçbir müdahalesi ve emir telakki edilecek hiçbir talebi ya da ricası yokmuş! Zaten rant ve koltuk çetelerinin de esamesi bile okunmuyormuş artık! “Kirli işlere ve harama bulaşan haramzadelerle” de yollar ayrıldığı için, dikensiz gül bahçesine dönen MEB’de yönetime karışmaya cüret edecek hiçbir kişi ve grup kalmamış!

Dilleri varsa ve hızlarını alamasalar, “Ne Beştepe’den birileri karışabilir MEB yönetimine ne de her tür makama lütfedici, her tür makamdan da affedici ve azledici olan, Allah’ın lûtfu, velinimetimiz efendimiz zatı şahaneleri” diyecekler! Lakin işi o noktaya kadar taşıyacak ve baklayı ağızlarından çıkartacak soruları kimse sormuyor.

Hatta “Madem ki MEB’in yönetimine, alınan kararlara hiç kimse, hiçbir kurum ve kuruluş karışmıyor; o halde çocukların, 4-6 yaşından itibaren Diyanet, tarikat, cemaat ve bazı dini vakıf ve derneklerin denetimindeki Kuran Kurslarına teslim edilmesine kimler onay veriyor? Soyut düşünme evresinin fersah fersah uzağındaki bu çocukların zihinlerinin “Melek, Şeytan, Cennet, Cehennem, Allah, vb gibi”, hiçbir gerçekliği olmayan salt imgesel kavramlarla örselenmesine, iğfal ve işgal edilmesine kimler, neden seyirci kalıyor? Bunları yapan ve MEB’i yöneten kim?” sorularını da sormuyorlar.

10 Ocak 2022

Sorunsuz Öğretmenler Sorunlu Öğrenciler!

 

Sorunsuz Öğretmenler Sorunlu Öğrenciler!

Atalay Girgin


Başlıkta, “sorunlu” sözcüğünü kullanmış olsam da onlar şöyle demişti: Problemli öğrenciler elensin!

Altı üstü üç sözcükten ibaretti. Söylemesi dile kolaydı. Üç sözcükten ibaret kısacık bir cümleyle hem sorunun nedenini hem de çözümünü ortaya koyuvermişlerdi. Hem de daha yarıyıl bile tamamlanmadan: Problemli öğrenciler elensin!

Ne de olsa ‘öğretmen’, hele de yasamadan yargı ve yürütmeye dek, eğitim dâhil olmak üzere, tüm toplumsal kurum ve kuruluşları yerle yeksan eylenmiş bir Cumhuriyetin ‘yeni öğretmen’i sıfatını taşımak maharet isterdi günümüzde. Hele hele böylesi bir düzenin efendilerinin ya da ikinci üçüncü dereceden çemişlerinin lûtfuna mazhar olup MEB’in “ulufe tarlası” olarak nitelenen proje okullarında yönetici koltuğuna oturtulmak ise daha da özel maharetler…

Anlaşılmıştı. Maharetleri ‘özel’di! Lakin kim problemliydi? Kim problemsiz? Bunun ölçüsü neydi? Kim ya da kimler belirleyecekti bunu? Peki; “problemli öğrenciler elensin” diyenler de dâhil olmak üzere, problemsiz insan var mıydı?

Şeytan’la Gerdeğe Girenler

Hele de toplumun büyük bir çoğunluğu ekonomik ve sosyal sorunlar altında yaşarken… Hele de insanın insanı sömürüsüne dayanan kapitalist sömürü düzeninin iki temel illeti olarak nitelenen işsizlik ve hayat pahalılığı her geçen gün artarken…

07 Ocak 2022

MEB ve ‘Bakan’ı Çocuklar Yalanladı

 

MEB ve ‘Bakan’ı Çocuklar Bile Yalanladı

Atalay Girgin

Milli Eğitim Bakanlığı ve onun ‘bakan’ı Mahmut Özer’i, bir okul ziyareti sırasında, kütüphane isteyen Urfalı çocuklar yalanladı1. Ve klasikleşen bir Türkiye gerçeğiydi yaşanan…

Ne yalanlanan utandı söylediği sözlerden ne de onun sözlerini başlığa çekerek haber yapanlar. Yüzleri bile kızarmadı hiçbirinin. Çünkü yalancının ve yalanın hükümran olduğu bir yerde hakikatin hükmü yoktu.

Oysa çok değil, daha 2021’in son günü “Kütüphanesiz okul kalmadı”2 diyordu hem MEB hem de ‘bakan’. Hâlâ MEB’in sitesinde duran bu habere göre, “Kütüphanesiz Okul Kalmayacak” Projesi Kapanış Töreni, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in katılımıyla İstanbul'da gerçekleştiril”mişti.

Bu kapanış töreninde, Türkiye’nin “First Lady”si Emine Erdoğan’ı da yanına alıp kameraların karşısına geçen Mahmut Özer, gururla “Kütüphanesiz okul kalmadı” diyordu, “Kütüphanesiz okul kalmadı”.

Söylediğine kendisi inanıyor muydu, bilinmez. Ama başkalarının inanmasını bekliyordu. Ne var ki “Kütüphanesiz okul kalmadı” sözü eğitim gerçekliğinin hakikatini ifade etmiyordu. Bir başka deyişle, hadi yalan demeyeyim ama Mahmut Özer doğru söylemiyordu. Aksine eğitimin gerçekliğine aykırı bir beyanda bulunuyordu. 

Ve bu sözün hükmü, “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” özdeyişini anımsatırcasına, ancak Urfalı çocukların, öğrencilerin “Kütüphane isteriz” diyen masumane taleplerine kadar sürdü. Çünkü bu çocuklar, bu öğrenciler, belki de talep ve sözleriyle MEB ve Mahmut Özer’i yalanladıklarını bile düşünmeden, aslında şöyle demişlerdi: Siz kütüphanesiz okul kalmadı diyorsunuz ama bizim kütüphanemiz yok!

04 Ocak 2022

MEB’den TBMM’ye Skandal Taciz Yanıtı

 

MEB’den TBMM’ye Skandal Taciz Yanıtı

Atalay Girgin

     Yalancının ve yalanın hükümran olduğu yerde hakikat sırra kadem basar.

Milli Eğitim Bakanlığı’nda Mahmut Özer Ziya Selçuk’u aratmıyor. Özellikle de cinsel taciz soruları karşısında hiç utanıp sıkılmadan gerçeğe aykırı beyanda bulunuyorlar. Hem de duvarında “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözünün yazılı olduğu; “Yüce”, “Ulu”, “Gazi” sıfatlarıyla andıkları TBMM’ye verdikleri yanıtlarla…

Çocukların kendilerine eğitim için emanet edildiği; onları doğru sözlü, dürüst, ahlâki olarak iyi ile kötüyü, bilgisel olarak doğru ile yanlışı ayırt edebilme bilinciyle yetiştirmesi beklenen ve istenen bir kurum ve yetkilileri için “Yalan söylüyorlar” demek istemesem de ne yazık ki sonuç bu.

Yani MEB ve çemişleri, cinsel taciz söz konusu olduğunda iş ve söz birliği yapmışçasına yalan söylüyorlar. Gerçeğin hakikatini büyük bir sırrı saklarcasına özenle sarıp sarmalıyorlar. Aslında verdikleri skandal yanıtlarla yalnızca hakikati saklamıyorlar, aynı zamanda cinsel taciz eylemlerinin doğrudan ya da dolaylı fail ve suç ortaklarını da koruyorlar. Bir başka deyişle yataklık yapıyorlar.

İşte Skandal Yanıt

MEB’in halef-selef iki ‘bakan’ına, farklı tarihlerde, TBMM Başkanlığı aracılığıyla iki ayrı milletvekili tarafından yazılı soru önergeleri yöneltiliyor. Konu: MEB’in büyük sırrı... Yani cinsel taciz…

16 Aralık 2021

MEB’in ‘Ak Kitabı’nda Bunlar Yazmıyor

 

MEB’in ‘Ak Kitabı’nda Bunlar Yazmıyor

Atalay Girgin*

MEB Eğitimde Enkazın ‘Ak Kitabını Yayımladı1 başlıklı yazıdan kısa bir süre sonra gelen bir mesajda şöyle yazıyordu: Merhabalar hocam, yeni yapılmış bir okulun rezilliği haber konusu olabilir mi?

Elbette olabilirdi. Çünkü haber konusu olabilecek asıl gerçekler hayatın içindeydi. MEB’in ‘Ak Kitabı’nın içindeyse yalnızca rakamlar, sayılar ve istatistiki tablolar vardı. Lakin hiçbir gerçek yoktu.

“Şu” diye gösterilebilen gerçek varlıklar ve olaylar, insan zihninden bağımsız olarak zamanda ve mekânda var olan sürekli değişen şeyler olmaları hasebiyle doğal ve toplumsal gerçekliğe aitti. Ve hiçbir gerçek, hiçbir kitaba, hiçbir habere sığmazdı. Tıpkı aşağıda yazacaklarıma konu olan gerçekler ve gerçeklikler gibi…

Yukarıda aktardığım mesajla kurulan iletişim ilk adımdı. Ardı sıra konuya ilişkin gelen bilgi, belge ve görsellerle işte bu yazı şekillenmeye başladı.

‘Uzman’ Bir Müdür

Yer, İstanbul’du. Konu İstanbul Esenyurt’ta bir okul… Lakin sıradan bir okul değil. En azından kâğıt üzerinde…

Hem “Pilot Okul”du hem de “Proje Okulu”… Hatta “Proje Okulları” içinde de özel bir “Proje Okulu”... Adı ise “Aydoğan Öztiryaki TİM SANDER Dış Ticaret Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi”... Ne kadar ‘özel’ olduğu adından bile anlaşılıyordu.

Elbette böylesi özel bir okul sıradan birine teslim edilemezdi. Hele hele söz konusu okul MEB’in “ulufe tarlası” olarak nitelenen proje okullarından biriyse… 

Her ne kadar okul Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi olsa da müdürlük koltuğunda oturan kişi coğrafya öğretmeniydi. Ama dert değildi. Çünkü o kadar kusur kadı kızında da bulunurdu. Ne önemi vardı ki… Keşke tüm kusurlar bundan ibaret olsaydı.

17 Kasım 2021

Danıştay MEB’in ‘Bürokrat Zırhı’nda Delik Açabilir Mi?

 

Danıştay MEB’in ‘Bürokrat Zırhı’nda Delik Açabilir Mi?

Atalay Girgin*

“MEB başsavcılığa neden soruşturma izni vermedi?1” başlıklı yazıyı okuyanlar anımsayacaktır. Söz konusu yazıda, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, MEB bürokrasinden 7 kişi hakkında “Soruşturma İzni” talep ettiğini yazmıştık.

Dönemin Milli Eğitim ‘Bakan’ı Ziya Selçuk imzasıyla bu talep reddedilmiş ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına “Soruşturma İzninin Verilmemesi”ne hükmedilmişti.

Savcılığın, “4483 Sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun” bağlamında talep ettiği “Soruşturma İzni”nin gerekçesi “Görevi kötüye kullanma” suçuydu.

Bu suçun açılımında ise şunlar yazılıydı: Milli Eğitim Bakanlığı’nda yapılan atamalar ve/veya görevden almalarla alakalı yargı süreçlerine müdahale anlamı taşıyan, bu sayede hem çıkar sağlandığı hem de kamunun gereksiz tazminat ödemesine sebep olunarak suç işlendiği iddiaları

İddialar Ciddiydi Ama…

14 Kasım 2021

MEB’den Yargıya: Bu Öğretmeni Hapsedin!

 

MEB’den Yargıya: Bu Öğretmeni Hapsedin!

Atalay Girgin*

Sonunda bunu da gördük!

Mahmut Özer’li Milli Eğitim Bakanlığı, geçtiğimiz günlerde tarihe geçecek ve kendileri için utançla anılacak bir adım attı. Mahkemeden, kendi personeli olan bir öğretmenin tutuklanıp hapse atılmasını istedi.

Aslında MEB yetkililerince gerçekleştirilen bu talebin tercümesi şuydu: Bu öğretmeni hapsedin ve bizi de Milli Eğitimi de bu öğretmenden kurtarın!

Bu Öğretmen Ne Yapmıştı?

Peki; MEB, bu öğretmenden neden kurtulmak istiyordu? Bu öğretmen, kültürel ve ahlaki çürümenin her düzeyde yaşandığı ve her geçen gün bir enkaza, bir bataklığa dönüşen MEB’de, birilerinin hapsedilmesini şiddetle arzulayabileceği kadar kötü olabilecek ne yapmıştı?

Yalnızca MEB bürokrasisinin her konuda mahir ve seçkin bazı yöneticilerinin bilip de başkalarının hiç mi hiç bilmediği yüz kızartıcı davranışlarda mı bulunmuştu? Telaffuz bile edilemeyecek büyüklükte suçlar mı işlemişti? Çalıştığı okullarda öğrencilerine ve meslektaşlarına cinsel taciz ve tecavüz eylemlerine mi girişmişti? Bu taciz ve tecavüz eylemleri, yapılan soruşturmalar sonucu sübuta mı ermişti?

Bunlar yetmezmiş gibi, MEB bürokrasisinin işlerine de müdahale edip, ihaleye fesat karıştırmayı, yolsuzluk ve usulsüzlük yapmayı alışkanlık haline getirerek haksız kazançlar mı sağlamıştı? Örneğin; bu yolsuzluk ve usulsüzlükler sonucu elde ettikleriyle sayısı onun üzerinde lüks daireler ve arsalar mı satın almıştı? Hem kendisinin hem karısının altına lüks arabalar mı çekmişti? Birçok mahir ve seçkin MEB bürokratı, il ve ilçe müdürü gibi, aldığı resmi maaş bordrosunda yazılı olmasına rağmen (nasıl oluyorsa artık!) çocuklarını en gözde özel okullarda mı okutmuştu?

Hakkında, bir bakan yardımcısını koluna takıp Kıbrıs’a kumar ve her türlü zevk-i sefa için götürdüğü mü iddia edilmişti? Puanı yetmeyen kadın öğretmenlere “ahlaksız teklif”te bulunup sonra da onların göreve başlatılmasını sağladığı mı ileri sürülmüştü? Ya da Mahmut Özer’in söylediği iddia edilen sözlerle ifade edersek, “kirli işlere ve harama bulaşan haramzadeler” gibi haram mı yemişti?

Yoksa MEB’deki rant ve koltuk çetelerinin Bakanlık dışındaki gizli lideri miydi? Örneğin; “MEB’de Büyük Operasyon” metnini yazan ve adım adım uygulanmasını sağlayarak Mahmut Özer’in ‘bakan’ koltuğuna oturtulmasıyla sonuçlandığı iddia edilen operasyonun üç üst aklından biri miydi?

18 Ekim 2021

Mahmut Özer Cinsel Tacizden Kaçamadı

 

Mahmut Özer Cinsel Tacizden Kaçamadı

Atalay Girgin*

“Kaçtığın yer kaçamadığın yerdir” der şair. Onu yankılarcasına söylersek eğer, çözmek yerine üstünü örttüğün; sorulduğunda sustuğun; yüzleşip hesaplaşmak yerine yokmuş gibi davranmaya çalıştığın sorun da kaçamadığın sorundur. Gün gelir seni yakalar. Tıpkı; Mahmut Özer’i yakaladığı gibi…

Oysa “MEB’de Taciz ve Tecavüz1 başlıklı yazıdan, “MEB’de Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Mahmut Özer’e Çağrı”ya2 dek, defalarca yazmış ve defalarca sormuştuk. Hatta cinsel taciz ve tecavüz olaylarında doğrudan ya da dolaylı dahli olan bazılarının adlarını verircesine belirtmiştik. Makamlarını bile yazmıştık. Tacizcileri hangi sıfatla atadıklarından, hangi sıfatla onların pansiyonda öğrenciler arasında yatıp kalkmasına onay verdiklerinden söz etmiştik.

Lakin, söz konusu yazılarda değinilen sorunlara ve sorulan sorulara karşı, ne kameralar karşısında çocuklara “kuzucuklarım” diyen Ziya Selçuk’tan bir yanıt geldi ne de onun halefi Mahmut Özer’den… Her ikisi de halef-selef, aynı tavrı gösterdiler, cinsel taciz ve istismar olaylarına, dahası bu olayların faillerine karşı… Hem de bu olaylarda bezi-tarağı olanlardan en azından biri halen MEB bürokrasisinin koridorlarında dolaşırken… Buna rağmen sorulduğunda sustular.

13 Ekim 2021

Mahmut Özer’e “Ulufe Tarlası”na Konan Nilüfer Soruları

 

Mahmut Özer’e MEB’in “Ulufe Tarlası”na 

Konan Nilüfer Soruları

Atalay Girgin*

Anımsayacaksınız. Başlıkta yer alan konuya ilişkin, kısa bir süre önce iki yazı yayımlamıştık. İlki “MEB’de Siyasal Mobbing Mağduruna ‘Bakan’ Onaylı Sürgün1 başlığını taşıyordu, ikincisi de “MEB’in ‘Ulufe Tarlası’na Konan Bir Nilüfer2

Söz konusu yazılar sonrasında farklı kaynaklardan birçok bilgi ve iddia gelmeye başladı. Bu iddialardan bazıları öylesine çarpıcı bilgiler içeriyordu ki soru formunda yazmak bile olanaklı değildi. Bazıları ise çok çok ‘özel’di. Bunlar da ilgi alanımızın dışındaydı.

Ancak, yazıların kahramanı olan Nilüfer Karakoç’a ilişkin aktarılan bilgilerin ve dile getirilen iddiaların bir kısmı doğrudan yazdıklarımızla ilgiliydi. Bunlardan bazıları Nilüfer Karakoç’un 2015 yılında öğretmenliğe başlatılır başlatılmaz Büyükorhan İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne “Müdür” sıfatı ve statüsüyle atanmasına ilişkindi.

İddia sahiplerinden bazıları, şaşkınlıklarını dışa vururcasına diyorlardı ki “İlçe Milli Eğitim Müdürü olmak için gereken hiçbir koşula ve yeterliliğe sahip olmayan biri nasıl bu göreve atanır?”

Başka birileri ise “Bursa Olgunlaşma Enstitüsü müdürü olmak için hangi koşula sahipmiş Nilüfer Karakoç?” diyerek devam ediyorlardı: Nerede, ne zaman öğretmenliğe başladığı bile bilinmeyen biri… Hakkında bilinebilecek tek şey 2002’den 2015 sonunda Büyükorhan İlçe Milli Eğitim Müdürü olarak ortaya çıkıncaya dek AKP İl Kadın Kolları geçmişi… Öncesinde ne yapmış? Vekil öğretmenlik mi? Asil öğretmenlik mi? Peki; ne zaman, nerede, hangi okullarda?

Velhasıl sorular ve iddialar böylesine uzayıp gidiyordu. Soruların yanıtı yoktu. Ve bunların hepsi geçtiğimiz günlerde Bursa Olgunlaşma Enstitüsü Müdürlüğüne dördüncü kez atanan Nilüfer Karakoç’a ilişkin söyleniyordu.

11 Ekim 2021

MEB ve TBMM’ye Cinsel Taciz ve Tecavüz Soruları

 

MEB ve TBMM’ye Cinsel Taciz ve Tecavüz Soruları

Atalay Girgin*

Aşağıda yazılanlar yalnızca birer iddia, yalnızca birer soru değildir. Aynı zamanda çağrıdır. Sorumluluk sahibi olan, çocuklar için kaygı duyan, başta veli ve öğretmenler olmak üzere herkes için bir çağrı…

Yeni eğitim öğretim yılının başlaması ve okulların açılmasının peşi sıra, yine basının ve sosyal medyanın gündemine, öğretmen ve özellikle de idareci kaynaklı cinsel taciz ve istismar haberleri düşmektedir. Haberlere konu olan bu olaylar ve failleri eğitim ve öğretmen camiasına duyulan güveni sarsmaktadır.

Kökeni geçmiş yıllardaki özensiz ve liyakatsız yönetici atamalarına kadar giden ve hâlâ devam eden bu atamalarla birlikte iyice ayyuka çıkan, öğrenci ve öğretmenlere yönelik cinsel taciz ve istismar olaylarına karşı acilen ve şeffaf bir biçimde önlemler alınması gerekmektedir.

Bu amaçla hiçbir gerekçenin ardına sığınmaksızın, geçmiş yıllardan itibaren, öğrenci ve öğretmenlere dönük gerçekleşen cinsel taciz ve istismar dosyaları yeniden açılmalıdır.

Atama aşamasından başlayarak, bu konuda dahli ve sorumluluğu olan, görevi kötüye kullanan, failleri korumak ve kollamak için yalan söyleyen kişi ve kişiler (bunlar genellikle idareci ya da onlara yakın öğretmenlerdir) hakkında adli ve idari işlemler yapılmalıdır.

Cinsel taciz, tecavüz ve istismar dosyalarındaki failler, onların bu fiillerini örtmek için soruşturma ifadelerinde yalan söyleyenler, 657’ye 125’in “zaman aşımı” maddesinin ardına saklanarak koruma altına alınmamalıdır.

Buradan hareketle, Milli Eğitim ‘Bakan’ı Mahmut Özer aşağıdaki soruları bir an önce yanıtlamalı ve Teftiş Kurulunu harekete geçirmelidir.

05 Ekim 2021

MEB’de Cinsel Taciz Ve Tecavüze Karşı Mahmut Özer’e Çağrı

 

MEB’de Cinsel Taciz Ve Tecavüze Karşı 

Mahmut Özer’e Çağrı

Atalay Girgin*

Yeni eğitim öğretim döneminin başlaması ve okulların açılmasının üzerinden bir ay bile geçmedi. Ama öğretmen ve okul idarecilerine ilişkin cinsel taciz ve istismar haberleri basının ve sosyal medyanın gündemine düşmeye başladı.

Sanki zillerin çalışı, derslerin başlangıcının ya da bitişinin değil de yeni bir cinsel taciz ve istismar sezonunun açılış habercisine dönüştü.

Elbette genelleme yapmanın doğru olmadığını biliyorum. Keza bütün okulların cinsel taciz ve istismarda bulunan öğretmenler ve idarecilerle dolu olmadığını da biliyorum. Hatta birçok öğretmenin ve idarecinin öğrencileri kıskançlıkla koruduğunu da… Bu niteliklere sahip olan öğretmen ve idarecilerin de yazılanları, gereksiz bir alınganlıkla kendi üzerlerine alınmayacaklarını düşünüyorum.

Ancak bu durum, yaşanmış ve yaşanmakta olan gerçeklikleri görmezlikten gelmenin nedeni de olamaz ve olmamalıdır. Çünkü cinsel taciz ve istismara ilişkin kamuoyunda bilinenler yalnızca haberlere konu olanlarla sınırlıdır. Ve haberlere yansımadığı sürece, cinsel taciz ve istismar olayları, yaşandığı çevrenin sınırları içinde kapatılıp gitmektedir. Üzeri örtülerek, unutulmaya terk edilmektedir.

Mağdurlar korkudan ya da bilemediğimiz başka nedenlerden dolayı sorunu dillendiremezken; bunlara ilişkin bilgi ve duyumları olanlar da adam sendeci bir tutumla susmakta ve konuyu yetkililere taşımamaktadır. Olay büyüyüp, basının gündemine gelmediği ya da savcılıklarda şikâyete dönüşmediği sürece bir sır perdesinin ardında yaşanmaya devam etmektedir.

Oysa mağdur olan ya da mağduriyetine sessiz kalınan her öğrenci, yaşadığı travmaların ve korkuların etkisiyle, bilinci derinden yaralanmış ve sakatlanmış bir fert olarak toplumun içine ve geleceğine salınmaktadır. Buna kimin hakkı vardır ki… Elbette hiç kimsenin hakkı yoktur. Anne babalarının bile…

20 Eylül 2021

Ha Ziya Ha Mahmut

 

Ha Ziya Ha Mahmut! Burası MEB’dir Eğitim Teferruattır

Atalay Girgin*

Velisinden öğrencisine, hatta öğretmenine dek herkes bilmelidir ki “MEB’de neler oluyor?” sorusu gereksizdir. Özellikle 19 yıldır bu sorunun yanıtı bellidir. Eğitimde oynanan ve kamuoyuna servis edilen mostralık oyunlar bir yana, rant ve koltuk kavgası, MEB içinde sahnelenen oyunların asli unsurudur.  

Ziya Selçuk’un affedilip Mahmut Özer’in ya da başka birinin koltuğa oturtulması olup bitenlerin niteliğini değiştirmiyor. Oyun kaldığı yerden, hatta ara vermeksizin devam ediyor.

Sendikalar bile kuyruklarına basılmadığı, kendi kadrolarına fazlaca dokunulmadığı ve denge gözetildiği sürece bu oyuna karşı seslerini çıkarmıyor. “Sendikalar bile” derken, elbette tümünden söz etmiyorum. Adlarını bile anmaya gerek yok. Yalnızca bu rant ve koltuk kavgasının kamberi olanları kastediyorum.

Bunlar öylesine işbirlikçi ve yancıdır ki MEB’e eğitim için hibe edilmiş yüz milyonlarca euronun bulunamadığı Sayıştay Raporlarında belirtildiğinde bile hiç oralı olmazlar. Kendi uhdelerinde bulunan kadrolara ve koltuklara helal gelmediği sürece MEB’in tamamı malum rant ve koltuk çetelerince iç edilse bile “gık”larını çıkarmazlar.

Eğitimden ve Niteliğinden Söz Eden Yok!

Kendi istedikleri olmadığında ya da bazı yerlerde dağıtılan kadrolar, yapılan ihaleler kendi onayladıkları birilerine verilmediğinde ise “MEB’in taşra teşkilatı çetelerin elinde”, “MEB’in taşra teşkilatını çeteler yönetiyor” türü açıklamalarla hemen sahne alırlar. Kuyruklarına basılmış kediler misali ciyaklamaya başlarlar.

Ama bir kez bile, o taşra teşkilatlarını da atayanın MEB merkez teşkilatı olduğundan ve buradaki rant ve koltuk çetelerinden söz etmezler. Acaba neden? Kamberliğin ve yancılığın adabı ya da şanından mı? Yoksa tahmin edilse de bilinmeyen ve söylenmeyen başka nedenlerden dolayı mı?

14 Eylül 2021

MEB'de Hesaplaşma ve Devr-i Sabık

 

MEB’de Hesaplaşma ve Devr-i Sabık

Atalay Girgin*

Anımsar mısınız, bilmem. Mahmut Özer’in bir gece yarısı kararnamesiyle MEB’in ‘bakan’ koltuğuna oturtuluşunun ardından iki yazı kaleme almıştım: İlki “Ziya Selçuk Gitti Hesaplaşma Bitti Mi?”1 başlığını taşıyordu, ikincisi ise “MEB’de Hesaplaşma Erken Başladı”2..

Söz konusu yazılarda MEB’deki rant ve koltuk çetelerinin kavgasında ortaya saçılan bilgi ve iddialardan bazılarını aktarmıştım ki bunlardan biri de yaklaşık bir yıl önce dile getirilen “Bu operasyon Mahmut Özer’i bakan yapma operasyonudur” sözüydü. Özer’in ‘bakan’ sıfatı ve statüsüne kavuşmasıyla da bu iddia doğrulanmıştı.

Elbette bu çatışmada taraf olmaktan öte, taraflardan birinin üç “üst akıl”ından biri olduğu söylenen Özer’in (ki iddiaya göre diğerlerinden biri ünlü bir valiydi, öteki ise eli ayağı uzun etkili ve yetkili bir vakıfla bağlantılıydı) bunun gereğini yapmaması da beklenemezdi. Ve beklendiği gibi de oldu. Hem de hızlı bir biçimde…

Bu gelişmeler, geçmişten bu yana rant ve koltuk çetelerinin çöreklendiği Milli Eğitim Bakanlığında olup bitenleri yakından izleyen ve bunlara gözlerini kapamayan hiç kimse için şaşırtıcı ve sürpriz değildi. Ve işin aslı bu daha başlangıçtı.

Hesaplaşmada İlk Perde Koltuk Değişimi

Mahmut Özer ve onu “bakan yapma operasyonu”nu birlikte yönettiği ileri sürülen rant ve koltuk çetesi ve onları destekleyen vakıf ve STK’lar, aylardır yaptıkları hazırlıklar doğrultusunda hiç zaman yitirmeden işe girişti.

Önce MEB merkez teşkilatında ve genel müdürlük gibi önemli koltuklarda oturanlar değiştirildi ardı ardına. Sonra daire başkanları, il milli eğitim müdürleri ve ilçe milli eğitim müdürlerine el atıldı. Ve birileri “Ne oluyor?” dercesine kaş kaldırdı. Bir yerlerden başka bir yerlere telefonlar edildi. Hatta bazı valiler de girdi işin içine… Yeni atanan il milli eğitim müdürlerini göreve başlatmadıklarına dair iddialar düştü gündeme.  Bu süreç, farklı rant ve çıkar gruplarının siyasi uzantılarından gelen tepkiler üzerine şimdilik duraksadı, ama bitmedi. Hesaplaşmanın bu denli hızlı ve keskin gerçekleşmesi birilerini rahatsız etmiş olmalıydı.

09 Eylül 2021

MEB’de Ziya Gider Mahmut Gelir Oyun Devam Eder

 

MEB’de Ziya Gider Mahmut Gelir Oyun Devam Eder

Atalay Girgin*

MilliEğitim sahnesinde görünen ‘aktör’ ve yardımcılar değiştirildi. Ve ardı sıra hızlı bir iç hesaplaşma görüntüsü eşliğinde alt kademe oyuncu kadrosundan birileri sahnenin dışına alınırken,  kimisi eski kimisi yeni oyuncular ve figüranlar sahneye sürüldü.

Ve ardı sıra, Mahmut Özer’in, “En kısa ömürlü yalan” diye nitelenen,  “Tüm önlemleri aldık” sözüyle “perde” denildi.

Gecikmeye mahal yoktu. Ne de olsa seyirci beklemezdi. Onları oyalamak gerekirdi ve oyun ertelenmeksizin devam etmeliydi. Hele de “Türkiye’de iktidarın oyun alanı”1 olan eğitimde…

Bu kez ne ‘yeni’ diye sunulan bir oyuna ihtiyaç duymuşlardı şimdilik ne de şaşaalı bir ambalaja… Kim bilir belki de anlamışlardı: Zarf değişse de mazruf değişmiyordu nasıl olsa… Ne sunarlarsa onunla yetiniyor ya da yetinmek zorunda kalıyordu, öğretmeninden velisine ve öğrencisine dek toplumun çoğunluğu... İtiraz bile edemiyorlar, en fazla sosyal medya üzerinden mızmızlanmakla yetiniyorlardı.

Hatta kendilerine ‘eğitim bilimci’ denilen ve adlarının önünde, kendilerinden bile daha çok değer atfettikleri “Prof. Dr”, “Doç. Dr.” vb etiketleri taşıyan bazı pazarlamacı esnafı da kim gelirse ona tornistan eylemek için hazır ve nazır bekliyordu sahnenin çevresinde.

Kiminin elinde kalem vardı kiminin dilinde kelam... Kimisi de hem kalemi hem kelamı gelenin hizmetine koşmaya çoktan teşneydi zaten. Kambersiz düğün olacak değildi ya… İktidarın MEB sahnesinde sergilediği eğitim gösterisinin kamberi de bu ‘eğitim bilimci’lerdi işte.

05 Eylül 2021

Kararname ‘Bakan’ı: Tüm Önlemleri Aldık!

 

Kararname ‘Bakan’ı: Tüm Önlemleri Aldık!

Atalay Girgin*

Biliyorsunuz. Elbette yalnızca sizler değil, Anayasa Mahkemesi Başkanı ve üyelerinden TBMM Başkanına, muhalefet parti ve liderlerinden milletvekillerine dek başka birileri de biliyor.

Anayasanın amir hükmüne rağmen ve bunun vecibelerini yerine getirmediği için, şu ana kadar ‘bakan’ sıfatıyla altığı kararlar, gerçekleştirdiği atamalar, attığı imzalar, söylediği sözler, velhasıl yaptığı tüm iş ve işlemler, hukuken tartışmalı ve kadük olmak bir yana, yok hükmünde olan biri oturuyor, Milli Eğitim Bakanlığı’nın başında.

MEB’in ‘bakan’ koltuğunda arz-ı endam eyleyişinin tek dayanağı, tek seçicinin altına imza attığı ve Resmi Gazete’de yayımlanan bir kararname… Lakin öyle sıradan bir kararname değil. Bir kararnamenin Anayasadan bile üstün olduğunu cümle âleme ilan eden bir kararname…

İşte yalnızca böylesi bir kararnameyle ‘bakan’ statüsüne yükseltilen ve o andan itibaren kendisine Milli Eğitim ‘Bakan’ı sıfatı bahşedilen Mahmut Özer, geçtiğimiz günlerde şöyle dedi: Okullarda alınması gereken tüm önlemleri aldık.

‘Bakan’ın Sözünün Ömrü

31 Ağustos 2021

‘Bakan’sız MEB’de Büyük Haram

 

‘Bakan’sız MEB’de Büyük Haram

Atalay Girgin*

Bakan Olmayan ‘Bakan’ Mahmut Özer

Sonunda olacağı buydu. Bir gece yarısı kararnamesiyle Milli Eğitim Bakanlığı koltuğuna oturtulan Mahmut Özer, kendi yasal sıfatı ve statüsü gibi, geçerliliği hukuken tartışmalı iş ve işlemlere imza atmaya başladı. Hem de koltuğa oturtulduğu günden itibaren…

Efendilerin çıkarlarına uygun düşmediği sürece uygulanmıyor, hatta bir paçavra misali çiğnenip bir kenara atılıyor ve sık sık yok sayılıyor olsa da hâlâ şeklen yürürlükte olan Anayasa, yasalar ve mevzuata göre TBMM’de yemin etmeden “Bakan” sıfatı, statüsü kazanması ve göreve başlaması söz konusu olmayan biri, MEB’de ortalığın tozunu atıyor.

Anayasaya göre ‘bakan’ olmayan Mahmut Özer, hukuken geçerli sayılan iş ve işlemler tesis ediyor! Kararlar alıyor! İmzalar atıyor! Kendi sıfatı ve statüsü Anayasaya uygun olmadığı halde, ünlü 76’ıncı madde kapsamında birilerini görevden alıyor, başka birilerini göreve getiriyor.

Bu toplumun gelecek nesillerini yetiştirmeye aday olduğu söylenen ‘öğretmen’ adayları, bu bakan olmayan ‘bakan’dan atama talep ediyor. Görevde olan memur ‘öğretmen’lerse neler istiyor neler…

Muhalefet milletvekilleri TBMM’de bile yemin etmemiş birine, yanıtlaması istemiyle soru önergeleri veriyor ya da onun imzaladığı cevapları dikkate alıyor. Bu tutum ve davranışlarıyla, fiilen, bir kararnameyi Anayasadan üstün gördüklerini anlatıyorlar topluma.

Anayasanın “Tağyir Tebdil ve İlga”sına Aldırmayanlar