MEB’den
TBMM’ye Skandal Taciz Yanıtı
Atalay
Girgin
Yalancının
ve yalanın hükümran olduğu yerde hakikat sırra kadem basar.
Milli Eğitim Bakanlığı’nda Mahmut Özer Ziya Selçuk’u aratmıyor. Özellikle de cinsel taciz soruları karşısında hiç utanıp sıkılmadan gerçeğe aykırı beyanda bulunuyorlar. Hem de duvarında “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözünün yazılı olduğu; “Yüce”, “Ulu”, “Gazi” sıfatlarıyla andıkları TBMM’ye verdikleri yanıtlarla…
Çocukların
kendilerine eğitim için emanet edildiği; onları doğru sözlü, dürüst, ahlâki
olarak iyi ile kötüyü, bilgisel olarak doğru ile yanlışı ayırt edebilme
bilinciyle yetiştirmesi beklenen ve istenen bir kurum ve yetkilileri için “Yalan
söylüyorlar” demek istemesem de ne yazık ki sonuç bu.
Yani
MEB ve çemişleri, cinsel taciz söz konusu olduğunda iş ve söz birliği yapmışçasına
yalan söylüyorlar. Gerçeğin hakikatini büyük bir sırrı saklarcasına özenle
sarıp sarmalıyorlar. Aslında verdikleri skandal yanıtlarla yalnızca hakikati
saklamıyorlar, aynı zamanda cinsel taciz eylemlerinin doğrudan ya da dolaylı
fail ve suç ortaklarını da koruyorlar. Bir başka deyişle yataklık yapıyorlar.
İşte Skandal Yanıt
MEB’in halef-selef iki ‘bakan’ına, farklı tarihlerde, TBMM Başkanlığı aracılığıyla iki ayrı milletvekili tarafından yazılı soru önergeleri yöneltiliyor. Konu: MEB’in büyük sırrı... Yani cinsel taciz…
Ziya
Selçuk’a yöneltilen birinci soru önergesi, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu
imzasını taşıyor ve “Son 1 yılda bakanlık ile
bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda cinsel taciz nedeniyle yapılan
şikâyetlerin sayısı kaçtır?”1
sorusuyla başlıyor.
İkinci
soru önergesi ise CHP Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca tarafından Mahmut
Özer’e yöneltiliyor ve “2010-2011
eğitim öğretim yılından günümüze dek, MEB’de cinsel taciz eylemleri sübuta
erdiği halde okul müdürlüğü ve/veya idareciliğine, dahası il ve ilçe milli
eğitim müdürlüğü yöneticiliğine atanan herhangi bir kişi var mıdır?”2 sorusuyla başlıyor. Oldukça kapsamlı ve
can alıcı sorular içeriyor. Öylesine can alıcı ki MEB’in ve MEB bürokrasisinin
yüzündeki peçeyi çekip alabilecek, saklanan kirli çamaşırları ortalığa
saçabilecek kadar önemli.
Önergelerin
konusu benzer olsa da yöneltilen sorular birbirinden farklı… Buna rağmen Milli
Eğitim Bakanlığı’nın zekâ küpü çemişleri müthiş bir maharet örneği sergiliyorlar.
Ve her iki önergeye de kopyala-yapıştır yöntemiyle aynı skandal yanıtı
veriyorlar.
Aslında
hiçbir yanıt bile vermiyorlar, dense yeridir. Çünkü adet sünnet yerini bulsun
anlayışıyla hem TBMM’yi hem de milletvekillerini, “Kim takar sizi” dercesine
baştan savuyorlar. MEB’in her iki ‘bakan’ı da bunu TBMM’ye “yanıt” diye sunuyorlar.
Hem de yüzleri bile kızarmadan…
CHP
Milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu ve Gülizar Biçer Karaca’nın iki ayrı zamanda
verdikleri iki ayrı önergelerinin hiçbir sorusuna doğru yanıt içermeyen,
kopyala-yapıştır yöntemiyle hazırlanan metinde deniyor ki “Kamu görevlileri, kamu hizmetlerinin gereği gibi
yürütülmesini sağlamak amacı ile kanunlar; Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ve
yönetmeliklerle belirlenen esaslar çerçevesinde verilen görevleri yerine
getirmekle yükümlüdürler.
Bu kapsamda;
ilgili mevzuatla emredilen ödevleri yurt içinde veya dışında yerine
getirmediği, uyulmasını zorunlu kıldığı hususları yapmadığı veya yasaklanan
işleri yaptığı yönünde hakkında ihbar ve şikâyette bulunulan devlet memurlarına
yönelik inceleme/soruşturma çalışmaları başlatılmakta, iddiaların doğrulanması halinde
durumun niteliğine ve ağırlık derecesine göre 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu'nun 125'inci maddesinde sıralanan disiplin cezalarından birisi
verilmektedir. Ayrıca adli suç niteliği taşıyan hal ve durumlarla ilgili adli
makamlara suç duyurusunda bulunulmaktadır.”3
Bu
metin yalnızca skandal bir yanıt değildir. Aynı zamanda TBMM ve milletvekillerine
söylenen gerçeğe aykırı ve gerçeğin hakikatini saklayan beyanın, yani yalanın
belgesidir4. Peki; bu metinle yalan söyleyenler
kimlerdir? Korunup kollananlar kimlerdir? Yanıt sizindir artık…
İşte O Yalan
Yukarıdaki
metne göre, konumuz açısından, “MEB
bünyesinde olup da taciz eylemlerinde bulunan ya da yasaklanan işleri yapan kim
varsa, daha iddia düzeyindeyken bile bunlar hakkında hemen inceleme/soruşturma
işlemleri başlatılmakta, sonra da disiplin işlemleri gerçekleştirilmektedir.” ve
“Hatta gerekirse adli makamlara bile suç duyurusunda bulunulmaktadır.” denmektedir.
Ki bu, kopyala-yapıştır yanıt metnini hazırlayanların ve onun altına imza atan MEB
‘bakan’ı Mahmut Özer’in iddiasıdır. Ve iddiadan, hatta gerçeğe aykırı bir beyan
olmaktan öte değer taşımamaktadır
MEB’de
olup bitenleri bilmeyen ya da dosyaları okumayan biri için yukarıdaki sözler
makul ve mantıklı, hukuka ve mevzuata uygun bir açıklama olarak
değerlendirilebilir. Ancak işin aslı, özellikle de CHP Denizli Milletvekili Gülizar
Biçer Karaca’nın yazılı soru önergesinde dile getirilen sorular bağlamında hiç
de öyle değildir. Bunu anlatmak için birkaç örnek yeterlidir.
Örneğin;
Taciz eylemleri sübuta ermiş olan birilerini okul müdürlüğüne, idareciliğine ya
da ilçe şube müdürlüğüne atamış olan Erol Bozkurt, bu başarılı işlemlerinden
dolayı hiçbir soruşturmaya uğramamış, hatta taltif edilerek MEB daire
başkanlığına yükseltilmiştir.
Keza,
erkek öğrencisine taciz eylemleri hem idari hem de adli olarak cezalandırılan
bir okul müdürünün, pansiyonda yatıp kalkmasında bir sakınca olmadığı kararına
imza atan ve bu kararıyla başka öğrencilerin de tacize uğramasına neden olan Vefa
Bardakçı hakkında hiçbir disiplin işlemi yapılmamıştır. Ahlâk abidesi mahir
müfettişlerce düzenlenen bir raporda, zerre utanmadan, Vefa Bardakçı’nın verdiği
bu onayın, mevzuata uygun olduğu yazılabilmiştir.
Velhasıl;
taciz eylemleri sübuta erdiği halde yöneticiliğe atanan tacizciler ve onları
atayanlar, koruyup kollayanlar, haklarında hiçbir işlem yapılmaksızın taltif
edildikleri koltuklarında arzı endam eylerken… MEB ve onun ‘bakan’ı Mahmut
Özer, birilerince hazırlanıp önüne konulan, sorulara zerre yanıt vermeyen, gerçeğe
aykırı ve onun üzerini örten bir metni TBMM’ye sunmaktan çekinmemiştir. Yazık
ki ne yazık!
Bu olanlar karşısında “İnsan olan insan, en azından çocuklarının yüzüne bakarken utanır”, diyeceğim ama diyemiyorum. Çünkü aklını ve bedenini yalanın ve yalancının hükümranlığına teslim eden, ilineğin de ilineğine dönüşüp ilinekleşmekte sınır tanımayan ilinek insanın makûs talihi geliyor aklıma… Ve daha ötesine dilim varmıyor artık…
1 M. Sezgin TanrıKulu’nun Soru Önergesinin Tam Metni: https://www2.tbmm.gov.tr/d27/7/7-45532s.pdf
2 Gülizar Biçer Karaca’nın Soru Önergesinin Tam Metni: https://www2.tbmm.gov.tr/d27/7/7-53721s.pdf
3 MEB’in M.
Sezgin Tanrıkulu’nun önergesine verdiği Ziya Selçuk imzalı yanıt: https://www2.tbmm.gov.tr/d27/7/7-45532sgc.pdf
4 MEB’in Gülizar Biçer Karaca’nın önergesine verdiği Mahmut Özer imzalı yanıt: https://www2.tbmm.gov.tr/d27/7/7-53721sgc.pdf
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder