Recep Tayyip Erdoğan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Recep Tayyip Erdoğan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

02 Ocak 2024

‘Bakan’dan İtiraf: Milli Eğitim Gayrı Milli

                       ‘Bakan’dan İtiraf: Milli Eğitim Gayrı Milli

Atalay Girgin*

Ne Ziya Selçuk çare olabilmişti Recep Tayyip Erdoğan’ın “Fikri bir buhran içinde çırpınıyoruz” çığlığına ne de Mahmut Özer…

İlki “2023 Eğitim Vizyon Belgesi”yle sahne aldığı Milli Eğitim Bakanlığı koltuğundan affını isteyip, cebinde aynı belgeyle derk-i diyar eylemişti. İkincisini ise hiç sormayın. MEB’de yapmasına icazet verilen birkaç tesviye ve tasfiye hareketinden sonra “vekil” sıfatıyla bir kenara alınıvermişti.

Sonunda, özel mi özel bir kararnameyle kendisine ayrıcalık tanınarak önce ‘Harika Rektör’sıfatı verilen sonra da Milli Bakanlığı koltuğuna oturtulan Yusuf Tekin yetişti, Recep Tayyip Erdoğan’ın çığlığına…  

İşte Milli Eğitim ‘Bakan’ı koltuğunda oturan o Yusuf Tekin, katıldığı bir televizyon programında “Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın 1921 yılında Maarif Kongresi'ni açarken müfredatla ilgili söylediği sözleri” aktararak ve ona atıfla "Biz yerli ve millî bir müfredat, milletin karakteriyle fıtratıyla uyumlu bir müfredat çalışmasının içerisindeyiz."1 dedi.

‘Bakan’dan İtiraf

Mustafa Kemal Atatürk’ün, 1921 yılında Osmanlı dönemi eğitimine ilişkin söylediklerini, zamanından, mekânından ve nesnesinden kopararak günümüze taşıyan Milli Eğitim ‘Bakan’ı Tekin, öyle bir söz söyledi ki tam evlere şenlik… Tabiri caizse “Merd-i Kıpti secaat eylerken sirkatin söyler” cinsinden…

23 Ağustos 2022

Erdoğan’ın ‘Öğretmeni’

 

Erdoğan’ın ‘Öğretmeni’

Atalay Girgin*

Eğriye eğri, doğruya doğru…

Baştan belirteyim ki ÖĞRETMENler alınmasın… Kendisini ÖĞRETMEN değil de ‘öğretmen’, hele hele Erdoğan’ın  ‘öğretmeni’ sayanlar ve ilan edenler ise ister alınsınlar, isterse alınmasınlar. İsterse buradan ötesini de okumasınlar. Yani keyifleri bilir.

****

Malumdur ki ‘oğretmen’lerin “gündemi”, geç de olsa fark ettikleri “Kariyer basamakları sınavı”ydı. Hele de bu sınavın “Seminer dönemi”nde slaytlardan okunarak anlatılan ve hazırlanan pdf dosyalarındaki konulardan yapılacak olması daha da önemliydi. “Neden?” diye sormayın artık!  

Aslında sorunun asıl bam teli ve ikiyüzlülüğün ve riyakârlığın zirvesi de burasıydı ya… Şimdilik buraya girmeyelim ve MEB ‘Bakan’ı Mahmut Özer’in, ‘öğretmen’leri küçük düşürürcesine ve onların niteliklerini, yeterlilik düzeylerini yüzlerine vururcasına, sınav ve sorular seviyenize uygun bir biçimde kolay ve basit olacak minvalinde söylediği sözlerin bile ‘öğretmen’lerin infialini engellemeye yetmediğini belirtmekle yetinelim. Ve devam edelim.

İşte son anda da olsa ayakları suya eren bu ‘öğretmen’lerin bir kısmı, neredeyse can havliyle, sosyal medyada aynı tagla her biri ortalama en az 15-20’şer paylaşım yaparak, aynı tagı taşıyan tweetleri yüzlerce, hatta binlerce kez retweetleyerek rüzgâr estiriyorlardı. Sonra da kendilerini sosyal medya “gündemi”ne taşıyan sayıları paylaşıyorlardı. Elbette moral önemliydi. Ve elbette bu çabayı ve bunu iş edinişi küçümsemiyorum. Hatta ‘öğretmen’lerin buna umut bağlayışlarını da…

13 Aralık 2021

MEB Eğitimde Enkazın ‘Ak Kitabı’nı Yayımladı

 

MEB Eğitimde Enkazın ‘Ak Kitabı’nı Yayımladı

Atalay Girgin*

Okudunuz mu, gördünüz mü ya da haberiniz var mı, bilmem. Milli Eğitim Bakanlığı, Aralık ayı başında yapılan “20. Milli Eğitim Şurası” öncesinde mostralık bir kitap yayımladı: Türkiye’de Eğitimin 20 Yılı (2000-2019).

Çalışmada yer alan 2000-2001-2002 yılları “Bakın eskiden böyleydi” demek için konulmuştu sanki... Sonrası ise “Biz geldik ve böyle yaptık” demek için… Ve çalışma bir nevi bir ‘Ak Kitap’tı.

Milli Eğitim Şurası’na yetiştirme kaygısıyla hazırlandığı izlenimi veren söz konusu kitapta, biri “Takdim”, diğeri “Önsöz” olmak üzere yalnızca iki kısa yazı vardı.

Söz konusu yazılardan “Takdim” başlıklı olan ilk yazı, elbette Recep Tayyip Erdoğan imzasını taşıyordu. “Önsöz” de MEB’in ‘bakan’ı olarak Mahmut Özer’in imzasını…

Gerisi rakamlar, sayılar, istatistiki tablolar ve o tablolarda görüneni, bir kez de yazıyla ifade eden birkaç cümleden ibaretti. Her halde öğretmenlerin, istatistiki tablolarda yer alan grafikleri okuyup anlayamayacaklarını düşünmüş olmalılar ki her birinin altına yazdıkları birkaç kısa cümleyle tercüme etmişlerdi.

Tabiri caizse, “Bakın!” demişlerdi öğretmenlere, “Eğer bakıp bakıp da hala anlamadıysanız, okuyun! Üstteki tabloda yer alan grafikte anlatılan işte budur. Sakın ola işin başka boyutlarını karıştırmayın. Ne yazıyorsak odur.”

Bunlardan ötesi yoktu. Ne MEB’de yaşanan yolsuzluklar vardı, ne Sayıştay Raporlarında tespit edilen onca sorun, onca usulsüzlük… Hatta MEB’in denetimi ve gözetimi altındaki pansiyonlar, yurtlar ve okullarda yaşanan ve yıldan yıla artarak basının ve sosyal medyanın gündemine düşen taciz ve tecavüz olayları da… Yani “Eğitimin 20 Yılı”nda sanki bunların hiçbiri yaşanmamıştı. Hatta onca şaşaayla Beştepe’den canlı yayınla sunulan “2023 Eğitim Vizyonu” bile yoktu.

Olmayanların dışındaysa değinilen her şeyde iyileşme vardı. Değinilen her şey öyle iyileşmişti ki bir süre önce “Fikri bir buhran içinde çırpınıyoruz” diyen ve “Topyekûn bir eğitim öğretim reformu” yapılması gerektiğini belirten Erdoğan bile bu sözlerinden vazgeçmiş görünüyordu. Belki de unutmuştu. Pandemi nedeniyle eğitim öğretime ara verilen dönemin sonunda, yani okullar kapalıyken, iyileşmeyi fark etmiş olmalı ki “Eğitim sistemi gayet güzel bir yerde” diyecek kıvama gelmişti. Allah’ın hikmeti işte… Başka ne denir ki…