Atıf Ala etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Atıf Ala etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Eylül 2021

MEB Cinleri

 

MEB Cinleri

Atalay Girgin*

Sakın yanlış anlaşılmasın!

MEB Cinleri” derken, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders kitaplarında yer alan ya da kafayı huriler, periler ve gılmanlarla bozmuş ve onları düşleyerek yaşayan malum ‘öğretmen’ taifesinin, sınıflarda “gerçektir” diye anlattığı cinlerden söz etmiyorum. Çünkü bunların, zihinsel ifrazattan öte hiçbir gerçekliği de hükmü de yoktur.

Tıpkı; huri, peri, gılman, melek, anka kuşu, tek boynuzlu at, cennet, cehennem, vb ad ve kavramlar gibi, cin de salt imgesel bir kavramdır. Çünkü insan zihninden bağımsız olarak, zamanda ve mekânda var olmayan ve değişmeyen hiçbir şey gerçek değildir.

Bundan dolayıdır ki cin, insanın düşsel / düşünsel olarak zihninde yarattığı ve dış dünyada hiçbir gerçekliğe tekabül etmeyen, neliği olup da gerçekliği olmayan kavramlardan biridir. Ve zamanında bu ayrım yapılamazsa eğer, çocuklarını “öcü”yle korkutarak büyüten bir toplum, gün gelir, birilerinin önünde ya da ardında cinlerle diz çöktürülür.

Dolayısıyla “MEB Cinleri” derken bunlardan söz etmiyorum. Çünkü birilerinin salt kendisi öyle inandığı için hem “doğru” hem de “gerçektir” diyerek, soyut düşünme evresine bile erişmemiş çocuklara anlattıkları cinler, MEB’dekilerin eline su bile dökemez. O halde hangi cinlerden söz ediyorum?

15 Haziran 2021

MEB Enkazında Üç Maaşla Oturan Bürokrat!

 

MEB Enkazında Üç Maaşla Oturan Bürokrat!

Atalay Girgin*


Kamuoyunda, internet haber siteleri ve sosyal medyada tespit edilebilen iki maaşlı bürokratlar sayılıp dökülüyor. Ama üç maaşlılara ilişkin, Odatv’nin CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz’a dayandırdığı “üç maaşlı bakan yardımcısı”1 haberinden ötesi yok. Sanki üç maaşlı tek kişi Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Şakir Ercan Gül’den başkası yokmuş gibi…

Sahi! Başka üç maaşlı hiç kimse yok mu, AKP iktidarında ve onun bürokrasisinde? Olmaz olur mu hiç… Nasıl olsa memleket yağma Hasan’ın böreği… Ya da “Devlet malı deniz, yemeyen domuz”. Ne yapsın bu dönemin, aramakla zor bulunan güzide ve seçkin kadın ve erkekleri? Yemeyip de kendilerine “domuz” mu dedirtsinler? Kendilerine “domuz” dedirtip de “domuz”un günahına mı girsinler?

Elbette haklısınız! Onlar kendilerine “domuz” dedirtmeme fıtratı üzerine doğmuş, Allah’ın seçkin kullarıdır. Ve hiçbir Allah’ın kulu, onları bu fıtratın gereğini yapmaktan alıkoyamaz. Hatta Allah bile… Sonuçta kaderlerini başkası yazmadı ya… Dün yazdığını iki gün sonra değiştirmeyeceğine göre, onların ne suçu günahı var ki… Artık gerisini kaderlerine iki, üç, dört, hatta iş bulamadıkları için bir maaşlılık bile yazılmayanlar düşünsün! Düşünsünler de “Benim günahım, suçum neydi Allahım!” diyerek dövünsünler! Ya da hallerine şükretsinler!

İki Maaşlıların Haber Değeri Yok!

Hal buyken, günümüz bürokrasisinde iki maaşlılığın bile haber değeri kalmadı artık. Eskidi. Çünkü bürokrasi koridorlarında elini sallasan, birincisinde olmasa da ikincisinde, hadi bilemedin üçüncüsünde iki maaşlı birine çarpacak hale gelindi.

Ama üç maaşlılık için aynısı söylenemez! O günler gelmedi daha. Hele bir dört maaşlılar tespit edilmeye başlansın. Sıra onlara da gelecek! Onlar da haber değerini yitirecek.

Şimdi şuraya iki maaşlı üç beş isim yazsam. Emin olun ilgililerinden başka kimsenin dikkatini bile çekmeyecek. Hatta içinizden birileri “Bunlar da kim?” bile demeyecek. Ama MEB’in üç maaşlı seçkin ve güzide bürokratının adını yazdığımda işin rengi değişecek!

Peki; MEB enkazının üzerinde oturan, şu üç maaşlı şanslı bürokrat kim? “Devlet malı deniz yemeyen domuz” sözünü doğrulayabilmek için cansiperane bir biçimde çırpınan ve bu uğurda kendini feda eden bürokrat kim?

14 Mart 2021

Milli Eğitim’de Kimler Neler Yapmış Neler?

 

Milli Eğitim’de Kimler Neler Yapmış Neler?

Atalay Girgin*

Aslında, bu yazının başlığını, “Türkiye’de kimler neler yapmış neler?” diye yazıp okumak da mümkün. Ve ardı sıra gerisini Türkiye’de yapılanlar üzerinden yazmak da… Çünkü Milli Eğitim Bakanlığı’nda olanlar toplumsal ve siyasal olarak yaşananların küçük bir parçası… Yani yalnızca MEB’e, MEB bürokrasisine özgü değil olup bitenler…

Bunda da şaşılacak herhangi bir şey yok. Çünkü uzun zamandır toplumsal olarak ilginç bir dönemden geçiyoruz. “İlginç” dediğime bakmayın. O sözün gelişi… Aslında olağanüstü bir toplumsal bunalımın tam ortasında yaşıyoruz. Hem de toplumsal çözülme ve kültürel çürümenin tüm temel toplumsal kurum ve kuruluşları sarıp sarmaladığı, her yere sirayet ettiği bir dönemde… “Türkiye Cumhuriyeti’nin adı1”ndan ötesinin kalmadığı, yasama ve yargıdan yürütmeye, ekonomiden siyasete dek her şeyin, bu çözülme ve çürüme sarmalında savruldukça enkaza dönüştüğü bir dönemde…

Anımsayacaksınız! Akıldanelerin yazıp promptere yükledikleri “Fikri bir buhran içinde çırpınıyoruz” sözüyle, yaşanan durumu cümle âleme ilan eden Recep Tayyip Erdoğan, bu enkazın üzerine bir nevi itiraf bayrağını dikmişti geçtiğimiz aylarda. Lakin bu, yalnızca çok gecikmiş bir teşhis ve itiraf olmaktan öte bir değer taşımıyordu. Çünkü ne yaşanan olağanüstü toplumsal bunalıma bir çareydi ne de enkaza dönüşmüş herhangi bir kurum ve kuruluşa...