14 Aralık 2019

ZİYA SELÇUK İTİRAF ETTİ!


Ziya Selçuk İtiraf Etti!
Atalay Girgin*

Dile getirilen her doğru bilgi itiraf değildir. Ancak her itiraf doğrudur. Çünkü hiçbir itiraf, nesnesine/eylemine uygun olmayan bilgi içermez. Eğer içerirse, o beyan ya da bilgi itiraf niteliği taşımaz.

Peki; Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk neyi itiraf etti?

“Aldatıldım! Allah affetsin!” mi dedi? Yüz binlerce ‘atanamayan öğretmen’, sabırsızlıkla atama takvimini ve atama sayısının açıklanmasını beklerken, bunun yapılamamasında kendi payına düşen ve yerine getiremediği sorumluluğa ilişkin hakikatleri mi dile getirdi?

Bir yanda KPSS’ye girmiş ve ‘atama bekleyen öğretmen’ler varken, KPSS’ye bile katılıp katılmadığı, katıldıysa yeterli puanı alıp almadığı belirsiz, “ücretli” olarak çalışanlardan ‘bazıları’nın (Buradaki ‘bazıları’, başta ‘atanamayan-atama bekleyen öğretmenler’ olmak üzere, herkesin “Mim” koymasını gerektirecek kadar önemlidir) “kadrolu öğretmen”liğe geçirileceğine ilişkin iddialara doğruluğundan kuşku duyulmayacak yanıtlar mı verdi?


Elbette hayır!

Buna rağmen, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un “Teke Tek” programında, Fatih Altaylı’ya verdiği cevaplardan ikisi oldukça önemlidir1. Zaten bu yazının konusunu oluşturan da birbiriyle bağlantılı bu açıklamalardır.  

“Ücretli Öğretmen”lik Deyip Geçmeyin!

Bunlardan biri "Ücretli Öğretmen”likle ilgiliydi. Adı geçen programda Bakan, okullardaki öğretmen açığının “ücretli marifetiyle” kapatıldığını söyledi. Bu bilinmedik bir durum değildi zaten.

Ancak “Ücretli marifetiyle” sözünü hafife almayın. Ziya Selçuk “40 bin ücretli öğretmen” çalıştırdıklarını söylese de… Farklı kaynaklara göre bu sayı, yani ücretli öğretmen sayısı, yaklaşık olarak 80 bin ile 92 bin arasında değişiyor. Hatta ‘atanamayan/atama bekleyen öğretmenler’in sosyal medya paylaşımlarına göre bu sayı, yuvarlak hesap 100 bin.

Keza “Ücretli Öğretmen” olabilmeyi de hiç kolay sanmayın! Çünkü KPSS puanı ne olursa olsun, üniversitelerin fen-edebiyat fakültelerinden ya da öğretmenlik bölümü mezunlarından her önüne geleni her talep edeni “ücretli öğretmen” yapmıyorlar. Özellikle de “ücretli öğretmen” olma talebiyle başvurunun yoğun olduğu il ve ilçelerde.

Buralarda görevlendirilmeyi sağlama kıstası, “ücretli öğretmenlik” başvurusunda bulunanın yeterliliği değildir. Türkiye toplumunun içerisinde yaşadığı koşullarda, olup bitenin farkında olan her insanın bilebileceği gibi, il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri üzerinde sözü geçen, dışarıdaki ve içerideki nüfuz sahibi bazı ‘malum’ etkili kişiler ve kurumlardır. Bunların kim olduğu da aşikâr olsa gerek…

Velhasıl üç kuruşa “ücretli öğretmen”liğin yolu bile birçok yerde ‘torpil’den geçmektedir günümüz Türkiye’sinde… Şu günlerde bunların bir kısmının da “kadrolu”ya dönüştürülmesi konuşuluyor. Peki; hangi kıstaslara göre? Elbette yanıtı belli sorunun… Daha fazla söze gerek var mı?

Neyse… Sorunun yanıtını sizlere bırakıp Milli Eğitim Bakanı’nın kutlanması gereken itirafına geçelim.

“MEB Suç İşliyor”

ZiyaSelçuk yukarıdaki açıklamanın yanı sıra, aynı programda, “özrü kabahatinden büyük” diye nitelenmesi gereken bir başka beyanda, yani aynı zamanda ihbar niteliğinde bir itirafta bulundu: MEB’de asgari ücretin altında bir ücret karşılığında “ücretli öğretmen” çalıştırılmakta olduğunu söyledi. Bir başka deyişle, tabiri caizse “MEB suç işliyor” dedi.

Ne kadar kısa olursa olsun, programda yaptığı bu konudaki açıklama nedeniyle, Ziya Selçuk’u kutlamak gerek. Çünkü Milli Eğitim Bakanı, söz konusu açıklamalarıyla bir Türkiye gerçeğini ortaya koydu. Bıraktım özel sektörün farklı işletmelerini, resmi bir kurum bile bir çalışana verilebilecek en düşük ücret olan, asgari ücret kuralını hiçe saymaktadır. Ve bunun adı MEB’dir.

Bir başka deyişle, Ziya Selçuk, iktidarın, altına imza attığı kuralı bile önce kendisinin çiğnediğini beyan etti. Bu koşullarda hem de eğitim gibi bir kurumda bile haktan, hukuktan ve etik değerlerden söz etmenin ne kadar lüks olduğunu gözler önüne serdi.

Sendikalar Sustu


Ziya Selçuk’un bu açıklaması sonrası, patronların ve işverenlerin çıkarlarını değil de işçilerin, çalışanların çıkarlarını savunan her sendika, kendi koltuklarını korumanın ve o sayede elde ettiği maddi ve manevi ayrıcalıkları koruma derdinde olmayan her sendika yöneticisi ve işçi temsilcisi, Dünya’nın neresinde olursa olsun ayağa kalkardı.

Ancak, asgari ücret tespit komisyonunda görüşmelere katılan ve belirlenen asgari ücret rakamının altına imza atan sendika yetkilileri bile seslerini çıkarmadılar. Keza “Biz kuralları, yasaları çiğnetmeyiz” diye caka satan mülki idare amirleri kıllarını bile kıpırdatmadılar. “Tüyü bitmemiş yetimin hakkını kimseye yedirmeyiz” diye maval okuyanlarsa, “Aslolan itibardır, gerisi tefarruat” anlayışıyla duymazlıktan, bilmezlikten ve görmezlikten geldiler. Ya yargı ve savcılar?

İşte, memleketin ahvali böyleyken, Ziya Selçuk’un asgari ücretin altında “ücretli öğretmen çalıştırıldığı”na dair itiraf hükmündeki kısacık açıklamaları bile, kelimenin gerçek anlamında kutlanmayı gerektirir.

Lakin İtiraf Yetmez!

Memleketin ahvali malum olsa da şimdi bir adım daha atması ve itirafın gereğini yapması gerek Ziya Selçuk’un. Çünkü her itiraf doğru olmanın yanı sıra, itirafın öznesine sorumluluklar yükler. Her itiraf kişinin kendi kendisine verdiği ödevdir. Ödevler manzumesidir.

Bunların başında, öznenin kendisiyle yüzleşmek vardır. Sıfatını, statüsünü paranteze alarak, bireysel olarak içerisine düştüğü ve yaşadığı gerçeklikle yüzleşmek ve bunun bedelini sırtlanmak da vardır.

Lakin bunlar yetmez. Çünkü itirafın konusu olmuş bitmiş, yani müdahale edilip değiştirilemeyecek ölçüde geçmişte kalmamış ise hala gerçeklikte varlığını sürdürüyorsa, hemen hareket geçmek gerek. Var olan yanlışı düzeltmek, yapılan / yapılmış olan uygulamadan dolayı doğmuş hak kayıpları varsa acilen bunları telafi etmek gerek.

Aksi halde itiraf kadük kalır. İtiraf vasfını bile yitirir. Tıpkı; hak, hukuk, adalet, etik, saygı, sevgi, “tüyü bitmemiş yetim hakkını yedirmem”, vb. gibi… Laf-ı güzaftan öte gitmez!

Peki; bu, Ziya Selçuk’a yakışır mı? Cevap sizindir efendim!




* Ankara Üniversitesi, DTCF Felsefe Bölümü mezunu ve “Arzu Okulu”, “Aşk Mavidir Öğretmenim”, “Lağımpaşalı”, “Öğretmen Düzenin Duvarındaki Tuğla”, “Edebiyat Nedir Ki…” kitaplarının yazarı. Felsefenin Işığında / Felsefece; http://atalaygirgin.blogspot.com 

1 Ziya Selçuk ‘Atanamayan Öğretmenler’ İçin Dedi Ki…” https://www.gercekgundem.com/yazarlar/atalay-girgin/1673/ziya-selcuk-atanamayan-ogretmenler-icin-dedi-ki

Hiç yorum yok: