Aşksız Bir Dünya Olmayacak
Röportaj: Tekgül Arı
Atalay Girgin:Türkiye toplumunda geçer akçe
olan değerler ve ilişki biçimleri neyse okul ve öğretmende yansıyan da odur.
“Mehdi ve Mesih”,
“Lağımpaşalı”, “Başbakan’ın Günlüğü” ve “Kıranlar Kırılanlar Zamanı” adlarını
taşıyan fabl türü romanlarının ardından, öykülerini derlediği “Allah Dedi
Üstad-ı Azam”la okurun karşısına çıkan Atalay Girgin ile yayınlanan son romanı
“Aşk Mavidir Öğretmenim” üzerine söyleştik.
Girgin’in ilk kitabı “Öğretmen; Düzenin Duvarındaki Tuğla”
kitabını da okumuştum. Sistem ve sistemin kendine entegre etmeye çalıştığı
öğretmenin eleştirisi oldukça etkileyiciydi. “Aşk Mavidir Öğretmenim” kitabını
raflarda görünce şaşırmadım, çünkü Atalay Girgin, düzenin duvarında tuğla
olmamak için mücadeleyi seçmiş bir felsefe öğretmeniydi. Romanı okuduğumda, okul, öğretmen, öğrenci ve
sistemin dayattığı eğitim ilişkisini, kurguladığı karakterlerin üzerinden
edebiyat disipliniyle verirken Türkiye’deki mevcut eğitim sisteminin ve öğretmenin
gelmiş olduğu durumu da okura güçlü karakterler üzerinden gösteriyor. Öyle
sanıyorum ki roman okurları, bilmediklerini öğrenecekler, bildiklerinin de
aslında bilmedikleri olduğunu görecekler. Her roman gibi çok katmanlı bir
yapıya sahip olan Aşk Mavidir Öğretmenim bağlamında yer alan her katmana, her
konuya değinemesek de Girgin’le uzunca konuştuk bu konuları.
- Önceki romanlarınızın aksine, Aşk Mavidir
Öğretmenim’de karakteriniz hayvanlar değil insanlar. Merak ettim: Artık fabl türü yazmayacak
mısınız? Yoksa Kemeutopyalılar’a ara mı verdiniz?
Hayır… Elbette yazacağım.
Ancak fabl türü öykü ve romanlar, nedense birçok insanda masal algısına neden
oluyor. Masalların da yetişkinler değil de sanki yalnızca çocuklar için
yazıldığının düşünülmesine… Bu sorun birçok başka sorunla birleşince Kemeutopyalılar
roman dizisindeki kitapların hem arafta kalmasına hem de okurla buluşmasına
engel oldu. Oysa bu dizi bir masal değildi. Aksine fablın ironik anlatısıyla
örülü siyasal ve felsefi bir çalışmaydı. Dolayısıyla Kemeutopyalılar’a şimdilik
ara verdim. Ancak bu dizi benim ilk göz ağrım ve en kısa zamanda yeniden
döneceğim.
- İçinde dört
uzun öykünüzün yer aldığı ve özellikle kitaba adını veren, bir tür novella
olarak değerlendirilecek “Allah Dedi Üstad-ı Azam” ile “Anarşist Öğretmenin
Veda Hutbesi”ni “Aşk Mavidir Öğretmenim”i yazmaya iten bir geçiş olarak
değerlendirmek mümkün mü?
Yalnızca adını andığınız
öyküler değil. “Allah Dedi Üstad-ı Azam”da yer alan diğer iki öykü de olay ve
kişileriyle insanlar üzerinden kurgulanıp anlatılmıştır. Ele alınıp
işlenişleri, gelişmeye açık oluşlarıyla neredeyse dördü de romana teşnedir ki
bildiğiniz gibi novelladan romana uzanan yol çok da uzun değildir. Bu anlamda
öyküleri kısmen de olsa Aşk Mavidir Öğretmenim’e bir geçiş, romanlar arası bir
soluklanma olarak değerlendirmek de mümkündür.
- İlk romanlar otobiyografiktir” denilse de sizin ilk
romanlarınız için böylesi bir sonuca varmak mümkün değil. Ancak son romanda öğretmen oluşunuzu dikkate
aldığımda, acaba otobiyografik
özellikler taşıyor olabilir mi? Eğer öyleyse sizi, roman kahramanlarından hangisinde bulabiliriz?
Haklısınız. Şu ana kadar
yazdıklarımın, hele hele Kemeutopyalılar kapsamındaki romanların otobiyografik
nitelikte olmadığı açık. Ama bunun yanı sıra şunu da söylemek gerek: Her yazar
zamansal ve mekânsal anlamda kendi gerçekliğinden, içerisinde yaşadığı
çevrenin, toplumun, çağın olaylarından beslenir. Onlardan olumlu ya da olumsuz
etkilenir. Tepkiler verir. Onlar karşısında üzülür, sevinir, kızar, küfreder,
öfkelenir. Yazdıklarında şu ya da bu oranda olup bitenlerden, dahası kendinden
izler vardır. Bu açıdan değerlendirildiğinde, romanda, tanıklıklarımdan,
yaşantılarımdan izler var. Hatta şu kadarını da belirteyim: Romanı okuyanlar,
bazı kahramanlar için sergilenen özellikler, anlatılan olaylardan hareketle
“Aaa! Ben bunu tanıyorum. Bu şu!” da diyebilir. Beni tanıyanlar, olaylar
karşısındaki tutumlarımı bilenler, benden izler de bulabilir. Ne var ki bunlar
romanı otobiyografik olarak nitelemeye yeterli değildir. Dahası roman
kahramanlarından hiçbiri de ben değilim. Galiba otobiyografik bir roman yazmak
için kendimi ne yolun başında görüyorum ne de yolun sonunda… Kim bilir, belki
bir gün yazarım.
Atalay Girgin: Okul mücadele alanıdır.
- Öğretmen ve okuldan söz etmişken şunu sormak
istiyorum: Genelde var olan öğretmen ve okul algısıyla, gerçekten var olan okul
ve öğretmen arasında büyük farklar var mı?