16 Kasım 2020

MEB'in 640 Milyon Euro'su Nerede?

 

MEB’in 640 Milyon Euro’su Nerede? Kimlerin “Özel Hesaplar”ında?

Atalay Girgin*

Kime soralım başlıktaki soruyu? Milli Eğitim Bakanlığı koltuğuna oturtulmuş Ziya Selçuk’a mı? MEB Holding’in meçhul ve ortalıkta görünmeyen, en yetkili CEO’suna mı?

Yoksa MEB’de bakan değişikliği ihtimalinden söz edilir edilmez etekleri tutuşan, karalar bağlayan ve kontrolleri altında olduğu iddia edilen internet haber siteleri üzerinden, vakit yitirmeden ‘sevilen bakan’ algısı yaratmaya çalışan Bakanlık Merkez Teşkilatındaki rant çetelerine mi?

Ziya Selçuk, “nöbet değişimi” kılıfıyla görevden azledilir ya da son zamanların revaçta deyişiyle, eğer “affedilir”se, muhtemeldir ki bu çeteler üç gün yas tutarlar. Ama sonra da onu unuturlar. Yenisinin önünde ya da ardında vecd içinde secdeye dururlar! Ne de olsa mal canın yongası! Ne de olsa para tatlı ve sıcak! Hele de Euro’ysa…

13 Kasım 2020

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'u Bile Kandırdılar!

 

Adana Valiliği ve Adana MEM, Bakanı Neden Kandırdı?

Atalay Girgin*

“MEB’de Fransız Öpücüğü Değil Dezenfekte Öpüş Zamanı1” başlıklı yazıda değinmiştik. Adana İl Milli Eğitim Müdürlüğü üzerinden okullara, 1675 TL gibi fahiş bir fiyatla satışı yapılan “Elektronik Ahşap Dezenfektan Standı”na ilişkin Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un yanıtlaması istemiyle bir “Soru Önergesi” verilmişti.

CHP Adana Milletvekili Orhan Sümer tarafından 15 Mayıs 2020 tarihinde verilen bu “Soru Önergesi”ne, Ziya Selçuk, 17 Temmuz 2020 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı’nın yazısıyla yanıt verdi.

Fatura Orta Yerde Dururken…

Strateji Geliştirme Başkanlığı, bu cevabi yazıyı hazırlamadan önce Adana Valiliği’ne sormuş. Muhtemeldir ki Valilik de Adana İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne dolayısıyla İl Müdürü Veysel Durgun’a sormuştur. Ve gelen bilgiler ışığında da Milletvekili Orhan Sümer’in “Soru Önergesi”ne cevap verilmiştir.

Bu cevabi yazıda Adana Valiliği’nden gelen bilgiler ışığında, “Okullara dezenfektan cihazı alımı için herhangi bir ihalenin yapılmadığı” doğrulandıktan sonra şöyle devam ediliyor:

MEB’de Fransız Öpücüğü Değil Dezenfekte ‘Öpüş’ Zamanı!

 

MEB’de Fransız Öpücüğü Değil Dezenfekte ‘Öpüş’ Zamanı!

Atalay Girgin*

Herkesin malumu ya Koronavirüs günlerindeyiz. Bu meret de bulaştıkça bulaşıyor. Sırnaşık mı sırnaşık! Sanki bulaşmak için bahane arıyor.

Eline geçen, önüne çıkan hiçbir fırsatı da kaçırmıyor haspam… Hele de biri yakınlaşmaya görsün olur olmaz birilerine… Ve bir Fransız öpücüğü konduruversin birinin dudaklarına… Örneğin; otel odalarında… Kapı arkalarında… Boş bir sınıfta… Bir garsoniyerde… Kapısını arkadan kilitleyiverdiğiniz bir makam odasında… Gözlerden uzak köşe bucak bir yerlerde… Tenhada menhada… Al başına belayı…

İyi de… Koronavirüs günlerindeyiz diye memleketim insanı hiç kaçamak yapmasın, hiç öpüşmesin mi? Hiç sevişmesin mi? Ya da işini öpüşmeden mi görsün? Olur mu hiç öyle şey?

Yeri ve zamanı ne olursa olsun… Her şey adabınca, usulünce olmalı… Sevişmeden öpüşmek olursa da öpüşmeden sevişmek olmaz. Ama her ikisi için de hijyen önce gelir!

03 Kasım 2020

MEB'de Ahlâki Çürüme ve "Ahlâksız Teklif" -2-

 

MEB’de Ahlâki Çürüme ve "Ahlâksız Teklif"-2-

Atalay Girgin*

MEB’de Sular Durulmuyor

Bir “Vali”nin yazdığı iddia edilen ve sosyal medya üzerinden etkili ve yetkili kişi ve kurumlara iletilen ve ihbar niteliği taşıyan, “MEB’de Büyük Operasyon” metni, çıkar çeteleri arasındaki rant ve koltuk kavgasının fitilini ateşleyen bir işaret fişeğine dönüştü.

Bu metnin ardından karşı çete, vakit geçirmeksizin, hem de ‘derin mahfiller’den alınmış teknik bilgi desteği eşliğinde, kontrolü altında olduğu ileri sürülen internet siteleri aracılığıyla buna yanıt verdi. Hem de “MEB’de Büyük Operasyonun Şifrelerinin Deşifresi” gibi iddialı bir başlıkla… (“Bu rant çetesine teknik bilgileri veren ‘derin mahfiller’deki hangi birim ve kişilerdir? Bu bilgiler kimlerle kurulan hangi ilişkiler ve neler karşılığında verilmiştir?” sorularının yanıtını, şimdilik, bir yana bırakarak devam edelim.)

Lakin bununla yetinmediler. Ardı sıra hızlarını alamayıp kurdukları whatsapp grubu ya da grupları üzerinden, “Adım Adım Ziya Selçuk Devirme Operasyonu” başlıklı açıklamalarla ifşaatlarını sürdürdüler. Ta ki etkili ve yetkili birileri tarafından kulakları çekilinceye ve sonrasında, “MEB’de Büyük Operasyon” metnini yazdığı iddia edilen “Vali”yle, onun “tetikçi”si olduğu ileri sürülen eski bir daire başkanının buluşup karşılıklı oturup konuşmasına dek. Bu gelişmelerin ardından sessizliğe bürünen her iki rant ve koltuk çetesinin suskunluğu uzun sürmedi.

02 Kasım 2020

MEB'de Ahlâki Çürüme ve "Ahlâksız Teklif"!!!

 

MEB’de Ahlâki Çürüme ve “Ahlâksız Teklif”!

Atalay Girgin*


Bir kurum olarak MEB’in, elbette bir ahlâkı yoktur. Yani MEB, tüm kurumlar ve örgütler gibi, ahlâksızlıkla kaim, ahlâk dışı bir kurumdur. Onun ahlâki bir eylemde bulunabilmesi bir yana, herhangi bir eylemde bulunması bile söz konusu değildir.

“İyi” ya da “kötü” herhangi bir ahlâki eylemde bulunanlar, statüsü ve sıfatı ne olursa olsun, MEB teşkilatının değişik birim ve kademelerinde görevli ve “şu” diye gösterilebilen, gerçek kişilerdir. Dolayısıyla MEB’i düşünüş, söyleyiş ve eyleyişleri doğrultusundaki tercih ve eylemleriyle, ilişki kurma biçimleriyle, rant peşinde koşuşlarıyla, ikiyüzlülük ve riyakârlıklarıyla ahlâki çürüme girdabına çekenler bunlardır. Ve ne yazık ki bunlar ve bunların ahlâki anlayışı ve ilişki kurma biçimi MEB’de egemendir.

Hatta MEB bürokratlarıyla düşüp kalktıkları ve bunlardan bazılarını kendi denetimleri altında tuttukları akçeli kurumların yönetim ve denetim kurullarına aldıkları halde; sözüm ona, bu süreçlerin dışındaymış gibi bir görüntü vermeye çalışan eğitim sendikalarının bazı sendikacıları bile MEB’deki bu ahlâki çürüme girdabının içindedir.

28 Ekim 2020

Devlet Miti Mit Devleti

                                              Devlet Miti Mit Devleti

Atalay Girgin*

Bilirsiniz ki kimileri “Devlet Ana”dan söz eder, kimileri “Devlet Baba”dan…

Devlet Dişi Midir? Yoksa Erkek Mi?

Birincilere göre devlet dişidir, kadındır. Şefkatlidir. Öylesine ‘şefkatli’dir ki bazı ‘evlatlar’ının üzerinden elini, ayağını hiç çekmez. Boşuna dememişler ya “Cennet anaların ayaklarının altındadır” diye… O da bu sözü haklı kılmak istercesine elinden geleni ardına koymaz. Ve bu ‘evlatlar’ını çok sevdiğinden olsa gerek ki onları, posaları kalıncaya, mevta eyleyip ‘cennet’e gönderinceye dek çiğnedikçe çiğner, ezdikçe ezer! Bazı evlatları içinse koca memeli dev bir sağmal inek gibidir. Onları bağrına basar. Nerelerine sığdıracağını bilemez! Şefkatle sarar sarmalar! Kendisi yemez, onlara yedirir. Toplumun geri kalanından derleyip topladığını aklınıza gelen ya da gelmeyen bilumum yol ve yöntemle oluk oluk bunlara aktarır.

İkincilere göre ise devletin cinsiyeti erkektir. Tıpkı “Tanrı baba” gibi…

22 Ekim 2020

MEB Kimlere Teslim? İlinek İnsana Mı? Yoksa...?

 

MEB Kimlere Teslim İlinek İnsana Mı? Yoksa…? 

Atalay Girgin* 

Başlıktaki soruyu bir kez daha tekrar edip devam edelim: MEB kimlere teslim? MEB’i bu kişilere kim ya da kimler teslim etti?

Malumunuzdur ki Türkiye’de eğitim hem nicelik hem de nitelik anlamında hızla enkaza dönüş(türül)müştür. Eğitimin bu içler acısı halini günümüzde hâlâ bilmeyen, duymayan kaldı mı? Bilmiyorum.

Hatta “Fikri bir buhranın içinde çırpınıyoruz”, “Topyekûn bir eğitim öğretim reformu yapmamız gerekiyor” sözleriyle Recep Tayyip Erdoğan bile mevcut durumu kabullendi ve sonunda bunu bilenler ve bildirenler (Bu konuda herkes aynı şeyi bilmiyor ve bildirmiyorsa da) kervanına katıldı. O’nun bu sözlerinden sonra, bakalım, “2023 Eğitim Vizyonu”nda mevcut eğitim enkazına “nicel başarı hikâyesi” diyerek methiye düzen Ziya Selçuk ne söyleyecek?

Gerçekten merak ediyorum: Ziya Selçuk kem küm mü edecek? “Kim ne derse desin! Ben sözümün arkasındayım!” mı diyecek? Yoksa bir gün önce söylediklerinin tam tersini işitir işitmez, hem de zerre utanıp sıkılmadan, yüzleri bile kızarmadan, “Biatsa biat! İtaatse itaat! Liderim ne derse odur!” diyen çemişler misali, boynunu büküp “Sukut ikrardan gelir!” dercesine susacak ya da onların sözlerini mi yineleyecek?

20 Ekim 2020

2023 Eğitim Vizyonu Çöp Sepetinde! Ya Ziya Selçuk...?

 

2023 Eğitim Vizyonu Çöp Sepetinde! Ya Ziya Selçuk..?

Atalay Girgin*

Prompter ekranından akıp giden ve “Topyekûn bir eğitim öğretim reformu yapmamız gerekiyor”1 diyen metni kim yazmıştı? Hangi akıldane ya da akıldaneler kaleme almıştı? Bilmiyorum. Şimdilik, tahmin etmek de istemiyorum.

Eğitimde Yeni Oyun Müjdesi!

Ancak Recep Tayyip Erdoğan’ın okuduğu ve seslendirdiği bu metinde yer alan eğitime ilişkin önermeler, bir kez daha, “Türkiye’de eğitim iktidarların oyun alanıdır2 önermesini doğruladı.

Lakin yalnızca doğrulamakla kalmadı. 2002 sonu 2003 başından itibaren deneme yanılma yoluyla ve milyonlarca çocuğu ve genci neredeyse kobaya, yani deney hayvanına dönüştürme pahasına oynanan oyunların daha bitmediğini ve yenisinin de yolda olduğunu müjdeledi tüm topluma… Hayırlı olsun! Tüm seyredenlere, oyuna destek ve ortak olanlara ve olmaya devam edenlere de…

08 Ekim 2020

MEB Holding'in Meçhul CEO'suna Sorular

MEB Holding'in Meçhul CEO’suna Sorular

Atalay Girgin*

“MEBHolding” ve “CEO” ibareleri garip gelebilir. Ama olup bitenlere ilişkin resmi belgeleri, raporları okuyunca, bu ibarelerin hiç de garipsenecek bir tarafı olmadığını fark ediyorsunuz. Anlatayım:

Tüm kamuoyunca biliniyor ki MEB’de bakan olarak görünen, bakanlık koltuğunda oturan, bu makama atanmış olan kişi Ziya Selçuk’tur. Ancak zaman içinde de ortaya çıktığı gibi, o gerçek bir bakan değildir. Malumunuzdur ki eski Milli Eğitim Bakanlarından Hüseyin Çelik de görevden ayrılırken, “Bakanlık otomatik pilotta” demişti.

Dolayısıyla resmi sıfatı, zorunlu hallerde attığı imza ve temsil görevi dışında Bakanlığı yönetmiyor Ziya Selçuk. Zaten istese de yönetemeyeceğini, kendisine yönettirmeyeceklerini ve yönetmesi için bu göreve atanmadığını bunca zamanda idrak etmiştir. O yalnızca Bakanlığın görünen yüzüdür. Ve bir kişiye birilerinin “Bakan”, “Bakanım” demesiyle de “Bakan” olunamadığının bariz örneklerinden biri de kendisidir.

Yine biliniyor ki MEB’de kavgalar, tartışmalar, çekişmeler, gruplaşmalar, eğitimin nasıl olması gerektiği üzerine farklı düşüncelerin ve önerilerin çerçevesinde başlayıp gelişmiyor. Keza tüm okullarda eğitimin niteliğini arttıracak, bunun içeriğini bilimsel ve doğru bilgilerle donatacak düşünce ve öneriler temelinde de çıkmıyor. Çünkü MEB bürokrasi açısından bunlar ayrıntıdır. Olsa da olur olmasa da… Peki; neyin başında başlıyor ve çatışmaya dönüşüyor tartışmalar, çekişmeler, gruplaşmalar?

07 Ekim 2020

Kutsal Devlet ve “Muhalefeti…”

 

      Kutsal Devlet ve “Muhalefeti…”

 

Amicus Plato,sedamicaveritas”. (Eflatun’u severim ama, gerçeği daha çok severim)                                                                                                                Latin atasözü

 

                                Fikret Başkaya

 

Osmanlı İmparatorluğunda devlet ‘kutsaldı’… 1923 yılında devletin adı “Türkiye Cumhuriyeti” olarak değiştirildi. Devletin adının değiştiğinden halkın sonradan haberi oldu… O süreçte emekçi halk kitlelerinin hiçbir dahli olmadı. ‘Hakimiyet kayıtsız, şartsız milletindir’ dendi… Lâkin ‘hakimiyet’ çok sayıda ‘kayıt ve şart’ altında alınmıştı. Gerçek durum TBMM’nin duvarına yazıldığı gibi değildi veüstelik devlet eskisinden daha da kutsaldı… Devletin kutsal sayıldığı yerde de ‘yurttaş’ olmazdı… Tabii cumhuriyet de… Siz adını öyle koydunuz diye öyle olması gerekmiyor… Velhasıl Padişahın kulu, Cumhuriyetin yurttaşı olamadı. Zaten yurttaş hakkı demiyorlar, kul hakkı diyorlar… Tabii Osmanlı münevveri de Cumhuriyetin ‘aydını’ olmuştu. Köşeli, bağnaz bir resmî tarih ve resmî ideoloji oluşturmaya memur edilmişlerdi. Doğrusu o işi çok iyi yaptıklarını söylemek gerekir. 

“Yeni rejim” Türk-İslam Sentezi” üzerine inşa edildi. Hem Türk ve hem de Müslüman olmayana yaşama şansı tanınmadı. Bu arada modernlik, çağdaşlık, ilericilik, laiklik söylemi de yönetici elitin dilinden hiç düşmedi… Bu ülkenin tarihinin hiçbir döneminde bir ‘modernite ve aydınlanma devrimi yaşanmadı. Eski rejimle ve onun hâkim ideolojisiyle bir hesaplaşma olmadı… Söylem değişse de şeylerin gerçeği değişmedi… 

Kutsal devlet ‘iç ve dış düşmansız yapamazdı’. Malûm, ülke sınırları dışındakiler ‘dış düşmandır’. O konuda bir sorun. Fakat, ‘iç düşmanın’ keşfedilmesi, değilse ‘yaratılması’ gerekiyordu. İç düşman başta Kürtler olmak üzere, muhalif olan herkesti. Şimdilerde iç düşmanın adı terörist… Rejim kendini ‘terörizmle mücadele’ söylemiyle yeniden üretiyor. Muhalifse teröristtir ve katli vaciptir…