MEB’de Cinsel Taciz Kariyerli Müdürler
Atalay
Girgin*
Başlığı soruya dönüştürerek başlayalım: MEB’de cinsel taciz kariyerli müdürler var mı? Başka bir deyişle, “MEB’de geçmişte cinsel taciz eylemleri sübuta erdiği halde okul müdürlüğüne atanan ve hâlâ bu görevini sürdürenler var mı?”
Hadi,
yanıtı içinde saklı bir soru daha ekleyip daha açıktan soralım: MEB’in cinsel taciz
eylemleri sübuta erdiği halde, hatta taltif de edilerek ataması yapılan ya da
yapılmı kaç okul müdürü vardır? Herkes bilsin ki bu soruya “Yoktur” ya da “Bugüne
kadar cinsel tacizden adli ya da idari ceza alan hiçbir kişi okul müdürlüğe
atanmamıştır” yanıtı veren ya da verecek olan herkes yalancıdır.
Eğer
bir veliyseniz, hele de okula giden bir kız çocuğunuz varsa (ki erkek çocuklar
da aynı tehdit altındadır) yukarıdaki soruları ve ardı sıra yazılan hükmü
okuyup da endişelenmemeniz mümkün değildir. Zihninizde “Acaba benim çocuğumun
okul müdürü tacizci mi?” sorusu ve kuşkusunun doğmaması da…
Peki;
bu sorular nereden çıktı? Bunlar sansasyon yaratmak ya da dikkat çekmek için mi
soruldu? Elbette değil.
Sorun Yapısaldır
Geçmiş yıllardan beri, özellikle öğrencilere dönük birçok cinsel taciz haberi tekil olarak basına ya da sosyal medyaya yansısa da bunun MEB bürokrasisine dek uzanan arka plandaki yapısal boyutu üzerinde hiç durulmadı. Kız ya da erkek öğrencilere dönük yapılan ve ancak küçük bir kısmı ortaya çıkarılabilen cinsel taciz eylemleri de münferit hadiselermiş gibi geçiştirildi. Hatta bazıları olay kamuoyu gündemine taşınmadan, bazıları da adet sünnet yerini bulsun tarzı yapılan formaliteden soruşturmalarla örtüldü.
Oysa
sorun çok daha derindi ve bunun MEB bürokrasisi ayağı da vardı. Çünkü cinsel
taciz eylemleri sübuta erenlerin, kendileri hakkında teklif edilen cezaları bir
alt kademeye indirmeleri, kendi kendilerini atamaları, kendi kendilerini taltif
ederek bir üst makama taşıyabilmeleri mümkün değildi. Bunları yapabilmek için
daha etkili ve yetkili birileri gerekirdi. Dolayısıyla bu sürecin hem MEB Teftiş
Kurulu, hem MEB Personel Genel Müdürlüğü hem de İl Milli Eğitim Müdürlüğü ayağı
ve boyutu olmalıydı.
Cinsel Taciz Dosyaları Yeniden
Açılmalı
Sorunun
bu boyutlarının da görülebilmesi ve bu süreçte görevi kötüye kullanan, görevi
suistimal eden ve bu eylemlere göz yumanların açığa çıkarılması için kapsamlı
bir inceleme ve soruşturma yapılması, geçmişten bu yana varolan cinsel taciz
dosyalarının yeniden açılması gerekirdi.
Elbette
MEB okullarına eğitim öğretim için teslim edilen çocuklar ve öğrenciler
korunmak isteniyor ve onların bedensel, düşünsel ve duygusal gelişimlerinin
güven içinde gerçekleşmesi önemseniyorsa… Çocuklar ve öğrenciler tüm toplumun
geleceğiyse bu tartışma konusu bile olamazdı.
Lakin
MEB bürokrasisinin nadide bürokratları böyle düşünmüyordu. Düşünmemekle de
kalmayıp sorunu savsakladıkları, hatta sorunun üzerine gidenleri bile gerçeğe
aykırı beyanlarla yanıltmaya çalıştıkları, verdikleri yanıtlarla açığa
çıkıyordu. Çünkü onların önceliği MEB okullarına teslim edilen çocuklar ve
öğrenciler değildi.
Aksine
her geçen gün ahlaki çürümeye teslim olan ve kendilerinin de bir parçası
oldukları sistemdi. Öncelikleri uğruna da tepeden tırnağa pervasızlığa
bürünerek, yanıt diye düzenledikleri belgelerle alenen yalan söylemekten,
gerçeğe aykırı bilgiler vermekten bile kaçınmıyorlardı. Peki; kimi, kimleri korumak
için? Tacizci müdürlere, öğretmenlere ve bürokratlara kol kanat germek için mi?
Bir
Soru Önergesi
Geçtiğimiz
Ekim ayında TBMM Başkanlığı’na, öğrenci ve kadın öğretmenlere dönük cinsel
taciz eylemlerini konu alan ve kapsamlı bir biçimde soruşturulması gerektiğini
dile getiren bir soru önergesi verildi. Milli Eğitim ‘Bakan’ı Mahmut Özer’in
yazılı olarak yanıtlaması istemiyle verilen bu soru önergesinin sahibi CHP
Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca’ydı.
Soru
önergesinin daha başlangıç bölümünde, öğrenci ve öğretmenlere dönük gerçekleşen
cinsel taciz ve istismar olaylarını içeren dosyaların yeniden açılması
gerektiğini belirten Gülizar Biçer Karaca, Milli Eğitim ‘Bakan’ı Mahmut Özer’e
çok önemli sorular yöneltiyordu.
Bunlardan
ilki, “2010-2011 eğitim öğretim yılından günümüze dek, MEB’de cinsel taciz
eylemleri sübuta erdiği halde okul müdürlüğü ve/veya idareciliğine, il ve ilçe
milli eğitim müdürlüğü yöneticiliğine atanan herhangi bir kişi var mıdır?”
sorusuydu1.
Ve İşte Sözde Yanıt
‘Bakan’
sıfatını taşıyan Mahmut Özer de hazırlanıp önüne konulmuş ve başta yukarıdaki
soru olmak üzere, TBMM Başkanlığı’ndan kendisine yöneltilmiş soru önergesindeki
hiçbir soruya doğru yanıtlar içermeyen metni2,
“cevap” diyerek Meclis’e gönderdi.
Soru
önergesi bağlamında değerlendirildiğinde, bu ibretlik ve skandal metne göre (mealen
ve kısaca söylersek eğer), “MEB bünyesinde olup
da taciz eylemlerinde bulunan ya da yasaklanan işleri yapan kim varsa, daha
iddia düzeyindeyken bile bunlar hakkında hemen inceleme/soruşturma işlemleri
başlatılmakta, sonra da disiplin işlemleri gerçekleştirilmekte” ve “Hatta
gerekirse adli makamlara bile suç duyurusunda bulunulmakta”ydı3.
Buna göre cinsel taciz eylemleri sübuta erdiği halde okul
müdürlüğüne / yöneticiliğine atanan, atanmış olan hiç kimse yoktu! Elbette bu
koskocaman bir yalandı.
Strateji Geliştirme Dairesi Başkanlığı tarafından, soru
önergesinin soruları kapsamında zerre bir araştırma yapılmadan, kopyala-yapıştır
yöntemiyle hazırlanıp imzalaması için Mahmut Özer’in önüne konulmuş olan bu
cevap metni, tam anlamıyla gerçeğe aykırı bir beyan niteliği taşıyordu.
Yani bu metni hazırlayanlar bilinçli ve kasıtlı olarak hem
Milli Eğitimde hem de okullarda yaşanan gerçekliğin üzerini örtmeye çalışıyorlar
ve hakikate aykırı bilgilerle olup biteni muhataplarından ve kamuoyundan
saklıyorlardı.
Doğru Bilginin
Koşulu
Kasıtlı olarak, gerçekliğin hakikatine aykırı bir biçimde
söylenen ve yazılan her sözü niteleyen bir tek karşılık vardı ve o da yalandı.
MEB’in mahir bürokratları da işte buna sarılmışlardı. Hem de bu yalanı Mahmut
Özer imzasıyla TBMM’ye sunarak...
Peki; bu metin, aslında tüm soruların doğru cevaplarını ve
aynı zamanda da gerçekliğin hakikatini dile getiriyor olamaz mıydı? Elbette
olabilirdi. Ancak bunun temel bir koşulu vardı: Verilen cevaplardaki bilgilerin
Milli Eğitimden okullarda yaşanan gerçekliğe kadar, nesnesine uygun olmasıydı.
Ne var ki söz konusu kopyala-yapıştır cevap metni, bu en
temel nitelikten yoksundu. Dahası okullarda var olan cinsel taciz kariyerli, yani
daha önceden de cinsel taciz eylemlerinde bulunmuş oldukları halde müdürlüğe atanmış
olanlar bu metinde yer alan bilgileri ve onu hazırlayanları yalanlıyordu.
İşte tam da bundan dolayı sonraki yazılarda bu müdürler olacak sırasıyla… Yani “MEB’in Cinsel Taciz Kariyerli Müdürleri”… Bakalım cinsel taciz kariyerli ilk şanslı müdür kim olacak?
* Ankara Üniversitesi, DTCF Felsefe Bölümü mezunu ve “Arzu Okulu”, “Aşk Mavidir Öğretmenim”, “Öğretmen Düzenin Duvarındaki Tuğla”, “Edebiyat Nedir Ki…”, “Allah dedi Üstad-ı Azam” kitaplarının yazarı. Güncel ve Düşünsel; http://atalaygirgin.blogspot.com
1 Gülizar Biçer Karaca’nın Soru Önergesinin Tam Metni: https://www2.tbmm.gov.tr/d27/7/7-53721s.pdf
2 MEB’in Gülizar Biçer Karaca’nın önergesine verdiği
Mahmut Özer imzalı ibretlik ve skandal yanıt: https://www2.tbmm.gov.tr/d27/7/7-53721sgc.pdf
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder