Danıştay
MEB’in ‘Bürokrat Zırhı’nda Delik Açabilir Mi?
Atalay
Girgin*
“MEB başsavcılığa neden soruşturma izni
vermedi?1” başlıklı yazıyı okuyanlar
anımsayacaktır. Söz konusu yazıda, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, MEB
bürokrasinden 7 kişi hakkında “Soruşturma İzni” talep ettiğini yazmıştık.
Dönemin Milli Eğitim ‘Bakan’ı Ziya Selçuk
imzasıyla bu talep reddedilmiş ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına “Soruşturma
İzninin Verilmemesi”ne hükmedilmişti.
Savcılığın, “4483 Sayılı Memurlar ve Diğer
Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun” bağlamında talep ettiği “Soruşturma
İzni”nin gerekçesi “Görevi kötüye kullanma” suçuydu.
Bu suçun açılımında ise şunlar yazılıydı: Milli Eğitim Bakanlığı’nda yapılan atamalar
ve/veya görevden almalarla alakalı yargı süreçlerine müdahale anlamı taşıyan,
bu sayede hem çıkar sağlandığı hem de kamunun gereksiz tazminat ödemesine sebep
olunarak suç işlendiği iddiaları…
İddialar Ciddiydi Ama…
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının “Soruşturma İzni” istemesine neden olan iddialar ve bunun öncesinde Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünün ilgili birimince yapılan çalışma sonucu elde edilen bulgular ciddi ve önemlidir.Çünkü geçmişte defalarca verilen bu tür “soruşturma izninin verilmemesi” kararlarıyla, Milli Eğitim Bakanlığı bürokratlarının yargı tarafından sorgulanıp yargılanmasının önüne geçilmiştir. Örneğin; “Milli Eğitim Bakanlığı 2020 Yılı Kurumsal Mali Durum ve Beklentiler Raporu”nda belirtildiğine göre, MEB Teftiş Kurulunca, yalnızca 2020 yılında “4483 Sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun bağlamında 27 kişi hakkında soruşturma izni verilmemesi yönünde teklif getirilmiştir.” Bu teklifler sonucunda da söz konusu kişilerin yargılanmalarının önüne geçilmiştir.
Bu Kez Sorun Yargıya Taşınır
Ancak bu kez ‘iş’ hemencecik bitmez. Çünkü haklarının peşine düşen mağdur dişli çıkmış ve sorunu Ankara Bölge İdare Mahkemesi’ne taşımıştır. Nihayetinde ilgili dava dairesinin yaptığı incelemeler sonucunda, altında Ziya Selçuk’un imzası bulunan “soruşturma izninin verilmemesi” kararına Danıştay yolu görünmüştür.
Aslında bu yol, bir yanıyla “soruşturma izninin verilmemesi” kararıyla ‘zırh’landırılan ve yargılanmaktan kurtarılan ve aralarında Personel Genel Müdürlüğü Merkez Atama Daire Başkanı Aykut Bal’ın da bulunduğu, Bekir Erdoğan, Serkan Koçak, Kadir Kaplan, Hüseyin Çakmakyurdu, Gökhan Karaca ve Beyhan Atasoy’un yargı karşısına çıkarılabilme yoludur.
Danıştay yolunun ikinci yanıysa ilkinden daha önemlidir. Çünkü bu, en tepeden en aşağıya dek, özellikle MEB merkez teşkilatında yer olan bürokratlar için bir ‘zırh’, bir koruma kalkanı gibi kullanılan “soruşturma izninin verilmemesi” kararlarının delinme ihtimalidir.
Şimdi bekleyip göreceğiz. Bakalım Danıştay, MEB’in ‘bürokrat zırhı’nda bir delik açabilecek mi? Yoksa o da idareye ve onun uygulamalarına karşı açılan davalarda izlenen genel tutumu mu sergileyecek?
Peki; bu gelişmeler karşısında “kirli işlere ve harama bulaşan haramzadelerle çalışmayacağız” dediği iddia edilen Milli Eğitim ‘Bakan’ı Mahmut Özer ve onun bazıları çok maaşlı olsa da hiçbirinin “kirli işlere ve harama bulaş”madığı varsayılan kadrosu ne yapacak?
Başta Personel Genel Müdürlüğü Merkez Atama Daire Başkanı Aykut Bal olmak üzere, söz konusu 7 kişiyi yargının eline teslim etmemek için aslanlar gibi savaşacak mı? Yoksa “hepsi yargılansın ve aklanıp öyle gelsinler” mi diyecek?
* Ankara Üniversitesi, DTCF Felsefe Bölümü mezunu ve “Arzu Okulu”, “Aşk Mavidir Öğretmenim”, “Öğretmen Düzenin Duvarındaki Tuğla”, “Edebiyat Nedir Ki…”, “Allah dedi Üstad-ı Azam” kitaplarının yazarı. Felsefenin Işığında / Felsefece; http://atalaygirgin.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder