Yine
Milli Eğitim… Yine Taciz İddiası Ve Yer: Yine…
Atalay
Girgin*
Başlığı okuyan birçok kişi, taciz iddiasına konu olan olayın nerede, hangi ilde, hangi ilin hangi ilçesinde gerçekleştiğini merak edecek olsa da… Biz olaya odaklanalım önce…
Malum;
yine Milli Eğitim Bakanlığına bağlı bir okul… Bir lise… Geçmişte de adı cinsel taciz iddialarıyla anılan, hatta soruşturma sonucunda bazı öğretmenleri ve bir
idarecisi yer değişikliğine tabii tutulan bu lisede tüm öğrencileri kız
çocuklarından oluşan bir sınıf… Ve ders beden eğitimi…
Covid-19
tedbirleri kapsamında maske mesafe kuralları uygulanıyor ya da uygulandığı
söyleniyor ya… Anlatılanlara göre, ders esnasında ne olduysa, öğretmen, adı
bizde saklı olan bir öğrencinin yanına yaklaşıyor. Ve maskesini indirmesini ya
da çıkarmasını istiyor. Öğrenci bu isteği yerine getiriyor.
Öğretmenin Kız Öğrencisine ‘İltifat’ı!
İşte
tam da bunun hemen sonrasında, ders öğretmeninin ağzından, ‘iltifat'
kabilinden, “Senin ne güzel dudakların var. Tam öpüşmelik. Fiziğin de şahane…
Bu fiziği olan kızı kimseye yedirmem. Ben yerim…” sözlerinin döküldüğü ileri
sürülüyor. Hem de sınıfta bulunan tüm öğrencilerin önünde…
Hiçbir
öğretmenin hiçbir öğrencisine söylememesi gereken ve söylemeyeceği varsayılan,
hatta söyleyeceğine ihtimal bile verilmek istenmeyen bu sözler, kısa zamanda
önce öğrenciler arasında dolaşmaya başlıyor. Sonra da bazı velilere dek
erişiyor.
Bunu
öğrenen söz konusu öğrencinin velisi, haftanın ilk günü soluğu okulda alıyor. Küfürler,
hakaretler eşliğinde bağırıp çağırıyor. Öğretmen, o gün okulda olduğu halde,
velinin küfür ve hakaretleri havada uçuşurken ortalıklarda gözükmüyor. Veli
okuldan ayrılıncaya dek de bulunduğu yerden çıkmıyor. Lakin her şey kameralara
yansıyor.
Okul İdaresi Devreye Giriyor
Velinin
bağıra çağıra söylediği küfür ve hakaretleri okul çevresinde dükkânları olan
esnaflar da işitiyor. Bunun üzerine okul idaresi devreye giriyor. Yani başta
okul müdürü ve bazı idareciler, kendilerinin her şeyi halledecekleri ve bu
sorunu çözeceklerini belirterek veliyi sakinleştirmeye çalışıyorlar. Bu
sakinleştirme çabasında öylesine başarılı oluyorlar ki veli, o an itibariyle
şikâyetçi olma gereği bile duymuyor. Olayı ne emniyete ve savcılığa bildiriyor
ne de milli eğitime…
Ne
var ki sorun velinin sakinleştirilmesiyle bitmiyor. Söylentiler dinmiyor ve
okul idaresi olayı kaymakamlığa ve ilçe milli eğitim müdürlüğüne bildirmek
zorunda kalıyor. Elbette okul idarecileri yalnız bunu yapmakla yetinmiyorlar.
Öğrencileri
de uyarıyorlar! Velinin okula gelişinin ertesi günü, iddiaya göre, hem de kadın
bir müdür yardımcısının, başta olayın geçtiği sınıf olmak üzere, sınıfları
dolaşarak “Okulda olup biten her şeyi ailelerinize söylemeyin. Bize söyleyin.
Aramızda hallederiz.” dediği söyleniyor.
Rehberlik Servisi İfadeleri Alıyor
Olayın
hem ilçe kaymakamına hem de ilçe milli eğitim müdürlüğüne yansıması sonucu, okulun
Rehberlik Servisi öğretmeni öğrencilerin ifadelerine başvuruyor. Ve yine
iddialara göre, ders öğretmeninin kız öğrenciye söylediği sözler, bazı
öğrencilerin imzalı ifadelerine yansıyor ve kayıt altına alınıyor.
Ancak
olayın üzerinden günler geçmiş olmasına rağmen, hâlâ ne kaymakamlık ve ilçe
milli eğitim müdürlüğünce ne de okul idaresince öğretmen hakkında adli ya da
idari herhangi bir işlem yapıldığına ya da başlatıldığına dair bir bilgi var.
Olumlu
ya da olumsuz herhangi bir bilgi olmamasından dolayı, yani gereğinin yapılmış
olma ihtimalini de düşünerek, şimdilik kaydıyla, hiçbir yer ve isim
belirtmemeyi seçtim. Hem de bazı velilerin işin kapatılabileceğine ya da
göstermelik bir soruşturmayla olayın üstünün örtülebileceğine ilişkin
kaygılarına rağmen; ne okulun ve ilgili idarecilerin adını yazdım ne de
öğretmenin…
Lakin
bu durum, tüm yetkililer ve herkes bilsin ki şimdilik kaydıyla ve yalnızca bu
yazı için geçerlidir. Konuya ilişkin yeni bilgi ve belgeler ortaya çıkarsa bunu
takip eden yazıda şu an yazılmayan isimler uygun bir biçimde ve geçmiş
bağlamıyla birlikte yer alacaktır. Çünkü bunun bir de öncesi var. Okuldan ilçe
geneline, ilçeden de il milli eğitim müdürlüğüne uzanan bir geçmişi…
Başta
bir il milli eğitim müdür yardımcısı olmak üzere, tüm yetkililere soralım: Yoksa
yanılıyor muyum zevat-ı muhteremler?
Mahmut Özer’e Neden Sormuyorum?
Aslında
benzeri soru ve soruları Milli Eğitim ‘Bakan’ı Mahmut Özer’e de
yöneltebilirdim. Özellikle de son günlerde internet haber sitelerine ve sosyal medyaya
yansıyan bilgi ve belgeler üzerine…
Ancak Mahmut Özer, hem yakın geçmişte soruduğumuz sorulara yanıt vermediği ve gereğini yapmadığı hem de bu belge ve bilgilere göre, cinsel taciz eylemleri “sübuta ermiş” ve cezalandırılmış olanlar konusunda bile seçici olmadığını sergilediği için, ona sorma gereği duymuyorum.
Ve şimdilik yalnızca şunu söylüyorum: Daha fazla gecikmeden hemen radikal tedbirler almaya başlayın ki okullar "Arzu Okulu"na dönüşmesin...
* Ankara
Üniversitesi, DTCF Felsefe Bölümü mezunu ve “Arzu Okulu”, “Aşk Mavidir Öğretmenim”, “Öğretmen
Düzenin Duvarındaki Tuğla”, “Edebiyat Nedir Ki…”, “Allah dedi Üstad-ı Azam” kitaplarının yazarı. Felsefenin Işığında /
Felsefece; http://atalaygirgin.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder