Felsefe ve din: Ortak gibi duran apayrı iki dünya
“Dinde her şey kurallara göredir, onda her zaman uyulması gereken kesin formüller vardır. Bu formüller dogmalardan beslenirler.”
AFŞAR TİMUÇİN
Bazen
içiçe bazen yanyana bazen karşı karşıya konulan ve genelde uyumlu kardeşler
gibi gösterilen bu iki alan, felsefe ve din, dünyanın her yerinde sesli sessiz
bir çekişme içindeler. Her ikisi de çok yerde kaba siyasetlerin kullandığı
alanlar olarak kalıyorlar. Bu iki alana bilgece dürüstçe yönelenlerinse sesleri
pek çıkmıyor. Her iki alanla ilgili bilgilerimiz ve sezgilerimiz yeterli mi?
Bunu tartışmıyoruz bile. Felsefenin üstüne dinle gitmek, dinin üstüne
felsefeyle saldırmak eski alışkanlıklarımızdandır. Bir takım çıkarcı
bilgisizlerin din bilgini kesildiği, bir takım kendini bilmezlerin Kant Marx
Heidegger diye ileri geri sözde felsefe konuştuğu bir dünyada her iki alan da
yara alıyor. Bazı yetersizler ellerine geçirdikleri yazım kılavuzunun ışığında
bol virgüllü karanlık yazılar yazmaya kalkarken din konularına ve felsefe
konularına da giriveriyorlar.
Dinle
ve felsefeyle uzmanlık düzeyinde uğraşanların yetersizlikleri de bu noktada
belirleyici değil mi? Özellikle televizyonda görüşler bildiren ilahiyat kökenli
“felsefe”cilerin hem din hem felsefe adına söyledikleri içimizi acıtıyor. Din
çevreleri açık ya da örtülü biçimde dinin kurallarına göre evcilleştirilmiş bir
felsefeden yana çıkıyorlar, böyle egemen bir felsefenin düşlerini görüyorlar. Böyle
bir felsefe geçerli olursa düşünmek inanmakla bir olacaktır. Zihin sağlığı
yerinde insanlar yetiştirebilmek için kavramların doğru içeriklerine ulaşmamız,
bu arada dinin ve felsefenin ne olup ne olmadığını görmemiz gerekiyor. Bu da
öncelikle bu iki alanın birbirine karıştırılmamasını gerekli kılar. Dinle
felsefe aynı şeydir diyecek kadar işi düşürmüş olanların oyunlarını bozmak
zamanıdır. Felsefeyi felsefe olmaktan çıkarmak isteyenlere dur diyebilmek
önemlidir.
Dinde
her şey kurallara göredir, onda her zaman uyulması gereken kesin formüller
vardır. Bu formüller dogmalardan beslenirler. Din deyince aklımıza öncelikle
inanç kalıpları yani dogmalar gelir. Dinin buyruğunda bir felsefe ister istemez
dogmalara boyun eğecektir. “Dogmalara dayalı bir felsefe” felsefenin özüne
aykırıdır. Felsefe dogmalaştığı yerde felsefe olmaktan çıkar. Din evcildir,
yumuşak başlıdır, kendi dışına sert de baksa kendi içinde uzlaşmacıdır. Uyarsız
saydığını dışlamaya eğilimlidir. Felsefe yırtıcıdır, kalıpları kırmak ister.
İyileşmez biçimde yenilikçidir. Dönüşen dünyayla dönüşür ve dönüşen dünyayı
dönüştürmeyi amaçlar. Bu yüzden din ve felsefe benzeşmezler. Biri benimsenmiş
olanın içinde özenle bir şeyler arar gibi yapar, öbürü her zaman olanın ötesine
taşmak ister: bu sürekli bir kendini aşma durumudur. Felsefe durmadan kendini
yenileyen, sık sık kendine yabancılaşan bir etkinliktir. Dinin yeniyle işi
yoktur: önemli olan özden ayrılmamaktır, onda kendini yinelemek önemlidir.
Dinde felsefi bakış açısına yaklaştığımız ölçüde yolu şaşırma tehlikesiyle
karşılaşırız.
Devamı: