08 Aralık 2020

Öğretmenevi Skandalı, Diyarbakır MEM ve Mahir Müfettişler-2

 

Öğretmenevi Skandalı, Diyarbakır MEM ve Mahir Müfettişler-2

Atalay Girgin*

Serkan Nasıl Kurtulur?

Biliyorum. Bu ara başlık birazcık “Asiye Nasıl Kurtulur?”a benzedi. Ama olsun. Herhangi bir mahzur yok efendim. Biz, “Bilin bakalım, bu yazının altında kimin imzası vardır?” sorumuzu anımsatarak, kaldığımız yerden devam edelim…

Yazının altında kimin imzası olduğunu bilebildiniz mi ya da yakini bir tahminde bulunabildiniz mi, bilemiyorum. Ancak, iddialara göre; doğrudan ve yalnızca Serkan Batur’u kurtarmaya dönük hazırlanmış yazının altında, bakan adına, yani Ziya Selçuk adına bir imza vardır. Belki de bu durumdan Ziya Selçuk bile haberdar değildir.

Lakin bu yazı başlangıçta umutlarını pekiştirse de dertlerine derman olamaz kahramanlarımızın. Çünkü yazının gereğini yaptırabilecekleri ve davulu boynuna asıp, tokmağı ellerine alabilecekleri, sorumluluğu da sırtına yıkabilecekleri bir merci ve kişi yoktur ortada.

Bu işi yapabileceklerden biri olan ve malum zerzevatların kendisine ilişkin umut besledikleri Vali Karaloğlu, kararlılık bildiren ve yaptırım gerektiren bir talepte bulunmaz. Arada sırada ve aklına geldikçe, dilinin ucuyla, olsa da olur olmasa da dercesine şifai sözler eder yalnızca.  

06 Aralık 2020

Öğretmenevi Skandalı, Diyarbakır MEM ve Mahir Müfettişler

 

Öğretmenevi Skandalı, Diyarbakır MEM ve Mahir Müfettişler-1

Atalay Girgin*

Okuyanlar anımsayacaktır. Diyarbakır Öğretmenevi yolsuzluğuyla ilgili 10 Kasım’da yayınlanan yazıya “Her olayın öncesi ve sonrası vardır. “250 milyonluk yolsuzluk”1 iddiasıyla kamuoyunun gündemine düşen Diyarbakır Öğretmenevi skandalı da bu genellemeden arî değildir.” sözleriyle başlamış,  operasyon öncesindeki bir dizi olayı kısaca özetlemiş ve ardı sıra da sormuştuk:  Peki; olayın sonrasında her şey bitti mi?2

Elbette bitmemişti. Hatta bu olay bağlamında yeni gelişmelerin ve ilişkilerin, yeni başlangıçların, hatta yolculukların kapısı aralanmıştı. Birileri o kapılardan geçecek, başka birileri bir üvey evlatmışçasına, kullan at bir eleman gibi,  kapıların dışında ya da eşiğinde bırakılacaktı. Birileri yollara çıkacaktı. Başka birileriyse o yolları gözleyecekti.

Kim bilir, şehre kimler gelir, kimler giderdi o yollardan… Kim bilir, tıpkı şair KemalBurkay’ın dediği gibi, “Belki şehre bir film gelir”di ve “Bir güzel orman olur”du “yazılarda” düşlerde…  

Şehre bir film geldi mi, bilmem. Lakin Diyarbakır Öğretmenevi yolsuzluk skandalının ardından geleni de gideni de çok oldu şehrin. Hele de korona nedeniyle konulan şehirlerarası seyahat kısıtlaması sona erdirilir erdirilmez, birileri soluğu Ankara’da aldı. Peki; geleniyle gideniyle kimdi bu birileri?

O halde başlayalım bir yerinden ve bakalım, kimler kimlerle nerelerde soluklanmış? Kimler kimlerle neler eylemiş bir yerlerde… Elbette şu hatırlatmayı da yapalım: Geçen yazımızın başkahramanı Öğretmenevi Müdürü Yunus Memiş’ti. Bu yazının başkahramanı ise Yunus Memiş’in cürümü ve İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Serkan Batur…

05 Aralık 2020

MEB’e “Domuzbağı” İşte Böyle Atılıyor!

 

MEB’e “Domuzbağı” İşte Böyle Atılıyor!

Atalay Girgin*

“MEB’e ve Eğitime Atılan Domuzbağı”1 başlıklı yazımızda, “domuzbağı”nın iki ucu olduğunu belirtmiştik: Bir ucunda rant vardı, diğer ucunda ise kadrolaşma ve aklama. Kadrolaşmada adres MEB Personel Genel Müdürlüğü’ydü. Aklamada ise herkesin malumu olduğu üzere, inceleme, soruşturma işlerini yürüten MEB Teftiş Kurulu…  Ve onun, mızrak misali, adrese teslim iş yapan bazı müfettişleri…

Belirtilen yazının peşi sıra gelen yazımızda ise “Atıf Ala MEB’deki ‘Domuzbağı’nın Hangi Ucunda?”2 sorusunu yöneltmiştik.

Bu yazıları fazlaca genel bulan ve örneklerle daha da somutlaştırmak gerektiğini belirten okurlar oldu. Bunun üzerine aşağıdaki satırları yazmaya karar verdim. Ancak, her örneğin tabiri caizse nevi şahsına münhasır olduğunu, yani kendi koşulları bağlamında değerlendirilmesi ve her durum için genellenmemesi gerektiğini aklınızdan çıkarmamanızı öneririm. İşte örneklerimizden biri…

03 Aralık 2020

Üniversite Hocasına Kulampara Sarması

 

Üniversite Hocasına Kulampara Sarması

Atalay Girgin*

Kulampara sarması, eğer güreş minderinde değilseniz, tek kişinin yapacağı bir iş değildir. En az iki kişi ya da iki grup gerekir, bunun için. Ve bir de bunların kıskacına girmiş, kıskaca alınmış biri ya da birileri… Bu yazıda söz konusu olan da ikincisidir.

Kulampara sarmasına alınmış olan kişi ise bir üniversite hocasıdır. Gazi Üniversitesi öğretim üyesi bir profesör… Kendi alanında yayınlanmış ve epeyce de satılan kitapları olan biri… Ve aynı zamanda, ne yazık ki MEB’deki rant ve koltuk çetesinin kontrolünde olduğu ileri sürülen internet haber sitelerinden birinin de köşe yazarı: Yani Kamudanhaber’in…

Kulampara sarmasına alanlar ise iddialara göre MEB’deki rant çetesinin hem merkez teşkilatında hem de birçok taşra teşkilatında at koşturan elemanlarıdır. Bu işi de kontrolleri altında olduğu ileri sürülen ve gerektiğinde birilerine karşı tehdit, şantaj ve teşhir aracı olarak kullandıkları, sözüm ona eğitim haberciliği yaptıkları, sayısı tam olarak bilinmeyen internet siteleri üzerinden gerçekleştirmektedirler. (Bir de sosyal medyada açtıkları ve kendilerine, sıfatlarına yakışır bir biçimde ne yedilerse onu ağızlarında geveleyerek kustukları çakma hesaplar üzerinden… Ancak, şimdilik bunun sırası değildir.)

Ve kısaca, sözüm ona iyisi, kötüsü ve kulampara sarmasına alınan mağduruyla, olayın başkahramanları bunlardır. Elbette bu işler yardımcı oyuncular, figüranlar ve dublörler olmadan olmaz. Ve sufle veren suflörler olmadan da…

01 Aralık 2020

MEB Sülükleri ve Besleme Çemişleri

 

MEB Sülükleri ve Besleme Çemişleri

Atalay Girgin*

Toplumsal çözülme ve kendini yaşamın tüm alanlarında ahlâki değer erozyonuyla dışa vuran kültürel çürüme dönemlerinde, Dünyanın neresinde olursa olsun sülükler, rant çeteleri ve onların irili ufaklı beslemeleri her yerde boy gösterir.

Her tür toplumsal kurum ve kuruluş bunların beslenme alanıdır. Hele hele ihalelerin, yolsuzluk ve usulsüzlüklerin görmezden gelindiği ya da üstünün bir biçimde örtüldüğü; bu işleri, hem de organize bir biçimde yapanların bile soruşturmalarda “münferit”tir denilerek aklandığı kurum ve kuruluşlar sülüklerin ve rant çetelerinin beşiğidir. Buralarda semirdikçe semirirler.

Elbette yalnızca semirmekle kalmazlar. Bu denli semirmişken, hem semirme alanını rakip çetelerden koruyacak hem de kendilerine dışarıdan ya da içeriden gelebilecek tehlikeler karşısında, onları savunacak, güvenliklerini sağlayacak; hatta yeri geldiğinde de kapıya bağladıkları bir it misali, birilerinin üzerine salacakları, sözlerinin dışına çıkmayan, “tut” dediklerinde tutatacak; “saldır” dediklerinde saldıracak; “vur” dediklerinde vuracak; “havla” dediklerinde  de yalnızca havlayacak, besleme çemişlere ihtiyaç duyarlar.

Elbette bunun için hiç de zorlanmaz, organize rant çeteleri ve sülükler. Rant büyüdükçe böylesi çemişleri bulmakta da bu çemişleri beslemekte de herhangi bir sıkıntı yaşamazlar. Çünkü toplumsal çözülme ve kültürel çürüme dönemleri bunun için aramakla zor bulunan cinsten münbit bir fundalık toprağı sunar onlara...

30 Kasım 2020

İşte MEB’deki ‘Skandal’ İddia: Bakan İstemedi!

 

İşte MEB’deki ‘Skandal’ İddia: Bakan İstemedi!

Atalay Girgin*

Aslında benim gibi insanlar için tahmin ediliyordu bu “skandal” iddia. Hatta şu ana kadar ki gelişmeler ve yazdıklarımız dikkate alınıp değerlendirildiğinde, iddiadan da öte, biliniyordu demek, daha uygundur.

Dahası, nerede olduğu tespit edilemeyen, Sayıştay tarafından bile bulunamayan ‘kayıp’ 640 milyon Euro’suyla; puanı yetmediği halde, kendilerine yapılan “AhlâksızTeklif”i kabul etmeleri sonucu, MEB Personel Genel Müdürlüğü’nce atandıkları iddia edilen kadın ‘öğretmen’leriyle; merkez teşkilatından taşra teşkilatlarına dek hem de tek tek isimler vererek ve birbirlerinin kirli çamaşırlarını ortalığa sererek çatışmaya giren rant çeteleriyle; başta TBMM olmak üzere, Sayıştay ve Danıştay’ı bile dikkate almayan uygulamalarıyla, eğitimden çok tam bir “Skandal”lar bakanlığına dönüşen MEB’de, bu yazıda değineceğimiz “skandal” oldukça sıradan bir vakaydı.  “MEB’de Ahlâki Çürüme ve “Ahlâksız Teklif1 boşuna yazılmamıştı ya…

Ancak, tüm bunlara rağmen, bu sıradan ve vaka-i adiyelik “skandal”ı, önemli kılan ve yazı konusu yapmamıza neden olan ise bunu bir biçimde MEB Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı’nın da telaffuz etmesiydi. Ve sorumlu öznesinin de doğrudan Ziya Selçuk olmasıydı.

Peki; Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı ne demişti? Hangi sözüyle bu skandal iddiayı dile getirmiş ve ifşa etmişti? Doğru mu söylüyordu, yoksa yalan mı?

27 Kasım 2020

Atıf Ala Diyarbakır Dosyasında Münferit Kararı Mı Verdi?

 

Atıf Ala Diyarbakır Dosyasında Münferit Kararı Mı Verdi?

Atalay Girgin*

MEB Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı’yla yaptığım görüşme sırasında, konunun dönüp dolaşıp Diyarbakır Öğretmenevi yolsuzluğuyla ilgili soruşturma dosyasına getirilmesini manidar bulmuştum. Elimde söz konusu dosya olmadığı için de buna ilişkin herhangi bir şey soramamıştım.

Ancak zihnimde bir dizi soru oluşmaya başlamıştı. Ben özel olarak bu soruşturma dosyasından söz etmediğim halde ve muhtemelen yanında Atıf Ala da varken, Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı, neden konuşmayı ısrarla Diyarbakır yolsuzluk dosyasına bağlıyordu? Bu dosyada kamuoyunun bilmediği ya da bilinmesi istenmeyen usulsüzlükler mi vardı? Soruşturma sürecinde üstü örtülen, görmezlikten gelinen bir şeyler ya da korunan aklanan birileri mi vardı? Yoksa bu dosyada müfettişler ya da Teftiş Kurulu ve onun Başkanı, ehven ya da sehven vahim yanlışlar mı yapmıştı?

Diyarbakır Öğretmenevi’nde Ne Olmuştu?

Hatırlayacaksınız. 2020 Şubat ayının ilk günlerinde yapılan bir operasyonla birlikte kamuoyunun gündemine düşen Diyarbakır Öğretmenevi yolsuzluğunda dönen meblağ oldukça büyüktü. Kimilerinin iddiasına göre, yılda 250 milyona erişen bir yolsuzluk söz konusuydu. Yanlış anımsamıyorsam, 16’sı İl Milli Eğitim Müdürlüğü personeli olan 39 kişi gözaltına alınmıştı.

Organize bir biçimde gerçekleştirilen bu yolsuzluk faaliyetleri geçmiş yıllara doğru uzanıyordu. Ve elbette bu organize çetenin bir ayağı, hatta yereldeki ana omurgası da Diyarbakır İl Milli Eğitim Müdürlüğü içindeydi. Ancak bununla sınırlı değildi. Yereldeki bu rant çetesinin asli gövdesi ve beyni Ankara’daydı. Yani Milli Eğitim Bakanlığı merkez teşkilatında…

26 Kasım 2020

MEB Teftiş Kurulu: Beni Kim, Neden Aradı? Ne İstedi ve Ne Söyledi?

 

MEB Teftiş Kurulu: Beni Kim, Neden Aradı? Ne İstedi ve Ne Söyledi?

Atalay Girgin*

Geçtiğimiz gün akşam saatlerine doğru hiç beklemediğim kadar yoğun bir telefon trafiği yaşandı. Dakika dakika anlatsam yeridir.

Saat 16.58’de, okul müdürünün erkek öğrencilere taciz iddiasıyla Türkiye’nin gündemine düşen Haymana Nuri Bektaş Anadolu Lisesi’nde bir dönem birlikte çalıştığım okul müdürü arkadaşım aradı. “Hocam” dedi, “Milli Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu’ndan … … başkan yardımcısı senin telefonunu istiyormuş. Okul müdürü1 de bana sordu. Telefon numaranı versinler mi, vermesinler mi?”

Önce tereddüt ettim. Bundan dolayı da kesin bir yanıt vermedim. Ancak daha sonra “Verseler ne olacak ki…” diye düşündüm ve arkadaşımı 17.09’da arayarak, “Telefon numaramı verebilirler hocam” dedim.

Münferit Başkan'dan Münferit Öğretmen'e

 

Münferit Başkan’dan Münferit Öğretmen’e Hayırlı İşler MEB!

Atalay Girgin*

Bu yazıya bir uyarı ve bir teşekkürle başlayalım: Uyarımız, bundan önce yayımlanan “MEB’in Münferit Başkan”ı** yazısındaki zata… Şimdi o, başlığı okur okumaz yine paniklemiştir. Nabız atışları artmıştır. Lakin o kadar heyecanlanıp da kalp sektesinden gitmesini istemem. Heyecana ve paniğe gerek yok! Zira şimdilik kendisinden söz etmiyorum.

Teşekkürüm ise elbette, Muhterem beye… Gerçekten kurt gibi… Çünkü ilettiği son dosyayı daha okuyup bitirmemiş olsam da içerisinde yer alan ve adı bende saklı olan “Münferit Öğretmen”i yazmaktan kendimi alamadım. Esaslı bir yolsuzluk dosyasıymış. Yani yine “münferit” kontenjanına aday… “Tam Atıf’lık bir dosya!” diye zihnimden geçiyor olsa da elbette bunu dosyanın sonunda göreceğiz, hemen hüküm vermeye gerek yok. Şimdiden heyecanlanıp da “İmza atacağım o gün ne zaman gelecek?” diye sevinip beklentiye girmesin.

Bu satırların ardından şimdi devam edebiliriz efendim.

24 Kasım 2020

MEB’in ‘Münferit Başkan’ı Atıf Ala

 

MEB’in ‘Münferit Başkan’ı Atıf Ala Neden Celallendi?

Atalay Girgin*

Kim ne derse desin! Atıf Ala, MEB’in, “Münferit” sıfatını layıkıyla ve bileğinin hakkıyla kazanmış, “Münferit Başkan”larından biridir, belki de tek örneğidir. Hakkını teslim etmek gerek! Bu sıfatı kazanmak için boncuk boncuk az ter dökmedi adamcağız!

Malum birilerinin, tırnağının ucuyla mı yoksa kepçeyle mi olduğu tartışılmayacak desteğini de inkâr etmemek gerek elbette… Ancak “Münferit” bir başkan olmak; sadece birilerinin, tabir-i caizse bir buldozer misali tüm temayülleri, yasal mevzuatları dümdüz ediveren desteğiyle, kolayca gerçekleşmiyor bu devirde! Bununla yalnızca başkan, bakan, genel müdür, daire başkanı, vs olunabiliyor ama asla “Münferit” biri olunamıyor!

Bu güzide “Münferit” sıfatını kazanabilmek için çok çalışmak gerekiyor çookkk! Siz şimdi bir çuval inciri mahvetmek pahasına, oyunbozanlık yapıp, “O kadar da abartmayın canım! Bu devirde bunun için hiç de çalışmak, çabalamak gerekmiyor. Görüyoruz işte olanı biteni… Ortalık böylelerinden geçilmiyor” diyerek itiraz edersiniz!  

Siz ne derseniz deyin… Bence yine de çalışmak, çabalamak ve birazcık da olsa terlemek gerek… Hiç olmazsa hazırlanıp önüne konulan dosyaları, kararları okumasan da en azından onlara bir imza ya da paraf atmak gerek… Buna da itiraz edecek değilsiniz ya…