20 Ekim 2020

2023 Eğitim Vizyonu Çöp Sepetinde! Ya Ziya Selçuk...?

 

2023 Eğitim Vizyonu Çöp Sepetinde! Ya Ziya Selçuk..?

Atalay Girgin*

Prompter ekranından akıp giden ve “Topyekûn bir eğitim öğretim reformu yapmamız gerekiyor”1 diyen metni kim yazmıştı? Hangi akıldane ya da akıldaneler kaleme almıştı? Bilmiyorum. Şimdilik, tahmin etmek de istemiyorum.

Eğitimde Yeni Oyun Müjdesi!

Ancak Recep Tayyip Erdoğan’ın okuduğu ve seslendirdiği bu metinde yer alan eğitime ilişkin önermeler, bir kez daha, “Türkiye’de eğitim iktidarların oyun alanıdır2 önermesini doğruladı.

Lakin yalnızca doğrulamakla kalmadı. 2002 sonu 2003 başından itibaren deneme yanılma yoluyla ve milyonlarca çocuğu ve genci neredeyse kobaya, yani deney hayvanına dönüştürme pahasına oynanan oyunların daha bitmediğini ve yenisinin de yolda olduğunu müjdeledi tüm topluma… Hayırlı olsun! Tüm seyredenlere, oyuna destek ve ortak olanlara ve olmaya devam edenlere de…

08 Ekim 2020

MEB Holding'in Meçhul CEO'suna Sorular

MEB Holding'in Meçhul CEO’suna Sorular

Atalay Girgin*

“MEBHolding” ve “CEO” ibareleri garip gelebilir. Ama olup bitenlere ilişkin resmi belgeleri, raporları okuyunca, bu ibarelerin hiç de garipsenecek bir tarafı olmadığını fark ediyorsunuz. Anlatayım:

Tüm kamuoyunca biliniyor ki MEB’de bakan olarak görünen, bakanlık koltuğunda oturan, bu makama atanmış olan kişi Ziya Selçuk’tur. Ancak zaman içinde de ortaya çıktığı gibi, o gerçek bir bakan değildir. Malumunuzdur ki eski Milli Eğitim Bakanlarından Hüseyin Çelik de görevden ayrılırken, “Bakanlık otomatik pilotta” demişti.

Dolayısıyla resmi sıfatı, zorunlu hallerde attığı imza ve temsil görevi dışında Bakanlığı yönetmiyor Ziya Selçuk. Zaten istese de yönetemeyeceğini, kendisine yönettirmeyeceklerini ve yönetmesi için bu göreve atanmadığını bunca zamanda idrak etmiştir. O yalnızca Bakanlığın görünen yüzüdür. Ve bir kişiye birilerinin “Bakan”, “Bakanım” demesiyle de “Bakan” olunamadığının bariz örneklerinden biri de kendisidir.

Yine biliniyor ki MEB’de kavgalar, tartışmalar, çekişmeler, gruplaşmalar, eğitimin nasıl olması gerektiği üzerine farklı düşüncelerin ve önerilerin çerçevesinde başlayıp gelişmiyor. Keza tüm okullarda eğitimin niteliğini arttıracak, bunun içeriğini bilimsel ve doğru bilgilerle donatacak düşünce ve öneriler temelinde de çıkmıyor. Çünkü MEB bürokrasi açısından bunlar ayrıntıdır. Olsa da olur olmasa da… Peki; neyin başında başlıyor ve çatışmaya dönüşüyor tartışmalar, çekişmeler, gruplaşmalar?

07 Ekim 2020

Kutsal Devlet ve “Muhalefeti…”

 

      Kutsal Devlet ve “Muhalefeti…”

 

Amicus Plato,sedamicaveritas”. (Eflatun’u severim ama, gerçeği daha çok severim)                                                                                                                Latin atasözü

 

                                Fikret Başkaya

 

Osmanlı İmparatorluğunda devlet ‘kutsaldı’… 1923 yılında devletin adı “Türkiye Cumhuriyeti” olarak değiştirildi. Devletin adının değiştiğinden halkın sonradan haberi oldu… O süreçte emekçi halk kitlelerinin hiçbir dahli olmadı. ‘Hakimiyet kayıtsız, şartsız milletindir’ dendi… Lâkin ‘hakimiyet’ çok sayıda ‘kayıt ve şart’ altında alınmıştı. Gerçek durum TBMM’nin duvarına yazıldığı gibi değildi veüstelik devlet eskisinden daha da kutsaldı… Devletin kutsal sayıldığı yerde de ‘yurttaş’ olmazdı… Tabii cumhuriyet de… Siz adını öyle koydunuz diye öyle olması gerekmiyor… Velhasıl Padişahın kulu, Cumhuriyetin yurttaşı olamadı. Zaten yurttaş hakkı demiyorlar, kul hakkı diyorlar… Tabii Osmanlı münevveri de Cumhuriyetin ‘aydını’ olmuştu. Köşeli, bağnaz bir resmî tarih ve resmî ideoloji oluşturmaya memur edilmişlerdi. Doğrusu o işi çok iyi yaptıklarını söylemek gerekir. 

“Yeni rejim” Türk-İslam Sentezi” üzerine inşa edildi. Hem Türk ve hem de Müslüman olmayana yaşama şansı tanınmadı. Bu arada modernlik, çağdaşlık, ilericilik, laiklik söylemi de yönetici elitin dilinden hiç düşmedi… Bu ülkenin tarihinin hiçbir döneminde bir ‘modernite ve aydınlanma devrimi yaşanmadı. Eski rejimle ve onun hâkim ideolojisiyle bir hesaplaşma olmadı… Söylem değişse de şeylerin gerçeği değişmedi… 

Kutsal devlet ‘iç ve dış düşmansız yapamazdı’. Malûm, ülke sınırları dışındakiler ‘dış düşmandır’. O konuda bir sorun. Fakat, ‘iç düşmanın’ keşfedilmesi, değilse ‘yaratılması’ gerekiyordu. İç düşman başta Kürtler olmak üzere, muhalif olan herkesti. Şimdilerde iç düşmanın adı terörist… Rejim kendini ‘terörizmle mücadele’ söylemiyle yeniden üretiyor. Muhalifse teröristtir ve katli vaciptir… 

05 Ekim 2020

MEB’de ‘Karanlık’ ve Meçhul Hesaplara Kim Ziya Olacak?

 

MEB’de ‘Karanlık’ ve Meçhul Hesaplara Kim Ziya Olacak?

Atalay Girgin*

2019 yılına ilişkin hazırlanan “Milli Eğitim Bakanlığı Sayıştay Düzenlilik Denetim Raporu”nda çarpıcı tespitler yer alıyor. Bunlardan bazıları “Mektepli Gazete” tarafından ardı ardına haberleştiriliyor. Ayrıntıları merak eden ve okumak isteyenler için bu haberlerin linkini dipnotta yazıyorum1.

Bundan dolayı, bu yazıda, “Mektepli Gazete”nin haberlerinde yer alan usulsüzlüklere değinmeyeceğim. Ancak bu usulsüzlükleri mumla aratacak nitelikte ve daha çarpıcı bir tespit üzerinde duracağım. Çünkü bu tespitin yanında diğerleri çocuk oyuncağı kalır.

03 Ekim 2020

SOKRATES PLATON ve POLİTİKACI BUNAK!

 

Sokrates, Platon ve Politikacı Bunak!

Atalay Girgin*

Lise sıralarından geçmiş olan herkes Sokrates ve Platon adına az çok aşinadır. Keza okumasalar bile Platon’un ünlü eseri “Devlet”i de belki anımsayabilirler. Ancak, Platon’un “Devlet Adamı” adlı eserini, ilgilileri dışında herkes bilmez. Elbette burada yaptığı, devlet adamı ve filozof karşılaştırmasını da…

Peki; ortamını buldukça kinini ve zihinsel ifrazatlarını ortalığa salan ve kendilerine “devlet adamı”, “bilge”, “siyaset bilgesi”, tabiri caizse “filozof” denilmesinden hoşlanan “Politikacı Bunak”ı, “Bunak”ları kaç kişi bilir ki…? “Hangi Bunak’ı?” dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız. Adına “Politika” denilen ya da yapılan maskaralıkların, ortalığa salınan zihinsel ifrazatların “Politika” diye sunulduğu sahneden, yaşlarından bağımsız olarak, zihinsel ve düşünsel ömrünü çoktan doldurmuş o kadar çok “Devlet adamı”/“Bunak politikacı” ya da “Politikacı bunak”/”Devlet adamı” geldi ve geçti ki ne siz sorun ne de ben söyleyeyim, bunların kimler olduklarını.

28 Eylül 2020

İşte Tacizci Müdürün Pansiyonda Kalmasına Onay Veren O Müdür!

 

İşte Tacizci Müdürün Pansiyonda Kalmasına Onay Veren O Müdür!

Atalay Girgin*

Geçen yazıdan anımsayacaksınız: Zevatın biri, atandığı okulun bağlı olduğu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğündeki bazı çemişler ve saz arkadaşlarının eşliğinde, Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından “Tacizci öğretmen”likten “Tacizci” müdürlüğe terfi ettirilmişti. Ardı sıra da okul pansiyonunda kendisine “Özel bir oda” kurup oraya yerleşmişti. 

Biz de bir dizi soru sorup “Ya sonra…?” demiştik. Şimdi kaldığımız yerden devam edelim ve sonra da yeri geldikçe o soruların yanıtlarını verelim: 

Tacizci” Müdüre Onay Veren O Müdür Kim? 

Adını anmaya bile gerek görmediğim ve zevat dediğim bu “tacizci” müdür, okul pansiyonlarında kimlerin yatılı olarak kalabileceğini düzenleyen “Pansiyon Yönetmeliği”nde okul müdürlerine yer verilmiyor olmasına rağmen, haftanın dört beş günü pansiyondaki “Özel oda”sında yatıp kalkıyordu. Ve bu durum hem okuldaki öğrenci, öğretmen ve hizmetliler tarafından biliniyordu, hem de İlçe Milli Eğitim Müdürlüğündeki yetkiler tarafından… Yani bu durum o küçücük ilçede sır değildi. (Elbette vakti saati geldiğinde, ne yazıktır ki bilenler bilmezlikten gelecekti. Öğrenciler dışında…) 

22 Eylül 2020

MEB'de Hangi MEM "Tacizci" Öğretmeni Müdür Olarak Atadı?

 

MEB’de Hangi MEM  Tacizci” Öğretmeni Müdür Olarak Atadı?

Atalay Girgin*

Milli Eğitim Bakanlığı’nın taciz ve tacizciyle mücadele dersinden sınıfta kalışı, yeni değil. Yani bu dersten bir türlü sınıfı geçemeyişi, Ziya Selçuk’un, 12 yaşında ve aynı zamanda bir ilköğretim öğrencisi olan kız çocuğunun, bir tarikat liderinin cinsel tacizine uğrayışı karşısında, kısacık bir kınama mesajı bile yayınlayamayışıyla, “dut yemiş bülbül” misali suspus oluşuyla başlamadı. Ondan öncesi de vardı.

MEB ve MEM’ler (Milli Eğitim Müdürlükleri), neredeyse, gazete manşetlerine düşmediği, televizyon ekranlarında görünmediği sürece, kız-erkek demeden öğrencilere ve kadın öğretmenlere yapılan taciz ve tacizciler karşısında, genellikle, idare-i maslahat eyledi. Hele de tacizci öğretmen ya da idareci, MEB ya da MEM içindeki egemen gruplardan, sendikalardan birine mensupsa; yöneticilere yakınsa; “Yeni Türkiye” ve “Üst akıl” korusunda da yerini almışsa, önerilen cezalar bile disiplin kurullarında en alt sınıra çekildi.

Örneğin; soruşturma sonucunda, taciz eylemi “sübuta ermiştir” denilerek birçok öğretmen ya da idareci hakkında önerilen “Kınama” cezaları, bir kademe indirilip “Uyarma” cezasına dönüştürülürken; bunların uygulanması ve gereğinin yapılmasına bile riayet edilmedi. Velhasıl, öğrencilere ve kadın öğretmenlere yönelik cinseltaciz eylemleri fazlaca önemsenmezken, tacizci öğretmen ve idareciler ise şu ya da bu nedenlerle, bir biçimde gözetildi.

19 Eylül 2020

"MEB'de Büyük Operasyon"u Yazan Bir Vali Mi?

 

“MEB’de Büyük Operasyon”u Yazan Bir VALİ Mi?

Atalay Girgin*

10 Eylül gecesi atılan “MEB’de Büyük Operasyon” tweeti ve ekindeki metinde dile getirilen iddialarla başlayan süreç, 18 Eylül’de CHP Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya’nın soru önergesiyle TBMM’ye taşındı.

Yıldırım Kaya, TBMM Başkanlığı’na sunduğu “Soru Önergesi”nde, MEB’de olup bitenlere ilişkin iddiaları dile getirerek, özellikle Ziya Selçuk’un yanıtlaması talebiyle beş soru yöneltti. Ancak başlıktan ve yaşanan sürece ilişkin yeni iddialardan uzaklaşmamak ve yazının da hacmini gereğinden fazla genişletmemek kaygısıyla bu sorulara yer vermiyorum. Ve ilgilenenler için “Soru Önergesi”nin tam metnine ulaşabilecekleri linki1 aşağıya yazıyorum.

Neler Olmuştu?

Peki; 10 Eylül gecesinden 18 Eylüle kadar neler olmuştu? Bilenler ve özellikle de süreçten haberdar olmayanlar için kısaca anımsatalım:

1-    10 Eylül’de paylaşılan “MEB’de Büyük Operasyon” metninde dile getirilen iddialar ve bunlarla ilişkilendirilen isimler ve olaylar üzerine, bu kişilerle ilintilendirilen sitelerden birisi olan MebPersonel.com’dan, 12 Eylül tarihinde “MEB’de Büyük Operasyonun Şifrelerinin Deşifresi”2 başlıklı ve ‘Özel Haber’ ibareli bir cevap yayınlandı. Ve nedense, kısa zamanda da yayından kaldırıldı!

16 Eylül 2020

Sendikalar MEB'deki 'Büyük Operasyon'un Neresinde? Ya Bakan...?

 

Sendikalar MEB’deki ‘Büyük Operasyon’un Neresinde? Ya Bakan..?

Atalay Girgin*

Başlıktaki soruyu geniş haliyle yineleyelim: Sendikalar, daha doğru bir ifadeyle sendikacılar, MEB’deki ‘Büyük Operasyon’un, bir başka deyişle koltuk ve rant peşindeki çeteler çatışmasının-savaşının neresinde? Peki; ya bakan neresinde bu çeteler çatışmasının…?

Soruyu açıkça ortaya koyduğumuza göre, şimdilik Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un bu işin neresinde olduğunu sona bırakarak sendikalardan, sendikacılardan başlayabiliriz.

Kambersiz Düğün Olmaz

Bu ‘düğün’ün kamberi de sendikaların tüzel kişiliği altında arz-ı endam eyleyen bazı sendikacılar ve onların yönlendirmesi altında ve onlarla bağlantılı olarak hareket eden sendika üyeleridir. Bunlar MEB’deki  ‘Büyük Operasyon’un, yani çetelerin rant çatışmasının, şimdilik açıkça ortada görünmeyen kamberleridir. Çünkü ortada bunca rant ve ranta erişmeyi sağlayan koltuk varken; bunlar uğruna, kafa göz yarılmasına, bıçak-satır çekilmesine ve hatta silahların ateşlenmesine doğru gidilen bir süreçte sendikacıların ve sendikalıların, bu çeteler savaşının şurasında ya da burasında, dahası içinde olmaması eşyanın tabiatına aykırıdır. Hatta bu ihtimal dâhilinde bile değildir.

13 Eylül 2020

MEB'de Organize Çeteler Savaşıyor! Bakan Ne Yapıyor?

 

MEB’de Organize Çeteler Çatışıyor! Bakan Ne Yapıyor?

Atalay Girgin*

“Büyük Operasyon! MEB’de Neler Oluyor?”1 sorusuna yanıtın bu kadar kısa zamanda verilebileceğini beklemiyordum. İroni yapmıyorum.

Hem de yazının üzerinden on üç saat bile geçmeden geldi yanıt! Ve gelir gelmez de bu yazının üst başlığının atılmasına vesile oldu (Yanıtı verenleri ve ne dediklerini ne yaptıklarını aşağıda anlatacağım).

Gerçi gelen yanıtın içinde, MEB’deki nüfuzlu birilerinin kimler olduğu belirtilmiyordu. Keza bu nüfuzlu birilerinin hangi özel okulun “3 kuruşluk dijital rehberlik programını 33 kuruşa” hangi özel okula pazarladıkları da… Dahası bu pazarlığın aracısı-komisyoncusu olan ve satışı odalarında “Çak” yaparak kutladıkları genel müdürün kim olduğu da belirtilmiyordu.