Mahmut
Özer’e Göre MEB’i Yöneten Kim?
Atalay
Girgin*
Başlıkta yer alan soruyu okur okumaz aklınızdan kimlerin, hangi kişi ve kuruluşların geçtiğini bilmiyorum. Ancak söylenenlere göre, eğer inanırsanız; MEB’in yönetilmesine, ne aralarında TÜGVA, Ensar, TÜRGEV, KADEM, vb gibi kuruluşların bulunduğu 9’lu STK’lar olarak anılan Eğitime Destek Platformu karışıyormuş, ne rant ve koltuk çeteleri, ne malum sendikalar ne de Diyanet, cemaat ve tarikatlar…
Eğer
yine inanırsanız; MEB’in yönetiminde, bunların uzaktan ya da yakından hiçbir
dahli, hiçbir müdahalesi ve emir telakki edilecek hiçbir talebi ya da ricası
yokmuş! Zaten rant ve koltuk çetelerinin de esamesi bile okunmuyormuş artık! “Kirli
işlere ve harama bulaşan haramzadelerle” de yollar ayrıldığı için, dikensiz gül
bahçesine dönen MEB’de yönetime karışmaya cüret edecek hiçbir kişi ve grup
kalmamış!
Dilleri
varsa ve hızlarını alamasalar, “Ne Beştepe’den birileri karışabilir MEB
yönetimine ne de her tür makama lütfedici, her tür makamdan da affedici ve
azledici olan, Allah’ın lûtfu, velinimetimiz efendimiz zatı şahaneleri”
diyecekler! Lakin işi o noktaya kadar taşıyacak ve baklayı ağızlarından
çıkartacak soruları kimse sormuyor.
Hatta “Madem ki MEB’in yönetimine, alınan kararlara hiç kimse, hiçbir kurum ve kuruluş karışmıyor; o halde çocukların, 4-6 yaşından itibaren Diyanet, tarikat, cemaat ve bazı dini vakıf ve derneklerin denetimindeki Kuran Kurslarına teslim edilmesine kimler onay veriyor? Soyut düşünme evresinin fersah fersah uzağındaki bu çocukların zihinlerinin “Melek, Şeytan, Cennet, Cehennem, Allah, vb gibi”, hiçbir gerçekliği olmayan salt imgesel kavramlarla örselenmesine, iğfal ve işgal edilmesine kimler, neden seyirci kalıyor? Bunları yapan ve MEB’i yöneten kim?” sorularını da sormuyorlar.
İşte MEB’i Yöneten
Yukarıdaki
soruların hiçbiri sorulmuyor olsa da, nedendir bilinmez, durduk yere, “MEB’i kim yönetiyor?” sorusunu
yanıtlama ve birilerini bilgilendirme gereği duyuyor Mahmut Özer. Sanki biraz
da hiddetlenerek ya da vurgulayarak açıklıyor MEB’i yöneten kişinin kim
olduğunu… Acaba neden?
İstanbul’da,
davetli gazeteci ve köşe yazarlarıyla bir kahvaltıda buluşan MEB’in ‘bakan’ı
Mahmut Özer, “Bu ülkede tek bir Milli Eğitim Bakanlığı var” diyor ve karşısında
oturanları inandırmak istercesine ve bir sır verircesine ekliyor: Ve orayı da
ben yönetiyorum.1
Böylesi
durumlarda, eskiler “Duy da inanma!” derler. Hele de Milli Eğitimin hali pür melali
ortadayken… Ama biz, yine de eskilere kulak asıp da buna uymayalım. “Koskoca ‘bakan’
yalan mı söyleyecek? Mahmut Özer öyle diyorsa ve buna da inanıyorsa öyledir!”
deyip devam edelim. Ve biraz sual eyleyelim.
Bu
sual eyleyişi de çok gerilerden başlatmayalım. Mahmut Özer, 2018 yılından, bir ‘bakan’
olarak MEB’in başına atandığı 2021 Ağustos’una kadar, yaklaşık üç yıl boyunca
Ziya Selçuk’un ‘bakan’ yardımcısı olarak görev yapmışsa da oralara kadar uzanıp
eski defterleri fazlaca karıştırmayalım. Çünkü o defterleri karıştırdıkça,
arasından çıkanlarla uğraşacak bir Allah’ın kulu bile bulunamaz ki Mahmut Özer
dâhildir buna. Hele de o defterler Teftiş Kurulu Başkanlığı ile Personel Genel
Müdürlüğü’ne aitse… Şimdilik diğerlerinden söz etmiyorum bile.
Dolayısıyla
Mahmut Özer’in bir ‘bakan’ sıfatıyla taltif edildiği günden, “Bu ülkede tek bir
Milli Eğitim Bakanlığı var ve orayı da ben yönetiyorum” dediği güne kadar olup
bitenlerden birkaç örnek verelim kısaca.
“Kütüphanesiz Okul Kalma”mış!
“MEB’i
ben yönetiyorum” diyen Mahmut Özer, geçtiğimiz yılın son günü, yanında Türkiye’nin
“First Lady”si Emine Erdoğan’la kameraların karşısında arz-ı endam eyledi. O
gün “Kütüphanesiz okul kalmayacak” kampanyasının son günüydü. Ve Mahmut Özer,
biraz da gururla şöyle dedi: Kütüphanesiz okul kalmadı!
Ağzından
çıkan ve kulaklarının duyduğu söze kendisi inanıyor muydu, bilinmez. Ama o, MEB
ve eğitim gerçekliğine aykırı bir beyan olan bu söze başkalarının inanmasını
bekliyordu.
Bunun
yanı sıra “Kütüphanesiz okul kalmadı” sözü potansiyel olarak şunlara da delalet
ediyordu: Ya Mahmut Özer “orayı da ben yönetiyorum” dediği MEB gerçekliğinden
bihaberdi ki bu kendi kendini nakzetmek olsa da en masum seçenektir. Ya da
Mahmut Özer, MEB’in ve eğitimin gerçekliğini bildiği halde, kasten, bile isteye
birilerine şirin görünmek adına o gerçekliğin hakikatine aykırı beyanda
bulunuyordu. Ve başta eğitim camiasının bileşenleri olan öğretmen, öğrenci ve
veliler olmak üzere, tüm topluma karşı alenen yalan söylüyordu. Hangisi
olduğuna ilişkin karar sizindir şimdilik.
Ancak
Mahmut Özer’in “Kütüphanesiz okul kalmadı” sözünün hükmü “yatsıya kadar” bile
sürmedi. Bakmayın siz MEB’in sitesindeki habere… Bu sözün hükmü Urfalı çocukların
“Kütüphane istiyoruz” ve bazı öğretmenlerin de sosyal medya üzerinden yaptıkları
kütüphanesiz okul paylaşımları ve “Ben kütüphanesiz 30 okul sayarım” sözleri
eşliğinde sona erdi.
Peki;
MEB’i yöneten ya da yönettiğini iddia eden, bazı gazeteci ve köşe yazarlarını
da buna inandırmaya çalışan biri, neden, gerçekliğin hakikatine aykırı bir
biçimde “Kütüphanesiz okul kalmadı” der? Yoksa birilerinin hazırlayıp eline
tutuşturduğu raporda öyle yazdığı için mi? Eğer öyleyse, Mahmut Özer’in MEB’i
yönetmekten anladığı şey bu mu?
Kopyala-Yapıştır
İkinci
örnek ise birincisinden daha vahimdir. Sakın “Bir ‘bakan’ın, hem de eğitimle
ilgili bir ‘bakan’ın, tüm toplumu bıraktım, öğrenci, öğretmen ve velilere karşı
alenen gerçeğe aykırı beyanda bulunmasından daha vahim ne olabilir ki” demeyin.
Çünkü yalancının ve yalanın hükümran olduğu herhangi bir yerde bu soru
hükümsüzdür, şimdilik.
Bundan
dolayı biz örneğimize dönelim: Yine geçtiğimiz yılın son aylarında TBMM
Başkanlığı üzerinden, MEB ‘Bakan’ı Mahmut Özer’e bir yazılı soru önergesi
yöneltilir. Önerge, MEB’de yıllardır eksilmeyen ve her geçen yıl iyice ayyuka
çıkan cinsel tacizler, cinsel taciz eylemleri sübuta erdiği halde idareciliğe
atananlar ve onları atayanlara ilişkindir.
Bu
soru önergesine ilişkin, süresi geçtikten sonra MEB’den TBMM’ye gönderilen
Mahmut Özer imzalı yazılı cevap tam bir skandaldır. Hem de iki açıdan skandal…
İlgili birim tarafından hazırlanıp, “MEB’i ben yönetiyorum” diyen Mahmut Özer’in
imzalaması için önüne konulan yazı hem hiçbir soruya yanıt değildir, hem de var
olan gerçekliğe aykırı bir beyan niteliği taşımaktadır. Bunun yanı sıra ve aynı
zamanda geçmiş yıllarda da benzer soru önergelerine verilen kopyala-yapıştır
bir metinden ibarettir.
Buradan
hareketle, önümüzde, öncelikli olarak iki seçenek vardır. Bunlardan birincisi,
eğer “MEB’i ben yönetiyorum” diyen Mahmut Özer’in bu sözü doğruysa; kasıtlı
olarak, kopyala-yapıştır bir metni imzalayıp TBMM’ye göndererek, onu ciddiye
bile almayan, dahası hadi yalan demeyelim ama gerçeğe aykırı beyanlarla TBMM
Başkanlığı’nı ve önerge sahibi milletvekilini yanıltan ve kandırmaya çalışan da
Mahmut Özer’dir. Taciz eylemi sübuta ermiş kişileri yöneticiliğe atayan kişi ya
da kişiler, haklarında hiçbir idari ve adli işlem yapılmaksızın, yıllardır MEB
bürokrasisinde yer işgal ediyor olmalarına rağmen, Mahmut Özer, kendi imzasıyla
sunulan söz konusu cevap metniyle hem TBMM’ye hem de milletvekiline, kasten yanlış
bilgi vermiş, demektir.
Diğer
seçenek ise şudur: Eğer “MEB’i ben yönetiyorum” diyen Mahmut Özer’in bu sözü
doğru değilse… Yani kof bir gurur ve böbürlenme vesilesiyse… Ne yazık ki bu
durumda Mahmut Özer, MEB’i yönetmek bir yana, kendi sözünün tersine, önüne
konulan metinlerin, kopyala-yapıştır olup olmadığından bile bihaber olan; içeriğinde
yer alan bilgilerin doğruluğuna yanlışlığına ilişkin bile herhangi bir bilgi
sahibi olmayan; bunları sorgulamasına bile izin verilmeyen ve yalnızca onları
imzalamakla görevli bir ‘bakan’dır. Kendisine çizilen icazet sınırları içinde,
eline verilen 76. Maddeyle oynayan bir ‘bakan’…
Daha ötesi laf-ı güzaftır efendim. Elbette en iyisini, en güzeli ve en doğrusunu bilen Mahmut Özer ve onu ‘bakan’ koltuğuna oturtanlardır. Ne diyelim ki bir kişi “Ben ‘bakan’ım!” diyorsa ‘bakan’dır. Başka şeyler demediğine dua edin! Ya bir de “Ben …..” deseydi. Bozuntuya vermeyin ve şükredin halinize…
* Ankara Üniversitesi, DTCF Felsefe Bölümü mezunu ve “Arzu Okulu”, “Aşk Mavidir Öğretmenim”, “Öğretmen Düzenin Duvarındaki Tuğla”, “Edebiyat Nedir Ki…”, “Allah dedi Üstad-ı Azam” kitaplarının yazarı. Felsefenin Işığında / Felsefece; http://atalaygirgin.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder