MEB’de
Hesaplaşma ve Devr-i Sabık
Atalay
Girgin*
Anımsar mısınız, bilmem. Mahmut Özer’in bir gece yarısı kararnamesiyle MEB’in ‘bakan’ koltuğuna oturtuluşunun ardından iki yazı kaleme almıştım: İlki “Ziya Selçuk Gitti Hesaplaşma Bitti Mi?”1 başlığını taşıyordu, ikincisi ise “MEB’de Hesaplaşma Erken Başladı”2..
Söz
konusu yazılarda MEB’deki rant ve koltuk çetelerinin kavgasında ortaya saçılan
bilgi ve iddialardan bazılarını aktarmıştım ki bunlardan biri de yaklaşık bir
yıl önce dile getirilen “Bu operasyon Mahmut Özer’i bakan yapma operasyonudur”
sözüydü. Özer’in ‘bakan’ sıfatı ve statüsüne kavuşmasıyla da bu iddia
doğrulanmıştı.
Elbette
bu çatışmada taraf olmaktan öte, taraflardan birinin üç “üst akıl”ından biri
olduğu söylenen Özer’in (ki iddiaya göre diğerlerinden biri ünlü bir valiydi,
öteki ise eli ayağı uzun etkili ve yetkili bir vakıfla bağlantılıydı) bunun
gereğini yapmaması da beklenemezdi. Ve beklendiği gibi de oldu. Hem de hızlı
bir biçimde…
Bu
gelişmeler, geçmişten bu yana rant ve koltuk çetelerinin çöreklendiği Milli
Eğitim Bakanlığında olup bitenleri yakından izleyen ve bunlara gözlerini
kapamayan hiç kimse için şaşırtıcı ve sürpriz değildi. Ve işin aslı bu daha
başlangıçtı.
Hesaplaşmada İlk Perde Koltuk
Değişimi
Mahmut
Özer ve onu “bakan yapma operasyonu”nu birlikte yönettiği ileri sürülen rant ve
koltuk çetesi ve onları destekleyen vakıf ve STK’lar, aylardır yaptıkları
hazırlıklar doğrultusunda hiç zaman yitirmeden işe girişti.
Önce MEB merkez teşkilatında ve genel müdürlük gibi önemli koltuklarda oturanlar değiştirildi ardı ardına. Sonra daire başkanları, il milli eğitim müdürleri ve ilçe milli eğitim müdürlerine el atıldı. Ve birileri “Ne oluyor?” dercesine kaş kaldırdı. Bir yerlerden başka bir yerlere telefonlar edildi. Hatta bazı valiler de girdi işin içine… Yeni atanan il milli eğitim müdürlerini göreve başlatmadıklarına dair iddialar düştü gündeme. Bu süreç, farklı rant ve çıkar gruplarının siyasi uzantılarından gelen tepkiler üzerine şimdilik duraksadı, ama bitmedi. Hesaplaşmanın bu denli hızlı ve keskin gerçekleşmesi birilerini rahatsız etmiş olmalıydı.
Bu
yetmezmiş gibi, bir de Mahmut Özer’in il milli eğitim müdürleriyle yaptığı
toplantıda söylediği ileri sürülen ve haftalardır yalanlanmayan “Kirli işler yapan harama bulaşan haramzadelerle
çalışmayacağız”3 sözleri
vardı ki her şeyin üzerine tuz biber ekmişti. Ve bu sözler, haklarında idari ve
adli hiçbir soruşturma talebinde bulunulmaksızın görevden alınan herkes için ağır
bir itham niteliği taşıyordu.
Her
ne kadar Mahmut Özer, yıllardır ‘bakan’ yardımcılığı yapan biri olarak; Milli
Eğitim Bakanlığında kimin ya da kimlerin “kirli işler yap”tığını, kimin ya da
kimlerin “harama bulaşan haramzade” olduğunu MEB dışındakilerden daha iyi
bilebilecek konumda olsa da hiç kimse hakkında yargısız infaz yapma hakkına
sahip değildi.
Dahası
bunları geçmişten beri biliyorsa eğer, bugüne kadar neden sesini çıkarmamıştı?
Bunlar hakkında neden herhangi bir işlem yapmamıştı? Bunlar hakkında, ağır
ithamlarda bulunacak denli bildiklerini, bir kararnameyle ‘bakan’ koltuğuna
oturtulunca mı anımsamıştı? Onca yolsuzluğun, usulsüzlüğün Sayıştay Raporlarına
dek yansıdığı MEB’de Mahmut Özer akşamdan sabaha haram ölçer mi kesilmişti? Sorular
birbiri ardına geliyordu. Ve bu durum bertaraf edilmeliydi.
Yaptıkları
koltuk operasyonu, bir hesaplaşmanın gereği olarak algılanıp değerlendirilse de
bunların en azından şeklen de olsa ‘hukuki’ bir görüntüye büründürülmesi, kuşku
ve şaibelerin giderilmesi gerekiyordu. Bunun da yolu, herhangi bir sonuca
erişsin ya da erişmesin, birileri aklanıp zırhlansın ya da cezalandırılsın,
idari soruşturmalar ve adli suç başvurularından geçiyordu ki nihayet beklenen
oldu.
“Milyonlarca Euroluk Soruşturma”
Geçtiğimiz günlerde bazı eğitim sitelerine
düşen “Bakan Mahmut Özer'den Ziya Selçuk dönemine dair Milyonlarca Euro’luk
Soruşturma …”4 başlıklı haber bunun ilk
işaretiydi.
Haberin içeriğinde 2020 yılında hazırlanan Sayıştay
Raporuna atıfta bulunularak, soruşturmanın “Milyonlarca Euroluk yolsuzluk
bulgusu”na ilişkin olduğu belirtiliyordu. Ve bunun Ziya Selçuk döneminde olması
nedeniyle de soruşturmanın “devr-i sabık yap”maya yönelik olduğu
vurgulanıyordu.
Rant Büyüktü
Aslında “Milyonlarca Euroluk yolsuzluk” sözü
olup biteni ifade etmeye yetmezdi. Çünkü sorun da rant da çok daha büyüktü.
Bu sorunu, Sayıştay Raporunun kamuoyuna
sunulmasının ardından ele almış ve “MEB’in 640 Milyon Eurosu Nerede?”5 başlıklı bir yazıyla gündeme getirmiştik.
Yalnızca bu da değil. CHP Adana Milletvekili Orhan Sümer, konuyu TBMM gündemine
taşıyıp Ziya Selçuk’un yanıtlaması talebiyle “yazılı soru önergesi”ne de
dönüştürmüştü.
Lakin memur ‘öğretmen’lerin ünlü “Ziya
öğretmeni”nin verdiği muhteşem yanıt, tamı tamına “640 Milyon Euroluk”6 ahlâk abidesi bir şaheserdi! Onun, dilinden
düşürmediği “ahlâk, ahlâki değerler, ahlâk telakkisi ve etik” sözlerinden ne
anladığını sergiliyordu. Okullarda ders diye okutulmaya da memur
‘öğretmen’lerin kılavuzu olmaya da layıktı.
Elbette bu yanıt hem MEB’e hem de onun
‘bakan’ı olarak Ziya Selçuk’a yakışıyordu. Ancak onlara yakışan eğitime zerre
yakışmıyordu. Ve bu MEB üst yönetiminin içinde, onun asli bir unsuru olarak,
‘bakan’ yardımcısı sıfatıyla Mahmut Özer de vardı. Sayıştay Raporundan ve burada
dile getirilen usulsüzlük ve yolsuzluk bulgularından, bunlara ilişkin
haberlerden ve soru önergelerinden o da haberdardı.
Bu Soruşturma
Hesaplaşmanın Helalleşmesi Mi?
O gün tüm bu olup bitenlere sesini
çıkarmayan, Sayıştay’ın Raporuna rağmen “MEB’in 640 Milyon Eurosu”nun nerede,
kimlerin özel ve vadeli hesaplarında olduğunu sor(a)mayan, bunun akıbetine
ilişkin hiçbir kaygı dile getirmeyen Mahmut Özer’in, şimdi bir soruşturma
başlattığı ileri sürülüyordu. Hem de “devr-i sabık” yaratmaya dönük bir soruşturma…
Peki; bu soruşturmayla, MEB’deki hesaplaşma, bir
devr-i Sabık yaratma yolunda ilerler miydi? Devr-i sabık yaratıp başta Ziya
Selçuk olmak üzere tüm sorumluları yargı önüne taşıyabilir miydi? Yoksa
Anayasal olarak ‘bakan’ sıfatı kazanmamış olan ve bundan dolayı da başta aldığı
kararlar, gerçekleştirdiği atamalar ve görevden almalar dahil, yaptığı tüm iş
ve işlemler hukuken tartışmalı, hatta hükümsüz olan Mahmut Özer, idari
soruşturma hamlesiyle, hesaplaşmayı helalleşmeye mi dönüştürmek istiyordu?
Yanıtlar
“Kurt” Bir Bürokrattan
Bu soruları, yıllardır MEB merkez
teşkilatında çalışan hem deneyimli, hem de muhterem ve “kurt” bir bürokrata
yönelttik. Aldığımız yanıtlar çarpıcıydı. İşte onlardan kısaca birkaç örnek.
“Kurt bürokrat” şöyle diyordu: Dosyalar ve
sorumluları savcılıkların karşısına çıkarılmadığı sürece hiçbir inceleme ve
soruşturmaya itibar etmeyin. Hesaplaşmanın helalleşmeye dönüşüp dönüşmeyeceğini
ondan sonra konuşalım. Mahmut Özer’in hukuki durumunu da TBMM’nin 1 Ekim
açılışından sonra…
Ancak unutmayın ki MEB’de kolay kolay, hele
de görevi kötüye kullanmak, usulsüzlük ve yolsuzluktan dolayı suç duyurusu
yapılmaz ya da savcılıklara soruşturma izni verilmez. Elbette istisnaları vardır
bunun. Ancak inanmayanlar Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından gelen “soruşturma
izin” taleplerine karşı ne yapıldığına baksın. Nasıl “Soruşturma izni
verilmemesi” hükmüne varıldığını incelesin.
Devr-i sabık yaratmak ise tüm kirli
çamaşırların ortalığa dökülüp saçılmasına hazır olmak demektir ki buna kimse
yanaşmaz. Yanaşamaz. Eğer böylesine kapsamlı bir inceleme soruşturma yapılırsa
işin nereye ve kimlere uzanacağını hiç kimse kestiremez. Çünkü görevden
alınanlarla sınırlı kalmaz. Gerçek mağdurlar ve mağrurlar da girer işin içine. Hatta
şu anda kendi hukuki durumu da sorunlu olan, dönemin bakan yardımcısı olarak
Mahmut Özer’in de bunun dışında kalabilmesi mümkün olmaz.
Velhasıl bu işler öyle söylendiği kadar kolay
ve basit değildir. Aksine Aşil’in topuğudur bu. MEB’in Aşil topuğuna ise
görevden alınanlar da görevden alanlar da sıkamaz. Buna izin vermezler. Arada
ufak tefek birileri telef olsa da hep bir orta yol bulunur. Çünkü doğru ya da
yanlış çark dönmek zorundadır. Birileri de ehil ya da değil o çarkla birlikte
rant ve koltuk koşusuna revan olmak zorunda…
Demem o ki devr-i sabık için, öğretmeninden velisine, gencinden yaşlısına, kadınından erkeğine çok fırın ekmek yemesi gerek bu toplumun, hem de çok… Gerçi sadece ekmek yemekle de olmuyor bu işler ya… Neyse…
* Ankara Üniversitesi, DTCF Felsefe Bölümü mezunu ve “Arzu Okulu”, “Aşk Mavidir Öğretmenim”, “Öğretmen Düzenin Duvarındaki Tuğla”, “Edebiyat Nedir Ki…”, “Allah dedi Üstad-ı Azam” kitaplarının yazarı. Felsefenin Işığında / Felsefece; http://atalaygirgin.blogspot.com
1 “Ziya Selçuk Gitti Hesaplaşma Bitti Mi?”
başlıklı yazı: https://www.gercekgundem.com/yazarlar/atalay-girgin/3493/ziya-selcuk-gitti-hesaplasma-bitti-mi
2 “MEB’de Hesaplaşma Erken Başladı” başlıklı yazı: https://www.gercekgundem.com/yazarlar/atalay-girgin/3500/mebde-hesaplasma-erken-basladi
3 “Bakansız MEB’de Büyük Haram” başlıklı
yazı: https://www.gercekgundem.com/yazarlar/atalay-girgin/3565/bakansiz-mebde-buyuk-haram
4 https://www.mebpersonel.com/genel/bakan-mahmut-ozerden-ziya-selcuk-donemine-dair-milyonlarca-euroluk-sorusturma-h253603.html
5 “MEB’in 640 Milyon Eurosu Nerede?”
başlıklı yazı: https://www.gercekgundem.com/yazarlar/atalay-girgin/2747/mebin-640-milyon-eurosu-nerede
6 “Ziya Selçuk’tan 640 Milyon Euroluk Muhteşem
Cevap!” başlıklı yazı: https://www.gercekgundem.com/yazarlar/atalay-girgin/2936/ziya-selcuktan-640-milyon-euroluk-muhtesem-cevap
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder