Muğla
MEM Kapattı Bakanlık Açtı! Ya Sonra…?
Atalay
Girgin*
“Siz Öğretmenlerin Neler Yaptığını Biliyor Musunuz Öğretmenim?1” başlıklı yazıdan anımsayacaksınız: Muğla Devrim Gazetesi’nde yayımlanan haber üzerine, Muğla İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nce bir açıklama yapılmış ve “iddiaların sübuta ermediği belirtilmiş”tir denilerek, aslında dosya kapatılmıştı.
Bir
başka deyişle, Marmaris 75. Yıl Mesleki Teknik Anadolu Lisesi’nin, haklarındaki
iddialar nedeniyle soruşturulan okul müdürü Aziz Murat Düzgün ve öğretmenleri
Sedat Sarıoğlu ile Hüseyin Engür aklanmıştı.
Muğla
MEM’in ‘mahir’ ve neyi, neden ve nasıl yapıp yapmayacağını bilen müfettişleri
görevlerini başarıyla tamamlamışlar ve geride, tüm iddialardan aklanmış, tabiri
caizse “sütten çıkmış” üç “ak kaşık” bırakmışlardı. Bundan ötesi Şam’da
kayısıydı zaten.
Lakin, Marmaris ve Muğla MEM cephesinde bunlar olurken, Bakanlık’ta başka şeyler oluyordu. Hem de Muğla İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün 2 Nisan 2020 tarihinde Muğla Devrim Gazetesi’nden yayımlanan, “iddiaların sübuta ermediği belirtilmiş”tir açıklamasından bir gün önce. Yani 1 Nisan 2020 tarihinde, Abdullah Tubay’ın CİMER üzerinden yaptığı şikâyeti dikkate alan Bakanlık, “soruşturma oluru” veriyor ve Muğla MEM’in kapattığı dosyayı, yeniden açıyordu.
Yalnızca
bu da değil. Aynı zamanda, Tubay’ın CİMER başvurusu Marmaris Cumhuriyet
Savcılığı’nın da harekete geçmesine neden oluyor ve özellikle cinsel tacizden
dolayı adli soruşturma başlıyordu. Başlar başlamaz da dosyaya kısıtlılık kararı
konuyordu.
Bakanlık Müfettişleri Marmaris’te
2020
Haziran ayı başında Marmaris’e gelen Bakanlık müfettişleri, yaklaşık iki hafta
süren mesaileri boyunca, soruşturmanın tarafları ve tanıklarıyla görüşüyorlardı.
Görüşme ve ifade süreci ilerledikçe, Muğla İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün “sübuta
ermediği belirtilmiş”tir dediği iddialara ilişkin bilgiler birbiri ardına ortalığa
dökülüyordu artık. Hem de ilk soruşturmanın hükmünü nakzedercesine…
Bunlardan
biri; Muğla MEM’in ‘mahir’ müfettişlerinin tespit edemedikleri Datça gezisiydi.
Yani ortada yalnızca 15 Kasım 2019’da Efes’e yapılan gezi yoktu. Bir de bu
geziden sonra gerçekleştirilen Datça gezisi vardı. Hem de aynı öğretmenlerin
nezaretinde… Elbette Efes gezisine ilişkin iddialara konu olan olayların,
aynısı olmasa da benzerlerinin yaşandığı bir Datça gezisi…
İkincisi;
başta okul müdürü Aziz Murat Düzgün olmak üzere, gezide görevli ve öğrencilerden
sorumlu öğretmenlerin içki içtikleriydi. Hem de öğrencileri saatlerce serbest
bırakarak, içkili bir balık lokantasına gittikleri iddiasıydı dile getirilen. Ve
dönüş yolunda, muzip bir öğrencinin, iyice sarhoş olduğunu düşündüğü öğretmene,
dalga geçercesine parmaklarını gösterip “Bu kaç hocam?” dediği söyleniyordu.
Üçüncüsü;
taciz iddialarına konu olan benzer fiillerin Datça gezisinde de sergilendiğine
ilişkin sözlerin ifadelere yansımasıydı. Gezi dönüşü, taciz iddialarının
muhatabı olan Aziz Murat Düzgün’ün, aracın en arka koltuklarındaki iki kız
öğrencinin arasına oturup sağ elini birinin sol elini diğerinin bacağı üzerine
koyduğu ileri sürülüyordu. Hatta bir kız öğrenciye “göğüslerin çok güzelmiş”
dediği de… Lakin bunların tanığı çok azdı. Gerçi hangi tacizin, hangi tecavüzün
onlarca tanığı olurdu ki…
Dördüncüsü;
Muğla MEM’in ‘mahir’ müfettişlerince yürütülen soruşturma sürecinde ifadesi
alınan öğrenci ve öğretmenlere yönelik psikolojik baskı ve mobbing iddialarının,
yalnızca okul müdürü Aziz Murat Düzgün ve soruşturmanın muhatabı olan Sedat
Sarıoğlu ve Hüseyin Engür’le sınırlı olmadığıydı. Zaten okulda ve Marmaris
eğitim camiasında bu bir sır değildi. Bu üçlüyle birlikte hareket eden, onları
korumak isteyen kimisi idareci olan birçok öğretmenin, ifadesi alınan öğretmen
ve öğrencilere organize ve sistematik denilecek ölçüde psikolojik baskı ve
mobbing uyguladığı saklanmıyordu. Ancak bunlara ilişkin iddialar yine
değerlendirilmiyor ve sonuçsuz kalıyordu.
Sonuçta
eksiği gediğiyle, iddialara ilişkin bilgileri derleyerek soruşturma ve ifade
alma sürecini tamamlayan Bakanlık müfettişleri, raporlarını yazmak üzere
Marmaris’ten ayrılırken, geride kalanlar için de yeni bir süreç başlıyordu.
İşte O Süreçte Olanlardan Birkaç
Örnek
Ve Milli Eğitim Bakanlığı’nda ki artık iyice sıradanlaşmış vaka-i adiyelik örneklerden biri daha gerçekleşiyordu. Erkek öğrencisine yönelik cinsel taciz eylemleri sübuta ermiş ve hem idari hem de adli olarak ceza almış birinin okul müdürlüğüne atanmasında beis görülmeyen; hatta aynı kişinin erkek öğrencilerin pansiyonunda yatıp kalkmasına icazet verilen Milli Eğitim’de, aynısı olmasa da benzer bir olay Marmaris’te yaşanıyordu. Taciz eylemi sübuta ermiş olanın bile taltif edildiği bir kurumda neler yapılmazdı ki...
İşte
bu minval üzre; Marmaris 75. Yıl Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde de
haklarındaki iddialar nedeniyle soruşturmaları süren Sedat Sarıoğlu ve Hüseyin
Engür okul müdür yardımcısı olarak görevlendiriliyor, bir nevi “aferin”
denilerek, taltif ediliyorlardı. Bu görevlendirmeyi Muğla İl MEM Müdürü olarak
Pervin Töre mi yapmıştı? Yoksa Marmaris İlçe MEM Müdürü olarak Züleyha Aldoğan
mı? Ne önemi vardı ki… Sonuçta şu ya da biçimde, doğrudan ya da dolaylı olarak her
ikisi de biliyordu.
Ve
ne yazıktır ki bir kez daha, “MEB’de Ahlaki Çürüme ve Ahlaksız Teklif2”, “Onların Ahlakı ve Bizim Ahlakımız3” yazılarının durduk yere kaleme
alınmadığını kanıtlıyorlardı. Yaşanan her şey, toplumsal çözülme ve ona eşlik
eden kültürel ve ahlâki çürüme girdabına kapılmış bir toplumun hali pür
mealinin eğitim boyutunda gerçekleşen bir tezahüründen ibaretti yalnızca.
Olup
bitenler yalnızca MEB ve MEM’lerle sınırlı değildi. Öğretmeninden sendikacısına
dek eğitimin diğer bileşenleri de buna eşlik ediyor ve biz de varız dercesine kültürel
ve ahlaki çürümenin bir parçası olduklarını sergilemek üzere hemen sahnede boy
gösteriyorlardı. Tıpkı Marmaris’te olduğu gibi…
Yapılanlar
nedensiz değildi. Ve aslında bir algı yanılsaması yaratma çalışmasıydı. Tüm
iddialara rağmen, “Bunlar suçsuzdur. Bu kişiler bizim için taltif edilecek
kadar önemli ve değerlidir” mesajı veriliyordu Marmaris eğitim camiasına ve
kamuoyuna…
Elbette
bunu onlar değil de bizler yapacak değildik ya… Ne de olsa “Onların Ahlâkı ve
Bizim Ahlâkımız” arasında nice uçurumlar vardı. Onlar tıpkı birçok MEB ve MEM
yöneticileri gibi, aymaz takipçisi ve savunucusu oldukları “milli, manevi, dini
ve ahlâki değerler”le birlikte kültürel ve ahlâki çürümenin yanında saf tutuyorlardı.
Başka ne beklenebilir, başka ne söylenebilirdi ki… Sonuçta eğitim ve çocuklar
bunlar gibilere teslimdi tüm Türkiye’de…
Ankara’dan Beklenen Haber
Yukarıda
anlatılan olayların, Bakanlık müfettişlerinin 2020 Ekim ayı sonuna doğru
tamamladıkları soruşturma raporuna ilişkin bilgilerin hem Muğla hem de Marmaris
MEM çevresinde ve eğitim camiasında konuşulmaya başlandığı bir süreçte gerçekleşmesi
de oldukça manidardır. Bu bilindiğinde yapılanların neden bir “algı yanılsaması”
yaratmaya dönük bilinçli çalışmalar olarak nitelendiği ayan beyan ortaya
çıkıyor.
Bakanlık
müfettişleri, daha önce Muğla MEM’in “sübuta ermediği belirtilmiş”tir
açıklaması yaptığı iddialara ilişkin, cinsel taciz iddiası dışında tam tersi
bir sonuca ulaşıyorlar. Ve başta okul müdürü Aziz Murat Düzgün olmak üzere,
Sedat Sarıoğlu ve Hüseyin Engür hakkında “Kademe ilerlemesinin durdurulması” ve
“yer değişikliği” teklifinde bulunuyorlar. Ayrıca Aziz Murat Düzgün’ün üzerindeki
“yöneticilik görevinin alınması” teklifini de ekliyorlar.
Cinsel taciz iddialarına ilişkin ise açıkça “sübuta ermiştir” ya da “sübuta ermemiştir”
hükmünü vermiyorlar. Bu konuda Marmaris Cumhuriyet Savcılığınca açılan ve yürütülmekte
olan adli soruşturmaya atıfta bulunuyorlar. Bir başka deyişle idari
soruşturmaya ilişkin hükmü erteliyorlar.
Ve
geriye, bir kız öğrencinin ağzından dökülen, “Siz Öğretmenlerin Neler Yaptığını
Biliyor Musunuz Öğretmenim?” sorusu kalıyordu. Ve bir okurun bu soruya verdiği şu yanıt: “Can
acıtacak bir sorudur bu! Kifayetsiz kaldınız bizi koruyamadınız neden?
Sorusudur! Eyvah ki eyvah nasıl öğretmenler bunlar? Sorusudur! Bir şey söylesen
başına geleceklerin ne olacağını biliyor musun öğretmenim?! Sorusudur! Ooff
çocuklar size ses olmamız gerekirken:(“
****
Bir Soru: Bu arada iyi saatte olsunlar derler ki “Marmaris’in denizi, denizin Marmaris’i olsa da Denizkızları yoktur Marmaris’te… Lakin bir masal vardır: Adı Su Perisi… Kendisi çok ünlüdür. Ve onun sınır tanımaz düşleriyse kendisinden de ünlü…” Gerçekten öyle midir? Sahi nedir şu “Su Perisi Masalı”nın aslı?
* Ankara Üniversitesi, DTCF Felsefe Bölümü mezunu ve “Arzu Okulu”, “Aşk Mavidir Öğretmenim”, “Öğretmen Düzenin Duvarındaki Tuğla”, “Edebiyat Nedir Ki…”, “Allah dedi Üstad-ı Azam” kitaplarının yazarı. Felsefenin Işığında / Felsefece; http://atalaygirgin.blogspot.com
1 “Siz Öğretmenlerin Neler Yaptığını Biliyor
Musunuz Öğretmenim?” başlıklı yazı: https://www.gercekgundem.com/yazarlar/atalay-girgin/3033/siz-ogretmenlerin-neler-yaptigini-biliyor-musunuz-ogretmenim
2 “MEB’de Ahlaki Çürüme ve Ahlaksız Teklif”
başlıklı yazı: Thttps://www.gercekgundem.com/yazarlar/atalay-girgin/2698/mebde-ahlki-curume-ve-ahlksiz-teklif
3 “Onların Ahlakı ve Bizim Ahlakımız” başlıklı
yazı: https://www.gercekgundem.com/yazarlar/atalay-girgin/2505/onlarin-ahlaki-ve-bizim-ahlakimiz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder