İşte
MEB ve Eğitime Yakışan Bakan
Atalay
Girgin*
Malumunuzdur ki AKP kongresi yaklaştıkça, kabinede revizyon söylentileri de artıyor. Birilerinin yürekleri umutlu bir bekleyişle pırpır ediyor. Başka birileriyse endişeyle bekliyor.
Hatta bazı bakan adaylarının
ya da gönlünde bakanlık düşleri büyüterek, bir ulufe kabilinden beklentiye
giren, bayramlık çocuklar misali makam koltuğuna lütfedilme, oturtulma
hesapları yapanların ise farklı etki grupları üzerinden çoktan piar çalışmasına
başladığı da yazılıp çiziliyor. (Bu etki gruplarının ve kişilerin adlarını
yazmama bile gerek yok!)
Bunlara bağlı olarak da
bu durum, dönem dönem sosyal medyada çok takipçili hesaplar üzerinden “bakan toto” oyununa dönüştürülüyor. Revizyon söylentilerine konu olan bakanlıklar
arasında Milli Eğitim Bakanlığı ve Ziya Selçuk’un da adı anılıyor. Ve bunun
eşliğinde MEB koridorlarında ve ilgili mecralarda hareketli ve heyecanlı günler
yaşanıyor. Nasıl yaşanmasın ki…
Düşünün bir kez: Kısa
bir süre önce, bakanların başarı / başarısızlık durumuna ilişkin anket
sonuçlarını yayınlayan ORC Araştırma Şirketi’nin çalışması bunun üzerine tüy
dikiyordu. Bu ankette kendine en alt sıralarda yer bulabilen Ziya Selçuk’a
ilişkin değişiklik iddia ve beklentileri ise daha da güçleniyordu.
Ziya Selçuk adını duyan bazı bindirme kıtalar ise vakit geçirmeksizin hemen harekete geçiyor ve kontrolleri altındaki haber siteleri üzerinden birbiri ardına haber servisine girişiyorlardı. Mevcut bakan lehine… Bir yandan da bakanlık düşleri kuran diğer muhtemel adaylara ilişkin yıpratmaya dönük haber, yazı ve yorumlar yayınlıyorlardı. Elbette kantarın topuzunu fazlaca kaçırmadan! Sahibinin sesi olmak, ona yaranmaya çalışmak, bir yandan da ne olur ne olmaz diyerek gelebilecek olanı düşünerek kalem oynatmak, hele de bu dönemde oldukça zor olsa gerek!
Ancak bunların hiçbiri
şu soruyu sormuyordu: MEB ve eğitime yakışan bakan kim? Ya da MEB’e yakışan,
bakanlık koltuğuna oturtulan her bakan eğitime yakışır mı?
Soruların yanıtını
baştan yazayım: Eğitime yakışan her bakan MEB’e yakışır. Ancak MEB’e yakışan
her bakan eğitime yakışmaz. Hatta mevcut haliyle şu an ki MEB’e yakışacak
hiçbir bakan eğitime yakışmaz Neden? O halde eğitime yakışan bakan kimdir? MEB’e
yakışan bakan kim?
İşte
Eğitime Yakışan Bakan
Eğitime yakışan bir
bakan, her şeyden önce düşünüşü, söyleyişi ve eyleyişiyle başta öğretmen ve öğrenciler olmak üzere, eğitimin bileşenlerine rol modellik yaptığını bir an
için bile aklından çıkarmayan, bunu asla unutmayan ve buna uygun yaşayan bir
insandır. Dahası hem alana dönük bilgi birikimi hem de entelektüel
kapasitesiyle bu bileşenlere ışık saçabilen bir insan…
Yaşamının her alanında etik
tutarlılığa sahip; ahlâki ve etik değerleri, “ahlâk telakkisi” sözünü ağzında
pelesenk etmek yerine, bunun gereklerini söylem ve eylemlerine içkin kılabilen
bir insan… Yani özüyle, sözüyle, davranışıyla bir ve örnek bir insan… Toplumun
dini ya da milli değer atfettiği nesne ve olayları, bunlara ilişkin duygu ve
düşüncelerini asla istismar etmeyen, bilimin ve aklın aydınlığından da şaşmayan
bir insan…
Kimin söyleyip
söylemediğine bakmaksızın, yalana “yalan”, yanlışa “yanlış”, doğruya “doğru”,
yolsuzluğa “yolsuzluk”, hırsızlığa “hırsızlık”, adaletsizliğe “adaletsizlik”,
haksızlığa “haksızlık”, zulmedene “zalim”, vb diyebilen bir insan… Toplumsal
yaşamın farklı alanlarında olup bitenler karşısında “Bu eğitimi ilgilendirmiyor”
kılıfına sığınarak gözlerini kapamayan bir insan…
Yeter mi? Elbette
yetmez. Bundan dolayıdır ki eğitime yakışan bir bakan, kendi çocuklarını teslim
etmediği öğretmenlerin eline, toplumun geri kalanının çocuklarını da teslim
etmeyen bir insandır. Ülkenin neresinde olursa olsun, kendi çocuklarını
göndermeye layık görmediği bir okula, toplumun geri kalanının da çocuklarını
mahkûm etmeyen bir insan...
Dahası; kendi
çocuklarını özel okullarda okutan hiçbir kişiye, toplumun geri kalanlarının çocuklarının
göreceği eğitim öğretimin biçimi ve içeriğinin belirlenmesinde hiçbir yetki ve
görev vermeyen bir insan… Hatta bunları devlet okullarında yapılan eğitim
öğretim faaliyetinin hiçbir yerinde tutmayan, barındırmayan bir insan…
Aynı zamanda, eğitime
yakışan bir bakan, hangi koşullar altında olursa olsun, hiçbir çocuğu, zihinsel
ve bedensel gelişimlerine uygun olmayan eğitim öğretim ortamlarına teslim
etmeyen bir insandır.
Yeter mi? Elbette
yetmez. Eğitime yakışan bir bakan, eğitim-öğretimin hiçbir aşamasında, toplumun
geleceği olan nesillere, hangi sıfat altında sunulmuş olursa olsun sembollere,
simgelere itaat etmeme bilincini aktaran bir eğitim anlayışına sahip olan
kişidir. Çünkü yazılı ya da görsel hiçbir sembol, simge, imge ve kavram kutsal
değildir.
Bunun yanı sıra,
eğitimin hangi aşamasında olursa olsun, çocuklara kavramları neliği ve
gerçekliğiyle düşünme, sorma ve sorgulama bilinci kazandıran bir eğitim
anlayışının da temsilcisidir. Keza her bilginin varlığın dününe ait olduğunu
bilerek; hem doğal hem de toplumsal gerçekliğe ait bilginin nesnesiyle birlikte
değişmek zorunda olduğunu yeni nesillere kavratan bir eğitim anlayışını egemen
kılan bir insandır. Çünkü gerçekliğe dayanan, belli bir nesne ve olaya ilişkin
hiçbir bilgi inanç konusu değildir. İnanç konusu yapılan ve yalnızca inanılması
istenen hiçbir bilgi de gerçekliğe dayanmaz.
Öte yandan, sıfatı
statüsü ne olursa olsun, kim söylerse söylesin, sorgulanıp eleştirilemeyecek,
hatta zıttı ileri sürülemeyecek hiçbir bilginin olmadığı bilincini öğrencilere
kazandıracak bir eğitim anlayışının da temsilcisidir. Keza mantıksal
tutarlılığa sahip her bilginin, her söylemin doğru olmadığını kavratan bir
eğitim anlayışının da… Çünkü bir bilginin doğruluğu ya da yanlışlığı, ne onu
kimin söylediğine bağlıdır ne de onun mantıksal tutarlılığa sahip oluşuna…
Aksine her doğru bilgi mantıksal kurallara ve tutarlılığa sahip olsa da
mantıksal tutarlılığa sahip her bilgi, gerçekliğe uygun doğru bilgi değildir.
Yeter mi? Elbette
yetmez! Eğitime yakışan bir bakan, yukarıdakilerin yanı sıra, toplumun geleceği
olan nesillere, hiç kimsenin bir başkası üzerinde ekonomik, sosyal, cinsel,
dinsel, etnik farklılıklarından dolayı herhangi bir baskı, şiddet ve sömürü
uygulamaması gerektiği bilincini aktaran eğitim anlayışının da temsilcisi olan
bir insandır. Hiç kimseye karşı sıfatından ya da statüsünden dolayı ayrıcalık
ya da ayrımcılık yapılmaması gerektiği bilincine sahip olan ve eğitim-öğretimin
tüm bileşenleri nezdinde bu anlayışı egemen kılan bir insan…
Çocukların, gençlerin
eğitimi için ayrılmış olan her kuruşu, gözünü sakınırcasına koruyup kollayan, onun
hesabını hem veren hem de soran bir insan… “640 milyon Euro nerede?”
denildiğinde lafı dolandırıp dağlara taşlara salan yanıtlara sığınmayan bir
bakan…
Yeter mi? Elbette
yetmez. Bunları daha da uzatabilirim. Ancak gerek yok şimdilik… Arif olan ne
demek istendiğini çoktan anlamıştır zaten. İşte eğitime yakışan böyle bir
bakandır. Eğitime yakışan ise MEB’e haydi haydi yakışır.
Hem de toplumsal
çözülme ve kültürel çürümeni girdabında savrulurken… Hem de tam bir
çaresizlikle “Fikri bir buhran içinde çırpınıyoruz” itirafının cümle âleme ilan
edildiği, eğitim öğretimde reform sözlerinin telaffuz edildiği günlerde,
yalnızca eğitime değil, bilumum zevata iyi gelecek bir bakan… Benden söylemesi…
MEB’e
Yakışan Bakan Kim?
Peki; bunca sözün
ardından MEB’e yakışan bakan kimdir? Sözü uzatmadan kestirmeden vereyim yanıtı…
Eğitime yakışan bakan
bir yana, MEB’e yakışan ya da yakıştığını düşünen bilcümle bakan adayı bir yana…
Çünkü, cinsiyetinden bağımsız olarak; efendi belledikleri karşısında biat ve
itaati düstur belleyen, ilineğin ilineği olmakta ve ilinekleşmekte sınır
tanımayan, kulağından tutup bakanlık koltuğuna oturtulacak her çemiş MEB’e
yakışır.
Lakin bir tek eğitime
yakışmaz böyleleri... Al birini vur ötekine…
* Ankara Üniversitesi, DTCF Felsefe Bölümü
mezunu ve “Arzu Okulu”, “Aşk Mavidir
Öğretmenim”, “Lağımpaşalı”,
“Öğretmen Düzenin Duvarındaki Tuğla”, “Edebiyat
Nedir Ki…”, “Allah dedi Üstad-ı Azam” kitaplarının yazarı. Felsefenin Işığında / Felsefece: http://atalaygirgin.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder