Dr. Halit Suiçmez etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Dr. Halit Suiçmez etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

08 Mayıs 2024

BİLİM FELSEFESİ

 

“BİLİM FELSEFESİ (Kısa Bir Giriş)”

                                                  Dr. Halit Suiçmez (yazar, iktisatçı)

 

Bilim felsefesi, felsefenin temel alt bölümlerinden biridir.

Bilimin ne olduğunu ortaya koymaya çalışır.

Bilime felsefeyle bakmak söz konusudur.

Bir şeyin felsefesini yapmak, onun özünü konuşmaktır.

Atalay Girgin’in deyimiyle; “…felsefeyle bakmak, …onun, yani nesne kılınanın neliği ve gerçekliğini de ortaya koymak demektir…”(Atalay Girgin, Edebiyat Nedir Kİ, Dorlion Yayınları,1. Baskı, Ağustos 2019, s.67)

Bilimin neliği ve gerçekliği üzerine düşünmek, düşlemek, araştırmak, yazmak, konuşmak, değerlendirmek..

Bilimsel kuramın özgül yapısını, bilimsel yöntemin anlamını, bilimsel bilgiyi bilimsel olmayan bilgilerden ayıran ölçütleri, bilimin gelişimini, bilimin konumu-gelişimi ve iç yapısını değerlendiren, bunu kuramsal olarak ortaya çıkarmaya çalışan felsefenin bir alt bölümüdür.

Bilim felsefecileri her iki alanda da yer alırlar, hem bilim hem de felsefe alanında.

Başlangıçta bilim, felsefe içinde yer almıştır.

Filozoflar aynı anda bilim insanlarıydılar.

Aristo Fizik’i ve Metafizik’i yazarak bunun bir örneğini vermiştir.

Zaman içinde bilimler felsefeden özerkleşip, bağımsızlaştılar, uzmanlaştılar. Önce doğa bilimleri, sonra da sosyal bilimler ayrıştı.

Ama yine de bilimin felsefeyle ilişkisi devam etti ve hiç bitmeyecek.

Bilim felsefesine ilişkin metinler Aristo’dan başlayıp sürmüştür.

Temel incelemeler olarak, Bacon, Descartes(Metot Üzerine Konuşma), Newton(Felsefi Akıl Yürütmenin Kuralları)’un yazılarını öncü klasik metinler diye alabiliriz. 20.yüzyıldan sonra tamamen kapsamlı ve özerk bir bölüm olmuştur.

19.yüzyılın son çeyreğinden itibaren bilimin ilkelerinde değişimler görüldü.

Bilimsel bir gelişme olarak Kuantum fiziği bazı kuramsal sorunları getirdi. Ve 1960’lardan itibaren bilim felsefesi güncellik kazandı.

İki ilke çelişir durumdaydı, nedensellik ile belirsizlik..

Bu dönemde Popper, Kuhn, Lakatos ve Feyerabend gibi ünlü ve etkili bilim felsefecilerinin çalışmaları öne geçmeye başlamıştır.

Bilim Felsefesinde bilimin kendisi felsefenin konusu olmaktadır.

Bilim ile felsefe her zaman etkileşim içindedir.

Bilim felsefesi, bilimin kendi niteliği ve anlamı üzerine, felsefenin kuramsal çalışmalarını ortaya koyar.

Bilim hakkında felsefe ne söyler, işte budur konu.

05 Ağustos 2023

İktisat Tarihçisi Hüseyin Avni Şanda

 

İktisat Tarihçisi Hüseyin Avni Şanda Günümüze De Işık Tutuyor

Dr. Halit SUİÇMEZ(iktisatçı-yazar)

Değerli şair-yazar Ahmet Özer’e; konuyu önermesi, bazı kaynakları sağlaması,  iktisat tarihi ve ekonomi politik bilimlerine olan yüksek ilgi ve duyarlılığı, kimi incelemelerini ve bu yazıya ilişkin değerli görüşlerini iletmesi gibiunutulmaz katkılarından dolayı teşekkürlerimle.

1. Amaç; bu yazının amacı, iktisat tarihi araştırmacısı Hüseyin Avni Şanda’nın bilimsel katkılarını ortaya koymaktır.

2. Kapsam;Osmanlı dönemi ekonomisinin çeşitli yönlerini araştıran ve özellikle sömürgeleşme sürecini irdeleyen eserleri ele alınmıştır.

3. Yöntem;literatür taraması yapılmıştır.

4. Yaşamı;Gazeteci ve yazardır, iktisat tarihi araştırmacısıdır, 1902’de Maçka’da doğmuş, 1971’de İstanbul’da vefat etmiştir.

İlk ve orta öğrenimini Akçaabat ve Trabzon'da tamamladı.

1923'te Trabzon'da yayımlanan İstikbâl gazetesinde çalışmaya başladı.

Gazeteciliğe Trabzon’da başlamış, İstanbul Üniversitesinde dersleri dışarıdan takip ederek kendini yetiştirmiştir.

1926’da İstanbul’da, başta VakitAkşam ve Günlük Ekonomi olmak üzere çeşitli gazetelerde muhabir, sayfa sekreteri ve yazar olarak çalıştı. 1940’lı yıllarda Yurt ve Dünya dergisinde, Boratav, Cemgil, Berkes ile birlikte yazdı.

Kapitalizmin Türkiye’ye giriş yıllarını konu alan araştırmalarıyla dikkat çekti. Emperyalist ülkelerin Türkiye’de kurduğu ortaklıkları, şirketleri, mali ve ticari ilişkileri araştırıp yazdı.

(Kaynak; Orhan Selim, “Bir Kitap ve Bir Yazıcı”,Yarım Ay Dergisi, 9.Sayı, 15 Haziran 1935) 

Yurt ve Dünya Dergisinde, Pertev Naili Boratav, Behice Boran, Niyazi Berkes, Adnan Cemgil, Sabahattin Ali ile birlikte dönemin baskılarına karşı kalemleriyle mücadele vermişlerdir.(Kaynak, ekşi sözlük)  https://eksisozluk2023.com/huseyin-avni-sanda--3285694 

1959-64 arasında İstanbul Postası gazetesini çıkardı. AkşamYeni AdamYeni Edebiyat gibi gazete ve dergilerde yazıları yayımlandı.

Osmanlı dönemi ekonomisinin çeşitli yönlerini, özellikle sömürgeleşme sürecini incelemiştir. Türkiye'nin iktisat tarihi, ekonomik ve sosyal tarihi ile ilgili araştırmalarıyla tanınır. 

24 Ağustos 2022

AŞK ve DÜZEN GERÇEĞİ

 

Aşk ve Düzen Gerçeği…

Dr. Halit Suiçmez*

“Aşk Diriltir…”(s.187)

“Gerçek ve gerçeklik sürekli değişim halindedir.”(s.115)

(Kaynak;Atalay Girgin, Aşk Mavidir Öğretmenim)

 

Bir kitap üzerinden yorum denemesi yapmaya çalışalım:

Atalay Girgin’in“Aşk Mavidir Öğretmenim” romanını esas alarak..(NoteBeneYayınları, 1. Baskı, 2016, Ankara)

Konu kısaca şudur:

Keleslizadeler Anadolu Lisesine felsefe öğretmeni atanır, adı ”aşk öğretmen” dir.

Öğretim yılının ilk haftalarında olaylar bir Lisede geçer. Okulun öğrencilerinden Afşin ile Van’lı  Meryem  birbirini çok sever. Okul müdürü gericidir, açılış gününde islami tınılar da taşıyan uslubu ile sert bir konuşma yapar.

Meryem ile Afşin’in ders aralarındaki sohbetleri, birlikte gezmeleri üzerine okulda yaygın bir dedikodu üretilir. Yakın arkadaşlık, “ahlaksızlık” diye nitelenir. Müdür bu iki arkadaşı odasına çağırıp azarlar, hakaret eder, Meryem’e tokat atar.

Amacı gençleri okuldan attırmaktır.

Müdür yardımcılarını zorlayarak öğretmenlere bir tutanak imzalatır, tamamen uydurma olan bu belgede “…Afşin ile Meryem’in ugunsuz yakalandığı…” vesaire şeklinde yalan ifadeler yer almıştır.

Meryem lisenin pansiyonunda, Afşin ise kentte ailesiyle kalmaktadır.

Müdürün bu boş, dayanaksız suçlamalarla dolu dilekçesine karşı Afşin’in avukat babası karşı çıkar ve ilçe milli eğitim müdürüyle konuşarak hukuka başvuracağını, sonuna kadar mücadele edeceğini belirtir.

Ve dosya ilçe milli eğitimden döner.

15 Ağustos 2022

"AYDIN" ÜZERİNE BİR DENEME

 

"AYDIN" ÜZERİNE BİR DENEME

Tarihsel ve Toplumsal Bir Yaklaşım 

Halit Suiçmez 

Edebiyat alanındaki kitaplarımızdan ilki olan,” Eski Dostlar, Deneme- Öykü Seçkileri” nde; “Aydın ve Entelektüel” adlı bir denememiz yer almıştı. 

O yazıda, “aydın” ve “entelektüel“i birbirinden ayırmış, “aydın”ı, … yanlışa, haksızlığa mutlaka tepki veren, tutum alan, adil, özgür ve güzel bir gelecek için ödünsüz savaşım veren … insan” diye tanımlamıştık. (Dr. Halit Suiçmez, Aydın ve Entelektüel, Eski Dostlar Deneme – Öykü Seçkileri, Brc Mtb., Mayıs-2005, Ankara, Ortak Kitap, syf. 76-77) 

Elbette her tepki vereni de Aydın sayamayız. 

Kavramı siyasal, felsefi, ekonomik- politik, psikolojik boyutlarıyla derinliğine ve genişliğine incelemek gerekir.

Bu ise, gelecek çalışma ve yazılarımızın konularından biri olacaktır. 

Aydın kim? Hangi Aydın? İşlevi ne, yazarlar aydın mıdır?.. gibi soruların yanıtlarına –bu yazıda bir parça yer versek de– geniş zamanda eğileceğiz. 

Aydınlar çok yerde, çok zaman suçlanmışlardır. Hapislere atılmış, özgürlükleri kısılmış, öldürülmüş, kısıtlanmış, sürgüne gönderilmiş, türlü işkenceler yapılmıştır. Gerçek Aydınlar her koşulda yılmadan mücadele etmişler, Büyük İnsanlık yürüyüşüne kalıcı izler ve katkılar bırakmışlardır. 

Kimdir Aydın? 

Aydın’ın kim olduğunu anlayabilmek için tarihsel ve toplumsal durumunu özetlemek gerekir; 

On yedinci yüzyılda Batı Avrupa’da Burjuvazi, dünya görüşü ve bir toplumsal sınıf olarak ortaya çıkar. O tarihe dek bilgiyi elinde tutan sınıf Ruhbanlardı. Kilise ekonomik, politik ve yönetsel güce sahipti. 

Okuma salt rahibin işiydi. Kilise, Hıristiyanlığın kutsal bekçisi ve temsilcisiydi. Din adamı, derebeyiyle – feodal bey ile köylü arasında bir aracıdır. 

Pratik bilgi uzmanları / sahipleri burjuvazinin gelişmesiyle ortaya çıkar. Dönemin Bilginleri mühendisler, matematikçiler, hukukçular, tıp insanları, yazarlar, düşünürlerdir.. Ticaretin gelişip yaygınlaşması, mühendislerin ve bilginlerin varlığını ve bu sürece katkılarını gerekli kılar. 

Bunlar birer sosyal sınıf olmadıkları gibi; seçkin bir kesim de değildir. Çünkü ticari kapitalizmle bütünleşmiş Merkantilizm ögeleridir.

İşte gelişen ticari ve daha sonra sanayi burjuvazisinin dünya görüşü, analitik yöntemler “Aydınlar” denilen bu kesimlerce oluşturulacaktır. 

28 Ağustos 2021

Ekonomi-Politiğin Edebiyata Yansıması

 

Ekonomi-Politiğin Edebiyata Yansıması

                                                   Halit Suiçmez

Ekonomi-Politik, üretimin toplumsal yapısını inceleyen bilimdir.

Üretimin ve bölüşümün toplumsal ilişkilerini tarihsel gelişmeleri içinde inceler, bu yüzden ekonomi deyiminden farklıdır.

Burjuva ekonomi-politiği toplumsal değil, bireysel ekonomik faaliyetleri inceler ve bunları her zaman, her mekanda geçerli sonsuz değişmez yasalara bağlamaya uğraşır.

Bilimsel ekonomi politik ise doğaya, yaşama, insana, tarihe diyalektik yöntemle yaklaşır.

Olguları diyalektik incelemek demek; bütünselliği, bağımlılığı, çok yanlılığı, çelişmeleri, hareketliliği, değişkenliği ve gelişkenliği içinde incelemek demektir.

Toplumsal gelişmeler ve dönüşümler edebiyata ne ölçüde, niçin ve nasıl yansımıştır?

Hem dünyada hem ülkemizdeki önemli toplumsal gelişmelerin çoğu bir biçimde edebiyata yansımıştır..Bunların bireylerde yarattığı etkiler yazılmıştır.

Romanlara, öykülere, şiir ve tiyatrolara konu olmuştur..

İngiliz, Fransız, Amerikan devrimleri, Sovyet ve Türk devrimleri, kalkınma hamlelerimiz, askeri darbeler, on iki eylül sonrası liberal uygulamalar, tüketim toplumu, rant ekonomisi gibi bir çok olay-olgu yansımıştır edebiyata.

İnsanların sosyo-ekonomik ve politik yapıyla olan etkileşimi çok güçlüdür.

Bu etkileşimi en güçlü şekilde veren yazarların başlarında Yaşar Kemal ve John Steinbeck gelir.

Üretim ilişkilerindeki dönüşümleri ve bunun bireylere etkilerini iyi verirler bu yazarlar..

Steinbeck Kaliforniya’da kapitalistleşmenin sonuçlarını anlatır Gazap Üzümleri’nde..

Yaşar Kemal ise, Demirciler Çarşısı Cinayeti ve Yusufçuk Yusuf’ta aynı temayı işler.

Edebiyat insanın hem bireysel hem de toplumsal dramını ortaya koyar.

Ekonomi Politik ise insanın üretim ve bölüşüm ilişkilerindeki toplumsal durumunu çizer.

İnsanın durumunu bilmeden dramını anlayamayız.

10 Haziran 2021

Deneme Hakkında Bir “Deneme”

 

Deneme Hakkında Bir “Deneme”

Halit Suiçmez

“Hayatı bir yara gibi deşmek gerek,

Hayatı bir buğday tanesi gibi keşfetmek gerek”(Ö.İnce)

(Kaynak; Atalay Girgin, ÖĞRETMEN, Düzenin Duvarındaki Tuğla, 2. Baskı, Sobil Yayıncılık, 2014, s;129)


Deneme bir yazınsal türdür.

Bir yazarın bilim, felsefe, yazın ve sanat konuları üzerinde kişisel düşünce ve duygularını içtenlikle dile getirdiği bir düzyazı türüdür.

En sevdiğim edebiyat dallarından biridir deneme. Konuyu özgürce seçersin. Yazıda düşünsel boyut ağır basar.

Bir konuşma-sohbet havası içinde, güler yüzlü, iddiasız, samimi bir tarzda yazarsın anlatmak istediklerini.

Şişinmeden, böbürlenmeden, bilgiçliğe kaçmadan...

Bu türün babası 16.yüzyılda Fransız yazar Montaigne’dir.

Yazar, “yeni bir edebiyat türünü deneme” anlamında deneme kavramını ilk kullanan kişidir. O günden beri bağımsız bir yazın alanı olarak büyük bir gelişme göstermiştir.

Denemeci öne sürdüğü her düşünceyi kanıtlama peşinde değildir. Denemeyi makale ve eleştiriden ayıran yönü burasıdır. Çünkü bilgilendirme ve öğretme temel amaç değildir denemede.

Ünlü denemecimiz Nermi Uygur’a göre:

21 Mart 2021

Edebi Ürünlerde “Değerlendirme”

 

Edebi Ürünlerde “Değerlendirme” Konusu

Halit Suiçmez

“…Edebiyatta felsefi olanı bulmak için etik boyuta bakılmalı… bunun da yolu… yapıtın değerinin saptanması, söylediklerine, gösterdiklerine uygun değerlendirilebilmesidir…”

(Atalay Girgin, Edebiyatta Felsefe, Felsefe ve Edebiyat, Çizgi Kitabevi, Eylül 2014, Sayfa 257-264)

 


Giriş

Genel olarak bilimde olsun sanatta olsun, felsefede, hatta sadece entelektüel etkinliklerde değil, hayatın her anında şu üç soru insan yaşamının temel dinamikleridir;

-Ne yapacağız(yapmalı)?

-Niçin yapacağız(yapmalı)?

-Nasıl yapmalı(yapacağız)?

Elbette bu soruların yanına veya devamına yer ve zaman(kapsam)boyutlarını da katarak bir işin-eylemin gerçekleşme planını tamamlarız.

“Ne yapılmalı” sorusu, konuyu, işin-eylemin amacını ortaya koyar.

“Niçin” sorusu o konunun önemini-gerekçesini, insan için, dünyamız için, toplumsal gelişme için anlamını ortaya koymak demektir.

“Nasıl yapmalı” sorusu da bilimde yöntemi, sanatta estetiği gündeme getirir.

Değer Kavramı

Değer kavramı felsefenin içindedir. İoanna Kuçuradi’ye göre;

“Değer; bir şeyin değeri… o şeyin kendisiyle aynı türden şeyler arasındaki özel yeridir; bir yazın yapıtı söz konusu olduğunda bu, o yapıtın ait olduğu alandaki yeri demektir… değer yargılarından ve etik değerlerden ayrıdır bu değer kavramı…

11 Ocak 2021

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Gerçek Kısa Tarih...

 

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Gerçek Kısa Tarih...

 

Halit Suiçmez

 

“…asıl sorunu, neliği ve gerçekliği temelinde görmeliyiz…”

                                                            Atalay Girgin, Edebiyat Nedir  Ki, s.50

 

Tarihin ne olduğu ve gerçekliği çok önemlidir. 

Tarih, esasta, yönetenlerin, savaşların, resmi toplantıların tarihi değildir yalnızca.

Milyonların, toplumların yaşam mücadelesinin gerçek biçimde yazılmasıdır.

Bunu yapanlar, toplumların tarihsel gelişimine sınıfsal bakarak gerçeği yazabilirler.

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e 700 yıllık tarih, öyle bir çırpıda yazılamaz ve anlatılamaz.

Kısa bir yazıda bir kaç dönüm noktasına değinilebilir sadece.. 

Deneyelim kısaca: 

Erken Kapitalistleşen ülkeler, İngiltere, Hollanda gibi, iki nedenle kalkınmışlardır.

Biri, iç dinamikleriyle, diğeri de, sömürgelerin yağmalanmasıyla. 

İç dinamik dediğim, toprak mülkiyetine sahip derebeylerin zamanla sermaye birikimiyle, tefeci ve tüccar olmaları ve giderek ticari sermayeden sanayi sermayedarlarına dönüşmeleri.. 

Ve, artan sanayi sermayesinin öteki ülkelere aktarılmasıyla başlayan sömürgeleştirme süreçlerinden sağlanan yağmalamalar..

16 Haziran 2017

Türkiye'de Yazar Üretkenliği

                              TÜRKİYE’DE YAZAR “ÜRETKENLİĞİ”..


                                                                                                     Dr. Halit SUİÇMEZ
                                                                                                          İktisatçı Yazar

                                                                                                           
Yazarın üretkenliğine eserinden gidebiliriz.  “…Bir sanat eserini sanat eseri yapan asıl gerçek, …sanatkârın hayatından aldığı… ve ifade edebildiği anlamdır.”( İsmail Hakkı Baltacıoğlu,  Hayat, Sayı 8, 20 Kanunisani(Ocak) 1927, Birinci Cilt, Ankara. Aktaran; Osman Bahadır, CBT, 955, 15 Temmuz 2005)

Akademik performans ölçütleri ile sanatçının üretkenliği de birbirinden farklı konulardır. Akademik performans ölçütleri olarak şunlar gösterilmektedir: Yönetim görevleri, yayınlar, araştırmalar, üyelikler-ödüller.(Mustafa Tokyay, Üniversitelerde Üretkenlik ve Kalite: ODTÜ Örneği, CBT, 955, 15 Temmuz, 2005)

Her alanda olduğu gibi yazar üretkenliği konusunda da genel kabul görmüş bir “kavram” yoktur. Kullanılan kavramlardan bazıları; performans, üretkenlik, verim, verimliliktir.

Örneğin; Turgay Fişekçi bir yazısında Dağlarca için, “…Yeryüzünün belki de en çok şiir yazan şairi, yetmiş yılı aşan aralıksız bir şiir verimi. Yaratıcılığın neredeyse günlük bir alışkanlığa dönüştüğü, açıklanması güç, benzerine kolay rastlanmayacak bir şiir olayı” demiştir. (28.3.2007, Cumhuriyet)

Dağlarca bir kitabında; “sayrıyı/ ne iyi eder biliyor musunuz/ yazı yazmak iyi eder” diyerek şiirin ve edebiyatın toplumları da iyileştirebileceğini sezdirmek istemiştir.

Buradan yola çıkarak, “üretkenlik; eserin toplumun iyiliğine katkısı ile ölçülür” diyebilir miyiz?

22 Haziran 2016

Aşk Mavidir Öğretmenim Üzerine...

Bu yazımı GENÇLERE armağan ediyorum.(Halit Suiçmez)

AŞK MAVİDİR ÖĞRETMENİM Üzerine

Halit Suiçmez
Okullar tam yaz tatiline girdi.
Lise öğrencileri eğitimle, okul yönetimleriyle, hak ve özgürlükleriyle ilgili olarak bildiriler yazıp açıkladılar.
Tam da bu konuları; eğitimi, okul yönetimlerini, dersleri, öğrencilerin insan ilişkilerini, öğretmenleri işleyen, anlatan güzel bir kitap var elimizde.
Düşündürücü, zevkli, ufuk açıcı ve insanı ileri okuma-düşünme-tartışma ve araştırma noktalarına götürecek bir eser..
Romancı, Felsefe Öğretmeni, Dostum Atalay Girgin’in son romanı, “Aşk Mavidir Öğretmenim” yeni yayımlandı.
NotaBene Yayınlarından çıktı bu büyüleyici, güzel eser.
Gençler, orta yaş gençler, eğitim, felsefe, bilim, sanat, aşk üzerine düşünen, yazan-çizen, aşkı, “arayan-anlatan” dostlar; hemen alın bu 239 sayfalık kitabı ve geçin masaya..
Yanınızda da ucu iyi sivriltilmiş bir kurşun kalem olsun bence, çünkü altı çizilecek, dönüp yeniden okunacak, tartışılacak o kadar çok, güzel, sarsıcı, ruhu ve düşünceyi genişletici cümle var ki, bir felsefe, bilim, sanat, içtenlik şöleni, duygusu, sohbeti içinde bulacaksınız kendinizi..
Ben bir kez okudum, hemen ilk izlenimlerimi yazıyorum, daha rahat zamanlarımda yeniden okuyup, edebi, psikolojik, felsefi, eğitsel, sosyal ve siyasal yönlerden de genel bir değerlendirme yapacağım.
Romanın kahramanları; Meryem, Afşin ve Felsefe öğretmeni Evin Derya Ay, (Evin öğretmen) Evin, Türkçede, bir şeyin özü, anlamında, Kürtçede ise, aşk anlamına geliyor.
Evin öğretmenin anne ve babası aşk anlamını düşünerek Evin adını vermişler, kızlarına. Evin öğretmenin açıklamasına göre, Türk bir anne ve babanın çocuğu olarak doğmuş.
Öğrencileri de bu bilgilenmeden sonra ona; “aşk öğretmen” diye seslenmişler.
Evin öğretmen güleç, “aslan yelesi gibi ensesinden omuzlarına dökülen, gür ve kızıla boyalı dalgalı saçları olan, okulda beyaz önlük giyen, manken edasıyla düzgün yürüyen, dik omuzlu, kemerli burunlu, iri gözlü, dolgun dudaklı, köşeli çeneli, bir hanım öğretmen.(s;61)