Ekonomi-Politiğin
Edebiyata Yansıması
Halit
Suiçmez
Ekonomi-Politik, üretimin toplumsal yapısını inceleyen bilimdir.
Üretimin ve bölüşümün
toplumsal ilişkilerini tarihsel gelişmeleri içinde inceler, bu yüzden ekonomi
deyiminden farklıdır.
Burjuva
ekonomi-politiği toplumsal değil, bireysel ekonomik
faaliyetleri inceler ve bunları her zaman, her mekanda geçerli sonsuz değişmez
yasalara bağlamaya uğraşır.
Bilimsel
ekonomi politik ise doğaya, yaşama, insana, tarihe
diyalektik yöntemle yaklaşır.
Olguları diyalektik
incelemek demek; bütünselliği, bağımlılığı, çok yanlılığı, çelişmeleri,
hareketliliği, değişkenliği ve gelişkenliği içinde incelemek demektir.
Toplumsal
gelişmeler ve dönüşümler edebiyata ne ölçüde, niçin ve nasıl
yansımıştır?
Hem dünyada hem
ülkemizdeki önemli toplumsal gelişmelerin çoğu bir biçimde edebiyata
yansımıştır..Bunların bireylerde yarattığı etkiler yazılmıştır.
Romanlara, öykülere,
şiir ve tiyatrolara konu olmuştur..
İngiliz, Fransız, Amerikan
devrimleri, Sovyet ve Türk devrimleri, kalkınma hamlelerimiz, askeri darbeler,
on iki eylül sonrası liberal uygulamalar, tüketim toplumu, rant ekonomisi gibi
bir çok olay-olgu yansımıştır edebiyata.
İnsanların
sosyo-ekonomik ve politik yapıyla olan etkileşimi çok güçlüdür.
Bu etkileşimi en güçlü
şekilde veren yazarların başlarında Yaşar
Kemal ve John Steinbeck gelir.
Üretim ilişkilerindeki
dönüşümleri ve bunun bireylere etkilerini iyi verirler bu yazarlar..
Steinbeck
Kaliforniya’da kapitalistleşmenin sonuçlarını anlatır Gazap Üzümleri’nde..
Yaşar
Kemal ise, Demirciler Çarşısı Cinayeti
ve Yusufçuk Yusuf’ta aynı temayı
işler.
Edebiyat
insanın hem bireysel hem de toplumsal dramını
ortaya koyar.
Ekonomi
Politik ise insanın üretim ve bölüşüm ilişkilerindeki toplumsal durumunu çizer.
İnsanın durumunu bilmeden dramını anlayamayız.
Bu
noktada bilim ve sanat işbirliği içindedir.
İngiltere
hem ilk hem de güzel örnektir.
Sanayi
devrimini ilk gerçekleştiren ülkedir, buradaki ekonomi politik Dickens romanlarına yansımıştır.
Toplumsal çelişkileri vermiştir bu büyük yazar.
Öte
yandanZola’nın Germinal’i; on
dokuzuncu asrın sonlarına doğru Fransa’nın kuzeyindeki yaşamı anlatır.
Maden
ocakları..işçiler..aileleri..ve toplumsal koşulların tüm çelişkileri..
Bu
romanlar ekonomi politik vurguları çok, güçlü eserlerdir.
Romanlar
insanlık tarihine ayna tutmaktadırlar.
Burada
önemli olan, bireyin yaşantısını, tarihsel- toplumsal ve politik gerçekliğine
bağlı kalarak yansıtabilmektir.
Bireylerin
içindeki toplumları, toplumların içindeki bireylikleri verebilmektir.
Romanların
toplumsal gerçeklikle olan ilişkisini göz ardı edemeyiz.
Bireyleri
de onları oluşturan toplumsallık çerçevesinden ayıramayız.
Roman
eğer toplumsal gerçeklik temelinde kurgulanmışsa olay örgüleri arasında
sosyo-ekonomik ve politik değişimler belirleyici etmendir.
Steinbeck
Gazap Üzümlerinde ne yapmıştır?
1930’ların
Amerika’sında, topraklarından koptuktan sonra giderek yoksullaşan bir aile
anlatılır.
Üretim
ilişkilerindeki değişimlerin insanlar üzerinde ortaya çıkardığı sosyal sonuçlar
işlenir.
Demirciler
Çarşısı Cinayeti ve Yusufçuk Yusuf’ta Yaşar Kemal ne yapmıştır?
Toprak
Beyleri bölgelerinde tarımsal kapitalizmin gelişimiyle değişen sosyal ekonomik
politik koşullara yenilmişlerdir.
Ailelerin
son temsilcileri ekonomi politiğin yasalarına uyum gösterip ortak işletme
kurmuşlardır. Derebeylik anlayışından
kapitalist düzene geçilmekte, toplumsal değişimin işaretleri
öyküleştirilmektedir.
Toplumsal
gerçekçi yazarlar, ekonomi politik süreçleri, toplumsal gerçekliğe bağlı
kalarak ve birey-toplum ilişkisini doğru kurarak verebilmektedirler.
Bu
alanda bu çalışmada adı geçen yazarlar özgündür.
Bir
roman sosyal gerçekliğe nasıl bağlı kalabilir?
Bireyin
başka insanlarla kurduğu ilişkilerin betimlenmesiyle…
Kuşkusuz;
Yaşar Kemal, Zola, Dickens, Steinbeck, Gorki, Jack London, Şolohov, Orhan Kemal
bu alanın büyük isimlerindendirler.
Gazap
Üzümleri ve Akçasazın Ağaları’nda, kendi topraklarında yarıcılık yapanlar
traktörün gelmesiyle topraklarını kaybetmişlerdir. Bir traktör gelir onlarca
aile kapı dışına bırakılır..
Teknolojik
gelişme- makine- traktör- üretim ilişkisi…
Feodal
özelliklerden kapitalist çiftliklere geçiş sancıları...
Akçasazın
Ağaları’nda Bey siyasal iktisadın yasalarına uygun hareket eder, makinelerin
arasında 24 saat hesaplar yapar, üçe alıp on beşe satmanın hesapları…
İşçileri
daha ucuza, karın tokluğuna çalıştırmanın sömürü hesapları...
Bu
kitaplarda yazarlarımız hem roman estetiği içinde olayları verirken hem de üst
anlatıcı olarak bize sürecin sosyolojik bir değerlendirmesini yaparlar.
Arada
sanatın işlevine ilişkin ipuçlarını
da alırız.
Edebiyat,
bireyi doğrudan değiştiremez ama yaşamı ve dünyayı-ilişkileri sorgulama gücü
verebilir. Sorgulamak ve seçenekleri göstermek daha iyi-doğru ve güzel bir hayat
için insanda coşku, güç-istek ve düşünce ufku yaratabilir.
Tarımın
gelişmesiyle, makinelerin, araç ve gereçlerin artmasıyla üretim süreci
değişmeye başlar. Binlerce işçi işinden çıkarılır, yoksulluk artar,
şehirlere-sanayi fabrikalarına doğru göçler uzar gider.
Aileler
toplumsalın kıyısındadır, topraklarından koparılmışlardır.
Adana’dan
Kaliforniya’ya…1930’lar, 40’lar, 50’liler...
Talip Apaydın’ın
Sarı Traktör romanında da benzer süreçler vardır.
Yaşanan
çok ciddi bir insanlık dramıdır. Yoksulluk-işsizlik-göç ve bazı değerlerin
sarsılması..Ve gelişen piyasa baskıları…
Kapitalizm
bu gelişmeleri bazı süslü tanım ve kavramlarla açıklamaya daha doğrusu
“gizlemeye” çalışmaktadır; “ticari koşullar”, “pazar talepleri”, “rekabet
baskısı”, “verimlilik” ya da “iş performansı” gibi kavramlar…
İşçi
çıkararak, işsizlik arttırılarak da “verimlilik” arttırılabilir.
Her
durum için, “ne yapıldı, niçin ve nasıl yapıldı?” sorgulaması şarttır.
Teknolojik
gelişmeler elbette emeğin üretkenliğini arttıracak, ancak ortaya çıkan artık
değer adil bir bölüşüme konu olmayacaksa sömürü oranı artacaktır. Bölüşümü
düzelten, istihdamı geliştiren bir üretkenlikten yana olmalıyız.
Kentliler
sanayi ve kapitalizm geliştikçe çok şey isterken, kapıya bırakılan
köylüler-işçiler sadece iş(toprak) ve yiyecek istemekteydiler.
Çukurova’nın
yeni ağaları önceleri Arap atlarını sürerken, şimdi Mercedesler-Fordlar
sürmekteydiler.
Yaşanan
dönüşümün ekonomi politiği Bey oğlu Ceyhun’un ağzından romanda şöyle verilir;
“Her
işin başı ekonomidir. İspat edildi ki çağımızda savaşların, tarihin, her bir
varlığın başı sonu ekonomiye bağlıdır. Bugünkü dünyayı soylar, milletler,
liderler değil, ekonomi yapıyor. Dünya artık öküzün boynuzunda değil,
peygamberin kelamında değil, Allah’ın ayetinde değil. Oğuzun geleneğinde değil,
ekonominin sırtında duruyor” (Kemal, 1999, s. 67-68, Yusufçuk Yusuf)
Değişim
siyasal yapıya da yansımıştır.
Tarım
kapitalistleri kasabada-kentte güçlenirken devletin asker-sivil-bürokrat
kadrolarıyla da bütünleşmişlerdir.
Bu
tip romanlar belli ki sosyal teoriye çok zengin bir tartışma alanı
yaratmaktadır.
Ekonomi
ve teknoloji genelde sosyal değişimi başlatan olgulardır.
Romanlar
ise toplumsal analiz için önemli derecede veri sunmakta birey-toplum
ilişkisinde geniş bir ayna işlevi görmektedir.
Amerika
kendi dinamikleriyle, Çukurova ise daha çok devlet katkısıyla ve geç
sanayileşen bir yapı olarak kavranmalıdır. Amerika’dan makineler-traktörler
gelir. Böylece yerel süreç küresel olgularla uyum içinde olur.
Bir
yandan modernizm diye algılanan teknolojik süreçler, bir yönüyle de
emek-sermaye çelişkilerinin yeni bir görünümüdür.
Sanayi
kapitalizmine geçiş toplumsal uçurumları derinleştirir.
Peki
yaşanan toplumsal gerçekliğin unsurları nelerdir?
Birey-toprak
ilişkisi değişmiştir, yoksulluk artmıştır, sömürü bir başka nitelik almıştır,
mülksüzleşme yaygınlaşmış, toplumsal dışlanma gündeme gelmiştir.
Romanlarda
ekolojik dönüşümlere de yer vardır. Pamuk-mısır ve çeltik tarlalarındaki
gelişmeler bunu anımsatır.
Tarımsal
metalaşma kırsal dönüşümün önemli dinamiklerindendir. Tarımsal kapitalizm
gelişmekte, mülksüzleşme yaygınlaşırken kar hırsına dayalı politik bir yapı
örgütlenmekte, eşitsizlikler derinleşmektedir.
Ekonomi
politiğin edebiyata, özellikle romanlara yansıması, dünyada da ülkemizde de
önemli bir gerçekliktir.
Toplumsal
gerçekliği sosyal teori ile anlamanın yanı sıra ekonomi politik içerikli
romanlar üzerinden de irdelemeye çalışmak insana geniş ufuklar sunmaktadır.
****
Bu
çabalarımız artarak devam edecek, ekonomi politiğin romanlara yansımasının yanı
sıra; şiir, öykü ve tiyatro oyunlarına da yansıması ayrıca araştırılacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder