Bursa İl Milli Eğitim Müdürlüğü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bursa İl Milli Eğitim Müdürlüğü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

01 Ekim 2021

MEB’in “Ulufe Tarlası”na Konan Bir Nilüfer

 

MEB’in “Ulufe Tarlası”na Konan Bir Nilüfer

Atalay Girgin*

Yer: Bursa… Bursa’da Milli Eğitime bağlı bir okul… Elbette sıradan bir okul değil.

Birilerinin “ulufe tarlası” olarak nitelediği proje okullarından biri… Dahası o “ulufe tarlası”nda, tabiri caizse ‘kupon arsa’ olarak değerlendirilen bir okul… Adı: Bursa Olgunlaşma Enstitüsü… O ‘kupon arsa’ya konan ya da kondurulan ise Nilüfer Karakoç…

Okuyanlar anımsayacaktır ki “MEB’de Siyasal Mobbing Mağduruna Bakan Onaylı Sürgün”1 başlıklı yazıda, bu okulun, Nilüfer Karakoç’a nasıl teslim edildiğini anlatmıştık.

Ve yazının sonunda da şöyle demiştik: Peki; yerel ve merkezi MEB bürokrasisinin, arzularını gerçekleştirmek için, ayağına turab olacak kadar uğruna seferber olduğu Nilüfer Karakoç kimdir?

Kendi Beyanına Göre “Öğretmen

Nilüfer Kahveci ya da Nilüfer Karakoç (her iki isimden bazen birisi, bazen her ikisi birden yerel basında kullanılmaktadır. Biz ikincisini kullandık ve kullanacağız) hakkında ileri sürülen ve yerel basının gündemine düşen iddialar üzerine facebook sayfası üzerinden “Ben Nilüfer Karakoç…”2 diye başlayan bir açıklama yapar.

30 Haziran 2013 tarihinde “Bursa Şehir”de de yayımlanan bu açıklamada Nilüfer Karakoç, “28 Şubatın soğuk günlerinde derse giren başörtülü bir öğretmen” olduğunu ve öğretme hakkının bile elinden alınmak istendiğini, “birçok psikolojik tacize maruz bırakıl”dığını dile getirir.

Dile düşen, basında yazılıp çizilen iddialara ilişkin herhangi bir yanıt içermeyen bu açıklamadan öğreniyoruz ki Nilüfer Karakoç 1996-1997 eğitim öğretim yılında öğretmendir. Peki; ya bunun öncesinde ve sonrasında…?

29 Eylül 2021

MEB’de Siyasal Mobbing Mağduruna Bakan Onaylı Sürgün

 

MEB’de Siyasal Mobbing Mağduruna Bakan Onaylı Sürgün

Atalay Girgin*

Geçtiğimiz günlerde haberlere konu olan ve Milli Eğitim Bakanlığı’nda yaşanan mobbing sıradan bir olay değildi. Bunu herhangi bir mobbingden ayıran ise öncelikle siyasal temelli ve sistematik bir mobbing oluşuydu.

Üst üste verilen yargı kararlarına rağmen, hem yerel hem de merkez MEB bürokrasisinin bilgisi dâhilinde gerçekleştirilmesiydi. Bu durum tam beş yıldır sürmekteydi. Ve son nokta sürgün kararıyla konuldu. Bilin bakalım bu sürgün kararının altına, adına imza atılan ahlâk ve adalet abidesi ‘bakan’ kimdi? 

Siz sorunun yanıtını düşünürken ben devam edeyim: Siyasal iktidar, eğitim, öğretmen ve kadrolaşma ilişkilerinin ne denli iç içe geçtiğini, ne denli ayağa düştüğünü gösteren bu olayın ayrıntılarını aktarmadan önce, yazıyı uzatmak pahasına, eğitimci ve öğretmen bağlamında iki kişinin sözlerine değinmek gerek.

Bu sözlerden ilki Nermi Uygur’a ait. Diğeri ise yazdıklarından dolayı uzun yıllar cezaevlerinde kalmış ve öğretmenliği sürgünlerle geçmiş olan Fakir Baykurt’a…

Nermi Uygur Der Ki…

Betül Çotulsöken’in “Eğitim ve Kültür Filozofu Olarak” nitelediği Nermi Uygur’a göre, öğretmenin, eğitimcinin, eğitimbilimcinin “İşi, görevi, sözüm ona resmen kendisine buyrulanları yerine getirmek değildir.”1 Çünkü bu yola giren biri asla iflah olmaz.

Eğitimin hangi kademesinde bulunursa bulunsun; bir eğitimci, bir öğretmen, resmen kendisine buyrulanları yapmaya başladıkça bu niteliklerini yitirmeye ve hızla öğretmenlikten memur ‘öğretmen’liğe doğru evrilir. Yani düzenin efendilerinin ve onların temsilcilerinin istediği yöne doğru…

Yalnızca bununla da kalmaz. Her geçen gün siyasal iktidarın ve egemenlerin her tür işini gören bir hizmetkâra, bir emir erine, bir ayakçıya dönüşür. Dahası her tür yolsuzluk, hırsızlık ve adaletsizlikle kaim bir düzenin duvarındaki tuğlaya…