Bursa Olgunlaşma Enstitüsü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bursa Olgunlaşma Enstitüsü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Ekim 2021

Mahmut Özer’e “Ulufe Tarlası”na Konan Nilüfer Soruları

 

Mahmut Özer’e MEB’in “Ulufe Tarlası”na 

Konan Nilüfer Soruları

Atalay Girgin*

Anımsayacaksınız. Başlıkta yer alan konuya ilişkin, kısa bir süre önce iki yazı yayımlamıştık. İlki “MEB’de Siyasal Mobbing Mağduruna ‘Bakan’ Onaylı Sürgün1 başlığını taşıyordu, ikincisi de “MEB’in ‘Ulufe Tarlası’na Konan Bir Nilüfer2

Söz konusu yazılar sonrasında farklı kaynaklardan birçok bilgi ve iddia gelmeye başladı. Bu iddialardan bazıları öylesine çarpıcı bilgiler içeriyordu ki soru formunda yazmak bile olanaklı değildi. Bazıları ise çok çok ‘özel’di. Bunlar da ilgi alanımızın dışındaydı.

Ancak, yazıların kahramanı olan Nilüfer Karakoç’a ilişkin aktarılan bilgilerin ve dile getirilen iddiaların bir kısmı doğrudan yazdıklarımızla ilgiliydi. Bunlardan bazıları Nilüfer Karakoç’un 2015 yılında öğretmenliğe başlatılır başlatılmaz Büyükorhan İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne “Müdür” sıfatı ve statüsüyle atanmasına ilişkindi.

İddia sahiplerinden bazıları, şaşkınlıklarını dışa vururcasına diyorlardı ki “İlçe Milli Eğitim Müdürü olmak için gereken hiçbir koşula ve yeterliliğe sahip olmayan biri nasıl bu göreve atanır?”

Başka birileri ise “Bursa Olgunlaşma Enstitüsü müdürü olmak için hangi koşula sahipmiş Nilüfer Karakoç?” diyerek devam ediyorlardı: Nerede, ne zaman öğretmenliğe başladığı bile bilinmeyen biri… Hakkında bilinebilecek tek şey 2002’den 2015 sonunda Büyükorhan İlçe Milli Eğitim Müdürü olarak ortaya çıkıncaya dek AKP İl Kadın Kolları geçmişi… Öncesinde ne yapmış? Vekil öğretmenlik mi? Asil öğretmenlik mi? Peki; ne zaman, nerede, hangi okullarda?

Velhasıl sorular ve iddialar böylesine uzayıp gidiyordu. Soruların yanıtı yoktu. Ve bunların hepsi geçtiğimiz günlerde Bursa Olgunlaşma Enstitüsü Müdürlüğüne dördüncü kez atanan Nilüfer Karakoç’a ilişkin söyleniyordu.

01 Ekim 2021

MEB’in “Ulufe Tarlası”na Konan Bir Nilüfer

 

MEB’in “Ulufe Tarlası”na Konan Bir Nilüfer

Atalay Girgin*

Yer: Bursa… Bursa’da Milli Eğitime bağlı bir okul… Elbette sıradan bir okul değil.

Birilerinin “ulufe tarlası” olarak nitelediği proje okullarından biri… Dahası o “ulufe tarlası”nda, tabiri caizse ‘kupon arsa’ olarak değerlendirilen bir okul… Adı: Bursa Olgunlaşma Enstitüsü… O ‘kupon arsa’ya konan ya da kondurulan ise Nilüfer Karakoç…

Okuyanlar anımsayacaktır ki “MEB’de Siyasal Mobbing Mağduruna Bakan Onaylı Sürgün”1 başlıklı yazıda, bu okulun, Nilüfer Karakoç’a nasıl teslim edildiğini anlatmıştık.

Ve yazının sonunda da şöyle demiştik: Peki; yerel ve merkezi MEB bürokrasisinin, arzularını gerçekleştirmek için, ayağına turab olacak kadar uğruna seferber olduğu Nilüfer Karakoç kimdir?

Kendi Beyanına Göre “Öğretmen

Nilüfer Kahveci ya da Nilüfer Karakoç (her iki isimden bazen birisi, bazen her ikisi birden yerel basında kullanılmaktadır. Biz ikincisini kullandık ve kullanacağız) hakkında ileri sürülen ve yerel basının gündemine düşen iddialar üzerine facebook sayfası üzerinden “Ben Nilüfer Karakoç…”2 diye başlayan bir açıklama yapar.

30 Haziran 2013 tarihinde “Bursa Şehir”de de yayımlanan bu açıklamada Nilüfer Karakoç, “28 Şubatın soğuk günlerinde derse giren başörtülü bir öğretmen” olduğunu ve öğretme hakkının bile elinden alınmak istendiğini, “birçok psikolojik tacize maruz bırakıl”dığını dile getirir.

Dile düşen, basında yazılıp çizilen iddialara ilişkin herhangi bir yanıt içermeyen bu açıklamadan öğreniyoruz ki Nilüfer Karakoç 1996-1997 eğitim öğretim yılında öğretmendir. Peki; ya bunun öncesinde ve sonrasında…?

29 Eylül 2021

MEB’de Siyasal Mobbing Mağduruna Bakan Onaylı Sürgün

 

MEB’de Siyasal Mobbing Mağduruna Bakan Onaylı Sürgün

Atalay Girgin*

Geçtiğimiz günlerde haberlere konu olan ve Milli Eğitim Bakanlığı’nda yaşanan mobbing sıradan bir olay değildi. Bunu herhangi bir mobbingden ayıran ise öncelikle siyasal temelli ve sistematik bir mobbing oluşuydu.

Üst üste verilen yargı kararlarına rağmen, hem yerel hem de merkez MEB bürokrasisinin bilgisi dâhilinde gerçekleştirilmesiydi. Bu durum tam beş yıldır sürmekteydi. Ve son nokta sürgün kararıyla konuldu. Bilin bakalım bu sürgün kararının altına, adına imza atılan ahlâk ve adalet abidesi ‘bakan’ kimdi? 

Siz sorunun yanıtını düşünürken ben devam edeyim: Siyasal iktidar, eğitim, öğretmen ve kadrolaşma ilişkilerinin ne denli iç içe geçtiğini, ne denli ayağa düştüğünü gösteren bu olayın ayrıntılarını aktarmadan önce, yazıyı uzatmak pahasına, eğitimci ve öğretmen bağlamında iki kişinin sözlerine değinmek gerek.

Bu sözlerden ilki Nermi Uygur’a ait. Diğeri ise yazdıklarından dolayı uzun yıllar cezaevlerinde kalmış ve öğretmenliği sürgünlerle geçmiş olan Fakir Baykurt’a…

Nermi Uygur Der Ki…

Betül Çotulsöken’in “Eğitim ve Kültür Filozofu Olarak” nitelediği Nermi Uygur’a göre, öğretmenin, eğitimcinin, eğitimbilimcinin “İşi, görevi, sözüm ona resmen kendisine buyrulanları yerine getirmek değildir.”1 Çünkü bu yola giren biri asla iflah olmaz.

Eğitimin hangi kademesinde bulunursa bulunsun; bir eğitimci, bir öğretmen, resmen kendisine buyrulanları yapmaya başladıkça bu niteliklerini yitirmeye ve hızla öğretmenlikten memur ‘öğretmen’liğe doğru evrilir. Yani düzenin efendilerinin ve onların temsilcilerinin istediği yöne doğru…

Yalnızca bununla da kalmaz. Her geçen gün siyasal iktidarın ve egemenlerin her tür işini gören bir hizmetkâra, bir emir erine, bir ayakçıya dönüşür. Dahası her tür yolsuzluk, hırsızlık ve adaletsizlikle kaim bir düzenin duvarındaki tuğlaya…