Çıkış Buradan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Çıkış Buradan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Temmuz 2022

Fikret Başkaya: ÇIKIŞ BURADAN

 

Fikret Başkaya: ÇIKIŞ BURADAN… 

Son kitabınız için “Paradigmanın İflası’yla başlayan yolculuğun önemli bir durağı” diyorsunuz. Resmi ideolojinin hurafelerini teşhir edip eleştirdiğiniz Paradigmanın İflası’ndan eko-sosyalist bir paradigmayı çözüm olarak işaret ettiğiniz son çalışmanız Çıkış Buradan:Perspektifi ve Paradigmayı Değiştirmek’e bir hat çizecek olursanız, ne söylersiniz?

Fikret Başkaya: Mülkiye’den mezun olduktan sonra doktora yapmak üzere 16 Mart 1966’daFransa’ya gittim.  Orada, Sorbonne’da, ilk yaptığım akademik çalışma Küba’da planlama üzerineydi. Birleşmiş Milletler Örgütü 1960- 1970 aralığını “Birinci Kalkınma Onyılı” ilan etmişti. BMÖ, Kanada eski Başbakanlarından LesterPearson başkanlığında bir komisyondan 10 yılın değerlendirmesini istemişti. Rapor 1970’de yayınlandı… Hocam Jean Gabillard’da benden o raporla ilgili bir çalışma yapmamı istedi… İkinci akademik çalışmam “Pearson Raporu ve Azgelişmişlik”ti… Az Gelişmiş Ülkelerde Sanayileşme başlıklı doktora tezimle de doktora unvanını kazanıp Türkiye’ye döndüm. Türkiye’ye döndükten sonra ilk yazdığım kitap Az Gelişmişliğin Sürekliliği oldu. Daha sonra, arada başka kitaplar olmakla beraber, Paradigmanın İflası’nı yazdım. Onu Yeni Paradigmayı Oluşturmak, Başka Bir Uygarlık İçin Manifesto, Çöküş – Kapitalizmin Nihai Krizi Üzerine Bir Deneme ve Eko-Sosyalist Bir Paradigma: Komünist Topluma Giden Yol takip etti. Son olarak da Çıkış Buradan’ı kaleme aldım.

Bütün bu kitaplardaki tema “mevcut durumdan nasıl çıkılabilir?” sorusuna odaklı aslında. Dolayısıyla aralarında bir tamamlayıcılık ve süreklilik var. Amacım sorunlar ve çözüm yollarına dair bir netleştirme sağlamak. Son kitabımı da bu bütünlük içinde ele almak, bu dizinin sonuncusu olarak görmek gerekiyor. Kapitalist dünya sistemi ve Türkiye’deki rejimin eleştirisini konu alan kitaplar bunlar… Velhasıl, anlamayı ve aşmayı sorun eden kitaplar. Eleştirmek son derece önemli, ama radikal eleştiri olmak kaydıyla….

Radikal eleştiriden kastınız nedir?

Radikal olmayan eleştiri sorunun etrafında dolanmaya yarar. Radikal eleştiriyse sorunların kaynağına iner ve kaynağında kavrar. Entelektüelin misyonu sadece eleştirmek değildir yada eleştiri tek başına amaç değildir. Eleştiri değiştirmeyi, dönüştürmeyi potansiyel bir olasılık haline getirir… Tabii eleştiri radikal eleştiri… Amaç, çözüme giden yolu aralamaktır…

Paradigmanın İflasının birkaç yıl önceki yeni baskısına yazdığınız önsözde, kitabı şimdi yazsanız adını “Çöküş” koyacağınızı söylüyorsunuz. Neden?

Paradigmanın İflası’nda, yayınlandığı tarih itibariyle (1991), geride kalan 90 yılın eleştirisi var. Aradan geçen zamanda kafamdaki sorun daha da netleşti. Çöküş 30 yıl sonrasını daha iyi ifade ediyor…

“Türkiye artık bir çöküş tablosuna hapsolmuş durumda” diyorsunuz son kitabınızda da. Yaşananın bir “kriz” değil “çöküş” olduğunu vurguluyorsunuz. Yaşananı kriz değil de çöküş olarak nitelemek neden önemli? Kelimenin somut manasıyla farkı belki idrak edebiliyoruz ama derinine indiğimizde fark nedir? Örneğin, bir krizden çıkış mümkün olsa da çöküş için aynı şeyi söyleyemeyiz, değil mi?

Kriz verili denge durumundan, “normalden’ bir sapmayı ifade eder ama ‘geri dönüşü, normale dönüşü de imâ eder… ‘İşte kalp krizi, böbrek krizi, sinir krizi geçirmiş” denir. Potansiyel bir geri dönüşü ima eder… Çöküş dendiğindeyse artık geri dönüşü olmayan eşik aşılmıştır. Bu da artık işlerin eskiden olduğu gibi yürümesinin mümkün olmadığı demeye gelir… Eski önlemlerin, politikaların bir işe yaramadığı durumu ifade eder…