K. Jaspers’dan Yılmaz Erdoğan’a
“YOLDA OLMAK” ve YOL...
Atalay GİRGİN*
İkisi de biliniyor ve tanınıyor olsa gerek. Karl Jaspers, varoluşçu bir filozof... Yılmaz Erdoğan ise tiyatrocu, yönetmen, yazar, şair; çok yönlü bir sanatçı.
Birincisi, 19. yüzyılın sonlarında doğup, 20.yüzyılın ikinci yarısında ayrıldı yaşam yolundan; varoluştan... İkincisi ise birincisi yoldan ayrılmadan az önce açtı gözlerini yaşam yoluna. Ve 21. yüzyılda hâlâ yürüyor yolunu; sürdürüyor varoluşunu...
Karl Jaspers’ın, varlığın sonsuz ve sınırsızlığına katılış dönemiyle, Yılmaz Erdoğan’ın varlığın sonsuz ve sınırsızlığı içerisinden, rastlantısal ve bireysel olarak yaşam buluş dönemi çakışsa da, onlar aynı zamanın aynı mekânın insanı değildiler. Dahası biri filozoftu, diğeri sanatçı...
Hâl böyleyken, ikisi arasında ne gibi bir ilişki olabilir ki, denilebilir elbette. Hem de felsefe ve yol bağlamında... Ama siz, yine de böyle demeyin. Çünkü, “Sanatçının iyisi düşünür, düşünürün iyisi sanatçıdır.”1 Onların iyileri, biri gelirken diğeri giderken de olsa, zamanları ve mekânları birbirini tutsa da tutmasa da, biri er diğeri geç olsa da karşılaşırlar “yolda”... Tıpkı Yılmaz Erdoğan ve Karl Jaspers gibi... Çünkü “yol bir yere gitmez”.
Y. Erdoğan, K. Jaspers’ı biliyor muydu; eserlerini okumuş muydu? Bilmiyorum. Kendisine sorup öğrenme olanağım da yok. Benimki verilerden hareketle, bir akıl yürütme, bir bağlantıyı kurma, tespit etme. Temmuzun ilk haftasıydı. Televizyonda müzik yayını yapan bir TV kanalında, Y. Erdoğan’ın bir şiir klibi gösteriliyordu. “Bu yol nereye gider” şiirine çekilmiş bir klip... Şiirin sözleri bir çağrışıma neden olmuştu. Yukarıdaki soruyu sordurtan, düşündürten bir çağrışıma.
Yılmaz Erdoğan’ın “Şimdi Sen Gidiyorsun Ya Herkes Sana Benzeyecek” adını taşıyan Cd’sinin yanı sıra, “Anladım”2 adlı kitabında da yer olan bu şiir, bilinçli ya da bilinçsizce bir felsefe edebiyat ilişkisinin, etkileşiminin örneği. Eğer Yılmaz Erdoğan K. Jaspers’ın eserlerini okumuşsa, bunun adını koymak gerek : Y. Erdoğan’ın şiirinde Jaspers etkisi, diye. Eğer bilmiyorsa ve okumamışsa Jaspers’ı, onun farkında olmadan, bir felsefe sorusu olan “Yol nedir”i yanıtladığını söylemek gerek Erdoğan’ın, “Bu Yol Nereye Gider” şiirinde.
Felsefenin ve yolun, birden çok tanımı bulunabilir; birden çok tanımı yapılabilir elbette. Felsefe ve yol birden çok kavramla nitelenebilir de... Hele sanat ve özellikle de edebiyat ve sanatçının yaratıcılığı girdiğinde işin içine, benzetmeler, eğretilemeler, çağrışımsal anlamlar, imgelerle daha da çoğalır bunlar... Keza felsefenin genelliği ve öznelliğiyle birlikte, filozofun özgünlüğü ve yaratıcılığı da yeni ufuklar açar bu konuda. Çünkü her çağrışım yeni anlamlara, anlamlandırmalara gebedir. Her anlam ve anlamlandırma ise yeni çağrışımlara...
“Felsefe yolda olmaktır.”, Jaspers’ın en çok bilinen sözlerinden biridir. Onun felsefeyi “yolda olmak” olarak nitelediği yerde, Felsefeci Ömer Naci Soykan, “Yolda olmanın tarzları sonsuzdur. Bunu şairler iyi bilir” der, “Yol Üstünde Felsefe” adlı denemesinde. Peki yol nedir?
“Yol nedir?” sorusunun yanıtı, “bir kuğunun boynuna dokunurken...” alt başlığını taşıyan, “Bu Yol Nereye Gider” adlı şiirinde karşımıza çıkar Yılmaz Erdoğan’ın. Bir değil, birden çok yanıtı vardır Y. Erdoğan’ın soruya :
“yol bir yere gitmez
içerde
düz saçlara uğrar
ayak üstü bir akşamüstü” dizeleriyle başlayan şiirde, soruya ilk yanıtı şudur Y. Erdoğan’ın :
“yol bir yere gitmez
o bir durma biçimidir”.
“her garantiyi istersin hayattan
oysa ölümle yaşam arası
uzun malum ince bir yol
bir yere gitmez
o bir ölme biçimidir” dizelerinde ise soruya ikinci yanıtını verir şair. Ki bu yanıt, aynı zamanda, Jaspers’ın “Felsefe yapmak ölmeyi öğrenmektir” önermesini de anımsatır, çağrıştırır bir anda. Sanki Onu bir yankılayıştır.
Yılmaz Erdoğan’ın şiirindeki üçünçü yanıtla, aşağıdaki dizelerde karşılaşırız ki bunlar son dizeleridir şiirin :
“yol bir yere gitmez
o bir susma biçimidir
soğuk bir taşıtın uğultusunda.”
“Son” dediğime bakmayın. Bu “son”, tekil bir şiirin bitişini bildirim içindir. Şiirin “son” dizesi yoktur. Çünkü, “şiir sanatın namusudur; tüketilemez.”3
Tıpkı şiirin son dizesinin olmayışı gibi, felsefede de “son” denilebilecek, “yol”u ve “yolda olma”yı bitirebilecek bir yanıt yoktur. Çünkü her yanıt, yeni sorulara çıkar.
Yılmaz Erdoğan’ın yanıtları da bir son değildir “yolda” olan için. Aksine “yolda olma”yı, varoluşu sürdürmeyi, yeni yanıtları aramayı gerektiren soruları içerir bu yanıtlar. Örneğin : Durma nedir? Durma biçimi nedir? Ölme nedir? Ölme biçimi nedir? Susma nedir? Susma biçimi nedir? Bu soruların hepsi de “yolda” olan için birer felsefe sorusudur yanıtlanmayı bekleyen. Keza “yol”a yeni adım atanları ve atacak olanları da...
İster şair olsun isterse felsefeci, “yol”, insan olmak isteyen, insan olma yönünde varoluşunu sürdüren; doğan ve doğacak olan herkesi bekliyor. Çünkü “yol bir yere gitmez.” Tüm mesele yolunca, yordamınca “yolda olmaktır” ve “yolda” kalabilmeyi, “yolda”n çıkmamayı başarabilmektir.
Jaspers’tan Yılmaz Erdoğan’a uzanmayı olanaklı kılan da , birisinin varoluş süreci içinde, hayattayken “yolda” bıraktıkları, diğerinin ise hâlâ varoluşunu sürdürürken “yolda” söylediklerinin çağrışımsal etkisidir zaten. Daha ötesi değil.
2 yorum:
Hocam felsefe güzel tamam
ama böyle adamlar üzerinden onları yüceltici yazılar yazmak bir Türk olarak beni kırıyor.nEDEN?
...
Az sıcağı toprağa çekiyor da tenimin çatlamaya hazır
Gevrekliğini
Sonra otobüs oluyordum, kırık yarık yolların çare bilmez
Sürgünü
Ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum
Muş ovasının yalancı maviliğini
Otobüs oluyordum bir süre
Yanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum, yanağım
Otobüs camının garantisinde
Otobüs oluyordum
Bir ülkeden bir iç ülkeye
Çocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum
Zap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın
Listesinin
Korkuyordum
Sonra iniyordum otobüsten
...
NE DİYOR HOCAM?''Bir ülkeden bir iç ülkeye''
ve şiirin daha yukarısında ''Solculuk oynamaya başladık'' diyerek solculuğu emellerine alet ettiğini belirtiyor,herşeyimizi kirletiyor hocam!
Sevgili Pervane;
İki şeyi birbirinden ayırmak gerek diye düşünüyorum.
Bunlardan birincisi, ben yazımda kimseyi yüceltmiyorum. Çünkü, Yılmaz Erdoğan'ın şiirini edebi açıdan değerlendirerek onu bir yerlere koymadım. Yani özel bir değer atfetmediğim gibi herhangi bir değer de biçmedim. Dahası, o şiirden hareketle, Erdoğan'ın yazıp söylediklerine ilişkin genel bir çıkarımda da bulunmadım.
İkincisi ise, benim yaptığım yalnızca bir bağ kurmadır. Felsefeyi "Yolda olmak" olarak niteleyen K. Jaspers'in sözü ve Erdoğan'ın "Bu yol..." diye başlayan şiiri arasında... Benzeri bir bağ, Aşık Veysel'in "Uzun ince bir yoldayım" türküsüyle de kurulabilirdi. Dolayısıyla tekil bir noktadan hareketle kurulan bir bağı, genelleme düzeyinde algılamamak gerekir diye düşünüyorum.
Yorumunu ve düşüncelerini paylaştığın için teşekkür ederim.
Yorum Gönder