05 Ağustos 2023

İktisat Tarihçisi Hüseyin Avni Şanda

 

İktisat Tarihçisi Hüseyin Avni Şanda Günümüze De Işık Tutuyor

Dr. Halit SUİÇMEZ(iktisatçı-yazar)

Değerli şair-yazar Ahmet Özer’e; konuyu önermesi, bazı kaynakları sağlaması,  iktisat tarihi ve ekonomi politik bilimlerine olan yüksek ilgi ve duyarlılığı, kimi incelemelerini ve bu yazıya ilişkin değerli görüşlerini iletmesi gibiunutulmaz katkılarından dolayı teşekkürlerimle.

1. Amaç; bu yazının amacı, iktisat tarihi araştırmacısı Hüseyin Avni Şanda’nın bilimsel katkılarını ortaya koymaktır.

2. Kapsam;Osmanlı dönemi ekonomisinin çeşitli yönlerini araştıran ve özellikle sömürgeleşme sürecini irdeleyen eserleri ele alınmıştır.

3. Yöntem;literatür taraması yapılmıştır.

4. Yaşamı;Gazeteci ve yazardır, iktisat tarihi araştırmacısıdır, 1902’de Maçka’da doğmuş, 1971’de İstanbul’da vefat etmiştir.

İlk ve orta öğrenimini Akçaabat ve Trabzon'da tamamladı.

1923'te Trabzon'da yayımlanan İstikbâl gazetesinde çalışmaya başladı.

Gazeteciliğe Trabzon’da başlamış, İstanbul Üniversitesinde dersleri dışarıdan takip ederek kendini yetiştirmiştir.

1926’da İstanbul’da, başta VakitAkşam ve Günlük Ekonomi olmak üzere çeşitli gazetelerde muhabir, sayfa sekreteri ve yazar olarak çalıştı. 1940’lı yıllarda Yurt ve Dünya dergisinde, Boratav, Cemgil, Berkes ile birlikte yazdı.

Kapitalizmin Türkiye’ye giriş yıllarını konu alan araştırmalarıyla dikkat çekti. Emperyalist ülkelerin Türkiye’de kurduğu ortaklıkları, şirketleri, mali ve ticari ilişkileri araştırıp yazdı.

(Kaynak; Orhan Selim, “Bir Kitap ve Bir Yazıcı”,Yarım Ay Dergisi, 9.Sayı, 15 Haziran 1935) 

Yurt ve Dünya Dergisinde, Pertev Naili Boratav, Behice Boran, Niyazi Berkes, Adnan Cemgil, Sabahattin Ali ile birlikte dönemin baskılarına karşı kalemleriyle mücadele vermişlerdir.(Kaynak, ekşi sözlük)  https://eksisozluk2023.com/huseyin-avni-sanda--3285694 

1959-64 arasında İstanbul Postası gazetesini çıkardı. AkşamYeni AdamYeni Edebiyat gibi gazete ve dergilerde yazıları yayımlandı.

Osmanlı dönemi ekonomisinin çeşitli yönlerini, özellikle sömürgeleşme sürecini incelemiştir. Türkiye'nin iktisat tarihi, ekonomik ve sosyal tarihi ile ilgili araştırmalarıyla tanınır. 

5. Bulgular;

Eserleri şunlardır;

5.1. Bir Yarım Müstemleke Oluş Tarihi (1932)

Bu kitapta ülkemizin avrupa kapitalizminin yarı sömürgesi oluşu üzerine bilgiler de bulunmaktadır.

Avrupa kapitalizminin yarı sömürgesi olmak..

Zaman zaman edebiyattaki iktisada, ya da toplumsal gelişmelerin edebiyata yansımasına değinirim.

Nazım Hikmet de 1962’de kaleme aldığı “vatan haini” şiirinde;

“…Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet…”

diye devam eder dizeler..

Büyük Usta Nazım Hikmet şiirde ne yaptıysa Hüseyin Avni de iktisat tarihinde onu yapmıştır.

Bu nedenle Değerli Ozan Ahmet Özer’in şu saptaması yerindedir;

“…Şiirde Nâzım, müzikte Ruhi Su, eğitimde Tonguç, tarihte Doğan Avcıoğlu, sosyolojideMübeccel Kıray/Behice Boran, halkbilimde Bertev Naili Boratav vb. nasıl ülkemiz toprağınınderinliğine   ulaşıp  Aydemir’in   yapıtındaki   adla   söylersek   “suyu   arayan   adamlar/insanlar”olmuşsa, H. A. Şanda da bu adların hizasına eklemlenen bir değer olarak bu ülkenin ekonomialanındaki dününü yarına bağlamıştır.”( Ahmet Özer’in özel notu)

Sanayi sermayesinin gelişmeye başlamasıyla Avrupa’nın ürünleri ülkemize girmeye başlamıştı.

El tezgahlarımız giderek kapanıyor, ithalat(dış alım) sürekli artıyordu.

Kırım savaşıyla ilk devlet borçlanmaları başlamış, borç alan ülke olan Osmanlı, yeni politik tavizlerin kapısını açmıştı.

1860’larda yabancı kapitalizme karşı ilk çareler aranmaya başlandı.

Ne acıdır ki, bugün de bir buçuk asırdan sonra(1860-2020’ler) yerli sanayi izlenen yeni liberal rant ekonomileri yüzünden zayıflamakta ve ithalata dayalı politikalarla ülkemiz bir Pazar cennetine sürüklenmektedir.

O dönemlerin emlakçı rantiye sınıfı en yüksek gelişmesini ikinci Abdülhamid zamanında sağlamıştır.

Günümüzün rantiyecileri de  üretkenlikten uzak, inşaata ve emlake dayalı ithalatçı modelleriyle en yüksek gelişmesini  2003-2023 döneminde sağlamıştır.

Sömürge ilişkileri yalnız ticari ve sınai alanda değil tarımsal alanda da giderek artmaya başlamıştı.

Adana pamuk üretiminde öndeydi. Burada yetişen pamuk İngiliz fabrikalarına akıyordu.

Alman emperyalizmi demiryoluna yatırım yapıyordu.

Düyun-i Umumiye, tütün tekeli, tütün ticaretine giren Amerikan sermayesi, Ereğli havzasında Fransız şirketleri ve benzer bir çok konu-olay-olgu hep bu değerli eserde sergilenmiştir. 

Bu yapıtta; Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerinde emperyalizmin boyunduruğu altına giriş nedenleri ve bu dönemin ekonomik ve sosyal koşulları incelenmektedir.

1932’de yayımlanan, “Bir Yarım Müstemleke Oluş Tarihi” ve 1935’te yayımlanan “1908’de Ecnebi Sermayesine Karşı İlk Kalkınmalar” isimli kitapları emperyalizm olgusunu ele alan ve toplumsal hareketleri ekonomik yapıyla temellendiren ilk çalışmalardandır.

Bu yüzden Türkiye tarihiyle ilgili araştırmaların kaynak kitapları olmuştur, Hüseyin Avni’nin eserleri.

5.2. 1908'de Ecnebi Sermayesine Karşı İlk Kalkınmalar (1935, sadeleştirilmiş yeni baskısı eklerle 1977) 

Nazım Hikmet’in, Hüseyin Avni’nin 1908’de Ecnebi Sermayesine Karşılık İlk Kalkınmalar kitabının ikinci baskısı için 1962’de kaleme aldığı önsöz şu şekildedir;

Bu kitapta anlatılan 1908 grevleri, Türk işçi hareketlerinin başlangıcı olmuştur diyebiliriz. Bu grevlerin patlak verdiği günlerde, Türkiye'de ne sendikalar, ne iş kanunu, ne de sigorta vardı.. Memleketin endüstri seviyesi de bu güne göre oldukça geriydi. Bununla beraber, ileriki sayfalarda görüleceği gibi Türk işçi sınıfı, İkinci Meşrutiyet'in daha ilk yılında daha iyi yaşamak için, büyük bir olgunlukla grev hakkını kullanmıştı. (…)

Şurası da çok dikkate değer, bir noktadır ki, daha sonraki dönemlerde de, memleketimizde ne vakit demokratik bir hayata doğru yöneliş olmuşsa, çalışan kitlelerin de yaşama haklarını savunmak için seslerini yükselttikleri duyulmuştur. Zaten; işçi sınıfının toplanma ve grev haklarının katıksız tanınmadığı bir ülkede batı demokrasisinden söz etmek gülünç olur.”

15 Haziran 1935’te, Yarım Ay Dergisinde, Nazım Hikmet Hüseyin Avni Şanda’nın yeni çıkan “1908’de Ecnebi Sermayedarlığına Karşı Kalkınmalar” kitabını tanıtmıştır. Orhan Selim müstear adıyla yazmıştır Nazım Hikmet. Nazım, kitabı “üç defa okuduğunu” söylemiştir. Kitabı; “eşi bizde bulunmayan kusursuz bir eser” olarak tanımlamıştır.

Yukarıdaki  Hüseyin Avni fotoğrafı da bu yazıda verilmiştir. (Kaynak; yukarıda a.g.y.)

Bu kitapta; emperyalizmin boyunduruğuna giriş nedenleri, dönemin sosyo-ekonomik koşulları, emperyalizm olgusu, toplumsal hareketlerin ekonomik yapıyla temellendirilmesi ele alınır.

Bu alanlardaki ilk çalışmalardandır. Bu nedenle Türkiye Tarihi ile ilgili araştırmaların kaynak kitaplarıdır.

Ayrıca yazarın İstanbul Ticaret Odası Mecmuasında yayımlanan ve Osmanlı İmparatorluğunda para, ticaret, pazar ve ilk sermaye girişimlerini konu edinen çeşitli yazılarından derlenen altı incelemesi de yer almıştır.

5.3.Türkiye'de Sanayinin İnkişafı (1937)

Türk Tarih Kurumu Kütüphanesinde bulunduğu yazılmıştır. (Kaynak;https://kutuphane.ttk.gov.tr/details?id=429993&materialType=KT&query=Avni.)

5.4.Reaya ve Köylü (1941, 1975)

1941 yılında Tan Matbaasında basılan ve fiyatı o zamanki parayla 50 kuruş olan 104 sayfalık bu inceleme çok önemli bir eserdir.

 Bu eser, Osmanlıda tarımın çöküşü ve iç değişimin genel görünümünü sergilemektedir.Yazar Anadolu’nun yüzlerce yıl süren toprak düzeninin toplumsal özelliklerini araştırmıştır.

Tanzimata’a kadar köylü ve halk kütleleri reaya ismi altında anılıyordu(Sayfa 3). Tanzimat sonrasında reaya sözcüğü gayri müslimleri tanımlamıştır.

Köylü, sosyal bir terimdir ve tarımdaki kapitalist üretim ilişkileriyle birlikte ortaya çıkmıştır.

1858 Arazi Kanunnamesi, Türk tarımına modern manada özel mülkiyeti getirmiştir.

Yazar, bunda bile köylü teriminin bulunmadığını öne sürer.

Köylülerden ilk kez resmi olarak söz edilmesi 1862’de Tuna ilinde ilk tarım sandıkları kurulduğunda gerçekleşir.

Köylünün modern statüsü Cumhuriyetle beraber oluşturulmuştur.

1970 yılında Habora yayınlarınca basılan Reaya ve Köylü kitabında H.A.Şanda şunları yazmaktadır;

“Her küçük burjuva inkılabında olduğu gibi, İttihat ve Terakki Partisi de 23 temmuz 1908 yılında, zengin bir köylü literatürü ile iktidara gelmişti. O günün köy politikasına göre, köylüyü derebeylerin ve onların kalıntıları olan ağaların, eşrafın elinden kurtarmak şarttı”.(Hüseyin Avni Şanda, Reaya ve Köylü, Habora, 1970, İstanbul, S.9-10)

Ancak 1908 deneyimi sosyal yapıyı dönüştürecek politik güçten yoksundu ve sonuç kısır döngü olmuştur.

Tarım, ekonomik fazla’yı veren tek kesimdi. Bu tarihsel bir durumdu.

Aşar vergisi dış borçlara karşılık gösterilen tek kaynaktı.

Dolayısıyla tarımsal reform ve köylü gelişiminde adım atılamamıştır. Reaya ve Köylü’de tarımda neden kapitalist bir sürece geçilemediği de çizilmiştir.

Orta çağda Osmanlı’da feodal asalet olduğu, ancak bunun sultanların merkezi sistemi ile giderek yok edildiği, tezi öne sürülmektedir.(sayfa 12)

Sayfa 13’te, edebiyatçının, Refik Halit’in “dere” ve “derebeyi” kelimeleri üzerinden ilginç bir politik iktisat analizi bulunmaktadır.

Sipahinin reayaya verdiği ceza ve angaryaları edebiyattan, Köroğlu destanından daha açık öğreniriz.

Edebiyatta iktisadın örnekleridir bunlar.

Pertev Naili Boratav’ın Köroğlu Destanı’nda gözlere mil çeken eyalet paşalarından, beylerden çok söz edilir.(sayfa 40)

Ticaret sermayesinin gelişimine örnek olarak Trabzon şehrinden bazı bilgiler verilir;

1850’lerde, 33 bin nüfuslu Trabzon’da, 1232 dükkan kurulmuştur. (sayfa 66).

Ticaret sermayedarlığı, şehirlerdeki el tezgahlarını kapatarak yerlerine Avrupa’nın hazır mallarını satan dükkanlar kurulmuştur.

Bu konuyu edebiyata Sadri Ertem Çıkrıklar Durunca romanında taşımıştır.

5.5.Türkiye'de 54 yıl Önceki İşçi Hareketleri (1962) 


İlk baskısı, 1935’te yayımlanmıştır. On dokuzuncu yüzyıl sonları emek sermaye ilişkileri incelenir. 1908 kentlerin toplumsal yaşamında umutlar yaratmıştır. Kalkınmak, sanayileşmek o zamanların önemli gündemleriydi. Modern anlamda işçi sınıfının belirişinin de ilk işaretleri başlamıştır. İşçi haklarının olmadığı mutlakiyet devrilmiş, 1908 devrimiyle grev dalgaları da yayılmaya başlamıştır. Maden, pamuk, demiryolu, tütün işçileri greve çıkmışlardır.

Bu eserde grevlerin oluşumu sergilenir, 1908 hareketinin tarımda olduğu gibi, kentlerde de hedeflerine ulaşamayıp baskıya yönelişi anlatılır.(Hüseyin Avni Şanda, Türkiye’de 54 Yıl Önceki İşçi Hareketleri, Evren, 1962, İstanbul, S.29)

 

6.Türkiye’de İlk Sermaye Şirketleri(1967) 

Türkiye’de İlk Sermaye Şirketleri(1860-1918) isimli eseri İstanbul Ticaret Odası tarafından 1967’de yayımlanmıştır.

Bu yazısında;

Türkiye’deki “ortaklıklar”ın Batıdakilerden farklı olduğunu belirtmiştir.

Bizde ilk anonim şirket, “Şirket-i Hayriye” dir.

1850’de Boğaziçi’nde vapur işletmek için kurulmuştur.

Sadrazam(Başvekil) Mustafa Reşit Paşa desteklemiştir.

Başta başvekil olmak üzere, devlet adamları, Galata Sarrafları, bankerler hisse almışlardır.

Bu yazıda verilen bilgilerle Çıkrıklar Durunca Romanındaki anlatımlar tam olarak uyuşmaktadır.

Yani, yerli sanayinin nasıl çökertildiği..

Osmanlıda ithalat yerli atölyeleri ve sınai tesisleri tasfiye etmektedir..

İstanbul’da, Konya’da, Trabzon’da yerli malları teşvik için sergiler açıldıysa da yabancılarla rekabet edememişlerdir.

(Kaynak; Hüseyin Avni Şanda, Türkiye’de 54 yıl Önceki İşçi Hareketleri, Sayfa 6.)

Küçük el sanayi seviyesini aşamamışlardır.

Sermaye şirketlerine geçememişlerdir.

İkinci Abdülhamit devrinde yerli bir şirket kurulmamıştır.

Çünkü hem ekonomik şartlar uygun değildir, hem de Monarşik İdare toplantılardan hiç hoşlanmaz.

Oysa yabancı borsalara hoş görü haddinden fazlaydı..

Namık Kemal diyor ki; “Bir fabrikamız yok… bir şirket kuramadık…”(Hüseyin Avni Şanda, a.g.y.)

Namık Kemal’i “milli ekonomi”nin önderi sayabiliriz.

1881’de Mülkiye Mektebinde İktisat Hocası olan Sakızlı Ohannes Paşa liberalizmi savunur.

1908’den sonra, İttihat ve Terakki, halkı anonim şirket kurmaya özendirir.

“Milli İktisat” denebilecek örnekler başlamıştır. Önderleri “Kara Kemal” dir.

Birinci savaş sonunda, İttihat ve Terakki dağılmış, kapatılmış, önderler kaybolmuş ve milli ekonominin yerini serbest piyasa ve kozmopolit(değişik uluslardan unsurlar) güçler almıştır.

6.Sonuç;

Türk iktisat tarihine bilimsel bakış ile yaklaşan yazarlar içinde Hüseyin Avni Şanda özel bir konumdadır.

Osmanlı ekonomisine bir yarı sömürge oluş süreci açısından bakmıştır.

Ona göre, Osmanlı batışının temelinde toplumun ekonomik bağımsızlığını yitirmesi olgusu yatar. Bağlılık, kapitülasyonlarla, dış borçlanmalarla, sermaye ve ticaret hareketleriyle iç dengenin kurulmasını olanaksızlaştırır.

Osmanlı sisteminde sanayi devrimi ve kapitalistleşmenin, tarımda reformun niçin başarılamadığı ya da nasıl önlendiği konusunda inandırıcı tezler ve  belgeler öne sürmüştür.

Hüseyin Avni Şanda’nın kitapları, Türkiye tarihiyle ilgili araştırmalara kaynaklık edebilecek özelliktedir, belgesel değeri vardır, duyarlı, bilgi sever, emperyalizme ve kapitalizme karşı, emekten ve üretkenlikten yana herkesin mutlaka okuması gereken değerli yapıtlardır. 

7.Yararlanılan Kaynaklar;

-Hüseyin Avni Şanda, Yarı Müstemleke Oluş Tarihi/ 1908 İşçi Hareketleri, Gözlem Yayınları-10, Tarihsiz, İstanbul

-Hüseyin Avni, Reaya ve Köylü, Tan Matbaası, 1941, İstanbul

-H.Avni Şanda, Türkiye’de İlk Sermaye Şirketleri(1860-1918), İstanbul Ticaret Odası Yayınları, 1967, İstanbul

- Hüseyin Avni Şanda, Reaya ve Köylü, Habora, 1970, İstanbul, S.9-10

- Hüseyin Avni Şanda, Türkiye’de 54 Yıl Önceki İşçi Hareketleri, Evren, 1962, İstanbul, S.29)

Hiç yorum yok: