MEB’in
“Ulufe Tarlası”nda Neler Oluyor?
Atalay
Girgin*
“MEB’in ‘Ak Kitabı’nda Bunlar Yazmıyor”1 başlıklı yazıda birilerinin “ulufe tarlası” olarak nitelediği proje okullarından birine değinmiştik.
Koskoca
İstanbul’da müdürlük yapacak meslek lisesi öğretmeni bulunamadığından olsa
gerek ki bir coğrafya öğretmeninin müdür koltuğuna oturtulduğu bu okul İstanbul
Esenyurt’taydı. “Sander MTAL” diye anılsa da tam adı, “Aydoğan Öztiryaki TİM
SANDER Dış Ticaret Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi” olan bu okulda ilginç
olaylar oluyordu.
Bunları
yazarken, işin, yerlerde sürünen eğitim-öğretim boyutunu dikkate bile
almıyorum. Keza Milli Eğitim ‘Bakan’ı Mahmut Özer’in “Eğitim kötü algısı var”
diyerek, aslında eğitimin iyi olduğunu ima eden, Recep Tayyip Erdoğan’ın “Eğitim sistemi gayet güzel bir yerde” sözlerini de…
Çünkü biliyorum ki bunlar algıdan yakınırken, yanılsamalı bir algı yaratmaya
dönük sözler…
Dolayısıyla MEB’in bu “ulufe tarlası”nda yapılan ya da
yapıldığı söylenen eğitim-öğretim faaliyetinin içeriğine geçebilmek için
mazruftan önce zarfa bakabilmek gerekiyor. Ve aslında zarf, mazrufun ne halde
olduğunun da habercisi...
Anayasal Suç İşleniyor
Örneğin;
okulda bulunan öğretmenlerin neredeyse yüzde 70’i ücretli öğretmenlerden
oluşuyordu. Yine neredeyse bu öğretmenlerin tamamına haftada iki nöbet
tutturuluyor ama bunun karşılığında hiçbir ücret ödenmiyordu. Yani Anayasanın
angaryayı yasaklayan ve dolayısıyla suç sayan amir hükmüne rağmen angarya
olarak çalıştırılıyordu.
Buradan
da anlaşılabileceği gibi 1202 öğrencinin olduğu okulda derslerin birçoğu boş
geçiyordu. Hem kültür dersleri hem de meslek dersleri alanında kadrolu ve
sözleşmeli anlamında yeterli öğretmen yoktu.
Hadi, coğrafya öğretmeni olan okul müdürü Nihal Ayyıldız Güneş’i geçtim. Peki; başta Anayasa ve ilgili kanun ve mevzuatları okuyarak, bilerek bulunduğu makama atanmış olan İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Levent Yazıcı, herhangi bir kişiyi angarya olarak çalıştırmanın Anayasal suç olduğunu bilmiyor mu?
Keza
Esenyurt İlçe Milli Eğitim Müdürü Necati Yener bunları bilmiyor mu, diyeceğim
ama şimdilik vazgeçiyorum. Çünkü onun arkasında Akit var! Ona söylenen herhangi
bir sözü duyunca, nedendir bilinmez, Akit atılıyor ortaya… Sonra da başlıyor…
Zaten
Cağaloğlu Anadolu Lisesi geçmişi malum olan, arkasında da Akit duran Necati
Yener, Esenyurt’u da yener! Anayasanın ve mevzuatın hükmü ne ki…
Birçok Atölye Çalışmıyor
Elbette yalnızca teorik derslerin çoğu boş geçmiyordu Sander MTAL’de. Aynı zamanda mesleki ve teknik okul olmanın alamet-i farikalarından sayılan atölye derslerinin de büyük bir bölümü benzer bir akıbeti yaşıyordu. Hatta teorik derslerden daha beter durumdaydı. Çünkü birçok bölüm atölyesinin ya yeterli ekipman ve donanımları yoktu ya da daha hiç faaliyete bile geçmemişti.
Örneğin;
Yiyecek İçecek Hizmetleri, Tekstil Teknolojisi bölümleri tamamen faaliyet
dışıydı. Makine Teknolojisi, Endüstriyel Otomasyon Teknolojileri ve
Elektrik-Elektronik Teknolojileri bölümleri ise idareten ve görünüşte açıktı.
Ne yeterli öğretmeni vardı ne de donanımları tamdı.
2021-2022
Eğitim- Öğretim yılı başında, yani Eylül ayında, daha inşaatı bile tamamen
bitmemişken teslim alınan okulun ne fiziki eksiklikleri giderilebilmişti ne de
eğitim öğretimin gerektirdiği yetersizlikleri…
Ve
bundan dolayı da ilk yağmurlarla birlikte binanın çatısından itibaren, birçok
yerinden sular sızmaya başlamıştı. Başta atölyeler olmak üzere, elektrik
panosundan koridor ve duvarlara dek birçok yer sular altında kalmıştı. Keza
atölyelerde bulunan, hatta kutusundan bile çıkarılmadığı için hiç kullanılmayan
çok sayıda elektronik malzeme çöpe dönüşmüştü.
Kimler Sorumlu?
Peki;
yukarıda saydığım ve saymadığım eksiklik ve sorunlara rağmen bu binayı hangi
birim teslim almıştı? Hangi birimin hangi aklı evvel ve işini bilir, yetkili ve
mahir elemanları bu binanın, onca eksikliğe rağmen eğitim öğretim faaliyetinde kullanılmasına
karar ve onay vermişti?
Bunlar
tek başına okul müdürü Nihal Ayyıldız Güneş’in kendi inisiyatifiyle yapabileceği
bir iş değildi. Çünkü bu, dile getirilen iddialara göre, 10 Kasım törenine
katılmamaya, hafta başı ve hafta sonu yapılan bayrak törenlerinin birçoğunda
sırra kadem basmaya benzemezdi. Keza, dışarıda 80-90 lira olduğu iddia edilen
önlükleri, öğrencilere, hem de karşılığında herhangi bir makbuz bile
vermeksizin 130 lira karşılığında satmaya da…
Bu
durumda, eğer MEB’i saymazsak; İstanbul İl Milli Eğitim ve Esenyurt İlçe Milli
Eğitim Müdürlükleri ve onların müdürleri Levent Yazıcı ve Necati Yener’in
bilgisi dışında bunları yapabilecek herhangi bir birim ya da yetkili kişi var
mıydı? Eğer varsa sorumlusu kim(ler)di?
Keza
sular altında kalıp ıslandığı ve kullanılmayacak hale geldiği için çöpe dönüşen
malzemelerin bedelini kim ödeyecekti? Okul Müdürü Nihal Ayyıldız Güneş mi?
Yoksa bunlar, ülkenin peşkeş çekilen yer altı ve yerüstü kaynakları gibi, zarar
ve ziyan hanesine mi yazılacaktı yine?
Öğrenciler Birilerinin Gelir Kapısı
Mı?
Elbette
Sander MTAL’de olanlar yanıtı beklenen birkaç soruya sığdırılmaya çalışılan
sorunlardan ibaret değildi. Bunların yanı sıra karşılığında hiçbir belge
verilmeksizin öğrencilere satılan önlükler ve staj defterleri de vardı. Keza
öğrencilerin öğle yemeği yiyecek bir yerlerinin bile olmadığı sorunu da…
Aslında
hem önlük sorunu hem de yemek sorunu Sander MTAL’de yaşananları özetler
nitelikteydi. Örneğin; okulda Tekstil Bölümü vardı ama öğrenci önlüğü bile
dikilemiyordu. Ve dışarıdan bir firmayla anlaşılıp 80-90 lira olduğu ileri
sürülen önlükler öğrencilere 130 liraya satılıyordu.
Peki;
aradaki yüzde 45 ila yüzde 60 arasında değişen fark kimin ya da kimlerin cebine
giriyordu? Kimler Allah bereket versin, diyordu? Alınan ücretler karşılığında
herhangi bir belge de verilmediği için bunları saptamak kolay değildi elbette.
Bunun
yanı sıra benzer bir durum, öğrenci staj defterleri için de geçerliydi. İddialara
göre, okul dışında fiyatı 15-20 lira arasında değişen bu defterler, yine
herhangi bir makbuz verilmeksizin öğrencilere, yaklaşık 100 liraya satılıyordu.
Okulda
Yiyecek İçecek Hizmetleri bölümü vardı. Ama öğrencilere bir tas çorba çıkaracak
durumda bile değildi. Çünkü bölüm, aylardır faaliyete geçmediği için tüm araç
gereçler toz toprak içinde öylesine bekliyordu.
Peki;
kantin? Ne yazık ki o da yakın zamana kadar yoktu. Var olduğu günden itibaren
ise iddialara göre yalnızca simit satmaya başlamıştı. Yani öğrencilerin
kantinden alıp yiyebilecekleri de simitle sınırlıydı.
Peki;
bu koşullarda ne yapsın öğrenciler? Ellerini açıp, MEB’in “ulufe tarlası”nda
arz-ı endam eyleyen Güneş’e dua mı etsinler?
* Ankara
Üniversitesi, DTCF Felsefe Bölümü mezunu ve “Arzu Okulu”, “Aşk Mavidir Öğretmenim”, “Öğretmen
Düzenin Duvarındaki Tuğla”, “Edebiyat Nedir Ki…”, “Allah dedi Üstad-ı Azam” kitaplarının yazarı. Güncel ve Düşünsel; http://atalaygirgin.blogspot.com
1 “MEB’in ‘Ak Kitabı’nda Bunlar Yazmıyor”
başlıklı yazı: https://www.toplumsal.com.tr/mebin-ak-kitabinda-bunlar-yazmiyor-makale,40625.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder