Sayfalar

19 Aralık 2021

MEB’in “Ulufe Tarlası”nda Neler Oluyor?

 

MEB’in “Ulufe Tarlası”nda Neler Oluyor?

Atalay Girgin*

MEB’in ‘Ak Kitabı’nda Bunlar Yazmıyor1 başlıklı yazıda birilerinin “ulufe tarlası” olarak nitelediği proje okullarından birine değinmiştik.

Koskoca İstanbul’da müdürlük yapacak meslek lisesi öğretmeni bulunamadığından olsa gerek ki bir coğrafya öğretmeninin müdür koltuğuna oturtulduğu bu okul İstanbul Esenyurt’taydı. “Sander MTAL” diye anılsa da tam adı, “Aydoğan Öztiryaki TİM SANDER Dış Ticaret Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi” olan bu okulda ilginç olaylar oluyordu.

Bunları yazarken, işin, yerlerde sürünen eğitim-öğretim boyutunu dikkate bile almıyorum. Keza Milli Eğitim ‘Bakan’ı Mahmut Özer’in “Eğitim kötü algısı var” diyerek, aslında eğitimin iyi olduğunu ima eden, Recep Tayyip Erdoğan’ın “Eğitim sistemi gayet güzel bir yerde” sözlerini de… Çünkü biliyorum ki bunlar algıdan yakınırken, yanılsamalı bir algı yaratmaya dönük sözler…

Dolayısıyla MEB’in bu “ulufe tarlası”nda yapılan ya da yapıldığı söylenen eğitim-öğretim faaliyetinin içeriğine geçebilmek için mazruftan önce zarfa bakabilmek gerekiyor. Ve aslında zarf, mazrufun ne halde olduğunun da habercisi...

Anayasal Suç İşleniyor

Örneğin; okulda bulunan öğretmenlerin neredeyse yüzde 70’i ücretli öğretmenlerden oluşuyordu. Yine neredeyse bu öğretmenlerin tamamına haftada iki nöbet tutturuluyor ama bunun karşılığında hiçbir ücret ödenmiyordu. Yani Anayasanın angaryayı yasaklayan ve dolayısıyla suç sayan amir hükmüne rağmen angarya olarak çalıştırılıyordu.

Buradan da anlaşılabileceği gibi 1202 öğrencinin olduğu okulda derslerin birçoğu boş geçiyordu. Hem kültür dersleri hem de meslek dersleri alanında kadrolu ve sözleşmeli anlamında yeterli öğretmen yoktu.

Hadi, coğrafya öğretmeni olan okul müdürü Nihal Ayyıldız Güneş’i geçtim. Peki; başta Anayasa ve ilgili kanun ve mevzuatları okuyarak, bilerek bulunduğu makama atanmış olan İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Levent Yazıcı, herhangi bir kişiyi angarya olarak çalıştırmanın Anayasal suç olduğunu bilmiyor mu?

Keza Esenyurt İlçe Milli Eğitim Müdürü Necati Yener bunları bilmiyor mu, diyeceğim ama şimdilik vazgeçiyorum. Çünkü onun arkasında Akit var! Ona söylenen herhangi bir sözü duyunca, nedendir bilinmez, Akit atılıyor ortaya… Sonra da başlıyor…

Zaten Cağaloğlu Anadolu Lisesi geçmişi malum olan, arkasında da Akit duran Necati Yener, Esenyurt’u da yener! Anayasanın ve mevzuatın hükmü ne ki…

Birçok Atölye Çalışmıyor

Elbette yalnızca teorik derslerin çoğu boş geçmiyordu Sander MTAL’de. Aynı zamanda mesleki ve teknik okul olmanın alamet-i farikalarından sayılan atölye derslerinin de büyük bir bölümü benzer bir akıbeti yaşıyordu. Hatta teorik derslerden daha beter durumdaydı. Çünkü birçok bölüm atölyesinin ya yeterli ekipman ve donanımları yoktu ya da daha hiç faaliyete bile geçmemişti.

Örneğin; Yiyecek İçecek Hizmetleri, Tekstil Teknolojisi bölümleri tamamen faaliyet dışıydı. Makine Teknolojisi, Endüstriyel Otomasyon Teknolojileri ve Elektrik-Elektronik Teknolojileri bölümleri ise idareten ve görünüşte açıktı. Ne yeterli öğretmeni vardı ne de donanımları tamdı.

2021-2022 Eğitim- Öğretim yılı başında, yani Eylül ayında, daha inşaatı bile tamamen bitmemişken teslim alınan okulun ne fiziki eksiklikleri giderilebilmişti ne de eğitim öğretimin gerektirdiği yetersizlikleri…

Ve bundan dolayı da ilk yağmurlarla birlikte binanın çatısından itibaren, birçok yerinden sular sızmaya başlamıştı. Başta atölyeler olmak üzere, elektrik panosundan koridor ve duvarlara dek birçok yer sular altında kalmıştı. Keza atölyelerde bulunan, hatta kutusundan bile çıkarılmadığı için hiç kullanılmayan çok sayıda elektronik malzeme çöpe dönüşmüştü.

Kimler Sorumlu?

Peki; yukarıda saydığım ve saymadığım eksiklik ve sorunlara rağmen bu binayı hangi birim teslim almıştı? Hangi birimin hangi aklı evvel ve işini bilir, yetkili ve mahir elemanları bu binanın, onca eksikliğe rağmen eğitim öğretim faaliyetinde kullanılmasına karar ve onay vermişti?

Bunlar tek başına okul müdürü Nihal Ayyıldız Güneş’in kendi inisiyatifiyle yapabileceği bir iş değildi. Çünkü bu, dile getirilen iddialara göre, 10 Kasım törenine katılmamaya, hafta başı ve hafta sonu yapılan bayrak törenlerinin birçoğunda sırra kadem basmaya benzemezdi. Keza, dışarıda 80-90 lira olduğu iddia edilen önlükleri, öğrencilere, hem de karşılığında herhangi bir makbuz bile vermeksizin 130 lira karşılığında satmaya da…

Bu durumda, eğer MEB’i saymazsak; İstanbul İl Milli Eğitim ve Esenyurt İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri ve onların müdürleri Levent Yazıcı ve Necati Yener’in bilgisi dışında bunları yapabilecek herhangi bir birim ya da yetkili kişi var mıydı? Eğer varsa sorumlusu kim(ler)di?

Keza sular altında kalıp ıslandığı ve kullanılmayacak hale geldiği için çöpe dönüşen malzemelerin bedelini kim ödeyecekti? Okul Müdürü Nihal Ayyıldız Güneş mi? Yoksa bunlar, ülkenin peşkeş çekilen yer altı ve yerüstü kaynakları gibi, zarar ve ziyan hanesine mi yazılacaktı yine?

Öğrenciler Birilerinin Gelir Kapısı Mı?

Elbette Sander MTAL’de olanlar yanıtı beklenen birkaç soruya sığdırılmaya çalışılan sorunlardan ibaret değildi. Bunların yanı sıra karşılığında hiçbir belge verilmeksizin öğrencilere satılan önlükler ve staj defterleri de vardı. Keza öğrencilerin öğle yemeği yiyecek bir yerlerinin bile olmadığı sorunu da…

Aslında hem önlük sorunu hem de yemek sorunu Sander MTAL’de yaşananları özetler nitelikteydi. Örneğin; okulda Tekstil Bölümü vardı ama öğrenci önlüğü bile dikilemiyordu. Ve dışarıdan bir firmayla anlaşılıp 80-90 lira olduğu ileri sürülen önlükler öğrencilere 130 liraya satılıyordu.

Peki; aradaki yüzde 45 ila yüzde 60 arasında değişen fark kimin ya da kimlerin cebine giriyordu? Kimler Allah bereket versin, diyordu? Alınan ücretler karşılığında herhangi bir belge de verilmediği için bunları saptamak kolay değildi elbette.

Bunun yanı sıra benzer bir durum, öğrenci staj defterleri için de geçerliydi. İddialara göre, okul dışında fiyatı 15-20 lira arasında değişen bu defterler, yine herhangi bir makbuz verilmeksizin öğrencilere, yaklaşık 100 liraya satılıyordu.

Okulda Yiyecek İçecek Hizmetleri bölümü vardı. Ama öğrencilere bir tas çorba çıkaracak durumda bile değildi. Çünkü bölüm, aylardır faaliyete geçmediği için tüm araç gereçler toz toprak içinde öylesine bekliyordu.

Peki; kantin? Ne yazık ki o da yakın zamana kadar yoktu. Var olduğu günden itibaren ise iddialara göre yalnızca simit satmaya başlamıştı. Yani öğrencilerin kantinden alıp yiyebilecekleri de simitle sınırlıydı.

Peki; bu koşullarda ne yapsın öğrenciler? Ellerini açıp, MEB’in “ulufe tarlası”nda arz-ı endam eyleyen Güneş’e dua mı etsinler?



* Ankara Üniversitesi, DTCF Felsefe Bölümü mezunu ve “Arzu Okulu”, “Aşk Mavidir Öğretmenim”,  Öğretmen Düzenin Duvarındaki Tuğla”, “Edebiyat Nedir Ki…”, “Allah dedi Üstad-ı Azam” kitaplarının yazarı. Güncel ve Düşünsel; http://atalaygirgin.blogspot.com

 

1MEB’in ‘Ak Kitabı’nda Bunlar Yazmıyor” başlıklı yazı: https://www.toplumsal.com.tr/mebin-ak-kitabinda-bunlar-yazmiyor-makale,40625.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder