Yapmayın!
Ziya Selçuk İşte Bu Yükü Taşıyamaz!
Atalay
Girgin*
Milli Eğitim Bakanlığı
görevine atandığından bu yana, bazı yayın organları Ziya Selçuk’a ilişkin
endazesiz atıflarda bulunmaktan kendilerini alamıyorlar. Sıradan bir habere
bile en abartılı başlıkları atıyorlar. Şişirdikçe şişiriyorlar. Parlattıkça
parlatmaya çalışıyorlar.
Örneğin; Bazıları Ziya
Selçuk’un söylediklerini “İşte devrim niteliğindeki kararlar” diye sunmuşlardı.
Malum… Bu başlığı atan Sabah Gazetesi’ydi. Bu başlığın “devrim niteliğinde
kararlar” alan Bakanı, kısa zamanda anlaşıldı ki 3600 ek gösterge konusundaki
sözlerini bile hayata geçirmeye muktedir değil.
Son günlerde de “İnternet
Haber” adlı haber sitesi “Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk ‘devrim’e
hazırlanıyor” manşetini attı. Ne demezsiniz ki “devrim niteliğinde kararlar”dan
“devrime hazırlan”ma aşamasına dönmek… Anladık! Bakan Selçuk’u kararlardan
sonra ‘karargâh’a çekilmek zorunda bırakmışlar! Peki; ‘plan’ hazır da yeni
taarruz ne zaman?
İşin esprisi bir yana…
Yapmayın beyler bayanlar! Ziya Selçuk bu yükü taşıyamaz. Hele hele icazet mührü
vurulmamış tüm sözlerinin hükmü orta yerde duruyorken… Yüklenmeyin bu kadar!
Çünkü Bakan Selçuk, ne devrim niteliğinde kararlar alabilir ne de sizin
yazdığınız gibi, “devrim’e hazırlanıyor” olabilir. Neden mi?
Okuduğunu anlayan herkes
için, abartılan işin aslı astarı, Cumhuriyet Gazetesi’nden Ozan Çepni’nin “Milli
Eğitim Bakanlığı’nın 2019-2023 yıllarını kapsayan 5 yıllık stratejik planına”1 ilişkin haberinden ibarettir. Daha ötesi
değil.
Sorulmayan
Sorular
Ayrıntılarına
girmeyeceğim, ancak Cumhuriyet’te yayınlanan ve hiç de sır olmayan (hadi servis
edilen, sızdırılan demeyeyim) bu haberi kullanarak konuyu abartan ve
köpürtenlerin büyük bir çoğunluğu önemli bir noktayı ya görmüyorlar ya da
görmezlikten gelmeyi tercih ediyorlardı. Hatta buna bağlı olarak öncelikle
sorulması gereken temel bir soruyu da hiç söz konusu etmiyorlardı.
Aslında bu kalemşorların
atladığı önemli nokta, haberde “Saray’ın
desteğini almasının ardından bakanlığı yeniden şekillendirecek olan 2019-2023
Stratejik Planı’nı hazırladı” sözleriyle veriliyordu. Kritik nokta “Saray’ın
desteğini almasının ardından bakanlığı şekillendirecek olan” ibaresinde gizliydi.
Plan hazırlanmıştı, hazırlanmasına da… Peki; “Saray’ın desteği” alınmış
mıydı? Ziya Selçuk’a o makamı lütfedenler, bu planın altına icazet mührünü
vurmuşlar mıydı?
İşte bunlar belirsizdi. Hatta icazet mührünü vurup vurmayacakları, hangi
noktaları revizyona tabii tutup tutmayacakları da… Keza planı kaldırıp çöp
tenekesine atıp atmayacakları da… Lakin ne önemi vardı ki bunun… 3600 ek
gösterge konusunda Ziya Selçuk’un ne hale düştüğünü, düşürüldüğünü unutmuş
görünenler, onun “devrim’e hazırlanıyor” olduğunu cümle âleme ilan
edivermişlerdi. Neylersiniz ki dilin kemiği, klavyenin de aklı ve mantığı yok!
“Stratejik Plan”daki Kritik Ayrıntı
“Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk ‘devrim’e hazırlanıyor” başlığını atanlar,
aslında “2019-2023 Stratejik Planı”nın2
en can alıcı ve haber değeri taşıyan bölümünü atlamışlar. Oysa bu bölüm, Diyanet
ve cemaatler ile Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk arasında var olduğu söylenen kavgayı
/ çekişmeyi iyice alevlendirecek olan “3-5 yaş arasındaki çocukların eğitimi”ne
ilişkindir.
Bilindiği gibi, Ziya Selçuk, göreve getirilmesinin ardından ilköğretime
başlama yaşının, pedagojik olarak yetersiz de olsa 60 aydan 69 aya çıkarılması
için birilerini ikna etmeyi başarmıştı. Ancak, yine pedagojik açıdan ortada daha
büyük bir sorun vardı. Bu sorun, tıpkı “4+4+4” gibi, Ziya Selçuk göreve atanmadan
başlamıştı ve hala yerli yerinde duruyordu: Soyut düşünmenin fersah fersah gerisindeki 48 aylık çocukların “Kuran
kursu” adı altında Diyanet’e ve cemaatlere teslim edilmiş olması…
İlköğretime başlama yaşını 69 aya çıkarmak bile yeterli değilken, 48
aylık çocuklar Kuran eğitim-öğretimine alınıyordu. Zihinleri, “Cin, Melek,
Cennet, Cehennem, Allah” vb. imgesel kavramlarla bombardımana tabi tutuluyordu.
Ve bu insan ve çocuk haklarına aykırı olduğu gibi, pedagojik açıdan da kabul
edilemezdi. Elbette “Ben yaptım oldu” diyen zihniyet sahipleri dışında…
Hem bir eğitim bilimci sıfatıyla Ziya Selçuk’un hem de Milli Eğitim
Bakanı sıfatıyla birçok yerde “ahlak”tan, “ahlak telakkisi”nden söz eden ve
“ahlak eğitimin temeli olacak” diyen Ziya Selçuk’un bu soruna ( ve 4+4+4’e) ilişkin
ne diyeceğini, ne yapacağını merakla bekliyordum. Hala bekliyorum. Çünkü eğitim
camiasının lideri olarak toplum önünde boy gösteren ve ahlaka dair onca sözü
telaffuz eden birinin en azından düşünüş, söyleyiş ve eyleyiş açısından, etik
tutarlılığın gereği olarak bu konularda ağzını açıp itirazını, eleştirilerini
en üst perdeden dile getirmesi beklenirdi.
Lakin Ziya Selçuk yukarıda belirtilen iki konuda da kamuoyuna ve eğitim
camiasına ahlaken örnek olabilecek hiçbir söylem ve eylemde bulunmadı. Sanki
“Sükût ikrardan gelir” dercesine sustu. O sustukça da ne yazık ki söylem ve
eylem olarak “ahlak” ve “ahlak telakkisi”, etik tutarlık açısından sırra kadem
bastı. İşte tam burada “3-5 yaş çocukların” eğitimine ilişkin dolaylı ön alma
girişimine istinaden, “Ta ki “2019-2023 stratejik planı”na kadar…” demek
isterdim. Ancak bu sözü de söyleyemiyorum şimdilik.
Lakin biliyorum ki Ziya Selçuk’un işi çok zor. Hem de çok… Sanıyorum ki
içerisinde bulunduğu konum ve koşullar altında, sırtındaki yük hem fiziksel hem
de psikolojik olarak istiap haddini çoktan aştı. Ancak ne istifasını verip
gidebiliyor ne de rest çekebiliyor. Kaçınılmaz olarak üçüncü ihtimalin en acısız,
en az kayıpla gerçekleşmesini bekliyor olmalı…
Ne gariptir ki buna rağmen birileri hala onun “devrim’e hazırlanıyor”
olduğundan söz ediyorlar.
* Felsefenin Işığında / Felsefece http://atalaygirgin.blogspot.com
2
“2019-2023 Stratejik Planı” aslında genel hatlarıyla, eğitimin metalaştırılması
sürecini daha da hızlandırmaya dönük bir hazırlıktır. Bu boyutuyla icazet
mührünü vurmakta çekince görmeyecek olanlar, “3-5 yaş çocukların eğitimi”ne
ilişkin kısımları fark ettiklerinde kaşlarını çatacaklardır. Bakalım Ziya
Selçuk bu konuda onları ikna edebilecek mi? Bunu başarsa bile 48 aylık
çocukların Kuran eğitim-öğretimine alınmasının önüne geçebilecek mi? Aslında
son sorunun yanıtını, can-ı gönülden yanılmayı isteyerek, bugünden verebiliriz:
HAYIR! Bu durumda göreceğiz, Ziya Selçuk, pedagojinin gerekleri doğrultusunda
çocukları korumak için mi tavır alacak, yoksa şu ana kadar olduğu gibi, dinsel
temelli ve saplantılı siyasal-ideolojik tercihlere mi boyun eğecek?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder