Bonapartını
Arayan Ülke: Mısır
Atalay
Girgin*
Karl Marx ünlü
eserlerinden biri olan “Lois Bonaparte’ın 18 Brumaire’i”nin daha giriş
cümlelerinde şöyle der: Hegel, bir yerde, şöyle bir gözlemde bulunur: bütün
tarihsel büyük olaylar ve kişiler, hemen hemen iki kez yinelenir. Hegel
eklemeyi unutmuş: birinci kez trajedi olarak, ikinci kez komedi…
Mısır’da 2011 ve 2013
yılı Tahrir’inde gerçekleşenlerden ve kapısını araladıklarından hangisinin kimler
için trajedi kimler için komedi olduğunu şimdiden söylemek kolay olmasa da,
kısa dönemde gelişen olayların ve gelişme potansiyeli olan olayların hiç de iç
açıcı olmadığı ortada. Bu durum, yalnızca Mursi taraftarı Müslüman Kardeşler ve
onlara karşı 30 Haziran’da Tahrir Meydanı’nı doldurarak bugünkü gelişmelerin
vesilesi yapılmış muhalefet için değil, keskin bir ayrışmanın yaşandığı tüm
Mısır için geçerli.
Mısır’daki mevcut
toplumsal kutuplaşma ve ayrışma koşullarında, şimdiden şu söylenebilir ki, taraflardan
hangisi hükümet olup iktidar erkini kullanmaya çalışırsa çalışsın, trajik
sonuçlardan, kanlı çatışmalardan kaçınılması mümkün görünmemektedir. İç savaş
kapıdadır. Yalnızca siyasal ve ideolojik kamplaşma temelinde değil, aynı
zamanda dinler ve mezhepler arasında bir ayrışma ve savaş da…
Yeni
Bir Devlet Mi Doğacak?
Bugün için çok açık
telaffuz edilmiyor olsa da Mısır’ın bölünmesi çok uzak bir ihtimal değildir.
Özellikle saldırıların hedefi haline gelen ve şimdilik bilindiği kadarıyla son
olaylar vesilesiyle bir rahipleri öldürülen Mısırlı Hıristiyanlar, bu süreçten
Batı’nın ve İsrail’in desteğinde bir devletle çıkabilir. Eğer süreç kanlı bir
iç savaşa doğru evrilirse bu olasılık hızla kuvveden fiile dönüşebilir.
Mısır toplumunda
yaşanan toplumsal kırılmayı, mevcut koşullarda ne Mursi ve Müslüman Kardeşler (İhvan)
cenahında saf tutanların ne de onlara muhalif kesimlere dayanarak iktidara
şekil vermeye yeltenen ordunun ortadan kaldırabilmesi olası görünmemektedir.
Taraflardan herhangi birinin toplum nezdinde kırılmaları telafi edip, onarıcı
ve hegemonya kurucu, toplumsal meşruluğa haiz bir iktidar tesis etmesini
beklemek şu an itibariyle hayaldir. Keza böylesi bir iktidarı eşit koşullarda
bir koalisyon paylaşımıyla kurabilmeleri de…
Bir
Bonapart Bulunacak Mı?
Hal böyleyken, Mısır’ın
iç savaşa ve belki de yeni bir devletçik doğurmaya savrulmadan bu süreçten
çıkabilmesi mümkün değil mi? Yaşananları hem salt darbeyle açıklamaya
çalışanların hem de 2011 Devriminin devamı olarak niteleyenlerin şimşeklerini
çekmek pahasına bu soruya yanıt verilebilir. Bu yanıt da mevcut tarafların dışında
bir lider ve bir hükümettir. Yani bir Bonapart ve onun liderliğindeki bir
hükümet. Hele hele sınıflar mücadelesi temelinde kapitalizmi aşan ve yadsıyan
bir toplumsal devrimin işaret fişekleri bile ortada yokken…
Bunun yanı sıra yanlış
anlaşılmak da istemem: Ne herhangi bir Bonapart’ı ne de herhangi bir askeri
darbeyi savunur ve olumlarım. Ama din temelli siyasal ve ideolojik kabullerini
kendisi gibi olmayan, düşünmeyen ve yaşamayanlara giydirmeye, dayatmaya
çalışanların iktidarına da sessiz kalmayı uygun bulmam.
Ancak Mısır’ı bütünlük
içinde yaşanan koşullardan çıkarabilecek başka bir seçenek de yoktur. Çare, bir
Bonapart’tır! Amaç toplumun siyasal-ideolojik, dinsel, sınıfsal, vb. tüm
kesimleri tarafından, hayırhah bir tutum ve kabulle de olsa meşru görülecek bir
kişinin liderliğinde içine düştüğü iç savaş ve potansiyel bölünme açmazından
çıkmasıdır.
Tüm mesele Mısır’ın
böyle bir lideri, bir Bonapart’ı kendi bünyesinden çıkarıp çıkaramayacağıdır.
Eğer böylesi bir seçenek gündeme gelmezse ve mevcut güçler konumlarını
değiştirmez, ısrarlarını sürdürürse, hiç kuşku yok ki, önümüzdeki günlerde,
naklen izleyeceğimiz ve üzerine konuşacağımız konulardan ikisi şunlar
olacaktır: İç savaş ve bölünen Mısır’da Hıristiyan nüfusa dayalı kurulan yeni
bir devlet!
Çok mu hayalci
buldunuz? O halde Marx’tan bir alıntıyla bitireyim ve siz düşünmeye devam edin: “İnsanlar, (elbette aynı zamanda
toplumlar, topluluklar ve sınıflar), tarihlerini
kendileri yaparlar, ama kendi keyflerine göre, kendi seçtikleri koşullar içinde
yapmazlar, doğrudan belirli olan ve geçmişten gelen koşullar içinde yaparlar. Bütün
ölmüş kuşakların geleneği, büyük bir ağırlıkla, yaşayanların beyinleri üzerine
çöker. Ve…” gerisi mi? Mısır’ı “Seyreyle Gözüm Salih!”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder