İŞİD Neyin İşareti?
(Fikret Başkaya ile söyleşi...)
Kerem Uslu
Kerem Uslu: Ortadoğu
denilen bölgede neden savaşlar, çatışmalar, kargaşa ve kaos bir türlü eksik
olmuyor? Size göre ABD ve müttefikleri neden hep gözlerini oraya dikiyor?
Fikret Başkaya: Ortadoğu denilen bölge, başta ABD
olmak üzere, NATO’cu cephe için iki bakımdan son derecede önemli: Birincisi, bu
bölge siyasi coğrafyası, jeopolitik konumu itibariyle vazgeçilmez; ikincisi de
enerji ve maden deposu olarak hayatî
öneme sahip. Bölgede yangının sürekliliği, doğrudan emperyalist çıkarlarla
ilgili. Zira enerji (petrol, doğa gaz) kapitalizmin damarlarında dolaşan kan
gibi bir şey. Dolayısıyla, kapitalizm için, emperyalizm için vazgeçilmez. Lâkin
bu kaynaklar sınırsız değil ve ona sahip olmak isteyen başkaları da var. Mesela
Çin... Çin dünya nüfusunun %20’si kadar ama dünyadaki enerjinin sadece %2’sine
sahip... Tabii bölgedeki savaşların bir nedeni daha var: Çin ve diğerlerinin sofraya dahil olmasını engellemek. Çin
başta olmak üzere, “yükselen ülkeler” de denilen yeni yetme kapitalist güçleri
Ortadoğu ve Afrika’ya sokmamak, mümkünse oradan kovmak... Mesela Çin’in
Nijerya’da önemli yatırımları var ve bu durum başta ABD olmak üzere, kollektif
emperyalizmin diğer bileşenlerini rahatsız ediyor...
ABD ve
müttefikleri Nijerya’da da mı savaş çıkaracak demek istiyorsunuz?
Zaten çıkarmış sayılırlar.
Boko Haram denilen El- Kaide türevi fanatik dinci örgüt orada neden ve kimler
tarafından devreye sokuldu? Taliban Afganistan’da, El-Nusra Suriye’de, İŞİD
Irakta ve Suriye’de ne ise, Boko Haram da Nijerya’da aynı şey. Nijerya büyük ekonomik
potansiyele sahip bir ülke. Günde 2,5 milyon varil petrol üretiliyor. Çin’in
orada daha şimdiden petrol dahil bir çok sektörde önemli yatırımları var. Boko
Haram ülkeyi istikrarsızlaştırmak ve Çin’in oradaki büyüyen etkisi kırmak için
sahaya sürüldü. Bu dinci fanatik örgütler, Emperyalizm tarafından reel ve
potansiyel rakipleri etkisizleştirmek için, rejim değişikliği amacıyla
kullanılıyorlar... Bu bakımdan bu savaşlar bildik savaşlardan epey farklı... Dolayısıyla
Ortadoğu’da olup-bitenler sadece o bölgeyle ilgili değil.
Siz yazılarınızda
ve konuşmalarınızda sürekli olarak nedensellik hiyerarşisinin önemine vurgu
yapıyorsunuz, ve bütün nedenler için asıl nedeni ortaya çıkarmak gerektiğini
söylüyorsunuz. Ortadoğu’da olup bitenlerin asıl nedeni ne o halde?
Ortadoğu’nun
emperyalist Batı’nın egemenlik alanı olarak kalması ve başka bölgelere de bir
atlama tahtası işlevi görebilmesi için, oradaki halkların, ulusların kendi
ayakları üstünde durmalarını engellemeleri gerekiyor. Eğer oradaki halklar
uluslar, devletler kendi ayakları üzerinde durmayı başarırlarsa, sahip
oldukları kaynakları kendi refahları için kullanırlarsa, bu, kapitalist/emperyalist
sömürünün sonu demeye gelir. Oysa biliyorsunuz, emperyalist/kolonyalist/
kapitalist Batı’nın 500 yıllık saltanatı, dünyanın geri kalanının kaynaklarının
küstahça sömürüsüne, yağma ve talanına dayandı. Mesela İkinci emperyalistler
arası savaş (1939-1945) sonrasında Avrupa’nın “şanlı otuz yılından”, işte Alman
ve Japon “mucizelerinden” söz ediliyordu... Siz hiç o “şanlı otuz yılın” o
“mucizelerin” ne pahasına gerçekleştiğini sorun edene rastladınız mı? “Mucizeler”
o yıllarda “Üçüncü Dünya” denilen dünyanın geri kalanının, enerji kaynakları
başta olmak üzere, doğal ve beşeri kaynaklarının aşırı sömürüsü sayesinde mümkün
oldu. Mesela petrolü sudan ucuz kullanıyorlardı. Stratejik önemi olan diğer
madenleri de... Elbet bir gün tarih, yeryüzünün
lânetlileri tarafından yeniden yazılacak...