MEB’de
Atama Kıyak Savcılığa Soruşturma İzni Yasak!
Atalay
Girgin*
Malumdur ki Türkiye’de MEB denilince eğitim akla gelir. Eğitim denildiğinde de (şu ya da bu tanımından ve işlevinden bağımsız olarak) kültürel ve ahlaki çürümenin her türlü zehrine karşı panzehir olması beklenen ve okullarda yapılan sistematik kitlesel etkinlik…
Lakin
yıllar var ki hem eğitim hem de onun biçimi ve içeriğini belirleyen, atamaları
yapan, organize eden MEB kültürel ve ahlaki çürümeyle yayılan zehre karşı
panzehir olabilme işlevini yitirdi. Hatta kendileri bunun genelleştirici bir
parçasına dönüştüler. Hem de ‘bakan’ından başlayarak…
MEB
koltuğuna oturtulan her ‘bakan’, gelişinde ahkâm kesti. Ahlaktan, erdemden,
iyi, güzel, doğru insan olmaktan ve yetiştirmekten söz etti. Giderken de
yaptıkları yapmadıkları, söyledikleri söylemedikleriyle bunlardan ne anladığını
sergileyerek ve eğitim enkazına katkılarını sunarak çekildi sahneden. Hiçbiri
gök kubbede bir hoş seda bile değil artık. Düzenin efendilerine en iyi hizmeti
sunanların adlarıysa okullara veriliyor yalnızca…
Ziya Selçuk da bu ‘bakan’lardan biriydi. Neler söylemedi, ne mostralık görüntüler vermedi ki… Hepsini tek tek sıralamaya gerek yok elbette. “Kuzucuklarım” diye seslendiği çocuklardan birileri taciz ya da tecavüze uğradığında bile ne onlara sahip çıktı ne de tacizcileri kınadı. Buna rağmen “ahlak”, “ahlaki değerler”, “ahlak telakkisi” ve “etik” sözlerini ağzından düşürmedi. Bunlardan ve geçmişten beri yaptıklarından dolayı da “Ne Öğretmenlere Ziya Olabildi NeEğitime”1 dedik.