Rejimin niteliği etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Rejimin niteliği etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Temmuz 2021

Rejimin Niteliğine Dair On Tez

 

Rejimin Niteliğine Dair On Tez 

Fikret Başkaya 

1.     

1- Türkiye’de ortalama bilinç, köşeli, bağnaz bir resmî tarih ve resmî ideoloji tarafından ‘iğdişleştirilmiş’, dumura uğratılmış bir bilinçtir. Resmî tarih, yalana, tahrifata, yok saymaya, adıyla çağırmamaya dayanan bir tarih versiyonudur. Fakat, resmî tarih, kendi başına bir amaç değildir. Resmî ideolojinin hammaddesidir. Şeylerin gerçeğine nüfûz etmeyi zorlaştıran bir şey de Avrupa-merkezcilik, veya Avrupa-merkezli ideolojik yabancılaşma denilendir Avrupa-merkezli yabancılaşma, eğitimli kesimlerin kendi gerçekliklerine kendi gözleriyle bakmalarını zorlaştırıyor… Oysa, “önemli olan nereye bakıldığı değil, nereden bakıldığıdır” denmiştir…

2.     Türkiye’de Eski Rejim ve onun geleneksel ideolojisiyle cepheden bir hesaplaşma hiçbir zaman gerçekleşmemiştir. Başka türlü söylersek, gerçek bir bilinç devrimi, modernite devrimi yaşanmamıştır… Padişahın kulunun (tabasının) bir türlü Cumhuriyetin yurttaşı olamamasının asıl nedeni budur... Yoğun ve ısrarlı modernlik, ilericilik, çağdaşlık söylemi, gerçek durumu gizlemeyi kolaylaştırıyor…

3.     Türkiye’deki rejim, Anadolu’nun otokton halklarının [Ermeniler, Rumlar, Pontus Rumları, Asuriler, Keldaniler…) tafiyesi üzerine inşa edilmiştir. Bu niteliğinden ötürü rejimin kendi kirli geçmişiyle hesaplaşması mümkün değildir… Başlarda Müslüman oldukları için Kürtler kırıma uğratılmamıştır. Asimile edilebilir oldukları düşünülmüştür ama, öyle bir şeyin mümkün olmadığı anlaşılınca Kürtleri adam etme yoluna gidilmiştir… Geride kalan yüz yılda Kürtlere yönelik, katliamlar, baskı, şiddet, devlet terörü, siyasi cinayetlerin hızı hiç kesilmedi… Bugün de ‘garp cephesinde yeni bir şey yok’…

 4.     Bu, fıtraten ırkçı bir rejimdir. Rejimin muteber saydığı insan: Türk, Müslüman, Sunnî, Hanefi olandır… Onun dışındakilerin hayat hakkı yoktur. Osmanlı İmparatorluğu çöküş sürecine girince, önce bir İttihad-ı Anasır projesiyle (imparatorluk dahilindeki tüm etnik, dinî, kültürel unsurları bir arada yaşatmak anlamında), çöküşün durdurulabileceği sanılıyor… Mümkün olmadığı görülünce II. Abdül Hamid, İttihad-ı İslam projesini (Tüm Müslüman unsurları bir arada yaşatma) gündeme getiriyor. Onun da imkânsızlığı anlaşılınca, İttihatçılar, Türk ırkına dayalı bir devlet projesini ‘başarıyla’ hayata geçiriyorlar. Devlet, münhasıran Türk ırkına dayalı bir rejim olarak varlığını sürdürüyor.(1). Etnik temizlik, ırkçı-Turancılığın bir gereğiydi… Hiçbir rejim, hiçbir insan ‘ben ırkçıyım, faşistim demez…