30 Ekim 2023

“Fenomen Öğretmen”ler Yetmez Asıl MEB’e Bakın!

 

“Fenomen Öğretmen”ler Yetmez Asıl MEB’e Bakın! 

Atalay Girgin*

 

“Fenomen öğretmen”ler eğitim-öğretimde bir vakaydı. Ancak son zamanlarda “Öğretmenlerin sınıflarında video fotoğraf çekerek sosyal medyada öğrenciler üzerinden fenomen olmaları” dışında, birde “bundan para kazanma” iddiaları yeniden gündeme taşınmaya başladı. Hatta bunlar üzerine akademik makaleler bile yazıldı. Ve bunun yanı sıra  “öğrencilerin eğitimden geri kalıp kalmayacağı” da en azından birilerince sorgulanır oldu. Peki; eğitimdeki sorun “fenomen öğretmen”lerden mi ibaret? “Fenomen öğretmen”ler hedefe konulurken, eğitim-öğretimde neler gizlenmektedir?

 

“Fenomen Öğretmen”ler Sonuçtur

 

“Fenomen öğretmen”ler, daha doğrusu sosyal medya fenomeni memur ‘öğretmen’ler yalnızca bir sonuçtur. Hem mevcut eğitimin hem de mevcut ‘öğretmen’ gerçekliğinin günümüzde ne hallere düştüğünün ve düşürüldüğünün en basit göstergelerinden yalnızca biridir. Ne yazık ki eğitim ve öğretmen camiasının en tepesinden en altına dek ne eğitim ve öğretmen etiği umurundadır birilerinin ne de ilke ve değerler...

 

Sosyal medya fenomeni memur ‘öğretmen’lerin eğitim ve öğretmen etiğiyle bağdaşmayan, hatta çocuk istismarı olarak nitelenebilecek paylaşımları, bunlar üzerinden rant sağlamaları sorundur. Ancak küçücük bir düzenlemeyle, küçücük bir fiskeyle bertaraf edilebilecek bir sorun... Elbette istenirse...

 

Ne var ki bu sorun, varolan eğitim ve memur ‘öğretmen’ sorunundan bağımsız ve onun dışında değildir. Neşterin vurulması gereken asıl yer burasıdır. Tek başına sosyal medya fenomenine dönüşen memur ‘öğretmen’lere ilişkin tedbir almak asıl sorunu ortadan kaldırılamaz.

 

“Fenomen Öğretmen”ler Günah Keçisi Mi?

 

Öte yandan, eğitim ve öğretmen camiasında fenomen memur ‘öğretmen’lere ilişkin sergilenen tavır ve yaklaşımlar da apayrı bir sorundur. Bazı okul yöneticileri için, okulunda “fenomen öğretmen” bulunması, veliler ve yerel kamuoyu nezdinde bir prestij, bir ayrıcalık olarak görülüp değerlendirilebilmektedir. Çünkü onların bulunduğu okullar, o okullardaki öğrenciler ve yöneticiler de “fenomen öğretmen”lerin popülerliğinden pay almaktadırlar.

 

Keza bazıları da sanki eğitimdeki çöküşün, mevcut memur ‘öğretmen’ kitlesindeki hem nitelik hem de etik ve ahlaki değer erozyonunun nedeni yalnızca “fenomen öğretmen”lermiş gibi, onları günah keçisine dönüştürmektedir. Eğitim ve öğretmen gerçekliğine ilişkin temel ve köklü sorunların yakınından bile geçmeyen, efendi belledikleri amir ve üstlerine elpençe divan duran birileri de “fenomen öğretmen”leri günah keçisine dönüştürerek bu süreçten parsa kapmaya çalışmaktadır. 

 

Yalnızca “Fenomen Öğretmen” Mi Sorun? Ya Diğerleri...?

 

Oysa, sosyal medya fenomeni memur ‘öğretmen’ler, içerisinde yer aldıkları genel memur ‘öğretmen’ kitlesinin bir parçasıdır. O memur ‘öğretmen’lerin birçoğu, hiçbir etik ve ahlaki değer gözetmeksizin borsa, hisse senedi, döviz, altın-gümüş vb  peşinde koşar. Bazıları ellerindeki gelişmiş teknoloji ürünü akıllı cep telefonlarıyla derste bile forex piyasalarında al-satla uğraşır, halka arzları takip eder, hatta başkalarını da buna özendirir. Bazıları birkaç saatlik ek ders, kurs, vb için bile okul idarecilerinin karşısında taklalar atar. Başka birileri ise danışıklı bir biçimde, özel ders için birbirlerine öğrenci yönlendirir. Acaba neden? Elbette tamamen ‘duygusal’... 

 

Bu olup bitenlere ilişkin ağzını bile açmayanların, “fenomen öğretmen”lerin sosyal medya paylaşımları üzerinden para kazanmalarını, rant elde etmelerini dillerine dolamaları, eleştirmeleri, vurun abalıya anlayışıyla onları hedef göstermeleri ne kadar ciddiye alınabilir ki... Kaldı ki sosyal medya fenomeni memur ‘öğretmen’ler, eğitimdeki sefaletin, memur ‘öğretmen’ler camiasındaki çürümenin nedeni değil, yalnızca sonuçlarından biridir.

 

“Fenomen Öğretmen”ler de “Düzenin Duvarındaki Tuğla”dır

 

Öğrencilerin istismarı, derslerinden geri kalıp kalmamalarına gelince... Ne yazık ki bu, eğitimin genel durumu dikkate alındığında, birçok açıdan küçük ve ihmal edilebilir bir ayrıntıdır. Bunun önemli iki nedenini belirteyim:

 

Birincisi, “Fenomen öğretmen”ler de onları eleştiren ya da el üstünde tutanlar da  Dünya’nın her yerinde “düzenin duvarında tuğla” olan tüm öğretmenler gibi kendi asli görevlerini ve işlerini yapmaktadırlar. Ne bir fazla ne bir eksik... Onlar ve düzenin duvarında tuğla olan tüm öğretmenler, gönüllü ya da gönülsüz bir biçimde siyasal ve ideolojik olarak bilinçlerini, hatta bedenlerini bile düzenin ve egemenlerin efendilerine satan, onların hizmetine sunan pedagoglar, yani “çocuk bakıcısı eğitimli köle”lerdir. Asli işleri ve görevleri de kendilerinden istenen yol ve yöntemlerle ya da tıpkı “fenomen öğretmen”lerin yaptığı gibi, işin içine kendi meşreplerini de katarak düzene ve onun efendilerine, özgür olduğu yanılsaması yaşayan yeni köleler yetiştirmektir. Bu amaca nail olunduktan, düzenin siyasal ve ideolojik kabullerine uygun yeni köleler, yeni “ideolojik esir”ler yetiştirildikten sonra öğrencilerin derslerden geri kalıp kalmamasının hiçbir önemi ve hükmü yoktur. Çünkü bundan ötesi teferruattır. Tıpkı, aslolan kutsallıksa ölmenin ve öldürmenin teferruat oluşu gibi...

 

Nedenlerden ikincisi ise şudur: Sosyal medya fenomeni memur ‘öğretmen’lerin sınıflarında, genel olarak devlet bürokrasisinde (yani yargıda, yasamada, emniyette, askeriyede, mülki idarede, vb.), özel olaraksa MEB bürokrasisinde makam ve koltuk sahibi olan ya da toplumsal statüsü yüksek, ekonomik durumu ortanın üzerindeki bilinçli kişilerin ve ailelerin çocukları ya parmakla gösterilecek kadar azdır ya da hiç yoktur.

 

MEB Bürokrasisinde Okul ve ‘Öğretmen’ Tericihi...

 

Özellikle merkezden taşraya dek MEB bürokrasisinde makam ve koltuk sahibi olanların büyük bir bölümü, eğitimin içeriğini, yönetimini, denetimini, okul idareci ve öğretmen atamalarını kendileri yapıyor olmalarına rağmen, zorunluluk halleri dışında çocuklarını kolay kolay ve zorunluluk halleri dışında, devlet okullarına göndermezler. Çünkü onlar, istisnaları hariç, devlet okullarında yapılan eğitime, oralarda görev yapan ‘öğretmen’lere güvenmez ve çocuklarını bunlara emanet etmek istemezler.

 

Onların tercihleri, öncelikle bulundukları bölgede ‘iyi ve duygusal olarak yakıni ilişki’ kurdukları gözde özel okul sahipleridir. Eğer bu olmazsa da istisnai olarak eğitimin ve ‘öğretmen’ kadrosunun daha nitelikli olduğu söylenen devlet okullarından birinin yolunu tutmak ve çocuğunu bu okullardaki “özel sınıf”lardan birine yerleştirmektir. Bu durum, yalnızca MEB’in yüksek bürokratları arasında yaygın değildir. Aynı zamanda il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinin birçok yetkilisi için de geçerlidir. Son yıllarda bu kervana katılan okul müdürlerinin, hatta ‘öğretmen’lerin sayısı da hızla artmıştır.

 

Keza benzer bir durum birçok sözde eğitim ve öğretmen sendikasının yöneticileri için de geçerlidir. Onların da birçoğu ya da bir kısmı kendi üyelerinden oluşan ‘öğretmen’lerin bulunduğu devlet okullarına çocuklarını göndermezler. Çünkü, ‘öğretmen’leri örgütlemek, onların haklarını savunmak, hatta yeni haklar kazanmak için faaliyet yaptıkları iddia edilen sözde eğitim ve ‘öğretmen’ sendikalarının yöneticileri bile içlerinde fiili ve potansiyel olarak kendi üyelerinin olduğu ‘öğretmen’lere ve onların verdikleri eğitime güvenmez ve  birçoğu çocuklarını onlara ve onların bulunduğu devlet okullarına emanet etmez. Ne yazık ki memur ‘öğretmen’ler de ne denli memur ‘öğretmen’ olduklarını kanıtlamak istercesine, bir kuyruk misali onların peşine takılmaya devam eder.

 

Eğitim bürokratından okul yöneticisine, ‘öğretmen’inden sendikacısına hal buyken, öğrencilerin derslerden geri kalıp kalmaması, çocukların istismara uğrayıp uğramaması kimin umurundadır ki... Bunlara ve bunların sorumlularına zerre söz edemeyip, sosyal medya fenomeni memur ‘öğretmen’leri hedef tahtasına oturtmaksa apayrı bir sorundur ki bunu “tam bir ikiyüzlülük, riyakarlık, ilkesizlik ve tutarsızlık” sözleri bile nitelemeye yetmez. Bu en az sosyal medya fenomeni memur ‘öğretmen’lerin yaptıkları kadar yanlıştır.

 

Tüm bunlardan dolayıdır ki bakılması ve görülmesi gereken sorun yalnızca “fenomen öğretmen”ler değildir. Çünkü onlar, yalnızca birer ayrıntıdır. Asıl olarak bakılması gereken yer, tepeden tırnağa MEB, eğitim ve ‘öğretmen’ camiasının kendisidir. Hele de o eğitim kurumu ve ‘öğretmen’leri, toplumsal çözülme ve kültürel-ahlaki çürümenin ve yozlaşmanın her türlü tezahürünün içinde debeleniyorsa...



* Ankara Üniversitesi, DTCF Felsefe Bölümü mezunu ve “Arzu Okulu”, “Aşk Mavidir Öğretmenim”, “Lağımpaşalı”, “Öğretmen Düzenin Duvarındaki Tuğla”, “Edebiyat Nedir Ki…”, “Allah dedi Üstad-ı Azam” kitaplarının yazarı.  Güncel Ve Düşünsel; https://atalaygirgin.blogspot.com

Hiç yorum yok: