Öğretmenevinde
Eşler Birlikte Kalamıyor
Atalay
Girgin*
Baştan belirteyim ki bu bir iddia değil. Olayı yaşadığını belirten öğretmenin dışında, resmi kaynaklar tarafından da teyit edilen doğru bir bilgi. Bu bilgiye kaynaklık eden olay da ayniyle vaki yaşanmış bir gerçek. Hem de çok kısa bir süre öncesinde…
Bunun
ayrıntılarına biraz sonra değineceğim. Ancak bundan önce, bu olay sonrası
karşılaştığım durumdan söz etmek istiyorum.
Uygun Bir Kıvılcım Yeter
Toplumsal
kırılganlık ve duyarlılıklar öylesine arttı ki iktidarından muhalefetine dek hangi
cenahta olursa olsun, en küçük olaylar bile abartılı tepkilere dönüşüveriyor
artık. Toplumsal gerilim ve kamplaşmanın bir çatışmaya dönüşmesi için sanki ne
zaman nerede çakacağı kestirilemeyen uygun bir kıvılcım bekleniyor.
Sorunun
ya da olayın ne ve neden olduğunu bile öğrenme gereği hissetmeden, birileri öfkesini
dışa vururken, başka birileri de efendilerini koruma kaygısı ve göreviyle işin
üzerini örtmeye, karartmaya girişiyor. Ön yargılı düşünceler söze ve bildirime dönüşüyor.
Bunların en son örneklerini orman yangınlarında, Bozkurt’ta yaşanan HES katkılı felakette, Taliban ve Afganistan kaynaklı göç dalgasında izledik ve izliyoruz. Çünkü bir taraf bile isteye yalan söylüyor. Yalanlar ve manipülasyonlarla olup bitenlerin üstünü örtmeye, pervasızca yönetmeye çalışıyor.
Diğer
taraf ise artık onların söylediği, resmi kurumlar aracılığıyla açıklanan hiçbir
şeye itibar etmiyor. Nedeni belli... İstatistiki tablolar ve rakamlar bile
gerçekliğe aykırı bilgileri doğruymuş gibi sunmanın aracı kılınıyor. Yalana
uygun raporlar hazırlanıyor.
Bunda
en büyük pay sahibinin, geçmişten bu yana yaptıkları ve söyledikleriyle iktidar
cenahı olduğu aşikârdır. Çünkü toplumsal hassasiyeti ve kırılganlıkları kaşıyan
her şey göz göre göre gerçekleşiyor. Artık saklamaya bile gerek görmüyorlar.
Toplumun
yalnızca bugününü değil, geleceğini de 25-30 yıllığına haraca bağlarcasına peşkeş
çekilen yol ve köprü ihalelerini; ikili antlaşmalarda ‘ticari sır’ denilerek,
artık adından öte hükmünün kalmadığını sergilemek istercesine, TBMM’den dahi gizlenen
rantları; birçok büyük şirkette yer alan ‘gizli ortak’ meselesini; en üst
katlarda ağırlanan kadın satıcılarını; uyuşturucu baronları ve mafyayla yapılan
işleri ve verilen görüntüleri; yasama, yargı ve yürütmenin göstermelik hale
gelişini saymıyorum bile… Milyonlarca insan işsizken, açlık sınırına mahkûm
yaşarken, ortalık çok maaşlı çemişlerden geçilmiyor.
Bunlar
yetip de artmazmış gibi, bürokraside, özellikle de MEB bürokrasisinde yaşanan değişimlerde,
gelenin gidenin hangi cemaatten, hangi tarikattan olup olmadığının konuşulduğu;
hangi vakıf ya da cemiyetle yakın ilişkilerinin olduğunun yazılıp çizildiği
koşullarda duyarlılıklar daha da yükseliyor. Hele de ortalıkta Taliban olayı ve
Afgan göçü varken…
Öğretmenevi Gerçeği
İşte,
öğretmenevinde bir öğretmenin evli olmasına rağmen, eşiyle aynı odada, hatta
aynı binada bile kalamadığı iddiası/bilgisi bu koşullarda düştü, sosyal
medyanın gündemine. Az takipçili bir hesap olmasına rağmen, kısa zamanda binlerce
beğeni, retweet ve çok sayıda olumlu ve olumsuz yorum aldı.
Olumsuz
yorumlar üzerine, ilgili öğretmen, öğretmenevinde kaldığının belgesini de paylaştı.
Olay gerçekti. Yazılanlar yalnızca bir iddia değildi ve bilgi doğruydu. Yani
öğretmenin eşiyle birlikte aynı odada, aynı binada dahi kalmasına izin
verilmemişti. Peki; neden?
Twitter’da
söz konusu öğretmenin, “Afganistan'ı, Taliban'ı konuşanlar Şırnak Öğretmen
Evi'nde kadınların ayrı binada erkeklerin ayrı binada konakladığını neden tartışmıyorsunuz?
Eşiniz ile bile aynı binada kalamıyorsunuz.” yazan paylaşımıyla
karşılaşınca merak ettim.
Ve
önce paylaşımı yapan öğretmene mesaj attım. Olayın ayrıntılarını öğrenebilme
kaygısıyla birkaç soru yönelttim. Kısa bir süre sonra gelen yanıtta, teyit
edemediğim birkaç ayrıntının yanında, eşiyle bile aynı binada kalamadığı
iddiası yineleniyordu.
Şırnak Öğretmenevi: Aile Odamız
Yok!
Bunun
üzerine, aynı gün, Şırnak Öğretmenevi’ni aradım. Kendisinin resepsiyonist
olduğunu söyleyen kişi, yönelttiğim soruya “Aile odamız yok!” yanıtını verdi. Bu
yanıt, ne denli kısa olsa da öğretmeni doğruluyordu. Ama “Neden?” sorusunun karşılığı
değildi.
Ardı
sıra Şırnak İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne telefon ettim. Karşıma çıkan görevliye
İl MEM Müdürüyle görüşmek istediğimi belirttim. Müdürün o an uygun olmadığı
yanıtını alınca, olayı anlatıp, bunun nedenini sordum.
Anlattığına
göre, kadınların ve erkeklerin ayrı binalarda kalma uygulaması yeni değildi.
Söylediğine göre, “üç dört yıldır” da sürüyordu ve bu geçici bir durumdu. Yeni
öğretmenevi binası yapıldıktan sonra ortadan kalkacaktı.
Buna
ilişkin resmi bir karar olup olmadığını öğrenmek istedim. Ama tatmin edici bir
yanıt alamadım. Görevlinin isteği üzerine telefon numaramı bıraktım.
On Dakika Sonra Çalan Telefon
Öğretmenin
paylaştığı bilgilerin doğruluğu konusunda herhangi bir kuşku yoktu artık. Bunun
üzerine hemen dosyayı açıp yazıya başlamıştım ki telefonum çaldı. Arayan Şırnak
İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ydü. Ve onun müdürü Nazan Şener telefondaydı.
2020
yılında göreve atanmış olan İl Milli Eğitim Müdürü Nazan Şener de kadın ve
erkeklerin aynı odada, hatta aynı binada kalamadıklarını teyit ediyordu. Bu
konuda resmi bir kararın olmadığını söylüyor ve “Eğer böyle bir şey olsa önce
ben karşı çıkarım. Buna izin vermem” diyordu.
Yaşanan
durumun ise öğretmenevi olarak kullandıkları binaların fiziki koşullarından
kaynaklanan geçici ve fiili bir uygulama olduğunu, bu halleriyle kadın ve
erkeklerin aynı binada kalmalarının, mahremiyet açısından sıkıntı yaratacağını
belirterek ekliyordu: Yeni öğretmenevi inşaatımız sürüyor. Hizmete girdiğinde
böyle bir durum olmayacak.
İşte gerçek bir olaya ve o olayın doğru bilgisine dayanan bir paylaşımın kısa öyküsü… Ama bu küçücük olayın bile toplumsal tepki ve kırılmaları tetikleyebilme potansiyeli… Asıl düşündürücü olması ve kaygı duyulması gereken de budur.
* Ankara
Üniversitesi, DTCF Felsefe Bölümü mezunu ve “Arzu Okulu”, “Aşk Mavidir Öğretmenim”, “Öğretmen
Düzenin Duvarındaki Tuğla”, “Edebiyat Nedir Ki…”, “Allah dedi Üstad-ı Azam” kitaplarının yazarı. Felsefenin Işığında /
Felsefece; http://atalaygirgin.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder