22 Şubat 2017

AŞK MAVİDİR ÖĞRETMENİM'e SORUŞTURMA

Soruşturma ve Cezalar Aşkın Rengini Solduramaz:
AŞK MAVİDİR ÖĞRETMENİM

Milli Eğitim teşkilatının neredeyse birçok kademesine kök salmış sansürcü ve yasakçı zihniyet sahiplerinin "Aşk Mavidir Öğretmenim" adlı romanım hakkında soruşturma açtığı kesinleşti. Epeydir bu konuda söylentiler olsa da kesin bir bilgi yoktu. Ancak geçtiğimiz günlerde edindiğim bilgiler, söz konusu soruşturmanın, Haymana eski Kaymakamı Turhan Erdoğan'ın 2016 Kasım'nda Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne yazdığı üst yazıyla başladığını teyit etti.

 
"Aşk Mavidir Öğretmenim" soruşturması, 2010 yılı Kasım sonundan bugüne dek Felsefe öğretmeni olarak görev yaptığım Haymana Nuri Bektaş Anadolu Lisesi'nde, kitaplarım vesile edilerek hakkımda açılan ve önceki dosyayla birleştirilerek karşıma çıkarılan ikinci soruşturmadır. İlki, 2011 yılında ilk basımı yapılan "Lağımpaşalı" adlı romanımla "cumhurbaşkanı, başbakan ve hükümet yetkililerine hakaret ettiği"m iddiasına büründürülerek, 2015 sonunda okul idaresi ve ilçe milli eğitim müdürlüğünün şikayeti üzerine Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü müfettişleri aracılığıyla yürütülmüştü.

"Aşk Mavidir Öğretmenim" hakkındaki soruşturmanın da yine aynı mahfillerin şikayeti ve talebi üzerine, Kaymakam Turhan Erdoğan'ın Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne yazdığı yazıyla başladığı anlaşılıyor. 

"Aşk Mavidir Öğretmenim"den hareketle hem romana hem de bana  yönelik yapılan şikayet ve açılan soruşturmanın, 240 sayfalık romanın yalnızca iki sayfasına odaklandığı ortaya çıktı. Şikayetçilerin iddiasına göre söz konusu sayfalardan birinde, "terör", "teröristle ilgili ifadeler"le ve "dağa gitmek" sözüyle "terörün" övüldüğü ve özendirildiği kanatine varılıyor ve "gereğinin yapılması" talebiyle de cezalandırılmam gerektiği belirtiliyor. 

Oysa kitabı didik didik etmelerine rağmen, tam bir sansürcülük örneği gösterek ve ancak bazı sözcükleri cımbızlayarak oluşturdukları şikayet ve açtırdıkları soruşturmayla, ilgili çevrelerin sergiledikleri tutum bariz bir acziyet göstergesidir. Bu aynı zamanda "öğretmenin itibarı" sözünü dillerine pelesenk eden, ancak sıfat ve statülerini muktedirler önünde hangi taklaları atarak, hangi elleri etekleri öperek elde ettiği malum olan çevrelerin, aslında hangi zihinsel sefalet içerisinde olduğunun da apaçık ikrarıdır. Çünkü kitabın hiçbir yerinde sansürcü ve yasakçı zihniyet sahiplerinin algıladığı ve yorumladığı anlamda bir "terör" övgüsü, "terörist"liğe özendirme sözkonusu değildir. Buna rağmen, ilgili şikayeti dikkate alarak, "Aşk Mavidir Öğretmenim" ve yazarı olarak da benim  hakkımda soruşturma açmak ve celandırılmam gerektiğine hükmetmek ise hem bu acziyete teslim olmak hem onu sürdürmek, hem de aynı zihniyetle malul bataklığı mesken tuttuğunu cümle aleme ilan etmektir.


"Aşk Mavidir Öğretmenim" ve benim hakkımda, romanda yer alan bir diyalogtan hareketle şikayet ve soruşturma konusu ise tam bir cahil-i cühelalık örneği. Dillerinden "Allah", Kur'an" sözünü düşürmeyen, görev yaptıkları kurumların internet sitelerinde reklam yaparcasına hangi okullarda okuduklarını, ne yüksek lisanslar, doktoralar yaptıklarını sergilemeyi marifet sanan, ama mürekkep yalayıp durmakla cahil-i cühelalığın ortadan kalkmayacağını bir türlü kavramayan bu güruh, yazdıklarımla "Kur'an-ı Kerim ve onun toplumsal hayata dair kurallarına", "manevi değerlere" hakaret ettiğime hükmetmiş. Bu hüküm uyarınca  da cezalandırılmam gerektiği sonucuna varmış. 

Cahil-i cühelalık ne parayla pulla, ne de sırta geçirilen pahalı, cicili bicili elbiseler, başa takılan rengarenk örtülerle geçiyor. Keza sıfatını, statüsünü, makamını, hatta ne yazık ki görüntüsünü bile kendisinden daha değerli sanan ilinek insanların karşısında gerdan kırıp el pençe durarak, onların ellerini eteklerini öperek elde edilen sıfat ve statülerle de geçmiyor. Yanılsamalı bir biçimde, bu elde ettikleri sıfat ve statülerle bir anda değer kazandıklarını sananlar yalnızca ilineğin ilineğine dönüşüyorlar. Çünkü kendileri de birer ilinek insan olan birilerinin bahşettiği sıfat ve statüler sırtlarına vurulan birer semerdir. Semerin değeri ne eşeği eşeklikten kurtarır ne de cahil-i cühelalığı alır. Hem birey olarak kendisinin hem de karşısındaki insanın değerini kendisinden başlatamayan sıfat ve statüler bataklığındaki sıfatzedelerin ilinekliği ve cahil-i cühelalığı, tıpkı eşeklik gibidir. Ne kadar mürekkep yalarlarsa yalasınlar,  ne kadar kitap okurlarsa okusunlar bir türlü geçmez. Çünkü bilmek başka şeydir, anlamak bambaşka bir şey...

Bundan dolayı, "Aşk Mavidir Öğretmenim"i ve yazarını "Kur'an-ı Kerim ve onun toplumsal hayata dair kurallarına" hakaret edip aşağıladığı, yerdiği gibi iddialarla şikayet eden, cezalandırılması gerektiğine hükmedenler, tam bir sığlıkla kaim olup sansürcülük ve yasakçılıktan öteye geçememişlerdir. Ne kitapta anlatılanı kavrayabilmişler, ne de farklı kahramanların söyledikleri arasında doğru bir ilişki kurabilmişlerdir. Eğer bunu yapabilseler ve Kelam hareketlerinde, teolojide, tasavvufta ve din felsefesinde ileri sürülen farklı düşüncelerden haberdar olsalar ve dahası bunları anlamış olsalardı, "Aşk Mavidir Öğretmenim"e ilişkin bir soruşturma ve cezalandırma talebinde bulunamazlardı.

Ancak olan oldu. Muhtelemelen bu yasakçı ve sansürcü zihniyet sahiplerinin cahil-i cühelalığı bir kez daha galip gelecek. "Aşk Mavidir Öğretmenim"den hareketle yazarına ceza kesilecek. Bunun bir adım ötesinde de kitabın okula sokulması yasaklanacak. Ama bilinmeli ki soruşturma ve cezalandırmalar ne yazarını yıldırabilir ne de aşkın rengini soldurabilir. Boşuna yazılıp söylenmedi: 

AŞK MAVİDİR ÖĞRETMENİM 
AŞK MAVİDİR...






Hiç yorum yok: