ÖĞRETMEN - Düzenin Duvarındaki Tuğla
Atalay GİRGİN
Eğitim, öğretmen, kapitalist toplumda eğitimin yeri ve işlevi, tarih, felsefe ve kültürü siyasal ve ideolojik boyutta da sorgulayan, Felsefi/ Teorik/ Politik bir çalışma
128 sayfa, Algıyayın 2009. İstanbul
"Öğretmen- Düzenin duvarındaki tuğla" adlı ilk kitabım yayınlandı. 14 Nisan'dan itibaren kitabevlerinde yer almaya başlayan bu çalışmayla ilgili iki kısa değerlendirmeyi ve bana ilişkin olarak kitapta yer alan kısa bir bilgilendirme yazısını sizlerle paylaşmak istedim.
1) “ 'öğretmen duvarda bir tuğla' olmaktan kurtulmak istiyorsa, kapitalizm gerçekliğini sorun etmekten başka çıkar yol yok. Öğretmen duvarda bir tuğlaysa bu kitabın yazarı Atalay Girgin de duvarda tuğla olmamanın mümkün ve gerekli olduğunun bilincinde olan az sayıdaki istisnadan biri... Yazar elinizdeki kitapta, eğitim ve öğretmen başta olmak üzere, sosyal gerçekliğe değişik veçhelerden bakarak, sosyal gerçeklikle yüzleşiyor. Sosyal realitenin bir bütün olduğunun farkında olarak, sosyal sürecin farklı veçheleri ve bileşenleri üzerinde duruyor. Bu kitapta yer alan eğitim, öğretmen, kapitalist toplumda eğitimin yeri ve işlevi, tarih, felsefe ve kültürü angaje eden denemeler, zihin açıcı ve merak uyandırıcı...” Fikret Başkaya
2) “Atalay Girgin’in bu çalışması, öğretmenler için mesleklerinin işlev ve önemini sorgulayacakları bir boy aynası, veliler açısından ise çocuklarının nasıl bir tornadan geçirildiğinin belgesi olacaktır. Çocuklarımızın sosyalleşmesi, ‘insanlaşması’ için zorunlu tuttuğumuz ‘eğitimin’ onlarda ne gibi tahribatlar açabildiğini cüretkar bir biçimde gösteren bu çalışma umarım ki nicedir zihinlerde beklenen etkiyi yaratacaktır. Elbette ki, var-olanı bilinçsizce savunanlar, bu konu ve bu kitap bağlamında olması gerekeni gördükçe kayıtsız kalamayacaktır. Atalay Girgin, eğitim alanında sürüp giden var-olanın insanın tür bilincine dayattığı esareti açıkca ortaya koyuyor. Okuyucuya kalan ise sormak ve sorgulamak.” A. Galip
Yazara ilişkin tanıtım yazısı:
Atalay Girgin: Manisa’nın Alaşehir ilçesinde adı yeni kendisi eski bir köyde doğdu. Küçük bir çiftçi ailesinin yaşayan ilk çocuğuydu. Adı ‘Uğur’ konulmadı ama uğurlu geldi. Kardeşleri doğdu, yaşadı. Köyünde başladığı eğitim-öğretim hayatını, Gökçeada Öğretmen Lisesi’nde yatılı, Manisa Kız Öğretmen Lisesi ve Savaştepe Öğretmen Lisesi’nde gündüzlü olarak sürdürüp Alaşehir Lisesi’nde tamamladı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde adım attığı üniversite öğrenimi, uzatmalı bir öğrencilik döneminin sonunda Ankara Üniversitesi DTCF Felsefe bölümünde sona erdi. Şimdilik, “gazetecilikten sonra severek yaptığım tek iş” diye nitelediği ama buna rağmen, “her an vazgeçebilirim” dediği öğretmenliğe devam ediyor.
Şiir ve öykü denemeleriyle başladığı yazma serüvenine, devrik cümlelerle, yazma tutkusuyla yazdığı bir öyküsünün, edebiyat öğretmeni sıfatını taşıyan yetkililerce, “bu yaşında şiirle adam öldürmeyi anlatıyor” diye nitelenip ağzı burnu kan içinde kalıncaya dek dövülmesinden sonra ara verdi. Derdini, teorik ve politik olarak anlatmanın daha doğru olacağını düşündü. Felsefeyi bu çıkmazda tanıdı ve sarıldı. Ekonomiden siyasete ve eğitime dek ele aldığı her konuyu bu üç alanda değerlendirip anlamlandırma gerekliliğini farkedip ifade tarzını edebiyatta görerek anlatmanın edebiyattan geçtiğine yeniden ikna oldu.
Her fırsatta dergi ve gazete yayınlamasına imrenen ve engel olan arkadaşlarının engellemeleri nedeniyle şimdilik yazma serüvenini, felsefeden ve politikadan beslenen teorik-eleştirel inceleme yazılarıyla Radikal gazetesi, Hürriyet Gösteri dergisi gibi süreli yayınlarda sürdürüyor. Arkadaşlarının telkiniyle yazdıklarının spesifik bir bölümünü kitaplaştırdı. Ona kalırsa aslolan anında okuyucuya ulaşan ‘samiztat’dır. Adıyla, sanıyla fanzin sayılabilecek ama kimliğiyle varım diyerek iktidara kafa tutan yayınlar peşinde olduğu söyleniyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder