Andımız
Kavgası Neyin Göstergesidir?
Atalay
Girgin*
Ortalık toz duman,
salvolar havada uçuşuyor. Sanki zincirlerinden boşanmışçasına… Taraflar
yıllardır içlerinde birikenleri kusuyor birbirlerine. Kimi televizyon
ekranlarından, kimileri gazetelerden… Her iki olanağı da bulamayanlar ise
sosyal medya mecralarından sesleniyor bir diğerine… Bir tarafta sevinç var,
diğer tarafta öfke. Konu malum: Andımız!
Danıştay 8. Daire
yargıçlarının “Andımız”a ilişkin verdiği karar, neredeyse beş yıldır küllenen
ve unutulmaya yüz tutan bir konuda, başta eğitim camiası olmak üzere tarafların
sessiz bir bekleyiş içerisinde olduğunu ortaya koydu. Eğitim camiasındaki taraf
sendika yöneticilerinin ve öğretmenlerin dışa vuran tepkilerine, kaçınılmaz bir
biçimde kendini taraf olarak gören ya da düne kadar sükut ikrardan gelir
dercesine susuyor olmalarına rağmen, durumdan vazife çıkaran ve rol kapmak
isteyen siyasiler de eklendi.
Ve konu bir anda yargının
bağımsızlığı ve tarafsızlığını da içerecek bir biçimde dallanıp budaklandı.
Neredeyse iş “Ankara’da hala yargıçlar var” havasına büründü.
“Andımız” kararı sonrası
başlayan kavga yakın bir gelecekte diner mi bilmem. Ancak bu kavga hem
yanılsamaların hem de toplumsal yaşamın, eğitim başta olmak üzere birçok
alanında var olan ve gizlenen sorunlarının apaçık bir göstergesidir. Ve aynı
zamanda da bilinmek ve dillendirilmek istenmeyen hakikatin dışavurumudur.
Şimdi bunlardan
birkaçının üzerinde duralım. “Andımız” marşının içeriğini bir yana bırakarak,
bu karar kapsamında önce yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile “Andımız”
kararının siyasal ve ideolojik mi yoksa hukuki mi olduğuna değinelim. Sonra da
bu sorunun asli nedenine…