Ziya
Selçuk’un “2023 Eğitim Vizyonu”nun Felsefesi Var Mı?
Atalay
Girgin*
Baştan belirteyim ki eğer
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un "Niye
hiç kimse Eğitim Vizyonu 2023’ün felsefesine dair yazmadı?” diye yakınan, hayıflanan,
sitemkâr sorusuyla karşılaşmasaydım bu yazı hiç kaleme alınmamış olacaktı. Daha
açıklandığı ilk gün okumuş olmama rağmen bu metin üzerine yazmanın gereksiz
olduğunu düşünmüştüm.
Neyse… Sonunda karar verdim. Liselerdeki binlerce felsefe öğretmeni,
felsefe bölümlerindeki yüzlerce akademisyen, eğitim fakültelerindeki yine
yüzlerce eğitim bilimci ne düşünür, ne der bilemem ama Milli Eğitim Bakanının
sitemkâr sözlerini üzerime alındım. Sonra da bu yazı öncesi metni yeniden
yeniden okudum. Notlarımı çıkardım. Ve işte yazıyorum. Buyurun efendim.
Ancak darılmaca gücenmece yok! Makam ve statüye, hiyerarşiye sığınma da yok!
Çünkü kalemin, ucundan dökülen düşüncelerle arz-ı endam eylediği yerde
hiyerarşi sırra kadem basar. Hemen söyleyeyim: Aşağıdaki satırları okuduktan
sonra, MEB bürokrasisi ve hiyerarşisindeki işgüzar ve işgüder aparatçıklar
aracılığıyla, başta “Öğretmen Düzenin
Duvarındaki Tuğla”, “Aşk Mavidir
Öğretmenim”1 ve bu yazının yayımlandığı
günlerde matbaadan çıkacak olan, hem sizin hem de tüm öğretmenlerin okuması
gerektiğini düşündüğüm “Arzu Okulu”
adlı roman olmak üzere kitaplarımın okullara sokulmasını yasaklamak da yok!
Anlaştık mı bilmiyorum. Lakin kalem kuşanan, kalemle derdini, meramını
anlatanlar, “Ben söyledim, oldu” diyerek kenara çekilemezler. Çünkü söz
söylemek, hem bireysel hem de toplumsal anlamda sorumluluktur. Sözü söyleyen bu
sorumluluğu ahlaki ve entelektüel olarak taşımak, bedelini ödemek, eğer varsa ödülünü
de olgunlukla, edeple kabullenmek zorundadır. Yegâne barutu, fünyesi kavram ve
sözcüklerden ibaret cümleler ve önermelerle dile gelen eleştiri silahına ve o eleştiri
silahının önermelerle tetik düşüren yargısına hazır olmalıdır. Hele de konu, en
temel işlevlerinin başında siyaset ve ideolojinin yer aldığı eğitimse… Hele de
konu, arzusu politika2 olan felsefeyse…