Çocuklarımıza Felsefi Düşünmeyi Neden Öğretmeliyiz?
İnsanın yeryüzündeki serüveni acılarla, katliamlar, tehcirler ve soykırımlarla bezenmiştir. “İnsan” adı verilen varlığın, “insan olmayı öğrenme” ve “insanlaşma” süreci, her çağda, sıfatlarının ardına sığınan insanın, sıfatlarıyla mahkûm ettiği insana yaptığı zulümlere karşı duruş, düşünüş, söyleyiş ve eyleyiş biçimiyle gelişmiş ya da ağır darbeler almıştır.
Bu tarih, bir yandan insanlığın ortak mirasına katkıların bir yandan da yakıp yıkmaların, yağma ve talanın, insanın insana yaptığı zulmün tarihidir. İnsan olmayı, etnik ya da dinsel, ideolojik ya da derisinin rengi anlamında yalnızca kendi sıfatıyla, yalnızca kendisi gibi olmayla özdeşleştiren sıfatzede insanın, hâkimiyet kurma ve ekonomik zenginliğe el koyma tarihidir. Bu anlamda, yaşanmış tarihin ve yaşanmakta olan anın zalimi de mazlumu da sıfatzedelerdir.
Tarihte yaşananlara rağmen, günümüz insanı için Dünya, geçmişten ne daha iyi ne de daha kötüdür. Kimi insanlar insanlığın ortak mirasına katkılarda bulunmaya, yapılan savaşlara, zulüm ve vahşete karşı durmaya çalışırken, kimileri ise yalan, talan, hırsızlıkla hükmetmeye devam etmekte ve bunlardan beslenmektedir. Kimileri ise otorite, muktedir saydığı efendilerinin karşısında el pençe divan durup, lütuf beklemekte ya da lütfedilen makam ve statülerini korumak uğruna vecd içinde secde etmektedir. Dünyanın her yanında olduğu gibi, yanı başımızda da birileri hala sıfatları için öldürmekte, sıfatları için öldürülmektedir. Oysa insanın değerini belirleyen sıfatları, statüleri değildir. Sıfatlar değişebilir, statüler gelip geçicidir.
Yazının Devamı: ÇOÇUKLARIMIZA FELSEFİ DÜŞÜNMEYİ NEDEN ÖĞRETMELİYİZ?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder