İLKSAN’da
Erkekler Sevilir, Kadınlar…!
Atalay
Girgin*
İLKSAN, “Cennet anaların ayaklarının altındadır” mavalının okunduğu, anaların kadından sayılmadığı, kadınların ise değer görmediği kuruluşlardan birine dönüşmüştür. Bundan dolayıdır ki ilk yıllarının aksine yönetim kurullarında bir tek ana, bir tek kadın yoktur İLKSAN’ın. Peki; neden?
Bu
kuruluş, 1943 yılında çıkarılan 4357 sayılı kanunla kurulmuştur. İlk yıllarda, ilgili
kanunla amaçlanan işlevleri doğrultusunda faaliyetlerini sürdüren İLKSAN,
özellikle 12 Eylül 1980 sonrası oluşan koşulların da etkisiyle temel
işlevlerinden uzaklaşmaya başlamıştır.
Özellikle
1985’den sonra İLKSAN üzerinde etkisini gösteren ve yetki kullanan 12 Eylül
zihniyetinin ardılı yönetimler, bu kuruluşun kayyım eline teslim edilmesine
kadar giden sürecin mimarı olmuşlardır.
“Benim
memurum işini bilir” zihniyeti, “Verdimse ben verdim” sözüyle pik yapmış, ancak
yok olmamıştır. Bu dönemlerde yapılan yolsuzluk ve usulsüzlükler “İLKSAN Skandalı” olarak basının ve kamuoyunun gündemine düşmüştür.
İLKSAN’ı yolsuzluk ve usulsüzlüklerle anılır hale getirmelerine rağmen, bu kuruluşu bir türlü bırakmak istemeyen söz konusu zihniyet ve onun siyasal ve ideolojik akrabaları, ellerinden geleni artlarına koymamışlardır. Bu uğurda, akçeli işlerdeki yolsuzluk ve usulsüzlüklerin yanına, mahkemelerce saptanan temsilci seçimlerindeki usulsüzlükleri de eklemekten geri durmamışlardır.
Lakin
geçen yıllara rağmen İLKSAN’ın makûs talihi değişmemiştir. Biri üye aidatları, diğeri
ikraz olmak üzere, istisnalar hariç başlıca iki temel gelir kaynağına sahip
olan kuruluş, her geçen yıl bir “arpalık” olarak anılmaya ve nitelenmeye başlanmıştır.
“ İLKSAN Zengini Bürokratlar”1
Öyle
ki İLKSAN yönetim kuruluna ‘seçilen’ MEB bürokratları, başlarına “talih kuşu
konmak”la ve “İLKSAN Zengini” olmakla anılır ve tebrik edilir hale
gelmişlerdir. Cümledeki “seçilen” sözüne de takılmayın! Çünkü bu bürokratların
seçilmesi değil, onaylanması söz konusudur.
Peki;
bu kişilerin yönetim kurullarında yer almasına onay vererek2,
İLKSAN genel kurulu üyelerine tabiri caizse “Seçeceğiniz kişiler işte
bunlardır! Başkaları değil!” dercesine dikte eden kimdir / kimlerdir? Hangi
sendikanın başkanı ya da yönetim kurulu üyeleridir?
Elbette bildiniz! Hem de benim yazmama bile
gerek kalmadan… Ama ben yazının gereği olarak yine de belirteyim: “Türkiye’nin
Sendikası” mottosuyla takdim edilen Türk Eğitim Sen.
Yani
başkanın brüt 7 asgari ücret, yönetim kurulu üyelerinin brüt 5’er asgari ücret,
denetim kurulu üyelerinin de brüt 3’er asgari ücret tutarında aylık maaş
alacakları İLKSAN yönetim kurulu üyelerinin kimler olacağına onay veren kişi
Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan’dır. Üstelik bu ücretlere yolluklar,
yevmiyeler, huzur hakkı vb dâhil değildir. Tüm bu ödemeler karşılığında yönetim
kurulu üyelerinden istenen ise Dünyanın en zor işidir: Ayda bir kez toplantıya
katılmak!
Elbette
bu kadar zor ve çok özel nitelikler isteyen, her parmağında on marifet
gerektiren böylesi meşakkatli ve yorucu bir işi kadınlar, hele de kadın
öğretmenler nasıl yapsın ki…? Talip Geylan ve sözüm ona “Türkiye’nin Sendikası”
Türk Eğitim Sen’in seçkin seçicileri de böyle düşünmüş olmalılar ki İLKSAN yönetim
ve denetim kurulu koltuklarına erkekleri oturtmuşlardır!
Lakin
bu kadar erkek sevgisini nasıl hayra yormalı! Hem de ağızlardan düşmeyen mili
ve manevi değerler ahkâmına rağmen… Hem de “Cennet anaların ayaklarının
altındadır” sözüne rağmen… Neyse… Allah’ın hikmeti işte! Ne demişler? Her
söylenene inanma!
İLKSAN’da Kadın Olmak
2016
yılsonu rakamlarına göre, İLKSAN üyelerinin yüzde 57’si kadın öğretmenlerden
oluşmaktadır. Sayısal olarak bu oran 144.404 kadın öğretmene tekabül
etmektedir.
Ne
yazık ki onca aramaya taramaya rağmen, “Türkiye’nin Sendikası” diye takdim
edilen Türk Eğitim Sen yöneticileri ve temsilcileri İLKSAN üyesi 144.404 kadın
öğretmen arasında, ayda bir toplantıya katılabilecek nitelikte bir tek kadın
öğretmen bile bulamamışlardır. Acaba bunun nedeni, İLKSAN’da kadınların değil,
erkeklerin sevilmesi midir? Yoksa İLKSAN üyesi kadın öğretmenlerin, herhangi
bir yönetim kurulu toplantısına katılmaktan ve imza atmaktan bile aciz
görülmesi midir?
Yanıtınız
ne olursa olsun! Aslında bu durum, başta İLKSAN üyesi kadın öğretmenler olmak
üzere, özelde Türk Eğitim Sen üyesi kadın öğretmenlere, genelde tüm kadın
öğretmenlere hakaretin daniskasıdır, dik alasıdır. Kadın öğretmenlerin şahsında
tüm kadınların hor görülmesi ve aşağılanmasıdır. Bu hakaret kamuoyu karşında
özürler ve tövbeler ederek bile telafi edilemez. Ama burası Türkiye işte! Vatan
millet Sakarya, ötesi fasarya!
Zurnanın Zırt Dediği Yer: İşte
Sorular
Sizce,
İLKSAN’ın 144.404 kadın öğretmen üyesi arasından bir tek kadını bile yönetim
kuruluna layık görmeyenler acaba, genel kurul üyelerine kimi / kimleri seçtirdiler?
Buradan
hareketle, ikinci kez dile getirdiğim, aşağıdaki soruların doğrudan ve
öncelikli muhatabı İLKSAN Yönetim Kurulu Başkanı Tuncer Yılmaz ve Türk Eğitim
Sen Genel Başkanı Talip Geylan’dır.
“Onay
ver”erek İLKSAN yönetim kuruluna seçtirdiğiniz üyeler arasında, herhangi bir
yolsuzluk soruşturmasından herhangi bir kişiyi aklayan ya da aklamaya dönük
karar veren, bu yolsuzluk eylemini mazur göstermeye çalışan bir kişi var mıdır?
Eğer varsa, bu kararı veren kişiyi, İLKSAN yönetim kuruluna bilerek mi aldınız?
Yoksa bunu sonradan mı öğrendiniz?
Eğer
böyle bir kişi varsa, bu kişiyle aynı yönetim kurulunda olmayı, ağzınızdan
düşürmediğiniz milli ve manevi değerlerle nasıl bağdaştırıyorsunuz? Yoksa bu
durum sizlerin milli, manevi ve ahlâki değerlerinizin gereği midir?
Eğer
böyle bir kişi varsa ve bu kişiyi, yaptıklarını bilmeden önce yönetim kuruluna
seçtirdiyseniz, şimdi istifasını isteyecek ya da yönetim kurulu üyeliğini
düşürecek misiniz?
Hepinizin
malumu olduğu üzere yukarıdaki soruların üç yanıtı var: Birincisi “Hayır ya da
yoktur!”; ikincisi “Evet ya da vardır!”, üçüncüsü ise “Bilmiyorum” demek ya da “Sukut
ikrardan gelir” dercesine susmak…
Bunların
içinde en doğru ve kolay olanı “Hayır ya da yoktur!” diyerek, hem yukarıdaki
soruları hem de gelebilecek olası tüm soruları bertaraf etmektir. Peki; sizce Tuncer
Yılmaz ve Talip Geylan bunu yapabilecek midir? Yoksa, sukut ederek ikrar mı eyleyeceklerdir?
Hangisi?
Yanıtları
alalım! Ya da ben mi başlayayım?
* Ankara Üniversitesi, DTCF Felsefe Bölümü mezunu ve “Arzu Okulu”, “Aşk Mavidir Öğretmenim”, “Lağımpaşalı”, “Öğretmen Düzenin Duvarındaki Tuğla”, “Edebiyat Nedir Ki…”, “Allah dedi Üstad-ı Azam” kitaplarının yazarı. Felsefenin Işığında / Felsefece; http://atalaygirgin.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder