Harun Yahya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Harun Yahya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

04 Şubat 2018

Adnan Oktar ya da Harun Yahya Gerçekleri

Adnan Oktar Gerçekleri
Çağlar Ezikoğlu
"Tarafıma karşı "Atalay Girgin Yanılıyor" başlığıyla üfürükten bir yazı kaleme alan, İslam'ın ve Müslümanların mümtaz temsilcisi, müritlerine-Müslümanlara  "sonsuz hayat kapısını aralayan" Adnan Oktar'a, yani nam-ı diğer Harun Yahya ya da "Adnan Hoca"ya dair gerçeklerden hareketle bir kaç hakikat... 
Bugüne kadar kendisine ve televizyonunda İslam ve Müslümanlar için yaptıklarına karşı hiçbir kayda değer siyasetçinin tek bir kelime etmediği bu zat-ı muhteremin seçkin canlı yayın konukları arasında AKP iktidarının milletvekili, Anayasa profesörü Burhan Kuzu'nun da yer aldığını unutmayın! Keza İslam ve Müslümanlık üzerine ahkam kesen bir dizi zevatın da..."
 Ve aşağıdaki yazıyı okurken düşünün: Neden, her önüne gelene dinden, imandan, manevi değerlerden söz edenlerin, milli ve yerli olmaktan dem vuranların Adnan Oktar ve avenesinin-müritlerinin yaptıklarına ilişkin hiç bir itiraz ve eleştiride bulunmadığını düşünün... Dahası, "din nedir" bunu da düşünün...

Son günlerin en tartışılan figürlerinden birisi oldu Adnan Oktar. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ile girdiği sözlü münakaşadan sonra, özellikle magazinsel bir figür olmasından mütevellit toplumun bazı kesimleri tarafından şirin gösterilmeye çalışıldı. Tıpkı, açık giyindiğini iddia ettiği kadınların taciz edilmesi gerektiğini savunan fakat iktidar tarafından gözaltına alındıktan sonra ‘muhalif İslamcı’ diye pazarlanmaya çalışılan Alpaslan Kuytul gibi. Diyanet İşleri Başkanlığının kurduğu çarpık düzeni yazmaya sayfalar yetmez elbet, ama sırf Diyanet ile tartışmaya başladı diye Adnan Oktar’ı sütten çıkmış bir ak kaşık gibi pazarlamak, tarihsel gerçekleri çarpıtmaktan başka hiçbir şeye hizmet etmez. Peki nedir bu tarihsel gerçekler? Şöyle bir geçmişe dönelim, tarihin tozlu sayfalarını yeniden açalım.
Tarih yaprakları 12 Kasım 1999’u gösteriyordu. O gece emniyet güçleri, kamuoyunda ‘Adnan Hocacılar’ olarak bilinen dini bir tarikate karşı operasyon başlattı. Tarikat evleri bir anda basıldı ve tarikat lideri Adnan Oktar yani Adnan Hoca "uygunsuz" bir haldeyken ele geçirildi. Hoca, o gece kendisine sunulan genç bir kızı koynuna almaya hazırlanırken yakalanmıştı. O kız, henüz 19 yaşında Adnan Hocacıların tuzağına düşmüş manken Tuğçe Doras’tı. Kendisi gibi manken olan yakın arkadaşı Seçkin Piriler, erkek arkadaşından yeni ayrılan Tuğçe’yi, Adnan Hocacılar grubunun içerisinde yer alan yakışıklı iyi giyimli genç erkekler ile görüştürmeye başlamıştı. Bu çevreden ve Adnan Hocacıların ileride vaat ettiklerinden etkilenen Tuğçe zaman ilerledikçe tarikate daha çok ilgi duymaya başladı. Tuğçe, artık tarikatın dini toplantılarına katılıyor, Seçkin ile birlikte "Kardeşler" denilen grupla görüşüyordu. Sonunda Adnan Hoca'yla tanıştı. Genç kızı Silivri'deki çiftlikte gören Adnan Oktar'ın ilk sözü, "Sende İslamı görüyorum" oldu. Ve Hoca, o akşam, Tuğçe'nin Kandilli'deki villada kendisine getirilmesini istedi. Tuğçe, Adnan Hoca'nın cariyesi olacaktı. Ancak, polis baskını genç kızı bu tuzağa düşmekten kurtardı. Gözaltına alınanlar arasında Tuğçe de vardı. İlk başta konuşmak istemedi. Ama diğer genç kızların durumunu görünce nasıl bir uçurumun kenarından döndüğünü anladı. Ve tarikatın çirkin yüzünü bir bir anlattı.
Tuğçe’nin itiraflarına ve tarikatın gerçek yüzüne geçmeden evvel birkaç kelam edelim. Adnan Hoca ve tarikatının gerçeklerini yazmak aslında bu ülkenin basın yayın organlarında pek fazla görülmemiş bir husus. Muhalif medya organlarında veya o organlarda köşeleri olan yazarların da Adnan Oktar meselesi konusunda ne kadar ketum olduğunu görüyoruz yıllardır. Zira Adnan Oktar kendisi hakkında eleştiride bulunanları dava veya başka yollarla yıldırma politikasını ısrarla sürdürüyor. Ama son günlerde yeniden gündem oldu Adnan Oktar ve tarikatı. Viyana’da yaşayan Türk bir baba kızlarının Adnan Oktar ve tarikatı tarafından zorla alıkonulduğunu iddia edip Türkiye’ye gelerek gerekli mercilere şikayette bulundu. Ama her ne hikmetse hala istediği sonucu alamadı. Size daha vahim bir noktayı söyleyeyim. Son birkaç aydır Adnan Oktar, ‘kedicik’ olarak adlandırılan kadın müritleri ile neredeyse kucak dansına varacak erotik danslar eşliğinde programlar yapıyor. Bırakın Adnan Oktar ve tarikatı hakkında yaptırımı, bugün televizyon ekranlarındaki alkolü buzlayan, küfürü bipleyen siyasi iktidarın temsilcilerinden hiçbirisi Adnan Oktar hakkında bir çift laf dahi edemiyor. Bahane olarak, ‘ama internetten yayın yapıyorlar, bir şey yapamıyoruz’ diyen RTÜK yetkilileri bu ülkede tek bir imza ile istenilen her internet sitesinin rahatlıkla kapatılabileceğini bilmiyorlar m? Her fırsatta dinden, ahlaktan, muhafazakarlıktan dem vuran o yandaş medyanın yazar çizer tayfası bir Allah’ın günü Adnan Oktar’ı köşelerine yazamadılar. Peki nedir bu korkunun sebebi? Ya da nedir bu Adnan Oktar’ın dokunulmazlığı?