Sayfalar

15 Ağustos 2021

MEB'de Kıyak ve Yasak

 

MEB’de Atama Kıyak Savcılığa Soruşturma İzni Yasak!

Atalay Girgin*

Malumdur ki Türkiye’de MEB denilince eğitim akla gelir. Eğitim denildiğinde de (şu ya da bu tanımından ve işlevinden bağımsız olarak) kültürel ve ahlaki çürümenin her türlü zehrine karşı panzehir olması beklenen ve okullarda yapılan sistematik kitlesel etkinlik…

Lakin yıllar var ki hem eğitim hem de onun biçimi ve içeriğini belirleyen, atamaları yapan, organize eden MEB kültürel ve ahlaki çürümeyle yayılan zehre karşı panzehir olabilme işlevini yitirdi. Hatta kendileri bunun genelleştirici bir parçasına dönüştüler. Hem de ‘bakan’ından başlayarak…

MEB koltuğuna oturtulan her ‘bakan’, gelişinde ahkâm kesti. Ahlaktan, erdemden, iyi, güzel, doğru insan olmaktan ve yetiştirmekten söz etti. Giderken de yaptıkları yapmadıkları, söyledikleri söylemedikleriyle bunlardan ne anladığını sergileyerek ve eğitim enkazına katkılarını sunarak çekildi sahneden. Hiçbiri gök kubbede bir hoş seda bile değil artık. Düzenin efendilerine en iyi hizmeti sunanların adlarıysa okullara veriliyor yalnızca…

Ziya Selçuk da bu ‘bakan’lardan biriydi. Neler söylemedi, ne mostralık görüntüler vermedi ki… Hepsini tek tek sıralamaya gerek yok elbette. “Kuzucuklarım” diye seslendiği çocuklardan birileri taciz ya da tecavüze uğradığında bile ne onlara sahip çıktı ne de tacizcileri kınadı. Buna rağmen “ahlak”, “ahlaki değerler”, “ahlak telakkisi” ve “etik” sözlerini ağzından düşürmedi. Bunlardan ve geçmişten beri yaptıklarından dolayı da “Ne Öğretmenlere Ziya Olabildi NeEğitime1 dedik.

“Eski bakan” sıfatını terkisine alıp gitmeden önce de “kıyak” diye nitelenen atamalar yapmaktan geri durmadı. Ve bir kez daha “ahlak”, “ahlaki değerler”, “ahlak telakkisi” ve “etik”ten ne anladığını gösterdi. Ne de olsa ‘bakan’ olduğu günden itibaren yaptığı ve söylediği her şey, öğretmenlerin “Ziya hoca”sının ahlakına uygundu.

Elbette her şey bundan ibaret değildi. Yandaşlarına ünlü 76. Maddeden yapılan “Kıyak” atamalarla mest olanlar ve MEB bürokrasisi tarafından bilinse de kamuoyuna yansımayan başka bir şey daha vardı. MEB koridorlarında dillendirilen…

Savcılığa Soruşturma İzni Verilmedi

MEB ve Eğitime Atılan Domuzbağı2 başlıklı yazıda, “Bu işin, kadrolaşma açısından MEB’deki önemli ayaklarından birisi Personel Genel Müdürlüğü, diğeri ise Teftiş Kurulu Başkanlığı’dır” demiştik.

İşte günlerden bir gün… “MEB ve Eğitime Atılan Domuzbağı”nın uçlarından biri olan, Personel Genel Müdürlüğü’nde olup bitenler ve bunları yaptığı ileri sürülen bazı yetkili ve ilgili kişiler hakkında bir şikâyet yapılır. Aslında bu bir suç duyurusudur ve adresi de adli makamlardır.

İddiaya ve anlatılanlara göre, idari olarak, hele de MEB merkez teşkilatının içindeki soruşturmalardan, sonuç almak bile mucize kabilindendir. Çünkü neredeyse her şey “Kol kırılır yen içinde kalır” anlayışıyla değerlendirilmektedir. Bundan, yani çaresizlikten dolayı da idari değil, adli birimler seçilmiştir.

Bu suç duyurusunun ardından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı harekete geçer. Emniyetin ilgili birimlerine talimatlar verilir. Ve onlar da hızla araştırmaya girişirler. 

Bir müddet sonra elde ettikleri bilgi ve belgeleri Cumhuriyet Savcılığı’na sunarlar. Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nün ilgili birimince kendisine sunulan belge ve bilgileri de değerlendiren Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, hemen bir fezleke hazırlar ve ilgili şahıslar hakkında Milli Eğitim Bakanlığı’ndan “soruşturma izni” ister.

Haklarında “soruşturma izni” istenen kişiler Aykut Bal, Bekir Erdoğan, Serkan Koçak, Kadir Kaplan, Hüseyin Çakmakyurdu, Gökhan Karaca ve Beyhan Atasoy’dur.

İsnat ya da iddia edilen suç ise “Görevi kötüye kullanma” olarak belirtilir. Bunun açılımında da “Milli Eğitim Bakanlığı’nda yapılan atamalar ve/veya görevden almalarla alakalı yargı süreçlerine müdahale anlamı taşıyan, bu sayede hem çıkar sağlandığı hem de kamunun gereksiz tazminat ödemesine sebep olunarak suç işlendiği iddiaları” sıralanır.

Müfettişler İş Başında

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “soruşturma izni” talep etmesi üzerine, bu kez MEB hareketlenir. ‘Bakan’ın talebi ve talimatıyla, ilgili kişiler hakkında soruşturma yapmak üzere iki müfettiş görevlendirilir.

Görevlendirilir de ne olur? Elbette hiçbir şey… Ortada “çıkar sağlama” iddiaları da olmasına rağmen, ilgili şahısların ve yakınlarının ne mal varlıkları ve bu varlıklardaki değişim konu edinilir ne de yıllar içinde verdikleri mal beyanları değerlendirilir.

Onlar da ifadelerinde her şeyi mevzuatlara uygun olarak yaptıklarını beyan ederler. Elbette memurun beyanı esas olduğuna ve hiçbir devlet memuru da asla yalan beyanda bulunmayacağına göre soruşturma nihayete erer. Ve müfettişler soruşturulan kişilerin tümü hakkında raporlarını sunarlar: Soruşturma izni verilmemesi.

Ziya Selçuk da ortada duran ciddi iddialara rağmen, şaşmaz ahlakının ve ahlaki değerlerinin gereği olarak kararını verir. Müfettişlerin hazırladığı soruşturma dosyasının içeriğini okuyup okumadığı, bunları değerlendirip değerlendirmediği bilinmese de onların teklifine uyarak, ilgili kişiler hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na “soruşturma izni” vermez.

Peki; neden? Eğer “soruşturma izni” verilseydi ne olurdu?

“Bu İş Personel Müdürlüğü’yle Kalmaz”

Bu soruyu MEB bürokrasisi içindeki bazı kaynaklara yönelttim. Aldığım yanıtlar ve yanıtlar içinde dile getirilen iddialar oldukça çarpıcıydı.

Bir kaynak, “Bu soruşturma izni verilseydi, soruşturma ilgili şahıslarla sınırlı kalmazdı. Hatta Personel Genel Müdürü ve Müdürlüğü’yle bile…” diyordu.

Bir başka kaynaksa onu doğrularcasına “Bu konuda soruşturma izni vermek, Personel Genel Müdürlüğü’nün sadece Ömer İnan değil, ondan önceki genel müdürü ve şu anda Aksaray Valisi olan Hamza Aydoğdu zamanında yapılan iş ve işlemlerin bile hallaç pamuğu gibi atılmasına neden olabilirdi. Eski dosyaları yeniden açmak gerekirdi. O zaman da işin ucunun nerelere ve kimlere varacağını kimse kestiremezdi. Yazdığınız ve MEB’de Büyük Operasyon’da dile getirilen birçok iddia sübuta ererdi. Sadece bu da değil. Daha neler var neler… Bu soruşturma işi ciddi ve kapsamlı bir biçimde bir başlarsa MEB sarsılır, hatta yıkılır hocam. Herkes altında kalır. Velhasıl Ziya Selçuk bu soruşturma iznini veremezdi ve vermedi” diyordu.

“Peki; bu işin mağdurları ne olacak? Tacize, tecavüze mobbinge uğrayan mağdurları...” dedim. Alaycı bir biçimde gülerek dedi ki “Kendilerine tez zamanda arkası kalın ve işinin ehli bir dayı-teyze, abla-abi ya da amca-hala bulsunlar. Eğer bulamazlarsa Allah’a havale etsinler. Öte dünyada mağduriyetlerinin giderileceğine inanıp teselli bulsunlar!”

“Son bir soru” diyerek sordum: Yeni Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer ve ekibi bu işlere neşter vuramaz mı? Mağduriyetleri gideremez mi?

“Güldürmeyin beni” dedi, “MEB’e neşter vurmak ve Mahmut Özer. İkisi bir araya gelmez. Bakmayın siz ilk günlerde olup bitenlere… Takip etmediniz mi? Ömer İnan’ı Personel Genel Müdürlüğü’nden aldı Hukuk İşleri’ne genel müdür yaptı. Savcılığın soruşturma izni istediği personelin çoğu ona bağlıdır. Bu iki genel müdürlük sürekli işbirliği içinde çalışır. Mahmut Özer bunu bilmiyor mu?”

Sonra kendi sorusunu yine kendi yanıtladı: Bilmez olur mu hiç… Elbette biliyor. Mağduriyetleri gidermek işini ise unutunuz. İstisnalar dışında bu iş bitmiştir. MEB’de öyle çok mağdur var ki hepsinin mağduriyetini gidermeye kalksanız, her şeye tepetaklak olur hocam. Sadece Mahmut Özer değil, en tepedekiler bile bunu yapamaz. Yani saldım çayıra Mevlam kayıra…

****

Fazla söze ne hacet ki… Alın size MEB… “Görevi kötüye kullanma” iddiasına dayanan basit bir “soruşturma izni”ni bile vermeye yanaşamayan bir kurum… Peki; böyle bir kurum ve o kurum sayesinde yönetilen bir eğitim, kültürel ve ahlaki çürümeyle yayılan zehir karşısında panzehir olabilir mi? Yanıt sizindir efendim.



* Ankara Üniversitesi, DTCF Felsefe Bölümü mezunu ve “Arzu Okulu”, “Aşk Mavidir Öğretmenim”,  Öğretmen Düzenin Duvarındaki Tuğla”, “Edebiyat Nedir Ki…”, “Allah dedi Üstad-ı Azam” kitaplarının yazarı. Felsefenin Işığında / Felsefece; http://atalaygirgin.blogspot.com

1 yorum:

  1. 35 yıllık eğitim yaşamımın 25 yılını yönetici olarak geçirdiğimden dolayı bir şey biliyorum ki yazıyorum. Özel okul ruhsatlarında değişik illerden birbirini tanımayan 5 müfettişin vereceği Okul Açılış Raporu ruhsat alımı için geçerli olsun!

    YanıtlaSil