‘Bakan’dan
Cinsel Taciz Sorusuna İbretlik Yanıt!
Atalay
Girgin*
Geçtiğimiz günlerde malum bir ‘bakan’ın kendisine yöneltilen cinsel taciz sorularına ilişkin verdiği yanıtları okudum. Okur okumaz da “boşuna ‘bakan’ olmamış”, diye düşündüm.
Daha
doğrusu, “Boşuna ‘bakan’ sıfatıyla taltif edilip koltuğa oturtulmamış”, dedim. Velhasıl
onu o koltuğa oturtanların bir bildiği varmış!
Aslında
malum ‘bakan’ için bu ilk değildi. Verdiği yanıtlarla çoktan rüştünü
ispatlamıştı! Ama eski defterleri açıp da ne yazının yönünü değiştirmeye ne de
hacmini genişletmeye gerek var şimdilik.
Soruları
ve söz konusu ‘bakan’ın yanıtlarını okuduğunuzda bana hak verecek misiniz,
bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey varsa o da şudur: Bu ‘bakan’, ya okuduğunu
bile anlamaktan aciz ya da öylesine olmuş ve olgunlaşmış ki tam kıvama gelmiş! Onu
o koltuğa oturtanlara afiyet olsun!
Bu
girizgâhla birlikte, sizler haklı olarak bu ‘bakan’ın kim olduğunu merak
ediyorsunuzdur. Ve muhtemelen tek tek her ‘bakan’ı zihninizden geçirip, her
birinde “olmuş”luk ve “olgunlaşmış”lık emareleri arıyor ve buluyorsunuzdur. Haklısınız
her biri tam kıvamında!
Öte yandan belki de bu ‘bakan’a toz bile kondurmak istemiyorsunuzdur, diyeceğim ama bir türlü dilim varmıyor bunu söylemeye. Çünkü ‘bakan’ olup da toza toprağa, bilumum şeye bulaşmamış olan var mı ortalıkta? Sakın yanlış anlaşılmasın! Salt merakımdan soruyorum. O denli çalışıp da toza toprağa ve bir şeylere bulanmamak mümkün mü bu zamanda? Zaten toz toprak dediğiniz de nedir ki iş bulup da alnının teriyle çalışanın alamet-i farikası olmaktan öte...
Neyse…
Daha fazla zorlayıp da bu işi dallandırıp budaklandırmadan sorulara geçelim. Malum
ya… Bu devirde ne olup ne olmayacağını Allah bile bilemiyor, bilse de “gık”
bile diyemiyor artık… Çünkü “gık” diyecek olsa ona da “erişim engeli” koymaya hazır
onca çemiş, hazır ve nazır tetikte bekliyor.
İşte Sorular
Geçtiğimiz Nisan ayında, CHP Milletvekili Sezgin
Tanrıkulu, TBMM Başkanlığı’na verdiği bir yazılı soru önergesiyle, malum ‘bakan’a
şu soruları yöneltti:
“Son 1 yılda bakanlık ile
bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda cinsel taciz nedeniyle yapılan
şikâyetlerin sayısı kaçtır?
Anılan süre içerisinde her biri ayrı
olarak belirtilmek suretiyle cinsel taciz nedeniyle yapılan şikayetler
neticesinde ilgili kurumlar bünyesinde yapılan işlemler nelerdir?
Nisan 2021 itibarı ile devam etmekte olan işlemlerin sayısı kaçtır?
Anılan süre içerisinde her biri ayrı olarak belirtilmek suretiyle cinsel taciz nedeniyle yapılan şikâyetlerin kaçı adalete intikal ettirilmiştir?
Yine her biri ayrı olarak belirtilmek
suretiyle bu davaların sonuçları ne olmuştur?
Nisan 2021 itibarı ile devam etmekte
olan davaların sayısı kaçtır?”
Sorular açık ve netti. Hiçbir soruda anlaşılmayacak
tek bir sözcük ve kavram bile yoktu. Yani okuma yazma bilen herkesin
anlayabileceği kadar basitti.
Dolayısıyla koskoca bir ‘bakan’ın bu denli basit
soruları okuyup da anlamaması, anlayıp da doğru yanıtlar vermemesi mümkün
olabilir miydi ki… Elbette böyle bir şey hiçbir “Bakan”a yakışmazdı! Ama bu
herhangi bir ‘bakan’a yakışmayacağı anlamına gelmiyordu.
İşte Malum ‘Bakan’ın
Yazılı Açıklaması
Neden
“yanıtı” değil de “açıklaması” dediğimi, aşağıdaki satırları okuyunca
anlayacaksınız. Çünkü malum ‘bakan’, kendisine yöneltilen açık, net ve o kadar
da basit sorular karşısında şöyle diyordu:
“Kamu görevlileri, kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesini sağlamak amacı ile kanunlar; Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ve yönetmeliklerle belirlenen esaslar çerçevesinde verilen görevleri yerine getirmekle yükümlüdürler.
Bu kapsamda; ilgili mevzuatla emredilen ödevleri yurt içinde veya dışında yerine getirmediği, uyulmasını zorunlu kıldığı hususları yapmadığı veya yasaklanan işleri yaptığı yönünde hakkında ihbar ve şikâyette bulunulan devlet memurlarına yönelik inceleme/soruşturma çalışmaları başlatılmakta, iddiaların doğrulanması halinde durumun niteliğine ve ağırlık derecesine göre 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125'inci maddesinde sıralanan disiplin cezalarından birisi verilmektedir. Ayrıca adli suç niteliği taşıyan hal ve durumlarla ilgili adli makamlara suç duyurusunda bulunulmaktadır.”
Fark
edebileceğiniz gibi, malum ‘bakan’ hiçbir soruya yanıt vermemişti. Anlaşılan
oydu ki ya soruları hiç okumamıştı ya da okuduysa bile anlamamıştı. Anladıysa
da sorulara doğru yanıtlar vermemeyi seçmişti. Bir başka seçenek de hazırlanıp
önüne konulan metnin altına bir ‘bakan’ sıfatıyla yalnızca imza atmıştı. Ancak
iş bu kadar basit değildi ve dahası bunun başka anlamları da vardı.
TBMM’yi Ciddiye Almayan ‘Bakan’
Aslında
‘bakan’ bu seçimiyle, kasıtlı bir biçimde şunları yapmıştı: Birincisi, kendisine
soruları yönelten CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nu başından savmıştı.
İkincisi ise bundan daha önemliydi ve o soru önergesini gönderen TBMM’yi ve
Başkanlığı’nı ciddiye bile almadığını sergilemişti. Hani şu, sık sık “Gazi”, “Yüce”
sıfatlarıyla andıkları ve duvarında “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” yazan
TBMM var ya işte o TBMM’yi…
Bu
tavrıyla da ne kadar “olmuş” ve “olgunlaşmış” bir ‘bakan’ olduğunu başta
kendisini bakanlık koltuğuna oturtanlar olmak üzere cümle âleme göstermişti.
Daha
ne olsun ki zaten ondan beklenen de atandığı bakanlık adına, bir ‘bakan’
sıfatıyla imza atması, açıklamalar yapması, şurada burada arz-ı endam eyleyerek
gülücükler dağıtmasıydı. Ötesi ona emanet edilemeyecek kadar önemliydi.
Peki; TBMM’yi bile ciddiye alıp sorulara doğru yanıtlar vermeyen bu ‘bakan’ kimdir? Bu ‘bakan’, neyin, hangi bakanlığın ‘bakan’ıdır?
Yoksa Ziya Selçuk mu dediniz? Yanılmadınız efendim… Tam isabet… Ziya Selçuk yine yanıltmadı. Soruların bir tekine bile doğru yanıt vermeden TBMM’ye açıklama gönderen ‘bakan’ Ziya Selçuk’tur. Yani MEB’e yakışan ‘bakan’… Eğitime yakışıp yakışmadığı ise sizin takdirinize kalmıştır artık…
* Ankara Üniversitesi, DTCF Felsefe Bölümü mezunu ve “Arzu Okulu”, “Aşk Mavidir Öğretmenim”, “Öğretmen Düzenin Duvarındaki Tuğla”, “Edebiyat Nedir Ki…”, “Allah dedi Üstad-ı Azam” kitaplarının yazarı. Felsefenin Işığında / Felsefece; http://atalaygirgin.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder