Sayfalar

03 Aralık 2020

Üniversite Hocasına Kulampara Sarması

 

Üniversite Hocasına Kulampara Sarması

Atalay Girgin*

Kulampara sarması, eğer güreş minderinde değilseniz, tek kişinin yapacağı bir iş değildir. En az iki kişi ya da iki grup gerekir, bunun için. Ve bir de bunların kıskacına girmiş, kıskaca alınmış biri ya da birileri… Bu yazıda söz konusu olan da ikincisidir.

Kulampara sarmasına alınmış olan kişi ise bir üniversite hocasıdır. Gazi Üniversitesi öğretim üyesi bir profesör… Kendi alanında yayınlanmış ve epeyce de satılan kitapları olan biri… Ve aynı zamanda, ne yazık ki MEB’deki rant ve koltuk çetesinin kontrolünde olduğu ileri sürülen internet haber sitelerinden birinin de köşe yazarı: Yani Kamudanhaber’in…

Kulampara sarmasına alanlar ise iddialara göre MEB’deki rant çetesinin hem merkez teşkilatında hem de birçok taşra teşkilatında at koşturan elemanlarıdır. Bu işi de kontrolleri altında olduğu ileri sürülen ve gerektiğinde birilerine karşı tehdit, şantaj ve teşhir aracı olarak kullandıkları, sözüm ona eğitim haberciliği yaptıkları, sayısı tam olarak bilinmeyen internet siteleri üzerinden gerçekleştirmektedirler. (Bir de sosyal medyada açtıkları ve kendilerine, sıfatlarına yakışır bir biçimde ne yedilerse onu ağızlarında geveleyerek kustukları çakma hesaplar üzerinden… Ancak, şimdilik bunun sırası değildir.)

Ve kısaca, sözüm ona iyisi, kötüsü ve kulampara sarmasına alınan mağduruyla, olayın başkahramanları bunlardır. Elbette bu işler yardımcı oyuncular, figüranlar ve dublörler olmadan olmaz. Ve sufle veren suflörler olmadan da…

İlişkiler Ağına Bakın Siz!

Aylardan Ekimdir… Ekim’in 20-21’i…

Bir yolsuzluk soruşturmasından dolayı sekiz aydır açıkta olan malum bir şahıs, bir dizi görüşmenin ardından, yaklaşık iki ay önce aldığı müjdeli haberle, göreve başlayacağı günü beklemektedir. Kılıf dikmekte mahir ve bu işleri bilen bir müfettişin imzasıyla yeniden koltuğa oturacaktır. Müfettiş önceden ayarlanmıştır ve pürüz çıkarmayacaktır. Çünkü yaklaşık 20-21 gün önce, kabinenin etkisiz elemanı bakanlardan birinin bakan yetkili başdanışmanı gelmiş ve İl Milli Eğitim Müdürü dâhil, ilgili herkesle gerekli görüşmeler gerçekleştirilmiştir.

Hatta, bu konuda, “Kıbrıs’a kumara götürüldüğü” iddiasıyla ünlü bir bakan yardımcısının da bir süre önce valiyi aradığı da ileri sürülmüştür. Dolayısıyla müfettiş, bir gün sonra atacağı imza için son rötuşları yapmakta, belki de imzanın, ne olduğu bilinmeyen(!) karşılığının gelmesi için (yaklaşık 20 gündür)  oyalanmaktadır.  Her şey hazırdır artık. Saatler ve günler geriye saymakta ama bir türlü de geçmek bilmektedir.

Malum şahıs, Bakanlıkça, adli olarak değilse de idari olarak, tereyağından kıl çeker gibi aklanmıştır, yolsuzluk dosyasından… MEB merkez teşkilatındaki rant çetesinin mahir elemanlarının kurduğu ilişkiler sonucu, yetkililer, kendilerine yakışanı yapmışlar ve tabiri caizse “Bir seferden bir şeycik olmaz. Böylesi deneyimli bir eleman da her zaman bulunmaz! Bu bize de devlete de lazım!” demişler ve “Devletin bekası, Milli Eğitimin istikbali, milletin âli menfaatleri uğruna” gerekli kararı vermişlerdir: Tez aklana! Pürü pak kılına!

Hangi yetkililer diye sormayın! Bakmayın siz onların “eğitimci” ya da “öğretmen sıfatını taşıdıklarına… Bunların birçoğu, MEB bürokrasisi içinde sıfatları, statü ve makamları, dahası koltukları büyük ama gerisi kısa hikâye bile olamayacak kadar küçük adamlardır. Ahlâki değerlerden ve etik tutarlılıktan zerre nasibini almamış adamlar… Sıfat, statü ve makamlarından dolayı kendilerini değerli sanan ve koltuklarına sığınarak iş yapan, maddi ve manevi haz ayrıcalığı elde etme peşinde koşan zerzevatlardır. Yani tam da ilineğin ilineği olmakta ve ilinekleşmekte sınır tanımayan çemişler…

Geceye Düşen İşaret Fişeği

Neyse… Biz yine 20-21 Ekim’e dönelim. Ve onun gecesine… Gecenin de ilk saatlerine…

Bakanlıkça aklanan, malum şahıs, müfettişin biçip diktiği ama bir türlü son düğümü atmayıp oyalandığı, göreve başlaması için gerekli kılıf için sabırsızlanmaktadır. Ancak müfettişin acelesi yoktur. Sonunda imzayı atacak, mührü vuracaktır. Çünkü sözler verilmiştir. Bunu kendisi de bilmektedir. Lakin umduğu ve beklediği neyse, yine de işi ağırdan almaktadır.  Acaba neden?

Sanki “neden” sorusuna bir yanıtmışçasına, 21 Ekim gününün daha ilk saati bile dolmadan, bir işaret fişeği misali ardı ardına mesajlar düşer geceye… Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Profesör etiketlenerek atılan bu mesajlarda, onun nerede kaç evi olduğu, bunları hangi parayla aldığı, yazdığı kitapların vergisini verip vermediği sorulmaktadır. Dahası  tehdit edercesine ve şantaj yaparcasına “Yarın … …. dosyasını açıyoruz”, “Tüm detaylar sitemizde” denilmektedir.

Mesajlara bakılırsa, sanki ayni vergi tahsilatına çıkmaya hazırdır, MEB’deki rant çetesinin kontrolünde olduğu iddia edilen bu sitenin çemişleri… Fiilen vergi tahsilâtı yapılacak kişi olarak da Gazi Üniversitesi profesörünü gözlerine kestirmişlerdir. Ve burada soru şudur: Malum şahıs hakkında rapora imza atacak (şu anda itibariyle bu iş çoktan bitti) müfettişin umduğu ya da beklediği şey ile bir nevi tehdit ve şantaj niteliği taşıyan bu mesajlar arasında bir ilişki var mıdır? Zamanlamaya dikkat!

Peki; bunlar kimlerdir? Mesajlar hangi adresten paylaşılmıştır?

Kulampara Sarmasının Tarafları

Mesajlar, MEB’de merkez teşkilatına çöreklenmiş rant ve koltuk çetesinin kontrolünde olduğu ileri sürülen internet haber sitelerinden birinin mavi tıklı resmi twitter hesabından atılmıştır.

Gerçek sahibinin, yukarıda anlatılan şahıs olduğu iddia edilen bu sitenin adı MebPersonelCom’dur. Velhasıl kulampara sarmasının bir ucunda MEB merkez teşkilatındaki rant çetesine mensup bir grup durmaktadır. Peki; diğer ucunda?

Ne gariptir ki kulampara sarmasının diğer ucunda da MEB’deki aynı çetenin elemanları vardır. Ve onların kontrolünde olduğu iddia edilen ve Profesörün de yazarları arasında bulunduğu malum internet sitelerinden birinin, resmiyette olmasa da fiiliyatta sahibi olduğu ileri sürülen elemanları…

Yani profesör, aynı çetenin elemanları tarafından kulampara sarmasına alınmış ve kuşatılmıştır. Ve ne hazindir ve ne acıdır ki profesör hâlâ aynı sitede köşe yazarlığına devam etmektedir.

Profesör için buradan bir çıkış, bu kulampara sarmasından bir kurtuluş var mı? Bilemiyorum. Belki bu yazı sonrası bu mümkün olabilir. Umarım buna vesile oluruz. Ve profesör olup bitenleri anlatmak isterse de gereğini yaparız.

Mesajlardan Sonra Ne Oldu?

Mesajlar 21 Ekim gününün ilk saati dolmadan atılmaya başlanmış, saat biri birkaç dakika geçerken sonuncusu yayınlanmıştı. Elimdeki ekran görüntüsüne göre mesajların paylaşılmasının üzerinden en az 12 saat geçmişti. Yani söz konusu tehdit ve şantaj niteliği taşıyan mesajlar saatlerce Twitter’da kalmıştı.

Yalnızca mesajlar da değil! Profesörün adının da yazılı olduğu ve mesajlarla, neredeyse aynı içeriğe sahip ve “Yarın … … açıyoruz” denilen dosyanın tanıtım görseli de saatlerce internet sitesini ziyaret edenlere sunulmuş ve duyurulmuştu.

Lakin o yarın, yani 22 Ekim 2020 tarihi hiç gelmedi. Yarına erişmeden önce kimler kimlerle neler konuştular, ne alışverişler ne pazarlıklar gerçekleştirdilerse, mesajlar sessiz sedasız siliniverdi. İnternet sitesinde, açılacağı duyurulan dosya bir anda kaldırılıverdi. Alan memnun veren memnun muydu? Yoksa arada bizim bilemediğimiz bambaşka işler, bambaşka alışverişler ve pazarlıklar mı dönmüştü? Şimdilik tam bir muamma…

Ancak muamma olmayan bir şey var: Müfettiş, kılıfa son düğümü, pardon raporu tamamlamak için gereken imzayı 22 Ekim 2020 tarihinde attı efendim! Malum şahıs, adli anlamda olmasa da en azından idari olarak yolsuzluk soruşturmasından aklanarak, pürü pak bir biçimde görevine döndü.  

Profesöre Kimler Sahip Çıkmadı? Neden?

Gazi Üniversitesi öğretim üyesi olan profesör, en azından kendi alanındaki kişilerden oluşan kamuoyunca tanınan biriydi. Siyasi düşüncelerini saklamayan biri… Türk Eğitim Sen’in toplantılarının baş konuğu olanlardan ve bu toplantılara katıldığında “Yuvamdayım” diyen biri… Ziya Selçuk’la aynı katta odası olan biri… Yani tanışıyorlar ve belki de tanışmaktan öte arkadaşlar…

Ne yazık ki MEB merkez teşkilatındaki rant çetesi tarafından kulampara sarmasına alınan bu profesöre, ne Ziya Selçuk sahip çıktı, ne de gururla toplantılarına katıldığı “Yuvamdayım” dediği Türk Eğitim Sen’in sendikacıları…

Şaşırtıcı mı? Benim için hiç şaşırtıcı değil elbette! Çünkü Ziya Selçuk, bugüne dek, MEB merkez teşkilatındaki rant çetelerine karşı ne idari soruşturma talebinde bulunabildi ne de Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda… İnsanın aklına “Ziya Selçuk ve bakan yardımcıları da bu çetenin kulampara sarmasında mı?”, “Onlar da mı bu rant çetesinden korkuyorlar?”, “Onlar da mı bu rant çeteleriyle girdikleri ilişkilerden hamile kaldılar?”  soruları geliyor. Hal böyleyse Ziya Selçuk nasıl sahip çıksın ki o profesöre…?

Keza kendisini “Türkiye’nin Sendikası” mottosuyla sunan Türk Eğitim Sen’in sendikacıları da nedense bu rant çetesine tek kelime bile söylemiyorlar. Ağızlarını açtıklarında MEB taşra teşkilatının çetelerin elinde olduğundan yakınıp duran bu sendikacılar, MEB merkez teşkilatındaki çeteler hakkında “gık” bile demiyorlar. Biliyoruz, merkez teşkilatındaki rant çeteleriyle aynı ideolojiye sahipler… Aynı yolun yolcuları… Aynı ideolojinin kurşun askerleri… Peki; Türk Eğitim Sen’in toplantılarına her katılışında “Yuvamdayım” diyen profesör hangi yolun yolcusu? O da “Ülkücü” değil mi?

Neyse… G. Orwell’in “Hayvan Çiftliği”ndeki sözünü anımsayalım bitirirken: “Bütün hayvanlar eşittir ama bazıları daha eşittir.” Buradaki bazıları, domuzlardır elbette… Anlaşılan odur ki “Bütün ülkücüler eşittir ama bazıları daha eşittir.” Buradaki bazılarının kimler olduğunu ise size bırakıyorum efendim!

Aslında fazla söze gerek yok! Bundan dolayı şu yazıyı öneriyorum okumanız için: Onların Ahlâkı ve Bizim Ahlâkımız.1. Anlayacaksınız ki aramızda dağlar kadar fark var.

****

Türk Eğitim Sen demişken ve yeri de gelmişken sorayım: Genel Kurul üyelerinin büyük bir çoğunluğunun Türk Eğitim Sen’in kontrolünde olduğu İLKSAN yönetimine, yolsuzluk soruşturmalarından birilerini aklayan herhangi bir kişiyi yönetim kurulu üyesi olarak seçtirdiniz mi? Eğer seçtirdiyseniz, bunu, ağzınızdan düşürmediğiniz hangi milli ve manevi değerlerin gereği olarak yaptınız? Ya da şöyle sorayım: İLKSAN yönetim kuruluna seçtirdiğiniz üyeler arasında, yolsuzluk soruşturmalarından birilerini aklayan üyeler var mı? Eğer varsa, bu kişi ya da kişileri yönetim kurulu listesine kimler ne karşılığı yazdı ve siz de seçtirdiniz? Bunun MEB merkez teşkilatındaki rant çetelerine ses çıkarmamanızla herhangi bir ilgisi yok mu?

OKUYUCULARA NOT: Bu köşedeki yazıların büyük bir çoğunluğundaki başat unsur, fikri takiptir. Hatta genel teorik yazılarda çizilen çerçeve bile bununla bağlantılıdır. Şu diye gösterilebilecek olaylara ilişkin değerlendirmelere içsel olan da budur.   



* Ankara Üniversitesi, DTCF Felsefe Bölümü mezunu ve “Arzu Okulu”, “Aşk Mavidir Öğretmenim”, “Lağımpaşalı”, “Öğretmen Düzenin Duvarındaki Tuğla”, “Edebiyat Nedir Ki…”, “Allah dedi Üstad-ı Azam” kitaplarının yazarı. Felsefenin Işığında / Felsefece: http://atalaygirgin.blogspot.com

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder