MEB
Sülükleri ve Besleme Çemişleri
Atalay
Girgin*
Toplumsal çözülme ve kendini yaşamın tüm alanlarında ahlâki değer erozyonuyla dışa vuran kültürel çürüme dönemlerinde, Dünyanın neresinde olursa olsun sülükler, rant çeteleri ve onların irili ufaklı beslemeleri her yerde boy gösterir.
Her
tür toplumsal kurum ve kuruluş bunların beslenme alanıdır. Hele hele
ihalelerin, yolsuzluk ve usulsüzlüklerin görmezden gelindiği ya da üstünün bir
biçimde örtüldüğü; bu işleri, hem de organize bir biçimde yapanların bile soruşturmalarda
“münferit”tir denilerek aklandığı kurum ve kuruluşlar sülüklerin ve rant
çetelerinin beşiğidir. Buralarda semirdikçe semirirler.
Elbette
yalnızca semirmekle kalmazlar. Bu denli semirmişken, hem semirme alanını rakip
çetelerden koruyacak hem de kendilerine dışarıdan ya da içeriden gelebilecek
tehlikeler karşısında, onları savunacak, güvenliklerini sağlayacak; hatta yeri
geldiğinde de kapıya bağladıkları bir it misali, birilerinin üzerine salacakları,
sözlerinin dışına çıkmayan, “tut” dediklerinde tutatacak; “saldır” dediklerinde
saldıracak; “vur” dediklerinde vuracak; “havla” dediklerinde de yalnızca havlayacak, besleme çemişlere
ihtiyaç duyarlar.
Elbette bunun için hiç de zorlanmaz, organize rant çeteleri ve sülükler. Rant büyüdükçe böylesi çemişleri bulmakta da bu çemişleri beslemekte de herhangi bir sıkıntı yaşamazlar. Çünkü toplumsal çözülme ve kültürel çürüme dönemleri bunun için aramakla zor bulunan cinsten münbit bir fundalık toprağı sunar onlara...
İşsizlik
ve yoksulluğun genelleştiği, insanların en temel ihtiyaçlarını bile
karşılamakta zorlandığı böylesi dönemlerde, kravatlısından kravatsızına; lise mezunundan
üniversite mezununa; eli kalem tutanından eli silah tutanına; sıfatı, statüsü
ve makamı ne olursa olsun, yasamadan yargı ve yürütmeye, memurundan bürokratına
dek, beslenmeyi bekleyen çemişlerin en halisi, en seçmesi bulunur.
Ve
bu sülükler ve rant çeteleri de bunlardan en uygunlarını seçip bir bekçi köpeği
misali kapıya bağlarlar. Bundan ötesi ise Dünyanın neresinde olursa olsun,
yağlı ya da yağsız birkaç kemiğe, birkaç tas çorbaya bakar. Kemiğin yağ oranı da aralarındaki hiyerarşiyi
belirler.
Bu
genel çerçeveyi bir yana bırakıp, şimdi başlığa dönelim…
MEB Sülükleri ve Rant Çeteleri
Geçmiş
yazılarda, yeri geldiğince kenarından köşesinden değindiğimiz ve “MEB’de Neler
Oluyor?” diyerek dillendirdiğimiz sorunlar TBMM’de “Soru Önergesi”ne
dönüştürülmüş olsa da “Skandallar Bakanlığı MEB” hâlâ bildiğiniz gibi… Sülükler
ve rant çeteleri, dahası onların besleme çemişleri ortalıkta cirit atarak
koşturuyor.
Nasıl
atmasınlar, nasıl koşturmasınlar ki… “Bakan değil gören olacağım” açıklamaları
yapan Ziya Selçuk, nedendir bilinmez (ki bu oldukça manidardır), ortalığa
saçılan onca bilgiye, onca fiile ve bu fiilleri gerçekleştiren bir dizi isme
rağmen, olup bitenleri ve bunları yapanları görmek bir yana, başını çevirip
onlara bakamıyor bile… Eğer bakıyor, görüyor ve buna rağmen herhangi bir girişimde
bulunmuyor ya da bulunamıyorsa bu daha da büyük bir sorundur.
Bu
rant ve koltuk kavgası yapan çetelere ilişkin kendisine yöneltilen “Soru Önergesi”ne rağmen, bunlar hakkında usulen de olsa en küçük bir idari
soruşturma talep etmiyor (belki de talep edemiyor), Cumhuriyet Savcılığına suç
duyurusunda bulunmuyor (belki de bulunamıyor). Peki; Ziya Selçuk, birinden ya
da birilerinden mi korkuyor?
Acaba
Ziya Selçuk’un bunlarla ya da birileriyle kurduğu özel ya da resmi ilişkiler
sürecinde, şu ya da bu biçimde elde edilmiş, açıklanmasından da kaygılandığı ve
kamuoyunca bilinmesini istemediği bir takım bilgi, belge ve görüntüler mi var
bu sülüklerin ve rant çetelerinin elinde? Eğer öyleyse Ziya Selçuk, birilerinin
şantaj ve tehdidiyle karşı karşıya olduğu için mi bu rant çeteleri hakkında
herhangi bir işlem yapamıyor?
640 Milyon Euro’luk Pasta
Keza
Milli Eğitim Bakanlığı’na ilişkin Sayıştay Raporunda tespit edilen, CHP Adana
Milletvekili Orhan Sümer’in de önce TBMM Bütçe Komisyonunda sözlü sorusuna konu
olan; Ziya Selçuk bu soruyu cevaplamayınca da yazılı
“Soru Önergesi”ne dönüştürülen, “640 milyon Euro”nun nerede, kimlerin hangi vadeli
ve “özel hesaplar”ında olduğu sorusu apayrı bir muammadır.
Bırakın
“640 milyon Euro”yu, bunun faizi bile, yalnızca sülüklerin ve rant çetelerinin
değil, onların besleme çemişlerinin bile salyalarını akıtmaya yeter de artar.
İhalelerde olup bitenleri, dönen rakamları saymıyorum bile…
Bıraktım
besleme çemişleri, şu nerede, kimlerin vadeli ve “özel hesaplar”ında olduğu
bilinmeyen 640 milyon Euro’dan Alaattin Çakıcı’nın bir haberi olsa o bile MEB’e
kadar gelip, bunun yüzde 10’u ya da yüzde yirmisi için MEB sülüklerinin ve rant
çetelerinin ümüğüne çöker! Kim bilir belki kendisi kalkıp gelmez de Ankara
baronuna havale eder işi! Eyy sülükler ve onların besleme çemişleri haberiniz
olsun! İşte o zaman yandı gülüm keten helva! Bu iş Ziya Selçuk’u idare etmeye
benzemez ha!
İşin
esprisi bir yana… Çünkü sorun ciddi… Lakin sorunun ciddiliğine rağmen; “ahlâk”,
“ahlâki değerler”, “ahlâk telakkisi” ve yeri geldikçe “etik” sözünü diline
pelesenk eyleyen Ziya Selçuk, bunlara ilişkin kendisine sorulan soruları bile
duymazlıktan geliyor ve cevap bile vermiyor. Hem de “Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir” yazan TBMM’de, yani olağan koşullarda en yüksek mercii olması gereken
yasama organında…
Çetelerin ve Çemişlerinin Yöntemi: Şantaj
ve Tehdit
Hal
bu olunca, mukadderat da kaçınılmazlaşıyor. Sözüm ona bir eğitim kurumu olan MEB’de
sülükler ve koltuk-rant kavgasına tutuşan organize çeteler azdıkça azıyor.
Sadece onlar da değil… Pastadan kendilerine düşen payı az bulan ya da bununla
yetinmek istemeyen, onların MEB içindeki ve dışındaki besleme çemişleri sağa
sola sarıyor.
Bazen
çakma hesaplar üzerinden küfürler ve ölüm tehditleri savuruyorlar, rant çarkına
çomak sokanlara. Bazen de aba altından sopa gösterircesine birilerine tehdit ve
şantaj mesajları yayınlıyorlar açıktan… “Yakında dosyanızı açıyoruz! Yakında
gerçek yüzünüzü herkes görecek!” diyerekten… Özellikle bir biçimde para
sızdırmak ya da bir yerlerde işlerini gördürmek istediklerinde… Peki; bunu
nasıl yapıyorlar?
İşte Bir Örnek
Bu
rant çeteleri ve besleme çemişler, bu işleri birkaç kanaldan yapıyorlar.
Bunlardan biri sosyal medyada çakma hesaplar açmak… Ve bu hesaplar üzerinden
seviyelerini sergileyen söz ve cümlelerle ne yedilerse onu kusma yoluyla…
Bunlardan
ikincisi ise, kontrolleri altında olan, hatta gerçekte asıl sahipleri oldukları
ancak resmiyette başkalarının üzerine kayıtlı, sözüm ona habercilik yaptığı
iddia edilen internet siteleri üzerinden… Yeri geldiğinde kendilerinin “gerçek Müslüman”,
“Ülkücü”, “Milli”, “Vatansever” olduğunu söyleyen ve yaptıkları sözüm ona “Özel
haber”lerde sık sık bu kavramları kullanan, kendileri gibi düşünmeyenlere de “FETÖ”cü,
“Kürtçü”, hatta “PKK”lı demekten çekinmeyen bu sitelerin çemişleri, aslında
işbirliği ve dayanışma içinde çalışıyorlar. Ve rant çetesinin hedefindeki kişi
ve gruplara ilişkin hazırlayıp servis ettikleri ‘Özel haber’leri kısa zaman
aralıklarıyla paylaşıyorlar. Aslında kardeştirler… Yani aynı kaba yapıp aynı
kaptan yerler…
İşte
geçtiğimiz günlerde, MEB’deki rant çetesinin kontrolündeki kardeş haber sitelerinden
biri, her halde biraz para sızdırmak ya da bazı özel işlerini hallettirmek
gayesiyle birini hedef haline getirdi. Ve ardı ardına mesajlar yayınlamaya
başladı sosyal medya üzerinden… “Yarın dosyanı açıyoruz!” Yarın kim olduğunu
herkes öğrenecek!”, “Sana son bir soru soruyoruz”, “Detaylar sitemizde…” minvalinde
tehdit ve şantaj kokan paylaşımlar yaptılar.
Malum
sitenin, hakkında böylesi mesajlar yayınladığı kişi kimdi, biliyor musunuz? Bir üniversitede öğretim görevlisiydi.
Alanında Prof. Dr. unvanını taşıyordu. Daha bitmedi. Şimdi sıkı durun:
Bu
kişi, aynı zamanda rant çetesinin kontrolünde olan kardeş sitelerden birinin de
köşe yazarıydı. Ve ne acıdır ki o profesör hâlâ rant çetesinin kontrolünde
olduğu ileri sürülen o malum kardeş sitede yazmaya devam ediyor!
Peki;
“Yarın açıyoruz”, “Detaylar sitemizde…” denilen dosya ne mi oldu? Ne olacak
efendim! Elbette hayal oldu. Kardeşler konuşup anlaştı. Şimdilik kaydıyla rafa
kaldırıldı. Önümüzdeki zaman dilimlerinin birinde yeniden “Açıyoruz ha…”
derlerse sakın şaşırmayın!
Velhasıl,
toplumsal çözülme ve kültürel çürümenin girdabına kapılmış; etikten ve etik
değerlerden nasibini almamış; ilineğin ilineği olmakta ve ilinekleşmekte sınır
tanımayan ve hızla, beslendiği bataklığın dibine doğru mesafe kat edenlerle düşüp
kalkanların makûs talihi budur işte…
Elbette bu sülüklere, rant çetelerine ve besleme çemişlerine MEB’de yol verenlerin, haklarında idari ve adli hiçbir işlem girişiminde bulunmayanların da makus talihi bundan ötesi değildir. Bugün değilse yarın… Ama mutlaka…
* Ankara
Üniversitesi, DTCF Felsefe Bölümü mezunu ve “Arzu Okulu”, “Aşk Mavidir Öğretmenim”, “Lağımpaşalı”, “Öğretmen Düzenin Duvarındaki Tuğla”, “Edebiyat Nedir Ki…”, “Allah dedi Üstad-ı
Azam” kitaplarının yazarı. Felsefenin
Işığında / Felsefece: http://atalaygirgin.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder