26 Nisan 2015

Korkut Boratav'la söyleşi

"Devlet, siyasî iktidar mafyalaşınca, normal  yöntemlerle ekonomik incelemeler imkânsız olur."

Korkut Boratav'la söyleşi

Fikret Başkaya



1.  Fikret Başkaya: 1979'da Amerikan Merkez Bankası ( FED) faiz oranlarını yükseltti. Faiz operasyonu Üçüncü Dünya ülkelerinde deprem etkisi yaptı ve borç krizi patlak verdi. " Borç Krizi Üzerine Bir Deneme" adlı kitabı o vesileyle yazmıştım. Faizlerin yükseltilmesi, sadece borçlu yoksul ülkelerin yağma ve talanını derinleştirmekle ve Batı bankalarının kasalarını doldurmakla da kalmadı, borç krizi bahane edilerek söz konusu ülkelere neoliberal "istikrar" ve " yapısal uyum programlarını" dayatmanın da vesilesi yapıldı. Aslında "istikrar" ve "yapısal uyum" denilen, Üçüncü Dünya ülkelerinin emekçi sınıfları için tam bir yıkım demeye geliyordu. Bir çok ülkede IMF ayaklanmaları oldu ve yüzlerce emekçi hayatını kaybetti... 1980 sonrası tarihte eşine az rastlanır bir sömürü, yağma ve talan demekti.

Şimdilerde FED bir defa daha faiz oranlarını yükseltmeye hazırlanıyor. Bu operasyonun "bizim tarafta", yeryüzünün lânetlileri cephesinde 1979 sonrası duruma benzer sonuçlar ortaya çıkarma ihtimali var mı? Manzarayı nasıl görüyorsun? Bir de BRICS tarafından kurulan Yeni Kalkınma Bankası (YKB) doların saltanatını sarsa bilir mi? Nitekim BRICS'in üç bileşeni olan Brezilya, Hindistan ve Güney Afrika, IMF ve Dünya Bankasına yüksek düzeyde bağımlılar. Bu durumda 'çok dövizli' sisteme geçiş ne kadar mümkün? Nitekim Michel Chossudovsky'nin son makalelerinden birinin başlığı: "BRICS and the Fiction of "De-Dolarization" idi... Bu durumda doların sultasından kurtulmak ne kadar mümkün?

Korkut Boratav: FED’in 1979 kararının Üçüncü Dünya’daki borç krizine yol açan sonuçlarının bir benzerinin 2015 sonrasında da  tekrarlanma olasılığı var.  Ancak, bir-iki önemli fark söz konusu. Birincisi, 1979 sonrasında faizlerin artış marjı, bugünküne göre çok daha yüksekti. FED’in politika faizi iki yılda 10 puan arttı ve %20’ye tırmandı. Dolayısıyla borç krizi dış kredilerin faiz yükünde dramatik artış nedeniyle başladı.  Bugün yüzde 1’in altındaki FED faiz oranındaki artış 1, en çok 2 puan civarında bekleniyor. Yansımasının, çok düşük faizlerle borçlanıp Üçüncü Dünya’daki kâğıttan varlıklara  sıcak para yatırmış olan spekülatörlerin,  ABD hazine bonolarına dönmesi sonunda gerçekleşeceği düşünülüyor.  Hızlı sermaye kaçışları, çevre ekonomilerinde finansal ve ekonomik bunalımları tetikleyebilecek.

İkinci bir fark, FED’in parasal daralmaya geçişinin, Avrupa Merkez Bankası’nın (AMB’nin) parasal genişlemeye karar vermesi ile birlikte gerçekleşmesi ile ilgilidir.  İkinci etkinin, FED etkisini tamamen değilse bile belli ölçülerde telafi etmesi mükündür.

Ancak, temel sorun, senin de vurguladığın gibi, dolar sultasına dayanan finans kapital hegemonyasından doğuyor.  Ulus devletler, Çin ve Hindistan’ın kısmen başarabildiği gibi, spekülatif para giriş-çıkışlarını frenleyebilirler. Ancak, dolar uluslararası rezerv para oldukça, bu para ile borçlanıyorlar ve sadece faizlerden değil, bugünlerde olduğu gibi doların değerlenmesinden de  fazlasıyla etkileniyorlar. Avro’nun ikinci bir rezerv para rolü sınırlı kaldı; esasen aynı dünyanın parasıdır; aynı işlevi görecektir.

Dolar sultasına karşı bir alternatif Çin parası renminbi’nin (RMB’nin) artan önemi olabilir.  4000 milyar (4 trilyon) dolara yaklaşan rezerv sahibi olan Çin (en azından şimdilik) geleneksel emperyalist motivasyonları göstermiyor. BRICS  bankası dışında Dünya Bankası ve Asya Kalkınma Bankası’na alternatif olan AIIB (Asya Enfrastrüktür Yatırım Bankası) kuruluşunu gerçekleştirmek üzere. İkili anlaşmalarla  RMB uluslararası ödemelerde yaygınlaşıyor. Ancak, henüz, dolar üzerine dayalı bir finans sistemini ikame edecek güce ulaşmanın çok uzağında. Bu nedenle finans kapitalin ve doların hegemonyasını, olsa olsa, bir miktar ulus devletler düzleminde; daha da önemlisi çevre ekonomileri arasındaki işbirlikleri içinde  frenleme çabaları gerçekçidir.   Yukarıda değindiğim Çin öncülüğündeki çabalara ek olarak Latin Amerika’da bu doğrultuda işbirlikleri var.



F.B: Türkiye ekonomisinin mevcut durumunu nasıl görüyorsun? 2001 Krizinin tekrarını ya da ona benzer bir kriz öngörüyor musun?

17 Nisan 2015

Üstü Örtülmüş Toplum

Örtülü ödenek, "örtülü işler" ve üstü örtülmüş toplum!

Fikret Başkaya

                                      "Devlet bir tasmadır ki, amacı etobur bir hayvan olan insanı zararsız hale getirmek ve onu bir ot obur
                                                              gibi davranmaya zorlamaktır".
                                                                        Arthur Schopenhauer

AKP iktidarı faşizmi kurumsallaştırmak amacıyla peş peşe torba yasalar çıkarıyor. Son torbayla cumhurbaşkanına da örtülü ödenek kullanma yolunun açılmasını, parti devleti ve faşizmi dayatma niyetinin bir tezahürü olarak görmek gerekir. Neden usule ve teamüllere uygun yasa çıkarmak yerine, torba yasa çıkarmayı tercih ediyorlar? Yasa çıkarma işini oldu-bitti ye getirmek ve halktan gizlemek için... Oysa yasa teklif ve tasarılarından önce parlamento üyelerinin bilgilendirilmesi, komisyonlarda tartışılması, kamuoyunun da bilgisine sunulması, olgunlaştırılması, en sonunda Meclis genel kurula getirilmesi ve kabul edilmesi gerekir. Bırakın halkın bilgisine sunmayı, yangından mal kaçırırcasına çıkarılan torba yasalar, muhalefet milletvekillerinden, dahası iktidar partisi milletvekillerinden bile gizleniyor. Çoğu zaman AKP'li vekiller neye oy verdiklerini bile bilmiyorlar. Bir de onlara halkın temsilcileri diyorlar. Meclis üyelerinin aslında kimin temsilcisi oldukları sanılıyor?  

"Örtülü ödenek", raison d'État' nın bir gereğidir ve Fransızca bir kavram olan raison d'État, Türkçeye devlet aklı veya hikmet-i hükümet şeklinde tercüme ediliyor. Raison d'Etat, "devletin yüksek çıkarları" gerekçesiyle  kendi yasallığının dışına çıkması, yasa dışı, ahlâk dışı, insanlık suçu kategorisine giren "örtülü", karanlık işler yapması demektir. Aslında raison d'État'nın varlığı demek, devletin suç üstü yakalanması, kendini ele vermesidir ama rejimin tabularından biri olduğu için, maalesef tartışma konusu yapılmıyor. Dolayısıyla olağan, dahası "gerekli bir şey" sayılıyor. Türkiye bakımından ilave bir sorun daha var: Türkiye'de kutsal devlet geleneğinin geçerli oluşu, "karanlık işler", 'örtülü işler' yapmayı kolaylaştırıyor.

31 Mart 2015

Tutkulu Bir Mücadele: ÖĞRETMENLİK

Tutkulu Bir Mücadele: 
ÖĞRETMENLİK

Ayhan Ural ve Aysel Tüfekçi'nin editörlüğünde hazırlanan bu kitap Pegem Akademi yayınları tarafından yayınlanmaktadır.








 İsteme Adresi: http://www.pegem.net/kitabevi/177638-Tutkulu-Bir-Mucadele-Ogretmenlik-kitabi.aspx

Ve... Düzenin Duvarındaki Tuğla: ÖĞRETMEN


30 Ocak 2015

'Allah!' Dedi Üstad-ı Azam

'Allah!' Dedi Üstad-ı Azam 

Lağımpaşalı&Başbakanın Günlüğü'nün yazarından yeni bir çalışma: 
'Allah' Dedi Üstad-ı Azam

Üstad-ı Azam








Dillerinde Allah vardı, yüreklerinde kin ve haset… Kara kaplı kitabın sayfalarına sığınıp, din kardeşlerinin rızklarına göz koymuşlardı. Tutkuyla , dizginlenmez bir arzuyla yaşananları tesettürle sarıp sarmalamışlar… Onmaz düşleri keramete yormuşlardı.  

Her düş biter, an gelir gerçekliğin hakikati galebe çalardı. Olmaz denilenler olur, Anarşist bir öğretmen, camide vaaz verir, şehvet tesettür dinlemezdi. Ölmeden önce son söz söylenmez...
İstemeAdresi:  https://www.insancilkitap.com/kitap/ustadi-azam-atalay-girgin-40378



Sevgili Çiğdem KOTOK'un Anısına İthaf Edilen, Kemeutopyalılar Roman Dizisi'nin İlk Kitabı:
  MEHDİ ve MESİH




24 Ocak 2015

Taşa Fısıldayan Öyküler - KOBANÊ

Taşa Fısıldayan Öyküler - KOBANÊ

Öykücü-yazar Tekgül Arı'nın öncülüğünde ve editörlüğünde  derlenip hazırlanan bu kitap Şubat ayının ilk haftasından itibaren kitapçılarda...

Nota Bene yayınları arasında yer alan "Taşa Fısıldayan Öyküler-KOBANÊ"de Türkiye dahil, dünyanın değişik ülkelerinden yazan 38 yazarın öykü ve yazıları yer almaktadır ki bu yazarlardan biri de 17 yaşındaki Fırat Öztürk'tür. 

09 Ocak 2015

İşte İslam Peygamberi Hz. Muhammed'in Yüzü

İşte İslam Peygamberi' Hz. Muhammed'in Yüzü!

RED Dergisi'ne Teşekkürlerimle...

"Karikatürü çiziliyor, Peygamberimiz küçük düşürülüyor" diye ortalığı velveleye veren her soydan ve boydan din sömürücüsü şarlatanın, tüccarın, soytarının ardına takılan memleketim insanı görsün, bilsin ve bilmeyenlere anlatsın, görmeyenlere göstersin diye Hz. Muhammed'in yüzyıllar önce değişik zamanlarda ve farklı ülkelerde çizilmiş tasviri minyatür görüntülerini aşağıda yayınlıyorum. 

Hz. Muhammed'in yüzünü, görüntüsünü tasvir eden bu çizimler 21. yüzyıldan yüzlerce yıl önce yapılmıştır. Hâlâ kitaplarda örnekleri sergilenmektedir. Bundan sonra da eğer birileri kütüphanlerdeki o kitapları tek tek bulup yok etmediği sürece sergilenmeye devam edecektir. Hatta birileri belki de tasviri olarak yenilerini (karikatür, resim ya da heykellerini bile) yapabilecektir. Belki de başka birileri bir tiyatro sahnesinde, bir filmde onu canlandıracak, yazarlar öykü ya da romanlarında onu bir roman kahramanına, bir öykü karakterine dönüştürerek tasvir edeceklerdir. Bunlardan kaçış yoktur. Er ya da geç bunlar olacaktır! Kim bilir ki belki de sizin bilmediğiniz bir yazar çoktan yapıvermiştir bunları!!!!!!!!!! 

 1- Bu minyatürde, İslam Peygamberi Hz. Muhammed'in, kendisinden önce geldiğine inanılan Hz. İbrahim, Hz, Musa ve Hz. İsa'ya öncülük edişi tasvir ediliyor. (Bir İran minyatürü) 


2- Hz. Muhammed'in
"Veda Hutbesi"ndeki
tasviri... (Kökeni İran olmasına rağmen Osmanlı'da da birebir kopyalanmış)













3- Peygamber'in Miraca Yükselmesi 
(Sadi Şirazi çizimi, İran)



















4- Bir yolculuk sırasında... (Timur dönemi, Afganistan, Herat)



















5- Bu minyatürde Hz. Muhammed'in Hacer el-Esved'i yerine yerleştirirmesi tasvir ediliyor. (İlhanlılar dönemi İran çizimi)

Burada yer alan minyatürlerin tamamı, RED dergisinin http://www.red.web.tr sitesinden alınmış. İsteyenler, aşağıdaki linkten ilgili sayfayı ziyaret edebilirler. 
http://red.web.tr/islam-peygamberinin-yuzunun-cizildigi-resimleri-yayinliyoruz/ 

08 Ocak 2015

Fukara Tesellisi: "Gerçek İslam Bu Değil!"




NURAY MERT sonFukara Tesellisi: "Gerçek İslam Bu Değil"

NURAY MERT
Hatırlar mısınız bilmem, 11 Eylül faciasının ardından Türkiye’de İslami kesimlere dost, hatta, Yeni Şafak gazetesinde yazan liberaller ile İslamcılar arasında büyük bir tartışma yaşandı. Konu şuydu; bazı liberaller,‘İslamcılar, Müslüman dünya, 11 Eylül katliamını yüksek sesle ve kesin bir dille eleştirmediler’ diye bir eleştiri öne çıkar. Doğal olarak İslami kesim, bu eleştiriyi haksız buldu.
‘Doğal olarak’ diyorum, çünkü ben de bu eleştirileri haksız buluyordum. Dindar kesime  karşı önyargıların devreye girdiğini, dahası İslamcılık ile bu türden eylemlerin yan yana zikredilmesinin doğru olmadığını düşündüm. Düşünmekle kalmadım, yazdım, çizdim, söyledim, hatta bu uğurda kavgalara tutuştum.
Hala benzer şeyler düşünüyorum. Ama artık, liberallerin ifade ettikleri sorunların da ciddiye alınması gerektiğini düşünüyorum.

Dünyadan bihaber çok bilmişler

Nitekim, Paris katliamının detayları henüz karanlık, failleri, hedefleri henüz meçhulken, yine benzer bir tartışma tüm hızıyla başladı. Birileri, bu türden saldırıları, İslamcı/dindar kesimlerin hala ciddi bir şekilde sorun etmediğini söylüyor. Buna karşın, bu kesim bu türden eleştirileri doğrulayan söylem ve izahlarda ısrar ediyor.
Bırakın İslamcıları, böyle bir ideolojik geçmişten gelmeyen Dışişleri Bakanı bile söze Batı’da yaşayan Müslümanların dışlanmasından girebiliyor. Diğer taraftan, İslamcı kalemler, yine ‘komplo’, yine ‘provokasyon’, yine‘Batı’nın İslamı karalama oyunu’ gibi hususları öne çıkarıyor. Dünyadan bihaber birtakım ‘çok bilmiş’ler saldırıyı uluslararası dengeler, stratejik planlarla açıklamaya girişiyor.

Fukara tesellisi: ‘Gerçek İslam bu değil’

Evet, dünya bir gül bahçesi değil, bir sürü karanlık iş dönüyor, ama birçoklarının sandığı gibi, dünya bir büyük komplo teorisinin sahnesi değil. Batılılar, tüm kötülüklerin anası, Müslümanlar ise kanatsız melekler değil.
‘Gerçek İslam bu değil’ mazereti ise fukara tesellisi. Zira İslam, tarihin her devrinde Müslümanlar İslam’dan ne anlıyorsa o şekilde tezahür ediyor ve bu tezahürlerin vebali de Müslümanların üzerine.
Yani mesele din olarak İslam değil, Müslümanların dinlerinden ne anladığı veya ‘Müslümanların tarihi.’ Bu tarih, modern safhasına gelmeden önce de, evliya-enbiya, hayır-hasenatla olduğu kadar, iktidar mücadelesi, melanet ve zulümle dolu.
Yazının Devamı : http://www.diken.com.tr/fukara-tesellisi-gercek-islam-bu-degil/