MEB
Bürokrasisinde Yargı Paniği Başladı
Atalay
Girgin*
Daha seçim tarihi bile açıklanmadı. Ancak olası bir seçimin yapılabileceğine ilişkin sürecin bazı kişi ve kurumlarca telaffuz ediliyor olması bile bürokraside birilerinin ve saz arkadaşlarının yargılanma korkusunu tetikledi.
Şimdiden
yargılanma paniğine kapılan birilerinin bulunduğu kurumlardan biri de herkesin
malumu olduğu üzere MEB.
Yani
eğitimin, iktidarın oyun alanına dönüştürülmesi, tarikat, cemaat, Diyanet vb.
siyasal İslamcı kesimlere teslim edilmesi, hatta çocukların kobaylaştırılması
pahasına bilumum işin yapıldığı; rant ve koltuk çetelerinin cirit attığı;
Sayıştay Raporlarında yer alan onca tespite rağmen bunların “kol kırılır yen
içinde kalır” anlayışıyla yargıya taşınmadığı; bürokratlar hakkında, Cumhuriyet
Savcılıklarından gelen “Soruşturma İzni” taleplerinin “Soruşturma İzni
Verilmemesine” denilerek reddedildiği ve ilgili bürokratların korumaya alındığı
Milli Eğitim Bakanlığı.
Peki;
bu anlı şanlı MEB’de olup bitenler yalnızca yukarıda sayılan başlıklardan mı
ibaret? Elbette değil. Aslında bunlar, “MEB” denildiğinde çerez sayılır. Daha
cinsel taciz dosyaları, cinsel tacizcileri atayan sonra da taltif edilen ve
haklarında idari soruşturma bile yapılmayan işinin ehli bürokratlar, kimisi
basına yansımış, kimisi duyulmamış ihale yolsuzlukları, görevini kötüye
kullanarak çıkar sağlama (yani ayan beyan adıyla rüşvet) vb. nice olay var
üzerine gidilmesi ve yargının önüne konulması gereken. Aslında bunların birçoğu
savcılıkların kendiliğinden harekete geçmesini gerektiriyor ama… “Ama”sı var
işte…
Elbette
“Hangi yargının? Mevcut yargının mı?” dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız…
Bunlar yerinde sorular. Ancak MEB bürokrasisinde yargılanma konusunda öyle bir
korku var ki bugüne kadar mevzuat, yasa ve anayasaya rağmen ve bunlara karşı neler
yaptılarsa, hangi usulsüz işlere bulaştılarsa artık, mevcut haliyle yerle
yeksan edilmiş şu anki yargının ve yargı mensuplarının karşısına çıkmaktan bile
korkuyorlar.
Ve Savcılıklardan gelen “Soruşturma İzni” talepleri karşısında, Teftiş Kurulunun mahir müfettişlerince hazırlanan ve “Soruşturma İzninin Verilmemesine” denilen dosyalarla koruma kalkanının ardına alınıp yargılanmaktan kurtuluyorlar ya da kurtarılıyorlar. İşin en ilginç ve süreci taçlandırıcı unsurlarından biri de “Soruşturma İzni” talep eden savcıların, “Soruşturma İzni Verilmemesine” denilen taleplerinin peşinden gitmemesi… Tabiri caizse “nerede trak orada bırak” sözünü düstur bellemeleri… Peki; nereye kadar?