Sayfalar

17 Ocak 2022

MEB’in Ateizme Götüren Kitapları

 

MEB’in Ateizme Götüren Kitapları

Atalay Girgin*

Sonunda bunu da öğrendik: MEB’in ders kitapları gençleri ateizme sürüklüyormuş!

Peki; MEB’in hangi ders kitapları, gençleri, öğrencileri ateizme götürüyormuş? Hatta deizme de…? Acaba gençler arasında deizm ve ateizm yayılıyor yaygarasının nedeni bu kitaplar mı?

İnsanın “Bak sen şu dinsiz MEB’in yaptığına” diyesi geliyor. Çaktırmadan neler yapıyormuş neler? Hem deizm ve panteizme götürüyormuş gençleri hem de ateizme… Seç beğen al! Sonuçta ikisinde de dinsizlik garanti… Allahsız ve dinsiz bir kurumdan başka ne beklenirdi ki zaten…

İşin ironisi bir yana… “Durduk yere, bu başlık ve sorular da nereden çıktı?” diye sormayın. Enes Kara’nın, Nur Cemaatine ait olduğu söylenen bir evde, ardında bir video kaydı bırakarak intihar etmesinin ardından, basında ve sosyal medyada birçok söz söylendi. Birçok yazı yayımlandı.

Bunlardan bazıları oldukça ilginçti. Tıpkı Akit güruhundan Ali Erkan Kavaklı imzasını taşıyan yazı gibi…

Suçlu Ateizm ve Ateistlermiş

Enes Kara’nın intiharını inançsızlığa ve dinsizliğe bağlayan Kavaklı, “İnanan insan kolay kolay intihar etmez” diyordu. Aslında bu sözleriyle, her insan gibi, “inanan insan”ların da intihar ettiğini ve edebileceğini dile getiriyordu. Ama meselesi bu değildi.

Bundan dolayı da dinsel temelli ve saplantılı siyasal-ideolojik kabullerle malûl bir bilinç halinin tezahürü olarak, düşünce ve gerçek düzeyde bir ‘düşman’, bir ‘suçlu’ arayışıyla bazı sorular yöneltiyordu. Çünkü dert başkaydı.

Bu derde tercüman kabilinden şöyle diyordu: Tıp fakültesi öğrencisi nasıl ateist oldu? Enes, ateist öğretmen ve öğretim üyeleri ile karşılaştı mı? Ailesi inançlı olduğuna göre Enes’i ateizm bataklığına kim sürükledi?

Sorulardan ve soruların içerisinde söylediklerinden de anlaşılabileceği gibi Kavaklı fikri düzeyde ‘düşmanı’ bulmuştu. Ve o bütün dincilerin, siyasal İslamcıların ‘düşman’ bellediği, ‘öcü’ gibi korktukları ateizm ve ateistlerdi.

Lakin Enes Kara’nın intiharında, Kavaklı gibilerin “şu” diye gösterilebileceği ‘suçlu’ diye ilan edebilecekleri gerçek kişi ya da kişiler ortada yoktu. Ne büyük talihsizlik!!! Ne olurdu şöyle adları ve sanlarıyla deşifre edip, fotoğraflarıyla teşhir edebilecekleri üç beş ateist olsaydı! O zaman iş kolaydı. Vurun abalıya diyeceklerdi. Ama… “Ama”sı vardı işte…

“Gençleri Ateizme Ve İntihara Götüren” Kitaplar

Gerçi olanı herkes yazabilirdi. Marifet olmayanı oldurmak, uymayanı uydurmaktı. Maharet ehli dediğin de mutlaka bir fail bulurdu. “Gençleri ateizme ve intihara götüren” hiçbir şeye göz yummazdı.

Tıpkı Ali Erkan Kavaklı gibi “Milli Eğitim Bakanlığı, gençleri ateizme ve intihara götüren fen bilimleri müfredat ve kitaplarını sorgulamalı ve düzeltmeli”dir1, derdi.

Bu sözlerden de anlaşıldığı üzre, “gençleri ateizme ve intihara götüren” Allahsız ve dinsiz failler; Diyanet, tarikat, cemaatlerle bağlantılı dini vakıf ve derneklerle iş tutan, 4-6 yaş arasındaki çocukların bile onların Kuran Kurslarına teslim edilişine ses çıkarmayan dinsiz MEB’de yuvalanmışlardı.

Ve o failler, yani “gençleri ateizme ve intihara götüren”ler ise “fen bilimleri müfredat ve kitapları”ydı. Yani Fizik, Kimya ve Biyoloji… Failler belliydi, belli olmasına da… Vurun kellesini denilecek cinsten değildi.

Dahası aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyıktı. Çünkü ‘bakan’ından bürokratına dek dipleri kavun misali koklanarak oluşturulan MEB’in ve Talim Terbiye Kurulunun hali malumdu. Neredeyse hepsi aynı cenahtan ve aynı teknenin hamuruydu. Onlara tükürmek kendine tükürmekti.

Hal buyken, en iyisi “Bir tek gencimizi bile dinsizlere kurban vermemeliyiz” türü, ortaya karışık bir söz söyleyip kenara çekilmekti.

Felsefe Ve Evrim Düşmanlığından Nereye

Görünen ve bilinen o ki yıllardır süren felsefe ve evrim karşıtlığı, hatta düşmanlığı doğa bilimlerine dek erişti. Eğitimde aklı, aklın ve bilimin aydınlığını kovmak için fersah fersah yol alındı. Ve özellikle de Milli Eğitim Bakanlığında…

Mesafe kat edip kazanımlar elde ettikçe, her yerde ateist, her kitapta ateizm bulma saplantısına kapılan, dahası her geçen gün saplantıları sanrıya dönüştükçe aradıklarını da bulan dinciler ve siyasal İslamcılar ise işi iyice azıya aldılar. Fizik, Kimya ve Biyoloji gibi doğa bilimlerine dek geldiler.

Yakın bir gelecekte, “Her ders, her bilim için ayrı ayrı kitaplar okutulmasın! Bize bir tek kitap yeter! O da Kur’an’dır! Nasıl olsa her şeyin gerçeği ve doğrusu Kur’an’da yazılıdır” derlerse hiç şaşırmamak gerek artık… Çünkü aklını ve iradesini, dahası bunların yetmediği yerde bedenlerini bile birilerinin ipoteğine verenlerden her şey beklenir.

Oysa Kuran dâhil hiçbir kitapta gerçek yoktur. Bilim ve bilimsel yöntemse oraya hiç uğramamıştır zaten...

Peki; bu dincilerin, siyasal İslamcıların ateist fobisinin nedenleri nelerdir? Bu sorunun yanıtı da sonraki yazılarda…


* Ankara Üniversitesi, DTCF Felsefe Bölümü mezunu ve “Arzu Okulu”, “Aşk Mavidir Öğretmenim”,  Öğretmen Düzenin Duvarındaki Tuğla”, “Edebiyat Nedir Ki…”, “Allah dedi Üstad-ı Azam” kitaplarının yazarı. Güncel ve Düşünsel; http://atalaygirgin.blogspot.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder