MEB’in
Ateizme Götüren Kitapları
Atalay
Girgin*
Sonunda bunu da öğrendik: MEB’in ders kitapları gençleri ateizme sürüklüyormuş!
Peki;
MEB’in hangi ders kitapları, gençleri, öğrencileri ateizme götürüyormuş? Hatta
deizme de…? Acaba gençler arasında deizm ve ateizm yayılıyor yaygarasının
nedeni bu kitaplar mı?
İnsanın
“Bak sen şu dinsiz MEB’in yaptığına” diyesi geliyor. Çaktırmadan neler
yapıyormuş neler? Hem deizm ve panteizme götürüyormuş gençleri hem de ateizme…
Seç beğen al! Sonuçta ikisinde de dinsizlik garanti… Allahsız ve dinsiz bir
kurumdan başka ne beklenirdi ki zaten…
İşin
ironisi bir yana… “Durduk yere, bu başlık ve sorular da nereden çıktı?” diye
sormayın. Enes Kara’nın, Nur Cemaatine ait olduğu söylenen bir evde, ardında
bir video kaydı bırakarak intihar etmesinin ardından, basında ve sosyal medyada
birçok söz söylendi. Birçok yazı yayımlandı.
Bunlardan bazıları oldukça ilginçti. Tıpkı Akit güruhundan Ali Erkan Kavaklı imzasını taşıyan yazı gibi…
Suçlu Ateizm ve Ateistlermiş
Enes
Kara’nın intiharını inançsızlığa ve dinsizliğe bağlayan Kavaklı, “İnanan insan
kolay kolay intihar etmez” diyordu. Aslında bu sözleriyle, her insan gibi, “inanan
insan”ların da intihar ettiğini ve edebileceğini dile getiriyordu. Ama meselesi
bu değildi.
Bundan
dolayı da dinsel temelli ve saplantılı siyasal-ideolojik kabullerle malûl bir
bilinç halinin tezahürü olarak, düşünce ve gerçek düzeyde bir ‘düşman’, bir ‘suçlu’
arayışıyla bazı sorular yöneltiyordu. Çünkü dert başkaydı.
Bu
derde tercüman kabilinden şöyle diyordu: Tıp
fakültesi öğrencisi nasıl ateist oldu? Enes, ateist öğretmen ve öğretim
üyeleri ile karşılaştı mı? Ailesi inançlı olduğuna göre Enes’i ateizm
bataklığına kim sürükledi?
Sorulardan ve soruların içerisinde söylediklerinden de
anlaşılabileceği gibi Kavaklı fikri düzeyde ‘düşmanı’ bulmuştu. Ve o bütün
dincilerin, siyasal İslamcıların ‘düşman’ bellediği, ‘öcü’ gibi korktukları ateizm
ve ateistlerdi.
Lakin Enes Kara’nın intiharında, Kavaklı gibilerin “şu” diye
gösterilebileceği ‘suçlu’ diye ilan edebilecekleri gerçek kişi ya da kişiler
ortada yoktu. Ne büyük talihsizlik!!! Ne olurdu şöyle adları ve sanlarıyla
deşifre edip, fotoğraflarıyla teşhir edebilecekleri üç beş ateist olsaydı! O
zaman iş kolaydı. Vurun abalıya diyeceklerdi. Ama… “Ama”sı vardı işte…
“Gençleri Ateizme Ve
İntihara Götüren” Kitaplar
Gerçi
olanı herkes yazabilirdi. Marifet olmayanı oldurmak, uymayanı uydurmaktı.
Maharet ehli dediğin de mutlaka bir fail bulurdu. “Gençleri ateizme ve intihara
götüren” hiçbir şeye göz yummazdı.
Tıpkı
Ali Erkan Kavaklı gibi “Milli Eğitim Bakanlığı, gençleri ateizme ve intihara götüren fen
bilimleri müfredat ve kitaplarını sorgulamalı ve düzeltmeli”dir1, derdi.
Bu sözlerden de anlaşıldığı üzre, “gençleri ateizme ve intihara götüren”
Allahsız ve dinsiz failler; Diyanet, tarikat, cemaatlerle bağlantılı dini vakıf
ve derneklerle iş tutan, 4-6 yaş arasındaki çocukların bile onların Kuran
Kurslarına teslim edilişine ses çıkarmayan dinsiz MEB’de yuvalanmışlardı.
Ve o failler, yani “gençleri ateizme ve intihara götüren”ler ise “fen
bilimleri müfredat ve kitapları”ydı. Yani Fizik, Kimya ve Biyoloji… Failler
belliydi, belli olmasına da… Vurun kellesini denilecek cinsten değildi.
Dahası aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyıktı. Çünkü ‘bakan’ından
bürokratına dek dipleri kavun misali koklanarak oluşturulan MEB’in ve Talim
Terbiye Kurulunun hali malumdu. Neredeyse hepsi aynı cenahtan ve aynı teknenin
hamuruydu. Onlara tükürmek kendine tükürmekti.
Hal buyken, en iyisi “Bir tek gencimizi bile
dinsizlere kurban vermemeliyiz” türü, ortaya karışık bir söz söyleyip kenara çekilmekti.
Felsefe Ve Evrim Düşmanlığından
Nereye
Görünen ve bilinen o ki yıllardır süren felsefe ve evrim karşıtlığı,
hatta düşmanlığı doğa bilimlerine dek erişti. Eğitimde aklı, aklın ve bilimin aydınlığını
kovmak için fersah fersah yol alındı. Ve özellikle de Milli Eğitim Bakanlığında…
Mesafe
kat edip kazanımlar elde ettikçe, her yerde ateist, her kitapta ateizm bulma
saplantısına kapılan, dahası her geçen gün saplantıları sanrıya dönüştükçe
aradıklarını da bulan dinciler ve siyasal İslamcılar ise işi iyice azıya
aldılar. Fizik, Kimya ve Biyoloji gibi doğa bilimlerine dek geldiler.
Yakın
bir gelecekte, “Her ders, her bilim için ayrı ayrı kitaplar okutulmasın! Bize bir
tek kitap yeter! O da Kur’an’dır! Nasıl olsa her şeyin gerçeği ve doğrusu Kur’an’da
yazılıdır” derlerse hiç şaşırmamak gerek artık… Çünkü aklını ve iradesini,
dahası bunların yetmediği yerde bedenlerini bile birilerinin ipoteğine
verenlerden her şey beklenir.
Oysa
Kuran dâhil hiçbir kitapta gerçek yoktur. Bilim ve bilimsel yöntemse oraya hiç
uğramamıştır zaten...
Peki; bu dincilerin, siyasal İslamcıların ateist fobisinin nedenleri nelerdir? Bu sorunun yanıtı da sonraki yazılarda…
* Ankara Üniversitesi, DTCF Felsefe Bölümü mezunu ve “Arzu Okulu”, “Aşk Mavidir Öğretmenim”, “Öğretmen Düzenin Duvarındaki Tuğla”, “Edebiyat Nedir Ki…”, “Allah dedi Üstad-ı Azam” kitaplarının yazarı. Güncel ve Düşünsel; http://atalaygirgin.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder