30 Nisan 2021

Yaşar Kemal Romanlarında Ekonomi Politik Unsurlar

 

Yaşar Kemal Romanlarında Ekonomi Politik Unsurlar

Halit Suiçmez

Ekonomi Politik, üretimin ve bölüşümün toplumsal ilişkilerini tarihsel gelişmeleri içinde inceler.(Orhan Hançerlioğlu, Ekonomi Sözlüğü, Remzi Kitabevi,Birinci Basım, Haziran 1972,s;66)

Üretim araçlarının gelişmesi, zamanı, ekonomiyi ve tüketimi belirler. Yeni bir üretim aracı, bir başkasını eskitir, zorlar.

Yazar eserinde, tarihsel ve sosyal zamana önem vermelidir.

Roman toplumsal gelişmeyi yansıtmalı, ya da eşdeyişle, toplumsal gelişme romana yansıtılmalıdır.

Bunu yazar yapacak, ama yaparken de etik ve estetik tutuma özen gösterecektir.

Neyi, niçin ve nasıl yaptığının bilincinde olacak, gerçekliğin hem tarihsel hem de toplumsal ve bireysel boyutlarını derinliğine verebilecektir.

Prof. Dr. Alemdar Yalçın’a göre, “…Türk romanı, siyasal ve sosyal değişmeye sosyal bilimlerden daha çok ilgi göstermiş ve bu değişimi üstün bir başarı ile anlatmıştır…”( Cumhuriyet Dönemi Çağdaş Türk Romanı, Cilt 1, 4.Baskı,2017, s;157)

Hangi üretim biçimindeyiz, hangi sosyal sınıflar güçlenmekte, bireyi anlatırken, somuta ve derinliğine, karmaşıklığına inebilmekte miyiz.Tüm bu sorular yol gösterici olabilir..

Sanatçı önceden gören-sezense son 20 yılı kimler önden görüp yazmıştır?

2000’li yılları, Fetö’yü, fetö’nün kimi çevreleri, kimi çevrelerin de  onu kullanmasını, ergenekon-balyoz- 17 aralık-15 temmuz olaylarını, yönetimsel boyuttaki anayasa- meclis-hükümet değişimlerini..

Sanatçı çağının tanığıysa siyasal islamı kim romanlaştırmıştır?

Örneğin,Sabahattin Ali Sırça Köşk öyküsünde bu yılları(2020) mı öngörmüş?

Atalay Girgin, “mesih-mehdi” göndermeli romanlarıyla fetö ve bağlantılarının tanıklığını yapmış mıdır?

Tahsin Yücel, Gökdelen, Kumru romanlarıyla, inşaata dayalı rant ve çılgın tüketim konularının tanıklığını yapabilmiş midir?

İnci Aral, Yeni Yalan Zamanlar romanıyla 12 eylül sonrası ilişkilere tanıklık edebilmiş midir?

Halit Suiçmez, Öz Peşinde romanıyla ülkedeki kaynak israfına-verimsizliğe-özden kopukluğa- dikkat çekebilmiş midir?

Toplumsal gelişmeler ile romanlar arasında karşılıklı etkileşimler olur.

Toplumsal olaylar er-geç yapıtlara yansır.

Romanlardaki temaların, kahramanların, olay ve insan ilişkilerinin de toplumda bir karşılığı, yansıması, etkisi olabilir zamanla.

Örneğin, 1975-77 yıllarındaki Andırın Çiftliği Toprak İşgali’nde, Sarıbahçe Toprak İşgali’nde insanların moral kaynağı İnce Memed’di.

Bu işgal Osman Şahin’in, Başaklar Gece Doğar romanına yansımıştır.(Osman Şahin, Yaşar Kemal, Kaynak Yayınları, 2. Basım, Kasım 2013, s;22)

Bu örnekte hem toplumsal bir gelişme romana yansımış, hem de roman kahramanı İnce Memed bir önemli işgal olayında örnek alınmıştır.

“Toplum ve  edebiyat ilişkisi”ndeki karşılıklı etkileşimlere ilginç, güzel bir örnek söz konusudur burada.

Yaşar Kemal’in İnce Memed romanının ekopolitiği(ekonomi politik anlamda) nedir?

1923-1933 döneminde, Toroslar’da en az yüz elli eşkiyanın yaşadığı, İnce Memed’in bunlardan biri olmakla beraber çok farklı olduğu, tümüyle haksızlıklara ve ağa zulmüne karşı olup halkın, güçsüzün yanında yer aldığı belirtilmektedir.(Alemdar Yalçın, Cumhuriyet Dönemi Çağdaş Türk Romanı, 4.Baskı, s;130)

“…Herkes ektiği tarlayı istediği gibi ekecek.

Üçte ikisini vermek yok gayri…”(a.g.e. s;131)

Bu roman Toros köylülerinin ağalığa karşı verdiği mücadeleyi canlandırır.Toprak ağalarının haksızlıkları, köylülerin sömürülüşü anlatılır. Köylülerle ağaların mücadelesi.

İnce Memed'in konusu, Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında geçer. Halkın geri kalmışlığını, cahil bırakılmışlığını, köy hayatının sefaleti ve ağaların tüm yöreye tamamen hakim olması üzerine bu duruma karşı bir isyanın hikayesidir.

Çukurova demek başlı başına ağa-ırgat mücadelesi demektir.

1970’li yıllarda da İnce Memed’in ağalarla savaşı sürmüştür.

1970’li yıllarda Sarıbahçe köylüleri toprak işgalleri yapmak zorunda kalmışlardır.

İnce Memed onların içinden çıkmıştır.

Romandan çıkan ana ileti, baskıya sessiz kalınmaması gerektiği ve insan onurunun ancak haksızlıklara karşı çıkarak korunabileceğidir.

Yirminci yüzyılın son çeyreğinde, Çukuova gibi verimli toprakların yüzde 70’i 15-20 büyük toprak ağasının elindedir.(Osman Şahin, Yaşar Kemal, Kaynak Yayınları, 2. Basım, Kasım 2013, s;33)

Bir takım açık göz ağalarca büyük önemli bir ova ele geçirilmiştir.

Acı bir olaydır bu.

“Çalınmış zenginlik” budur.

Emek sömürüsü ile sağlanmış artık değer de “çalınmış bir zenginlik” tir.

İnce Memed’de, 1930’lu yılların Çukurova’sından siyasal, toplumsal ve ekonomik bir kesit sunulmaktadır.

Köylünün sefaleti, ağa zulmü, beyler- ağalar ve bürokrasi ittifakının dayanılmaz baskıları, toplumsal sorunlara yine toplumsal çözüm olanaklarının sınırlı olduğu bu ortamlarda bir köylünün adaleti kendi silahıyla yerine getirmek üzere harekete geçmesi hikaye edilir.

Yine bu romanda eşkiyalığın da çeşit çeşit olduğu, İnce Memed gibi bir ikisi dışında diğerlerinin zulme başkaldırmak için olmadığı açıkca anlatılır.

Demirciler Çarşısı Cinayeti ile Yusufçuk Yusuf Çukuova’daki değişimi anlatır.

Bir çok romanında demirciler vardır, Yaşar Kemal’in..

Bu kitapta bir üretim ilişkisi olarak besicilik ve yayla kültürü de yer almaktadır. Genelde sanıldığı gibi burada bir Osmanlı feodal yapısı değil, bir başka yapı sözkonusudur.

Yazar bu romanıyla genel geçer bir feodalizm olmayıp başka bir çeşit üretim ilişkisine dikkat çekerek burada yaşanan toplumsal acıların kökenine inmeyi başarmıştır.

Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca eserinde ezen-ezilen öyküsü anlatılır.

Filler, çağımızın güçlü, sömürgen emperyal devletlerini, karıncalar ise sömürülen, bağımsızlık mücadelesi veren, ülkeleri işgal edilen küçük ülke halklarını temsil ederler.

Yaşar Kemal, çağının, ülkesinin, bölgesinin, Çukurova’nın, Torosların tanığıdır.

Önemli değişimlerin yazarıdır.

Topraksızlığı, baskıya ve zulme karşı direnmeyi, gerici toprak ağalarının, yeni gelişen tarım kapitalistleri karşısındaki çözülüşlerini yazmıştır devamlı.

Binboğalar Efsanesi’ndeki ekopolitik şudur;

Bir yörük obasının yok oluş öyküsüdür.

Selçuklu’yu da, Osmanlı’yı da yörük obalar kurmuştur.

Yörüklük kavram olarak yürümekten gelir.

2000 çadırlık Karaçulluların çözülüş öyküsüdür.

Yeni üretim araçları, tarım kapitalizmi gelişmektedir.

Bu, insana yabancı bir makineleşmedir.

Eski göçebe üretim tarzı olan Toros Yürüklüğü artık tutunamz.

Romanda tarihsel derinlik de vardır. Hitit’lerden beri Anadolu ruhuna bir sesleniş bulunmaktadır.

Horasan eri, Hacıbektaş Veli, Osman Bey’e el vermiştir.

Osmanlının kuruluşunda bu yüzden Bektaşi bir öz mevcuttur.

1600’lere doğru Bektaşiler dışlanır.

1876 Osmanlı-Türkmen savaşından sonra Toros Yörüklüğü perişan olur. Yörüklerin  yüzyıllarca kışlak olarak kullandıkları çukurdaki topraklar, 1876’ dan sonra iskana açılmıştır. Bu topraklar halka dağıtılmış ve tapulu hale getirilmiştir. Obalar için zor günler başlamıştır. Merkezi devlet yöredeki göçebe Türkmenler’in ovada yerleşmelerini destekledi.(Şevket Pamuk, 100 Soruda, Osmanlı-Türkiye İktisadi Tarihi,Gerçek Yayınevi, 1988, s;223)

Yörük töresi buna izin vermedi.

Bu isyan Avşar Ozanı Dadaloğlu’nun dizelerine yansır.

“…

Ferman padişahın, dağlar bizimdir.”

Osmanlı bu düşmanca davranışlarıyla kökenine ihanet etmiştir.

Demirciler Çarşısı Cinayeti’nde eski bir üretim biçiminin kan davasında hesaplaşmış iki temsilcisinin savaşları verilir.

Yusufçuk Yusuf’ta ise, beylerden birinin değişen ülke koşullarında, derebeyliği zorlayan, beliren yeni karşıt güçlerle olan kavgaları sergilenir.

Türkiye ikinci emperyalist paylaşım savaşından sonra göreli olan bağımsızlığını da yitirmiştir.

Çok partili düzene geçilmiştir.

1950’lerde emperyalizm ve işbirliçi ortakları iktidara el koymuştur.

Böylece dışa bağımlı çarpık bir kapitalistleşme süreci işlemeye başlamıştır. Bu sürecin etkisi önce tarımsal makineleşmede görülmüş, ilkel tarım araçlarının yerini traktör vr biçerdöver almıştır.

Çukurova’da makineleşme geliştikçe eski üretim ilişkileri gerilemiştir, büyük kapitalist işletmeler ortaya çıkmaya başlamıştır, değişime uyan toprak beyleri topraklarını genişletmiş, uyamayanlar silinmiştir.

Siyasal sahnede yeni gelişen tarım kapitalistleri etkin olmaya başlamışlardır. Yeni güçler, kasaba, kentte ağırlık kazanmaya başlamışlar, devletin asker-sivil bürokrat kadrolarıyla da bütünleşerek siyasal yönetimde de etkinleşmişlerdir.

Bölgede tarım ağaları zayıflamışlar, ama yine de bir süre direnmişlerdir.

Ya yok olup silinecekler, ya da kapitalistleşen güçlerle işbirliğine girerek yeni sömürü ortamında yer bulacaklardır.

Bu çatışmalar yıllarca sürmüş, yeni koşullarda yeni davranış, anlayış ve insan tipleri ortaya çıkmaya başlamıştı.

Bu süreçleri Orhan Kemal özellikle Kanlı Topraklar romanında, Yaşar Kemal de Yusufçuk Yusuf’ta vermektedir. Romanda Mahir Kabakçıoğlu bireyci tipik bir karakterdir. Paradan başka hiçbir değer tanımaz.

Akçasaz onbinlerce dönümlük rant alanı oluşturan bir topraktır. Beyler ve ağalarca yağmalanmaya başlanmıştır.

Zalim bir derebey artığı ağa tipinin çöküşü, yok oluşu anlatılır.

Ağaların Demokrat Parti kredilerinden de yararlanarak sanayiye yatırım yapmaları işlenir.

Kan davası güden iki ağanın evlatları aynı şirketin yönetiminde birlikte çalışabilmektedirler.

Buradan günümüze sıçrayıp(2021 Mayıs ayı) “Kanal İstanbul” diye anılan tuhaf projenin ekopolitiği ne olabilir diye soracak olursak, işte; sadece sosyal bilimcilere değil, gerçek edebiyatçılara da sorarak, bu yeni ilişki ve insan tiplerini edebiyata kazandırma olanağı çıkmıştır diyebilir miyiz?

Siyasetin zirvelerinde bu anlayış kendini, “her mahallede milyarderler yaratmak..” şeklinde göstermiştir.

Toplumsal değişimler romanlara yansımaktadır.

Hüyükteki Nar Ağacı’nda, yoksul tarım ırgatlarının korkunç savruluşları anlatılır.

Marshall Yardımı gelmeye başlamış, makineleşme Çukurova’da tam gaz ilerlemektedir. Traktörler, biçerdöverler çoğalmaktadır.Irgatlar işsiz kalmakta, insan insana  yabancılaşmaktadır.

Yorganları sırtlarında, orakları bellerinde Çukurova’da çalışmaya gidip elleri boş kalan insanların dramatik öyküleridir. Her yanda traktör ve diğer makinelerin işinden ekmeğinden edip işsiz bıraktığı ırgatlar çoğalmaktadır.

Binlerce işsiz insanlar makinelere düşmanca bakmaktadırlar.

İnsanlık çoktan ölmüş, bencillik yaygınlaşmaya başlamıştır.

Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca isimli çocuk romanında,sömürü ve sömürgecilik ile buna karşı  verilen kurtuluş ve bağımsızlık kavgası konu edilmektedir.

Karıncaların kendi öz kültürlerinden uzaklaştırılarak nasıl sömürge aydını yapılmaya çalışıldığı da verilmiştir.

Günümüz Türkiye’sinde başta medya ve bilim-sanat dünyasında, post modern ilişkilerde, konuşma-davranış ve tüketim kültüründe bu yoz-gerici tutumun bolca örneklerini görmekteyiz..

İnsanlar birbirine düşman edilmekte, bireycilik, bencillik, din ve tarikat ilişkileriyle ticari-siyasi yönelimler iç içe geçmektedir.

Bu eseriyle de büyük yazar Yaşar Kemal, bir ulusun-halkın nasıl emperyalist ve kapitalist tutsaklığa karşı mücadele edebileceğinin güçlü, güzel örneklerini sunmaktadır okurlara..

“Çok karınca deveyi öldürür” iletisi çok açık verilmiştir.

Teneke romanında, çeltik ağalarına karşı mücadele eden köylünün yanında yer alan idealist bir kaymakamın dramatik öyküsü anlatılır.

Ölmez Otu romanıyla yazar Türk köylüsüne “insan” olarak bakılması gerektiğini göstermiştir.

İlkel tarımsal üretim düzeyinde yaşamakta olan Türk köylüsünün insan ilişkileridir, üretim ilişkileridir, bu romanda anlatılan.

Ortadirek’ te de öyle. Muhtarın arkasını Demokrat Parti’ye dayaması ve bu güç ile köylüleri korkutarak istediklerini onlara yaptırması başlı başına bir politik iktisat örneğidir.

Ortadirek, Ölmez Otu, Yer Demir Gök Bakır üçlüsünde ırgatların pamuk toplamak üzere Çukurova’ya inişleri anlatılır.

Köyün ekonomik ve sosyal gerçekliği, köylülerin yaşama ve çalışma şartları nesnel, doğal biçimde verilir, insanların her birinin ayrı olan iç dünyalarının derinliğine inilerek..

1950’de, 25 yıllık bir iktidarın değiştirilmesine götüren koşulları anlamak için, hiç kuşkusuz sosyal bilim, ekonomi politik araştırmalara ihtiyaç vardır. İnce Memed’ler o yılların ekonomik-toplumsal yaşam gerçekliklerini anlamak bakımından belki de daha yararlı eserlerdir.

Yaşar Kemal romanlarının önemli bir kısmında, politik iktisat unsurları çokça yer almaktadır.

Bu özellik, kapitalizm öncesi bir geri üretim ilişkisinden çarpık bir kapitalizme geçişin Çukurova özelindeki sancılaryla verilmektedir.

Usta yazar Yaşar kemal, insanı tarihsel ve toplumsal derinliğiyle, üretkenlik ilişkileriyle, doğa, toplum, tarih ve birey bütünlüğüyle ele almakta ve insan onurunu yücelmektedir.

Hiç yorum yok: