Yaşar
Kemal Romanlarında Ekonomi Politik Unsurlar
Halit
Suiçmez
Ekonomi Politik, üretimin ve bölüşümün toplumsal ilişkilerini tarihsel gelişmeleri içinde inceler.(Orhan Hançerlioğlu, Ekonomi Sözlüğü, Remzi Kitabevi,Birinci Basım, Haziran 1972,s;66)
Üretim araçlarının gelişmesi, zamanı, ekonomiyi ve tüketimi belirler.
Yeni bir üretim aracı, bir başkasını eskitir, zorlar.
Yazar eserinde, tarihsel ve sosyal zamana önem vermelidir.
Roman toplumsal gelişmeyi yansıtmalı, ya da eşdeyişle, toplumsal gelişme
romana yansıtılmalıdır.
Bunu yazar yapacak, ama yaparken de etik
ve estetik tutuma özen gösterecektir.
Neyi, niçin ve nasıl yaptığının bilincinde olacak, gerçekliğin hem
tarihsel hem de toplumsal ve bireysel boyutlarını derinliğine verebilecektir.
Prof. Dr. Alemdar Yalçın’a göre, “…Türk romanı, siyasal ve sosyal
değişmeye sosyal bilimlerden daha çok ilgi göstermiş ve bu değişimi üstün bir
başarı ile anlatmıştır…”( Cumhuriyet Dönemi Çağdaş Türk Romanı,
Cilt 1, 4.Baskı,2017, s;157)
Hangi üretim biçimindeyiz, hangi sosyal sınıflar güçlenmekte, bireyi
anlatırken, somuta ve derinliğine, karmaşıklığına inebilmekte miyiz.Tüm bu
sorular yol gösterici olabilir..
Sanatçı
önceden gören-sezense son 20 yılı kimler önden görüp yazmıştır?
2000’li yılları,
Fetö’yü, fetö’nün kimi çevreleri, kimi çevrelerin de onu kullanmasını, ergenekon-balyoz- 17
aralık-15 temmuz olaylarını, yönetimsel boyuttaki anayasa- meclis-hükümet
değişimlerini..
Sanatçı çağının tanığıysa siyasal islamı kim
romanlaştırmıştır?
Örneğin,Sabahattin Ali Sırça Köşk öyküsünde bu yılları(2020) mı öngörmüş?
Atalay
Girgin, “mesih-mehdi” göndermeli romanlarıyla fetö ve
bağlantılarının tanıklığını yapmış mıdır?
Tahsin
Yücel, Gökdelen, Kumru romanlarıyla, inşaata dayalı rant
ve çılgın tüketim konularının tanıklığını yapabilmiş midir?
İnci
Aral,
Yeni Yalan Zamanlar romanıyla 12 eylül sonrası ilişkilere tanıklık edebilmiş
midir?
Halit Suiçmez, Öz Peşinde romanıyla ülkedeki kaynak
israfına-verimsizliğe-özden kopukluğa- dikkat çekebilmiş midir?
Toplumsal gelişmeler ile romanlar arasında karşılıklı etkileşimler olur.
Toplumsal olaylar
er-geç yapıtlara yansır.
Romanlardaki temaların,
kahramanların, olay ve insan ilişkilerinin de toplumda bir karşılığı,
yansıması, etkisi olabilir zamanla.
Örneğin, 1975-77
yıllarındaki Andırın Çiftliği Toprak İşgali’nde, Sarıbahçe Toprak İşgali’nde
insanların moral kaynağı İnce Memed’di.
Bu işgal Osman
Şahin’in, Başaklar Gece Doğar
romanına yansımıştır.(Osman Şahin, Yaşar Kemal, Kaynak Yayınları, 2.
Basım, Kasım 2013, s;22)
Bu örnekte hem toplumsal
bir gelişme romana yansımış, hem de roman kahramanı İnce Memed bir önemli işgal
olayında örnek alınmıştır.
“Toplum ve edebiyat ilişkisi”ndeki karşılıklı
etkileşimlere ilginç, güzel bir örnek söz konusudur burada.
Yaşar Kemal’in İnce Memed romanının
ekopolitiği(ekonomi politik anlamda) nedir?
1923-1933 döneminde,
Toroslar’da en az yüz elli eşkiyanın yaşadığı, İnce Memed’in bunlardan biri
olmakla beraber çok farklı olduğu, tümüyle haksızlıklara ve ağa zulmüne karşı
olup halkın, güçsüzün yanında yer aldığı belirtilmektedir.(Alemdar Yalçın, Cumhuriyet
Dönemi Çağdaş Türk Romanı, 4.Baskı, s;130)
“…Herkes ektiği tarlayı
istediği gibi ekecek.
Üçte ikisini vermek yok
gayri…”(a.g.e. s;131)
Bu roman Toros
köylülerinin ağalığa karşı verdiği mücadeleyi canlandırır.Toprak ağalarının
haksızlıkları, köylülerin sömürülüşü anlatılır. Köylülerle ağaların mücadelesi.
İnce Memed'in konusu, Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında
geçer. Halkın geri kalmışlığını, cahil bırakılmışlığını, köy hayatının
sefaleti ve ağaların tüm yöreye tamamen hakim olması üzerine bu duruma karşı
bir isyanın hikayesidir.
Çukurova demek başlı
başına ağa-ırgat mücadelesi demektir.
1970’li yıllarda da
İnce Memed’in ağalarla savaşı sürmüştür.
1970’li yıllarda
Sarıbahçe köylüleri toprak işgalleri yapmak zorunda kalmışlardır.
İnce Memed onların
içinden çıkmıştır.
Romandan çıkan ana ileti, baskıya sessiz kalınmaması
gerektiği ve insan onurunun ancak haksızlıklara karşı çıkarak
korunabileceğidir.
Yirminci yüzyılın son
çeyreğinde, Çukuova gibi verimli toprakların yüzde 70’i 15-20 büyük toprak
ağasının elindedir.(Osman Şahin, Yaşar Kemal, Kaynak Yayınları, 2.
Basım, Kasım 2013, s;33)
Bir takım açık göz
ağalarca büyük önemli bir ova ele geçirilmiştir.
Acı bir olaydır bu.
“Çalınmış zenginlik”
budur.
Emek sömürüsü ile
sağlanmış artık değer de “çalınmış bir zenginlik” tir.
İnce
Memed’de, 1930’lu yılların Çukurova’sından siyasal,
toplumsal ve ekonomik bir kesit sunulmaktadır.
Köylünün sefaleti, ağa
zulmü, beyler- ağalar ve bürokrasi ittifakının dayanılmaz baskıları, toplumsal
sorunlara yine toplumsal çözüm olanaklarının sınırlı olduğu bu ortamlarda bir
köylünün adaleti kendi silahıyla yerine getirmek üzere harekete geçmesi hikaye
edilir.
Yine bu romanda
eşkiyalığın da çeşit çeşit olduğu, İnce Memed gibi bir ikisi dışında
diğerlerinin zulme başkaldırmak için olmadığı açıkca anlatılır.
Demirciler
Çarşısı Cinayeti ile Yusufçuk Yusuf Çukuova’daki değişimi anlatır.
Bir çok romanında
demirciler vardır, Yaşar Kemal’in..
Bu kitapta bir üretim
ilişkisi olarak besicilik ve yayla kültürü de yer almaktadır. Genelde sanıldığı
gibi burada bir Osmanlı feodal yapısı değil, bir başka yapı sözkonusudur.
Yazar bu romanıyla
genel geçer bir feodalizm olmayıp başka bir çeşit üretim ilişkisine dikkat
çekerek burada yaşanan toplumsal acıların kökenine inmeyi başarmıştır.
Filler
Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca eserinde
ezen-ezilen öyküsü anlatılır.
Filler, çağımızın
güçlü, sömürgen emperyal devletlerini, karıncalar ise sömürülen, bağımsızlık
mücadelesi veren, ülkeleri işgal edilen küçük ülke halklarını temsil ederler.
Yaşar Kemal, çağının,
ülkesinin, bölgesinin, Çukurova’nın, Torosların tanığıdır.
Önemli değişimlerin
yazarıdır.
Topraksızlığı, baskıya
ve zulme karşı direnmeyi, gerici toprak ağalarının, yeni gelişen tarım kapitalistleri
karşısındaki çözülüşlerini yazmıştır devamlı.
Binboğalar
Efsanesi’ndeki ekopolitik şudur;
Bir yörük obasının yok
oluş öyküsüdür.
Selçuklu’yu da,
Osmanlı’yı da yörük obalar kurmuştur.
Yörüklük kavram olarak
yürümekten gelir.
2000 çadırlık Karaçulluların
çözülüş öyküsüdür.
Yeni üretim araçları,
tarım kapitalizmi gelişmektedir.
Bu, insana yabancı bir
makineleşmedir.
Eski göçebe üretim
tarzı olan Toros Yürüklüğü artık tutunamz.
Romanda tarihsel
derinlik de vardır. Hitit’lerden beri Anadolu ruhuna bir sesleniş
bulunmaktadır.
Horasan eri, Hacıbektaş
Veli, Osman Bey’e el vermiştir.
Osmanlının kuruluşunda
bu yüzden Bektaşi bir öz mevcuttur.
1600’lere doğru
Bektaşiler dışlanır.
1876 Osmanlı-Türkmen
savaşından sonra Toros Yörüklüğü perişan olur. Yörüklerin yüzyıllarca kışlak olarak kullandıkları
çukurdaki topraklar, 1876’ dan sonra iskana açılmıştır. Bu topraklar halka
dağıtılmış ve tapulu hale getirilmiştir. Obalar için zor günler başlamıştır.
Merkezi devlet yöredeki göçebe Türkmenler’in ovada yerleşmelerini destekledi.(Şevket
Pamuk,
100 Soruda, Osmanlı-Türkiye İktisadi Tarihi,Gerçek Yayınevi, 1988,
s;223)
Yörük töresi buna izin
vermedi.
Bu isyan Avşar Ozanı
Dadaloğlu’nun dizelerine yansır.
“…
Ferman padişahın,
dağlar bizimdir.”
Osmanlı bu düşmanca davranışlarıyla
kökenine ihanet etmiştir.
Demirciler
Çarşısı Cinayeti’nde eski bir üretim biçiminin kan
davasında hesaplaşmış iki temsilcisinin savaşları verilir.
Yusufçuk
Yusuf’ta ise, beylerden birinin değişen ülke
koşullarında, derebeyliği zorlayan, beliren yeni karşıt güçlerle olan kavgaları
sergilenir.
Türkiye ikinci
emperyalist paylaşım savaşından sonra göreli olan bağımsızlığını da
yitirmiştir.
Çok partili düzene
geçilmiştir.
1950’lerde emperyalizm
ve işbirliçi ortakları iktidara el koymuştur.
Böylece dışa bağımlı
çarpık bir kapitalistleşme süreci işlemeye başlamıştır. Bu sürecin etkisi önce
tarımsal makineleşmede görülmüş, ilkel tarım araçlarının yerini traktör vr
biçerdöver almıştır.
Çukurova’da makineleşme
geliştikçe eski üretim ilişkileri gerilemiştir, büyük kapitalist işletmeler
ortaya çıkmaya başlamıştır, değişime uyan toprak beyleri topraklarını
genişletmiş, uyamayanlar silinmiştir.
Siyasal sahnede yeni
gelişen tarım kapitalistleri etkin olmaya başlamışlardır. Yeni güçler, kasaba,
kentte ağırlık kazanmaya başlamışlar, devletin asker-sivil bürokrat
kadrolarıyla da bütünleşerek siyasal yönetimde de etkinleşmişlerdir.
Bölgede tarım ağaları
zayıflamışlar, ama yine de bir süre direnmişlerdir.
Ya yok olup
silinecekler, ya da kapitalistleşen güçlerle işbirliğine girerek yeni sömürü
ortamında yer bulacaklardır.
Bu çatışmalar yıllarca
sürmüş, yeni koşullarda yeni davranış, anlayış ve insan tipleri ortaya çıkmaya
başlamıştı.
Bu süreçleri Orhan
Kemal özellikle Kanlı Topraklar
romanında, Yaşar Kemal de Yusufçuk Yusuf’ta
vermektedir. Romanda Mahir Kabakçıoğlu bireyci tipik bir karakterdir. Paradan
başka hiçbir değer tanımaz.
Akçasaz onbinlerce
dönümlük rant alanı oluşturan bir topraktır. Beyler ve ağalarca yağmalanmaya
başlanmıştır.
Zalim bir derebey
artığı ağa tipinin çöküşü, yok oluşu anlatılır.
Ağaların Demokrat Parti
kredilerinden de yararlanarak sanayiye yatırım yapmaları işlenir.
Kan davası güden iki
ağanın evlatları aynı şirketin yönetiminde birlikte çalışabilmektedirler.
Buradan günümüze
sıçrayıp(2021 Mayıs ayı) “Kanal İstanbul” diye anılan tuhaf projenin
ekopolitiği ne olabilir diye soracak olursak, işte; sadece sosyal bilimcilere
değil, gerçek edebiyatçılara da sorarak, bu yeni ilişki ve insan tiplerini
edebiyata kazandırma olanağı çıkmıştır diyebilir miyiz?
Siyasetin zirvelerinde
bu anlayış kendini, “her mahallede milyarderler yaratmak..” şeklinde
göstermiştir.
Toplumsal değişimler
romanlara yansımaktadır.
Hüyükteki
Nar Ağacı’nda, yoksul tarım ırgatlarının korkunç savruluşları
anlatılır.
Marshall Yardımı
gelmeye başlamış, makineleşme Çukurova’da tam gaz ilerlemektedir. Traktörler,
biçerdöverler çoğalmaktadır.Irgatlar işsiz kalmakta, insan insana yabancılaşmaktadır.
Yorganları sırtlarında,
orakları bellerinde Çukurova’da çalışmaya gidip elleri boş kalan insanların
dramatik öyküleridir. Her yanda traktör ve diğer makinelerin işinden ekmeğinden
edip işsiz bıraktığı ırgatlar çoğalmaktadır.
Binlerce işsiz insanlar
makinelere düşmanca bakmaktadırlar.
İnsanlık çoktan ölmüş,
bencillik yaygınlaşmaya başlamıştır.
Filler
Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca isimli çocuk
romanında,sömürü ve sömürgecilik ile buna karşı
verilen kurtuluş ve bağımsızlık kavgası konu edilmektedir.
Karıncaların kendi öz
kültürlerinden uzaklaştırılarak nasıl sömürge aydını yapılmaya çalışıldığı da
verilmiştir.
Günümüz Türkiye’sinde
başta medya ve bilim-sanat dünyasında, post modern ilişkilerde,
konuşma-davranış ve tüketim kültüründe bu yoz-gerici tutumun bolca örneklerini
görmekteyiz..
İnsanlar birbirine
düşman edilmekte, bireycilik, bencillik, din ve tarikat ilişkileriyle
ticari-siyasi yönelimler iç içe geçmektedir.
Bu eseriyle de büyük
yazar Yaşar Kemal, bir ulusun-halkın nasıl emperyalist ve kapitalist tutsaklığa
karşı mücadele edebileceğinin güçlü, güzel örneklerini sunmaktadır okurlara..
“Çok karınca deveyi
öldürür” iletisi çok açık verilmiştir.
Teneke
romanında, çeltik ağalarına karşı mücadele eden köylünün
yanında yer alan idealist bir kaymakamın dramatik öyküsü anlatılır.
Ölmez
Otu
romanıyla yazar Türk köylüsüne “insan” olarak bakılması gerektiğini
göstermiştir.
İlkel tarımsal üretim
düzeyinde yaşamakta olan Türk köylüsünün insan ilişkileridir, üretim
ilişkileridir, bu romanda anlatılan.
Ortadirek’
te de öyle. Muhtarın arkasını Demokrat Parti’ye dayaması ve bu güç ile
köylüleri korkutarak istediklerini onlara yaptırması başlı başına bir politik
iktisat örneğidir.
Ortadirek,
Ölmez Otu, Yer Demir Gök Bakır üçlüsünde ırgatların
pamuk toplamak üzere Çukurova’ya inişleri anlatılır.
Köyün ekonomik ve
sosyal gerçekliği, köylülerin yaşama ve çalışma şartları nesnel, doğal biçimde
verilir, insanların her birinin ayrı olan iç dünyalarının derinliğine
inilerek..
1950’de, 25 yıllık bir
iktidarın değiştirilmesine götüren koşulları anlamak için, hiç kuşkusuz sosyal
bilim, ekonomi politik araştırmalara ihtiyaç vardır. İnce Memed’ler o yılların ekonomik-toplumsal yaşam gerçekliklerini
anlamak bakımından belki de daha yararlı eserlerdir.
Yaşar Kemal
romanlarının önemli bir kısmında, politik iktisat unsurları çokça yer
almaktadır.
Bu özellik, kapitalizm
öncesi bir geri üretim ilişkisinden çarpık bir kapitalizme geçişin Çukurova
özelindeki sancılaryla verilmektedir.
Usta yazar Yaşar kemal,
insanı tarihsel ve toplumsal derinliğiyle, üretkenlik ilişkileriyle, doğa,
toplum, tarih ve birey bütünlüğüyle ele almakta ve insan onurunu yücelmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder