Sayfalar

22 Aralık 2020

MEB’in ‘Gizemli Okulu’ Üsküdar ARGEM’in Sırrı…?

 

MEB’in ‘Gizemli Okulu’ Üsküdar ARGEM’in Sırrı…?

Atalay Girgin*

Öğrencileri Türkiye’nin IQ düzeyi en yüksek (150 ve üzeri) çocuklarından oluşan Üsküdar ARGEM, kısa zamanda esrarengiz bir nitelik kazandı. Ve nedendir bilinmez, bir sırlar halesine büründü. Gün geçtikçe bu sırlar halesi dağılacağına, aksine sızan bilgilerle daha da yoğunlaşıyor.  

2017 yılında kurulan Üsküdar ARGEM, aynı yıl hem “MEB’in gizli okulu”** başlığıyla, Figen Atalay’ın Cumhuriyet Gazetesi’nde yayımlanan haberine konu oldu hem de HDP Milletvekili Filiz Kerestecioğlu’nun “Soru Önergesi”ne… Aşağıdaki satırlarda okuyacağınız gibi, elbette “gizem” salt bunlardan ibaret olarak kalmadı. Aksine bunlar bir sonuçtu. Ve giderek arttı.

Ancak başlıkta “MEB’in” dediğime bakmayın! Çünkü resmiyette ve görünüşte Milli Eğitim Bakanlığı’nın yetki ve denetimi altında faaliyet gösteren Üsküdar ARGEM’de, iddialara göre asıl söz sahibi olan ya da olanlar başkaları…

Buradan hareketle hemen soralım: Peki; Üsküdar ARGEM’de asıl etkili ve yetkili olduğu söylenen kişi ya da kişiler kimlerdir? Bunların MEB’de herhangi bir resmi sıfatı var mıdır? Varsa nedir? Eğer yoksa, etkili ve yetkili olduğu ileri sürülen kişi/kişiler, MEB dışındaki hangi kurum ya da kuruluşlara bağlıdırlar? Kimden ya da kimlerden talimat almakta ve ARGEM’de ne yapmaktadırlar? Keza bu kişi ya da kişilerin yaptıkları ve öğrencilere yaptırdıkları hakkında ailelerin bilgi ve onayı var mıdır?

Soruların Muhatabı  

Bu sorulara, var olan gerçeğe ve onun gerçekliğine uygun bir yanıt verebilecek MEB içinden (Ziya Selçuk dâhil) herhangi bir yetkili bulmak, samanlıkta iğne arayıp bulmaktan daha zordur. Çünkü doğru yanıtı bilseler de söyleyemezler. Bu durumda “Soruların asıl muhatabı kimdir? Kimlerdir?” soruları havada asılı kalmaktadır.

Örneğin, Üsküdar ARGEM’de neler olup bittiğine dair geçen ay yapıldığı söylenen bir toplantıda ilgili daire başkanının birçok soruya cevap vermediği, veremediği  de dillerdedir. Aslında bunu yalnızca “vermedi”ği olarak değil, aynı zamanda biliyorsa da bunu söylemeye yetkili olmadığı için “veremedi”ği biçimde okumak gerekir.

Zaten kendisinin eğitimi, birikimi, deneyimi ve uzmanlığı da buna uygun değildir. Öğretmen olarak, özel yetenekli ve üstün zekâlı çocuklarla çalışmak bir yana; normal bir okulun herhangi bir sınıfında ders bile vermeden1 (Çünkü Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü mezunudur); farklı sıfatlar altında bir müddet başka kurumlarda çalışmasının ardından;, önce il milli eğitim müdür yardımcılığı koltuğuna, kısa bir zaman sonra da oradan kaldırılıp bakanlıktaki koltuklardan birine kondurulmuş malum zat-ı muhteremlerden biridir2.

Öğretmenlere Yasak, Öğrencilere Serbest Mi?

Öte yandan, yukarıdaki sorular karşısında ilk akla gelen “Üsküdar ARGEM’de etkili ve yetkili kişiler müdür, müdür yardımcıları ve öğretmenlerdir.” yanıtı ve bunun peşi sıra zikredilebilecek olan “Bunların dışında hiçbir yetki ve karar mercii yoktur.” sözüdür. Ne var ki bu yanıtlar hükümsüzdür. Çünkü müdür, müdür yardımcısı ve öğretmenlerin boynunda yalnızca davul asılıdır. Tokmak, başka birilerinin elindedir.

Ve iddialara göre, boynuna davul asılmış olan bu kişilerin okulda olup bitenlere dair dışarıda herhangi bir konuşma yapmaları, bunları başkalarıyla paylaşmaları yasaktır. Hatta bu konuda bir belge imzalatıldığı bile ileri sürülmektedir.

Hal böyle olunca akla hemen şu soru gelmektedir: Acaba Üsküdar ARGEM’de olup bitenleri, yaşananları, başta aileleri olmak üzere, başkalarıyla konuşma, başkalarına anlatma yasağı öğrenciler için de geçerli midir? Bu konuda öğrencilere de belge imzalatılmakta mıdır? Bu yasağa uymadıkları takdirde hangi maddi ve manevi ceza ve yaptırımlara maruz kalacakları söylenmekte ve gözdağı verilmekte midir? Keza bu yolla öğrenciler tehdit edilerek, onlar üzerinde fiziksel ve psikolojik bir baskı kurulmakta mıdır?

Müdür ve Öğretmen Sirkülasyonu

Üsküdar ARGEM’e ilişkin sırlar halesini yoğunlaştıran unsurlar yalnızca yukarıdakilerden ibaret değildir. Özellikle kurulduğu yıldan itibaren başlayıp sonraki yıllarda devam eden ve hâlâ süren öğretmen sirkülasyonu da olağanüstü denilebilecek kadar dikkat çekicidir. Elbette bu durum yalnızca öğretmenler için geçerli değildir.

Aynı zamanda, gönüllü ya da gönülsüz, bu sirkülasyondan müdürler de nasibini almaktadır. Örneğin, iddialara göre “son bir ayda iki müdür” değişmiştir. Neredeyse okula müdürün biri gelmeden diğeri yola revan olmuştur.

Sormak gerek: Müdür olarak seçilen ve görevlendirilenler mi yetersizdir? Ya da bunları seçenler mi seçme yeterliliğinden bile yoksun oldukları halde üst makamlarda oturmaktadır? Yoksa Üsküdar ARGEM’de bu müdür ve öğretmenlerin bile dillendirmekten korktukları bambaşka şeyler mi olup bitmektedir?

Kurucu Müdüre ‘Tenzili Rütbe’ İddiası

Müdürler sirkülasyonundan söz etmişken şuna değinmemek olmaz: 2017 yılında Üsküdar ARGEM için, yeterli deneyime, gerekli akademik donanıma ve bilgi birikimine sahip olduğu belirtilen ve BİLSEM müdürlüğü de yapmış, alanında yetkin bir eğitim yöneticisi, kurucu müdür olarak görevlendirilir. Kuruluş aşamasından sonra da okulun ilk müdürü olur.

Ancak bu kişi, nedendir bilinmez, 2018 yılında Üsküdar ARGEM müdürlüğünden alınır. Önce bir BİLSEM müdürlüğüne görevlendirilir ve kısa bir süre sonra da yine aynı yıl içinde oradan alınıp bir proje okulunun müdür yardımcılığına atanır.

Birilerince, tabiri caizse “tenzili rütbe” olarak değerlendirilen bu durum oldukça ilginçtir. Aynı zamanda ARGEM’de neler olup bittiğine dair gizemi arttıran olaylardan da biridir.

Sırların Sırrı Bu İddia Mı?

Üsküdar ARGEM için bir başka iddia da şudur: Enderun hayali ya da hülyası. Ancak bu kez, Osmanlı’da olandan daha farklı koşullarda ve daha farklı bir nitelikte kızlı erkekli bir Enderun yaratmak…

Bu hedef doğrultusunda, Türkiye’nin neredeyse her ilinden seçilen 150 ve üzeri IQ’ya sahip öğrenciler bir araya toplanmıştır. Biçimi, içeriği ve yöntemi bilinmeyen bir eğitim öğretime tabi tutulmaktadırlar.

Bunca gizemin eşliğinde bir eğitim uzmanının sorduğu şu sorular oldukça çarpıcı ve düşündürücüdür: “Acaba bu çocuklar üzerinde, birileri tarafından hem klasik koşullanma hem de edimsel koşullanma yöntemleri temelinde beyin yıkama ve zihinsel kontrol teknikleri mi uygulanmaktadır?

Yani velilerinin ve ailelerinin bilgisi ve onayı dışında, bu çocuklar farkına bile varmadan birileri tarafından kobay olarak mı kullanılmaktadır? Eğer öyleyse, Üsküdar ARGEM’de bu işi yapan, eğitimin yerli “Dr. Mengele”si kimdir, yardımcıları kimlerdir? Bunu yapma onayını kimden, kimlerden almışlardır?”

Sizi bilmem ama soruları işitince ben sustum… Ve bir kez daha yineledim başlığı: MEB’in ‘Gizemli Okulu’ Üsküdar ARGEM’in Sırrı Nedir?

Var mı yanıtı olan!



* Ankara Üniversitesi, DTCF Felsefe Bölümü mezunu ve “Arzu Okulu”, “Aşk Mavidir Öğretmenim”, “Lağımpaşalı”, “Öğretmen Düzenin Duvarındaki Tuğla”, “Edebiyat Nedir Ki…”, “Allah dedi Üstad-ı Azam” kitaplarının yazarı. Felsefenin Işığında / Felsefece; http://atalaygirgin.blogspot.com

1 İlgili şahsın öz geçmişinde, herhangi bir okulda öğretmenlik yaptığına dair, bilgiden geçtim, zerre bir ima bile yok. Şaşırdık mı elbette hayır! https://orgm.meb.gov.tr/www/m-ramazan-barin/idari_personel/10/   

2 Bunlardan MEB’de çoktur. Örneğin; İsmet Yılmaz da bir polis memuruna bu yolu açmıştı. Ama herhangi bir polis değil! Hısım akrabadan yakın bir polis yani! Yoksa uzaklardan birini yapsa neyse, değil mi? Onun açtığı yoldan geleni,  İLKSAN seçicileri hemen içeri buyur ettiler ve bir üyelik koltuğu da onlar sundular. Şimdi bu kişi MEB’de Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nde  daire başkanıdır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder