MEB’in
‘Gizemli Okulu’ Üsküdar ARGEM’in Sırrı…?
Atalay
Girgin*
Öğrencileri Türkiye’nin IQ düzeyi en yüksek (150 ve üzeri) çocuklarından oluşan Üsküdar ARGEM, kısa zamanda esrarengiz bir nitelik kazandı. Ve nedendir bilinmez, bir sırlar halesine büründü. Gün geçtikçe bu sırlar halesi dağılacağına, aksine sızan bilgilerle daha da yoğunlaşıyor.
2017
yılında kurulan Üsküdar ARGEM, aynı yıl hem “MEB’in gizli okulu”** başlığıyla, Figen Atalay’ın Cumhuriyet
Gazetesi’nde yayımlanan haberine konu oldu hem de HDP Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu’nun “Soru Önergesi”ne… Aşağıdaki satırlarda okuyacağınız gibi, elbette
“gizem” salt bunlardan ibaret olarak kalmadı. Aksine bunlar bir sonuçtu. Ve giderek
arttı.
Ancak
başlıkta “MEB’in” dediğime bakmayın! Çünkü resmiyette ve görünüşte Milli Eğitim
Bakanlığı’nın yetki ve denetimi altında faaliyet gösteren Üsküdar ARGEM’de,
iddialara göre asıl söz sahibi olan ya da olanlar başkaları…
Buradan hareketle hemen soralım: Peki; Üsküdar ARGEM’de asıl etkili ve yetkili olduğu söylenen kişi ya da kişiler kimlerdir? Bunların MEB’de herhangi bir resmi sıfatı var mıdır? Varsa nedir? Eğer yoksa, etkili ve yetkili olduğu ileri sürülen kişi/kişiler, MEB dışındaki hangi kurum ya da kuruluşlara bağlıdırlar? Kimden ya da kimlerden talimat almakta ve ARGEM’de ne yapmaktadırlar? Keza bu kişi ya da kişilerin yaptıkları ve öğrencilere yaptırdıkları hakkında ailelerin bilgi ve onayı var mıdır?
Soruların Muhatabı
Bu
sorulara, var olan gerçeğe ve onun gerçekliğine uygun bir yanıt verebilecek MEB
içinden (Ziya Selçuk dâhil) herhangi bir yetkili bulmak, samanlıkta iğne arayıp
bulmaktan daha zordur. Çünkü doğru yanıtı bilseler de söyleyemezler. Bu durumda
“Soruların asıl muhatabı kimdir? Kimlerdir?” soruları havada asılı kalmaktadır.
Örneğin,
Üsküdar ARGEM’de neler olup bittiğine dair geçen ay yapıldığı söylenen bir toplantıda
ilgili daire başkanının birçok soruya cevap vermediği, veremediği de dillerdedir. Aslında bunu yalnızca “vermedi”ği
olarak değil, aynı zamanda biliyorsa da bunu söylemeye yetkili olmadığı için “veremedi”ği
biçimde okumak gerekir.
Zaten
kendisinin eğitimi, birikimi, deneyimi ve uzmanlığı da buna uygun değildir. Öğretmen
olarak, özel yetenekli ve üstün zekâlı çocuklarla çalışmak bir yana; normal bir
okulun herhangi bir sınıfında ders bile vermeden1 (Çünkü Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi
Maliye Bölümü mezunudur); farklı sıfatlar altında bir müddet başka kurumlarda
çalışmasının ardından;, önce il milli
eğitim müdür yardımcılığı koltuğuna, kısa bir zaman sonra da oradan kaldırılıp
bakanlıktaki koltuklardan birine kondurulmuş malum zat-ı muhteremlerden biridir2.
Öğretmenlere Yasak, Öğrencilere
Serbest Mi?
Öte
yandan, yukarıdaki sorular karşısında ilk akla gelen “Üsküdar ARGEM’de etkili
ve yetkili kişiler müdür, müdür yardımcıları ve öğretmenlerdir.” yanıtı ve bunun
peşi sıra zikredilebilecek olan “Bunların dışında hiçbir yetki ve karar mercii
yoktur.” sözüdür. Ne var ki bu yanıtlar hükümsüzdür. Çünkü müdür, müdür
yardımcısı ve öğretmenlerin boynunda yalnızca davul asılıdır. Tokmak, başka
birilerinin elindedir.
Ve
iddialara göre, boynuna davul asılmış olan bu kişilerin okulda olup bitenlere dair
dışarıda herhangi bir konuşma yapmaları, bunları başkalarıyla paylaşmaları
yasaktır. Hatta bu konuda bir belge imzalatıldığı bile ileri sürülmektedir.
Hal
böyle olunca akla hemen şu soru gelmektedir: Acaba Üsküdar ARGEM’de olup
bitenleri, yaşananları, başta aileleri olmak üzere, başkalarıyla konuşma,
başkalarına anlatma yasağı öğrenciler için de geçerli midir? Bu konuda öğrencilere
de belge imzalatılmakta mıdır? Bu yasağa uymadıkları takdirde hangi maddi ve
manevi ceza ve yaptırımlara maruz kalacakları söylenmekte ve gözdağı verilmekte
midir? Keza bu yolla öğrenciler tehdit edilerek, onlar üzerinde fiziksel ve
psikolojik bir baskı kurulmakta mıdır?
Müdür ve Öğretmen Sirkülasyonu
Üsküdar
ARGEM’e ilişkin sırlar halesini yoğunlaştıran unsurlar yalnızca
yukarıdakilerden ibaret değildir. Özellikle kurulduğu yıldan itibaren başlayıp
sonraki yıllarda devam eden ve hâlâ süren öğretmen sirkülasyonu da olağanüstü
denilebilecek kadar dikkat çekicidir. Elbette bu durum yalnızca öğretmenler
için geçerli değildir.
Aynı
zamanda, gönüllü ya da gönülsüz, bu sirkülasyondan müdürler de nasibini
almaktadır. Örneğin, iddialara göre “son bir ayda iki müdür” değişmiştir.
Neredeyse okula müdürün biri gelmeden diğeri yola revan olmuştur.
Sormak
gerek: Müdür olarak seçilen ve görevlendirilenler mi yetersizdir? Ya da bunları
seçenler mi seçme yeterliliğinden bile yoksun oldukları halde üst makamlarda
oturmaktadır? Yoksa Üsküdar ARGEM’de bu müdür ve öğretmenlerin bile
dillendirmekten korktukları bambaşka şeyler mi olup bitmektedir?
Kurucu Müdüre ‘Tenzili Rütbe’
İddiası
Müdürler
sirkülasyonundan söz etmişken şuna değinmemek olmaz: 2017 yılında Üsküdar ARGEM
için, yeterli deneyime, gerekli akademik donanıma ve bilgi birikimine sahip
olduğu belirtilen ve BİLSEM müdürlüğü de yapmış, alanında yetkin bir eğitim
yöneticisi, kurucu müdür olarak görevlendirilir. Kuruluş aşamasından sonra da
okulun ilk müdürü olur.
Ancak
bu kişi, nedendir bilinmez, 2018 yılında Üsküdar ARGEM müdürlüğünden alınır. Önce
bir BİLSEM müdürlüğüne görevlendirilir ve kısa bir süre sonra da yine aynı yıl
içinde oradan alınıp bir proje okulunun müdür yardımcılığına atanır.
Birilerince,
tabiri caizse “tenzili rütbe” olarak değerlendirilen bu durum oldukça
ilginçtir. Aynı zamanda ARGEM’de neler olup bittiğine dair gizemi arttıran
olaylardan da biridir.
Sırların Sırrı Bu İddia Mı?
Üsküdar
ARGEM için bir başka iddia da şudur: Enderun hayali ya da hülyası. Ancak bu
kez, Osmanlı’da olandan daha farklı koşullarda ve daha farklı bir nitelikte
kızlı erkekli bir Enderun yaratmak…
Bu
hedef doğrultusunda, Türkiye’nin neredeyse her ilinden seçilen 150 ve üzeri IQ’ya
sahip öğrenciler bir araya toplanmıştır. Biçimi, içeriği ve yöntemi bilinmeyen
bir eğitim öğretime tabi tutulmaktadırlar.
Bunca
gizemin eşliğinde bir eğitim uzmanının sorduğu şu sorular oldukça çarpıcı ve
düşündürücüdür: “Acaba bu çocuklar üzerinde, birileri tarafından hem klasik
koşullanma hem de edimsel koşullanma yöntemleri temelinde beyin yıkama ve
zihinsel kontrol teknikleri mi uygulanmaktadır?
Yani
velilerinin ve ailelerinin bilgisi ve onayı dışında, bu çocuklar farkına bile
varmadan birileri tarafından kobay olarak mı kullanılmaktadır? Eğer öyleyse,
Üsküdar ARGEM’de bu işi yapan, eğitimin yerli “Dr. Mengele”si kimdir,
yardımcıları kimlerdir? Bunu yapma onayını kimden, kimlerden almışlardır?”
Sizi
bilmem ama soruları işitince ben sustum… Ve bir kez daha yineledim başlığı: MEB’in
‘Gizemli Okulu’ Üsküdar ARGEM’in Sırrı Nedir?
Var
mı yanıtı olan!
* Ankara Üniversitesi, DTCF Felsefe Bölümü mezunu ve “Arzu Okulu”, “Aşk Mavidir Öğretmenim”, “Lağımpaşalı”, “Öğretmen Düzenin Duvarındaki Tuğla”, “Edebiyat Nedir Ki…”, “Allah dedi Üstad-ı Azam” kitaplarının yazarı. Felsefenin Işığında / Felsefece; http://atalaygirgin.blogspot.com
1 İlgili şahsın
öz geçmişinde, herhangi bir okulda öğretmenlik yaptığına dair, bilgiden geçtim,
zerre bir ima bile yok. Şaşırdık mı elbette hayır! https://orgm.meb.gov.tr/www/m-ramazan-barin/idari_personel/10/
2
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder