Sayfalar

27 Kasım 2020

Atıf Ala Diyarbakır Dosyasında Münferit Kararı Mı Verdi?

 

Atıf Ala Diyarbakır Dosyasında Münferit Kararı Mı Verdi?

Atalay Girgin*

MEB Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı’yla yaptığım görüşme sırasında, konunun dönüp dolaşıp Diyarbakır Öğretmenevi yolsuzluğuyla ilgili soruşturma dosyasına getirilmesini manidar bulmuştum. Elimde söz konusu dosya olmadığı için de buna ilişkin herhangi bir şey soramamıştım.

Ancak zihnimde bir dizi soru oluşmaya başlamıştı. Ben özel olarak bu soruşturma dosyasından söz etmediğim halde ve muhtemelen yanında Atıf Ala da varken, Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı, neden konuşmayı ısrarla Diyarbakır yolsuzluk dosyasına bağlıyordu? Bu dosyada kamuoyunun bilmediği ya da bilinmesi istenmeyen usulsüzlükler mi vardı? Soruşturma sürecinde üstü örtülen, görmezlikten gelinen bir şeyler ya da korunan aklanan birileri mi vardı? Yoksa bu dosyada müfettişler ya da Teftiş Kurulu ve onun Başkanı, ehven ya da sehven vahim yanlışlar mı yapmıştı?

Diyarbakır Öğretmenevi’nde Ne Olmuştu?

Hatırlayacaksınız. 2020 Şubat ayının ilk günlerinde yapılan bir operasyonla birlikte kamuoyunun gündemine düşen Diyarbakır Öğretmenevi yolsuzluğunda dönen meblağ oldukça büyüktü. Kimilerinin iddiasına göre, yılda 250 milyona erişen bir yolsuzluk söz konusuydu. Yanlış anımsamıyorsam, 16’sı İl Milli Eğitim Müdürlüğü personeli olan 39 kişi gözaltına alınmıştı.

Organize bir biçimde gerçekleştirilen bu yolsuzluk faaliyetleri geçmiş yıllara doğru uzanıyordu. Ve elbette bu organize çetenin bir ayağı, hatta yereldeki ana omurgası da Diyarbakır İl Milli Eğitim Müdürlüğü içindeydi. Ancak bununla sınırlı değildi. Yereldeki bu rant çetesinin asli gövdesi ve beyni Ankara’daydı. Yani Milli Eğitim Bakanlığı merkez teşkilatında…

Öyle ki çetenin liderlerinden biri olduğu iddia edilen kişi Diyarbakır’a kadar giderek, yereldeki rant organizasyonunu yapan İl Milli Eğitim Müdürlüğü içindeki kişilerle görüşmüş, kare kare fotoğraflar bile çektirmişti.    

Ne var ki Diyarbakır’da başlayan operasyon Ankara’ya uzanamadan bitirildi. Hatta Diyarbakır ayağı bile akamete uğratıldı. Hem Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’ne hem de Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı’na Ankara’dan yapıldığı iddia edilen müdahalelerle, yerelde gözaltına alınanlar bile 24 saat dolmadan, saatler içinde serbest bırakıldı.

Hatta doğru dürüst sorgulamalarının yapılması bir yana, savcılık ifadelerinin bile layıkıyla alınıp alınmadığı büyük bir soru işaretiydi. Ve dahası hiçbiri hakkında tutuklama talep edilmemiş ya da daha vahimi, talep bile edilememişti. Ellerini kollayarak sallayarak gözaltına alınmamışlarsa da ellerini kollarını sallayarak çıkmışlardı dışarı…

Sormamak Mümkün Mü?

Hal bu olunca, insan merak ediyor, elbette. Deli sorular peyda oluyor zihninde... Yanıtını veremeseniz de sormaktan kendinizi alamıyorsunuz: Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’ne kim ya da kimler müdahale etmişti? Örneğin, İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu mu? Yoksa onun da üstünde yer alan başka birileri mi?

Keza Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı’na kim ya da kimler müdahale etmişti? Örneğin, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül mü? Yoksa onu da aşan, ona da hükmeden başka birileri mi?

Operasyonun üzerinden 24 saat bile geçmeden hem Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’ne hem de Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı’na talimatlar verip gözaltına alınanları serbest bıraktıracak kadar etkili ve yetkili olanlar kim ya da kimler olabilirdi? Hangi makam ya da makamlarda oturuyorlardı ki…? Başka işleri güçleri yokmuş gibi, bir de Diyarbakır’daki bir yolsuzluk operasyonuna müdahale ediyorlardı. Peki; neden?

Neyse… Soruları daha fazla uzatmayalım… Sordukça ardı arkası kesilmiyor. Soruların nereden nerelere uzanacağını, sıfatına, statüsü ve makamına sığınarak, kendini bir halt sanarak söz söyleyen, yetki kullanan hangi iyi saatte olsunlara, hangi eser akıllı aklı evvellere değeceğini kestiremiyor insan!

Biz en iyisi başlıktaki soruya dönelim şimdilik… Ötesine nasıl olsa bakarız vakti saati geldiğinde… Er ya da geç…

Atıf Ala Diyarbakır Yolsuzluk Dosyasına Müdahil Oldu Mu?

Ne ara başlıktaki sorunun yanıtı biliniyor ne de başlıktaki sorunun… Yani “Atıf Ala Diyarbakır yolsuzluk soruşturma dosyasında “Münferittir” kararı mı verdi?” sorusunun yanıtı… Bu konuda açık, net ve resmi olarak kamuoyunda bilinen bir sonuç yok.

Ancak, olup biten iki şey, bu konudaki merakımı tetikliyordu. Bunlardan ilki, Atıf Ala’nın, “Atıf Ala MEB’deki “Domuzbağı”nın Hangi Ucunda”1 başlıklı yazım üzerine, sanki bir panik halinde twitter üzerinden yazıp paylaştığı ve benimle “hukuk önünde hesaplaşacağı”nı beyan ettiği mesajlardı. İkincisi ise Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı’nın konuyu Diyarbakır dosyasına getirip durmasıydı. Hatta bu durum merakımı daha da pekiştiren ve tetikleyen bir unsur oldu diyebilirim.

Bu durumda da kesin bir hüküm kuramasam bile sorunu sorularla açmaktan ve ortaya koymaktan kendimi alamadım. O halde başlayalım efendim. Bakalım Atıf Ala bir iki kelimelik bir yanıtla kapatabileceği sorular karşısında neler yapacak?

Soruyu Anımsayalım

“Atıf Ala Diyarbakır yolsuzluk soruşturma dosyasında “Münferittir” kararı mı verdi?” Ortalıkta bu soruya “Evet” ya da “Hayır” denilebilecek herhangi bir belge ya da doğrulanmış bir bilgi yok. Ancak derin ve büyük, giderilmesi gereken bir kuşku var. Bu kuşkuyu pekiştiren de Atıf Ala’nın, benim yazım üzerine paylaştığı mesajları ve Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı’nın da tutumu ve söylemleridir.

Bu kuşku hali de aşağıdaki soruları sormayı kaçınılmaz kılıyor. Bu sorulara Atıf Ala’dan ya da Teftiş Kurulu Başkanlığı’ndan herhangi bir yanıt verilirse de köşemizde yayınlayacağımızı şimdiden söyleyelim.

İlk soru öbeğimiz: Eğer Atıf Ala, Diyarbakır Öğretmenevi yolsuzluk soruşturma dosyasında “münferit”tir kararı verdiyse… Bu karar sonucunda ilgili dosyadan birilerinin, en azından idari soruşturmadan ayrıştırılarak aklanması sağlandı mı? Eğer aklanması sağlandıysa, bu biri ya da birilerinin MEB merkez teşkilatındaki rant çeteleriyle herhangi bir ilişkisi var mıdır?

İkinci soru öbeğimiz: Eğer Atıf Ala, söz konusu dosyada “münferit”tir kararı verdiyse… Bu kararı vermesinde, herhangi bir maddi ya da manevi haz ayrıcalığı rol oynamış mıdır? Bu kararı vermesinde, MEB merkez teşkilatındaki çetelerin ya da MEB’de örgütlü sendikalara mensup bazı sendikacıların doğrudan ya da dolaylı bir etkisi olmuş mudur?

Üçüncü soru öbeğimiz: Eğer Atıf Ala, yine söz konusu dosyada “münferit”tir kararı verdiyse… Bu karar öncesinde, Diyarbakır’dan gelen ve bu kararla aklanması beklenen birileriyle, doğrudan ya da dolaylı bir biçimde görüşmüş müdür? Eğer görüştüyse bu görüşmeyi sağlayanlar ve aracılık edenler içinde MEB merkez teşkilatındaki çete mensupları var mıdır? Hatta bu birileri için aracılık edenler arasında, Bakanlığın üst düzeyinde görev yapanlar, dahası rant çetesi tarafından “Kıbrıs’a kumara götürülmesi bedelinin 50 bin USD” olduğu iddia edilen MEB Bakan Yardımcısı da var mıdır?

Soruları şimdilik daha fazla uzatmadan şunu belirtmeliyim: Aslında, başlıktaki soruya verilecek bir tek “Hayır!” yanıtı tüm soruları geçersiz kılar. Ben de bu ve peşi sıra yapılacak açıklamaları, Atıf Ala’ya teşekkür ederek köşemde yayınlarım. Ancak “Evet” yanıtı ve “Sukut ikrardan gelir” misali susmak ise hem bu soruları gündemde tutar hem de bunlardan daha beter soruları olanaklı hale getirir.

Benim MEB Teftiş Kurulu Başkanı Atıf Ala’dan beklediğim tek yanıt, en kısa olan yanıttır. Yani “Hayır!”

İsterse bunun ardından “Ben Diyarbakır Öğretmenevi yolsuzluk soruşturmasında “münferit”tir demedim. Dolayısıyla hiç kimsenin de dosyadan ayrıştırılıp aklanmasına neden olmadım” diyerek yanıtını açabilir. Her ikisi de kendi tercihidir! Bence Teftiş Kurulu Başkanlığı’na ve onun başkanı Atıf Ala’ya yakışan da budur. Peki; sizce?

Sizce Teftiş Kurulu Başkanı Atıf Ala, kendisine yakışır bir biçimde “Hayır!” mı der? Ya da “Evet!” mi? Yoksa “Sukut ikrardan gelir” dercesine derin bir sessizliğe mi gömülür?

Yanıt sizindir efendim!

****

Gelecek yazıda, Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı’nın “Skandal” olarak nitelenebilecek iddiası var efendim…


* Ankara Üniversitesi, DTCF Felsefe Bölümü mezunu ve “Arzu Okulu”, “Aşk Mavidir Öğretmenim”, “Lağımpaşalı”, “Öğretmen Düzenin Duvarındaki Tuğla”, “Edebiyat Nedir Ki…”, “Allah dedi Üstad-ı Azam” kitaplarının yazarı. Felsefenin Işığında / Felsefece; http://atalaygirgin.blogspot.com 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder